A'dan Z'ye Felsefe



Yüklə 1,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/77
tarix20.01.2022
ölçüsü1,64 Mb.
#83020
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   77
A\'dan Z\'ye Felsefe - Alexander Moseley ( PDFDrive )

AŞK (SEVGİ)
Hepimiz aşk nedir diye sormuşuzdur ve eğer bir gün âşık
olursak aşkı tanıyıp tanımayacağımızı merak etmiş,
kaygılanıp durmuşuzdur. Bu da gösteriyor ki, aşkın
algılanabilen ve belki de soğukkanlı biçimde incelenebilen bir
doğası vardır. Ama elbette kimileri yüksek sesle itiraz
edecektir: Aşkın doğası falan yoktur. O vardır ve her neyse
odur. Ya âşıksındır ya da değilsindir. Ama âşık olunca
mutlaka bilirsin âşık olduğunu. Bu oldukça mistik cevap
öfkeye kapılmamıza yol açabilir, ama buradan berrak
düşünmenin ve felsefenin reddedildiği sonucuna varmamak
gerekir. Eğer aşk bir deneyimse, saf bir anlamda öznel bir
deneyim olarak görülebilir. Yalnızca aşkı kendi hayatında
yaşamış olanlar sıcak bir gülüşle “Evet, ben de âşık oldum”
diyebilirler. Bunlar hiç âşık olmamış insanlar için yabancı
sözcüklerdir.
Başlangıç olarak, aşkın doğasına dair üç teori vardır. Bunlar
eros
,
 filia ve agape fikirleriyle tanımlanır.
Eros bir şeye karşı hissedilen tutkulu, yoğun bir arzu ile
ilgilidir. Bu çoğunlukla cinsel arzudur. Modern “erotik”
kavramıda buradan türemiştir. Eğer erotik aşk çok temel
duygulardan türüyorsa, bunu bizim bencil genlerimizin,
potansiyel üreme açısından öteki DNA taşıyıcıları arasında


ayrım yapmak için bizi kışkırtmasına indirgeyebilir miyiz?
Aşka pek klinik bir bakış tarzı bu gerçekten. Ama çocuksuz
çiftlerin ve eşcinsellerin aşkını açıklamaya kalkıştığı zaman
pek başarıya ulaşamıyor. Ötekinde arzulanır bulduğumuz şey
nedir? Çekicilik salt öznel midir yoksa arzulanan ötekinin
evrensel olarak tanımlanabilir, kültürel ve kişisel normları
aşan bir güzelliği mi vardır? Platon böyle düşünüyordu.
Muhteşem güzelliğe sahip insan ideal ya da öteki dünyaya ait
olan bir güzellikten pay alıyordu, en yüce güzellik neyse
ondan bir pırıltı taşıyordu. Platonik aşk, bir tapınma
duygusunu ve öteki bu aşka cevap vermese bile onu sevmeyi
içerir. Fizikselliği aşarak entelektüel beğeni ve tapınmaya
yönelir. Bu yüzden biri ilişkisini Platonik olarak nitelediğinde
bunun anlamı ilişkide cinsellik yaşanmadığı ve/veya iki
tarafın da birbirini beğendiği ya da ötekinin karşılıksız kalmış
bu erotik bağdan haberi olmadığı olabilir!
Aristoteles aşkın temelini dostlukta ve ötekinin değerini
herkesten daha yükseğe koymakta bulur. Filia dostluk, beğeni
ve sadakatte karşılıklılık ima eder ve aşk perdesine doğru
yükselirken başkalarını dışlayıcı ve ayrımcı olmaya başlar.
Faydacılıktan uzaktır, çünkü sevilen kendisi için
sevilmektedir. Gerçek dostluk zorunlu olarak birbirine benzer
biçimde erdemli ve rasyonel insanlar arasında olur. Ortaya
çıkan aşk bir duygu fazlası oluşturur, bu da elbette bir erotik
boyut anlamına gelir. Ama gerçek aşk sağlam bir psikolojik
temel gerektirir. Şehvet düşkününün aşağılık arzusu ya da
kendilerini güvende hissedebilmek için birine bağlanmayı
arayanların duygusu değildir. İnsan âşık olabilmek için önce
kendini sevmelidir. Ardında bir ölçüde egoizm olmadıkça,
insan başkasına sempati ve sevgi veremez. Bu tür kendini


sevme hedonistçe bir duygu değildir; Aristoteles için bu o
insanın soylu ve erdemli olanı arayışının bir yansımasıdır. Bu
arayış doruğuna, bir insanın sürdürebileceği en yüksek
hayat tarzı olan tefekküre dayanan hayatın seçilişiyle ulaşır.
Aristoteles’in âşıkları yalnızca birbirlerinin gözlerinin içine
bakıp felsefe mi tartışırlar yoksa sarılıp öpüşürler mi? Öyle
anlaşılıyor ki, Aristotelesçi yaklaşım insanın sevdiğinin
yanında olmasından hissedilen neşenin yanısıra, fiziksel ve
romantik aşkı da içeren bir dizi ifade tarzına izin vermektedir.
Aristoteles’in insanlar arasında ayrım yapan aşkına karşıt
olarak, aşkın bir dini versiyonu, yani agape, Tanrı’nın insan
için duyduğu babaca sevgi ve insanın Tanrı’ya duyduğu
itaatkâr sevgi ile başlayıp barışseverlerin ve Hıristiyanların
yaymaya çalıştığı evrensel sevgi haline dönüşür. “Efendimiz
Tanrı’yı kalbinin ve ruhunun en derinliklerinden ve bütün
gücünle sev” (Tesniye 6.5) ve “komşunu kendini sevdiğin
gibi sev” (Levililer 19.18) Agape'de hem eros’tan hem de
filia'dan unsurlar vardır: Tanrı sevgisi Platon’un erotik tutku,
huşu ve arzu içeren, ama dünyevi kaygı ve engelleri aşan
Güzellik sevgisinde var olan mutlak adanmayı gerekli kılar.
Agape'nin evrenselciliği başkalarına eşit düzeyde sevgi
iletmeyi, hatta “düşmanlarını sevmeyi” (Matta 5.44-45)
bir ödev haline getirir. Bu tür sevgi, bazı insanların
diğerlerinden daha çok sevilebilir olduğu (ya da olması
gerektiği) türünden herhangi bir mükemmeliyetçi veya
aristokratik anlayışın aşılmasıdır. Ancak, tarafsız bir biçimde
sevmek, özellikle komşu sevilmeyi hak etmiyorsa ciddi etik
sorunlar yaratır (yoksa insan neden kiminle kilisede rahibin
önüne gideceği konusunda seçim yapsın ki?). Komşunuzun
neyini seveceksiniz? İnsanlığını mı, hal ve davranışını mı?


Kant ve Kierkegaard komşumuza bütün insanların hak ettiği
onurlu insan muamelesi yapmamızı isterdi, ama bu onun bize
ve başkalarına tutumundan ve nasıl muamele ettiğinden
bağımsız mıdır? Hıristiyan sevgi anlayışının güçlü bir yanı,
affetmek gerektiğine ilişkin hükümdür. Sevgi ötekinin
suçlarının ve yanlış davranışlarının affedilmesi ile başlar. Bu,
yolunu şaşırmışları yeniden insancıllığa ve böylece sevilebilir
olmanın ayrıcalığına geri döndüren tersine bir psikolojik
araçtır. Kimileri de evrensel sevgi kavramının, yani herkesi
eşit derecede sevme anlayışının, yalnız pratikte uygulanamaz
değil, aynı zamanda mantıksal olarak içi boş olduğunu iddia
edeceklerdir:
İnsan, mükemmel dostluk anlamında çok sayıda insanla dost
olamaz; aynen birçok insana birden âşık olamayacağı gibi
(çünkü aşk bir tür duygu fazlasıdır ve bunun
doğasında yalnızca bir kişiye karşı duyulması vardır).
(Aristoteles, Nichomachean Ethics, VIII.6)
Öyleyse, “seni seviyorum” sözcükleri bir felsefi barajı yıkar
geçer: Seni nasıl davranırsan davran seviyorum, sen kendi
içinde sevilebilir bir insansın, sen beni sevmesen bile bana
aldırma, seni hayatta bulabileceğim en iyi dostum olarak
görüyorum; aşkım ebedi, geçici, genetik, bir kapris, fiziksel,
duygusal, kültürel, kardeşçe, bir çocuğun ana babasına olan
sevgisi gibi, siyasi, ezik, erotik, fantezilerle dolu, garibin aşkı,
faydacı vesaire vesaire. Ama gözlerimizi aynı zamanda
sevenin üzerine çevirmeliyiz: benliğe.



Yüklə 1,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə