Agatha chriSTİe on küÇÜk zenci



Yüklə 15,02 Kb.
tarix01.10.2023
ölçüsü15,02 Kb.
#125213
AGATHA CHRİSTİE - ON KÜÇÜK ZENCİ


AGATHA CHRİSTİE - ON KÜÇÜK ZENCİ

Yıl 1938’dir. Birbirlerini hiç tanımayan on kişiye, arkadaşları, akrabaları, meslektaşları vs. tarafından tatillerini Zenci Adası’nda geçirmeleri için mektupla davet gelir. Bu on kişi adaya doğru yol alır ve yolda birbirleriyle tanışmaya başlarlar. Konuklar adaya vardıklarında adanın sahibi Bay ve Bayan O’Nyme ’nin hizmetkarları tarafından karşılanıp malikaneye yerleştirilirler. Ancak konukların her biri tesadüf olmayan esrarengiz bir biçimde orada bulunduklarını kısa bir sürede anlayacaktır.

Misafirler odalarına yerleştiklerinde her birinin duvarında On Küçük Zenci hakkında çocuk şarkısına benzeyen bir yazı vardır:



“On küçük zenci yemek yemeğe gittiler. İçlerinden biri boğuldu ve geriye dokuzu kaldı. Dokuz küçük zenci gece geç saatlere kadar uyanık kaldı. İçlerinden biri uykudan uyanmayı unuttu ve geriye sekizi kaldı.….“ Şeklinde yazı devam eder.

Saat sekizde yemek salonuna gelen misafirler masanın üzerinde on adet küçük zenci heykeliyle karşılaşırlar ve hepsi odalarındaki yazıdan bahseder, herkesin odasında yazı bulunması çok gariplerine gider ve o sırada arka fondan bir insan sesi işitilir. Bu ses gramofondan gelmektedir. Gramofondaki ses odada bulunan on kişinin geçmişte verdikleri kararlarla birilerinin ölümüne neden olduklarını tek tek söyler:



1-Doktor Edward Georges Armstrong, 14 Mart 1925’te Louise Mary Gless’in ölümüne sebep oldunuz.
2-General John Gordon Mac Arthur, 04 Ocak 1917 günü, karınızın sevgilisi Arthur Richomd’u soğukkanlılıkla ölüme yolladınız.
3-William Henry Blore, 10 Ekim 1928 günü James Stefen Landor’un ölümüne sebep oldunuz.
4-5-Thomas Rogers ve Mary Rogers siz, 6 Mayıs 1929’da Jennifer Brady’i ölüme terk ettiniz.
6-Teğmen Philip Lombard,siz Doğu Afrika’da bir kabileden yirmi bir kişiyi ölüme sürüklediniz.
7-Vera Elisabeth Claythorne, 11 Ağustos 1932’de siz Cyril Oglive Hamilton’u öldürdünüz.
8-Anthony James Marston, geçen yıl 14 Kasım’da (1937) siz John ve Lucy Combes’u öldürdünüz.
9-Emily Caroline Brent, 5 Kasım 1931’de siz Beatrice Taylor’un ölümünden sorumlu tutuldunuz.
10-Yargıç Lawrence Wargrave, 10 Haziran 1930 günü, Edwaed Seton’u ölüme sürüklediniz.

Ve suçluların kendilerini savunacak bir şeylerinin olup olmadığını sorar.

Odadaki on kişinin geçmişteki ölümler hakkında kendilerince çeşitli mazeretleri bulunmakta ve kendilerini masum görmektedirler. Kimse ölümüne yol açtıkları kişilerin sorumluluğunu üstlenmemekte ve kesinlikle kendilerinde en ufak suç bulunmadığını söylemektedirler.

Her biri panik yaşar ve aralarında tartışmaya başlarlar. Hatta malikane hizmetçisi Mary Rogers bu suçlama yüzünden fenalaşır, onu odasına taşırlar. Tam o sırada içkisinden bir yudum alan Tony MARTSON yere yığılır, bardağına baktıklarında bardağın dibinde siyanür bulurlar.



On küçük zenci yemek yemeğe gittiler. İçlerinden biri boğuldu ve geriye dokuzu kaldı.

Odadaki herkes içlerinden birinin ölmesi yüzünden gerginleşir ve masaya baktıklarında zenci heykellerinin dokuz adet kaldığını fark ederler.



Hizmetli Bay Rogers’in malikane sahibinin kim olduğunu sorarlar, Hizmetli Bay O’Nyme’i hiç görmediğini, karısıyla birlikte bir ajans tarafından işe alındıklarını söyler, kendisine gönderilen mektubu incelediklerinde altındaki imzanın A.N.O.‘Nyme yani ANONİM imzalı olduğunu keşfederler. Buradaki her şeyin bir oyun olduğunu düşündüklerinde herkesin sinirleri daha bir gerginleşir.


-Doktor Edward Georges Armstrong, çok fazla hatırlamadığı bir ameliyat sırasında Louise Mary Gless adlı bir hastanın kurtarılamadığını anlatır. İşin gerçek yüzü ise Doktor, alkollü olmasına rağmen ameliyata girmiş ve hastanın ölmesine neden olmuştur.
-General John Gordon Mac Arthur, 04 Ocak 1917 günü Arthur Richomd’un savaş sırasında öldüğünü bundan doğal ne olabileceğini, karısına da iftira atıldığını söyler. Oysaki karısının sevgilisi Arthur Richomd’u soğukkanlılıkla isteyerek asla sağ çıkamayacağı savaşta ölüme yolladığını içten içe bilir.
-William Henry Blore, rütbeli bir polis olduğu sıralarda bir banka soygunu olduğunu ve bir bekçinin öldürüldüğünü, tanıklığıyla James Stefen Landor’un mahkum olup, hapishanede öldüğünü ve kendisinin adamın ölümüyle hiçbir alakasının olmadığını, hiç de pişmanlık duymadığını anlatır.
-Thomas Rogers ve Mary Rogers, hizmetinde çalıştıkları yaşlı Bayan Brady’nin fırtınalı bir gecede (6 Mayıs 1929) hastalandığını, telefonun kesilmiş olduğu için yürüyerek doktor çağırmaya gittiklerini ancak doktorla geldiklerinde artık çok geç olduğunu ve yaşlı kadını kaybettiklerini anlatırlar. İşin gerçeği ise Thomas Rogers ve Mary Rogers hastalanan yaşlı kadını ölüme terkedip yüklü mirasına konmuş olmalarıdır.
-Teğmen Philip Lombard, Doğu Afrika’da bir kabileyle çalılıklar arasında kaybolduğunu, onlara (yirmi bir kişi) hiçbir şey bırakmadan bütün yiyecekleri yanına alıp onları orada terk ettiğini, şerefli birşey olmadığını fakat bu insanlar için ölmenin kolay kabul edildiğini ve onları ölüme terk ettiğini itiraf eder.
-Vera Elisabeth Claythorne, Cyril Oglive Hamilton’un bakıcısı olduğunu ve ele avuca sığmayan çocuğun deniz kenarında oyun oynarken gözetiminden çıkarak 11 Ağustos 1932’de denizde boğulduğunu anlatır. Bu olayda kendisinin bir kabahati olmadığını söyler. Işin aslı ise Vera çocuğun üvey ağabeyine aşıktır. Üvey ağabeye miras kalamadığı için evlenememektedirler. Vera çocuğun ölümüne ortam hazırlamış ve mirasın onlara kalarak mutlu yaşayacaklarını düşünmüştür. Oysaki sevdiği adam çocuk boğulduktan sonra onu terketmiştir.
-Anthony James Marston, 14 Kasım 1937 tarihinde Cabridge yakınlarında John ve Lucy Combes adlı iki çocuğu aşırı sürat yaptığı için arabasıyla ezip öldürdüğünü hatırlar ve kabahatin kendisinde olmadığını, arabaların hızlı gitmek için yapıldığını anlatır.
-Emily Caroline Brent, yanında çalışan Beatrice Taylor’un hamile kaldığını öğrendiğinde kızı işten çıkarmış ve umutsuzluğa kapılan hizmetçinin kendini nehre atıp intihar ettiğini, onu öldürenin kendi günahı olduğunu, kızın ölümünden kendisinin sorumlu tutulamayacağını Vera Elisabeth Claythorne’e anlatır.
-Yargıç Lawrence Wargrave, yargıç olduğu dönemde aşağılık bir katile ölüm cezası verilmesi için jüriyi ikna ettiğini ve 10 Haziran 1930 günü, Edwaed Seton’u idam ettirdiğini itiraf eder, bu kararından da asla pişman olmadığını adaletin yerini bulduğunu söyler.

Gece geç saate kadar uyumayan konuklar ertesi gün sabah erzak getirecek tekneye bineceklerinin planını yaparak odalarına çekilir. Herkes odasının kapısını kilitler. Her biri yataklarında kabus görür çünkü unutmaya çalıştıkları, o zavallı insanların ölümlerine yol açtıkları durumu tekrar hatırlamışlar ve bu durum, sözüm ona kabul etmeseler de vicdanlarını rahatsız etmiştir.

Konukların yatmalarından birkaç saat sonra Bay Rogers, Doktor Armstrong’un kapısına gider ve karısını uyandıramadığını söyler. Doktor hizmetçi kadını kontrol ettiğinde onun ölmüş olduğunu anlar ve ‘Dokuz küçük zenci gece geç saatlere kadar uyanık kaldı. İçlerinden biri uykudan uyanmayı unuttu ve geriye sekizi kaldı.‘ Kadının da zehirlenerek öldürüldüğünü anlarlar. On küçük zenci rondunun kıtalarının ritmine uygun bir biçimde davetlilerin sayısı azalmaya başlamıştır. Kimsenin gözünün yaşına bakmadan, acımasızca malikanede ölümler gerçekleşir ve herkes birbirinden şüphelenmektedir. İçlerinden biri davetlileri çok iyi tanıyor ve tanıdıklarını kullanarak Zenci Adasına geçmişteki yaptıklarının bedelini ödetmek için planlı bir şekilde getirtmiştir.

Sabah olduğunda konuklar teknenin gelmesini beklerler fakat tekne Zenci Adasına gelmez. Bu arada masanın üstündeki zenci heykellerinin de sekiz adet kaldığını fark ederler.

Yemek servisi yapılacağı sırada General Mac Arthur’un ortalarda görünmediğini fark ederler, onu aramaya başladıklarında da cesediyle karşılaşırlar.

Sekiz küçük zenci Devon’da gezintiye çıktılar. İçlerinden biri oradan ayrılmadı ve geriye yedisi kaldı.

Bu arada masanın üzerinde de yedi adet heykel kalmıştır.

Artık herkes birbirinin üzerine iftira atıp tartışmaya başlamıştır. Ölüm korkusu herkesin çıldırmışçasına hareket etmesine sebep olmaktadır.

Akşam olmuştur dışarıda çok şiddetli fırtına vardır. Ortalıkta görünmeyen Rogers’in nerede olduğunu merak ederler ve aramaya başlarlar. Rogers’in kanlar içindeki bedeniyle karşılaşırlar, kilerde yerde oturmuş kafasından kanlar akmakta ortada da bir balta bulunmaktadır.

Yedi küçük zenci ormana odun kırmaya gittiler. İçlerinden biri kendisini ortadan ikiye biçti ve geriye altısı kaldı.

Biraz tartışmak için yarım saat sonra salonda toplanmaya karar verirler. Salona geldiklerinde Emily Caroline Brent’in sandalyede oturur vaziyette cansız bedeniyle karşılaşırlar. Masanın üzerinde ölmüş bir yaban arısı vardır ve kadının boynunda da iğne sokması izi vardır. Doktor yanında bulundurduğu çantasının içine bakar ve şırıngasının yerinde olmadığını görürler. İçlerinden biri Emily’e şırıngayla zehir enjekte etmiştir.

Altı küçük zenci arı kovanıyla oynadılar. İçlerinden birini yaban arısı soktu ve geriye beşi kaldı.

Vera migreni olduğunu biraz uyumak istediğini söyler, odasına girdiğinde odasının yosunlarla kaplanmış olduğunu ve Yargıç Lawrence Wargrave’ni başında bir yün ve perdeden bir pelerin giydirilmiş halde odasında ölü bulurlar.

Beş küçük zenci hukuk tahsili yaptılar. İçlerinden biri avukat oldu ve geriye dördü kaldı.

Armstrong görünürde yoktur geriye kalan üç kişi onu aramaya başlarlar. Herkes çok tedirgin ve korkuyordur. Malikanenin içine girmek istemezler fakat William Henry Blore açlığa dayanamaz ve yemek yemek için malikaneye girer. Malikaneye girmesinin ardından içeriden gürültü duyulur ve baktıklarında ayı heykeli ile Blore’un kafasına vurulup öldürülmüş olduğunu görürler.

Üç küçük zenci hayvanat bahçesine gittiler. İçlerinden birini ayı ezdi geriye ikisi kaldı.

Adada iki kişi kalmışlardır ve Armstrong hala görünürde yoktur. O sırada Teğmen Philip Lombard kıyıya vuran bir cismi fark eder. Bu Armstrong’un kıyıya vurmuş cesedidir.

Vera iyice çıldırır ve o heyecanla Teğmenin belindeki silahını kapar, artık dayanamadığını her şeyi bildiğini söyleyip Teğmene ateş eder ve onu öldürür.

İki küçük zenci güneş altında oturdular. İçlerinden biri güneşte kavruldu geriye biri kaldı.

Vera psikolojik olarak çökmüştür. Malikaneye girer ve masanın üzerinde duran zenci heykellerini yere atıp kırar. Aklı başında değildir sürekli küçük çocuğun boğulması için kumsaldaki diyalogları kafasından geçer. Odasına gider. Odada tavana bağlanmış ip vardır, sinirli oluşu, ortamın ipnotik gücü ve geçmişte işlediği suçtan ötürü duyduğu pişmanlıkla ipin altına sandalyeyi koyar, ipi boynundan geçirir sevdiği adamın ihanetini kaldıramaz ve sandalyeyi ayağıyla iterek kendini asar.

İşin ilginci malikanedeki herkes ölmüştür.

Çok sürükleyici ve çok güzel bir kitap olan On Küçük Zenci polisiye tarzını sevenlerin asla atlamaması gereken bir eserdir.
Yüklə 15,02 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə