“Hatırla ki, kâfirler seni tutup hapsetmek veya öldürmek yahut da seni
(yurdundan) çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar (sana) tuzak kurarlarken
Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en iyisidir.” (Enfal, 30)
“Eğer siz ona (Rasûlullah'a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah
yardım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte
Mekke'den) çıkarmışlardı. Hani onlar mağaradaydı ve o, arkadaşına: Üzülme, çünkü
Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan)
emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların
sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise en yücedir. Allah güçlü ve izzetlidir, hüküm ve hikmet
sahibidir.” (Tevbe, 40)
Üçüncü Aşama: Daha sonra Allah Teâlâ,
Rasulü
sallallahu aleyhi ve sellem
’e ve
müminlere savaş izni verdi. Bu, hicretin ardından Medine’de, düşmanların müminleri
kuşattığı, onlara saldırıp zulmettikleri ve haksız yere onları yurtlarından çıkardıkları dönemde
olmuştur. Allah Teâlâ kendilerini savunmaları, dinlerini emniyet altına almaları, kendilerine
yapılan zulüm ve haksızlıkları def etmeleri için onların savaşmasına izin verdi. Allah Teâlâ
şöyle buyurmaktadır:
“Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle,
(savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette
kadirdir. Onlar, başka bir nedenden değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için
haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları
(kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın
ismi çokça anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah,
kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz
Allah, güçlüdür, aziz ve galip olandır.” (Hac, 39-40)
“Fitne/şirk ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın olup (yalnız O’na kulluk
edilinceye) kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık
ve saldırı yoktur.” (Bakara, 193)
“Size karşı savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın. Sakın haddi aşmayın,
çünkü Allah haddi aşanları sevmez.” (Bakara, 190)
Dördüncü Aşama: Son olarak Allah Teâlâ, Rasulü
sallallahu aleyhi ve sellem
’e ve
müminlere bütün kâfirlerle savaşmayı emretmiştir. Bu, itaat ve kulluğun tamamıyla Allah'a
yapılması, İslam’a girmeyi isteyen herkesin önündeki kapıların açılması, engellerin kalkması
ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar gayret gösterilmesi içindi.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Müşrikler nasıl sizinle topyekûn savaşıyorlarsa
siz de onlara karşı topyekûn savaşın ve bilin ki Allah muttakilerle beraberdir.” (Tevbe,
36)
Allah Rasulü
sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur:
“Ben, insanlar Allah'tan başka hak ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın elçisi
olduğuna şahadet getirerek namazı kılıp zekâtı verinceye kadar onlara karşı savaşmakla
emrolundum. Bunları yerine getirdiklerinde kanlarını ve mallarını -İslam'ın hakkı hariç-
benden korumuş olurlar. Hesapları ise Allah'a kalmıştır.” (Buhârî, Müslim)
3-
CİHADDAKİ HEDEF VE GAYE
Allah Teâlâ cihaddaki hedefi ve gayeyi şöyle açıklamıştır: “Fitne/şirk ortadan
kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın olup (yalnız O’na kulluk edilinceye) kadar
kafirlerle savaşın! (Küfre) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi
görür.” (Enfal, 39)
Alimlerimiz bu hedefleri şöyle sıralamışlardır:
a- Allah'ın sözünü yüceltmek:
Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur:
“Kim Allah'ın kelimesinin en yüce olması için savaşırsa işte o, Allah yolundadır.”
(Buhârî)
b- Mazlumlara Yardım Etmek
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi,
halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir
yardımcı yolla!" diyen zayıf erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!”
(Nisa, 75)
c- Saldırıya Karşılık Vermek ve İslam’ı Muhafaza Etmek
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak
kadar saldırın.” (Bakara, 194)
4- DÜŞMANLARLA CİHADIN ÇEŞİTLERİ
a- Kafirlerle, münafıklarla ve mürtedlerle cihad
b- Devlet idaresini ya da Müslüman idarecileri değiştirmek isteyen, bu konuda geçerli
bir tevile dayanan ve silahlı güçleri olan bağilerle cihad
c- Dini, canı, aileyi ve malı savunmak için yapılan cihad
Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur:
“Malı uğrunda öldürülen şehittir, ailesi uğrunda öldürülen şehittir, dini uğrunda
öldürülen şehittir, canı uğrunda öldürülen şehittir.” (Nesâî)
5- ALLAH YOLUNDA CİHAD KIYAMET GÜNÜNE KADAR SÜRECEKTİR
Allah'ın hikmetindendir ki O, hak ile batıl mücadelesini kıyamete kadar baki kılmıştır.
Bu mücadele var olduğu sürece cihad da var olacaktır. O nedenle cihad, belirli bir zamanla
sınırlandırılamaz. Her ne zaman batıl, dalalet ve küfür ortaya çıkarsa cihad yürürlüğe girer.
Cihadın fazileti, her zamana ve mekâna göre farklı olmakla birlikte bakidir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden
döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler.” (Bakara, 217)
Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem
de şöyle buyurmuştur:
“Ümmetim içinden bir taife (grup), kıyamet gününe kadar savaşmaya ve hak üzere
olmaya devam edecektir.” (Müslim)
“Atların perçemlerine kıyamet gününe kadar (iki) hayır bağlanmıştır: ecir ve
ganimet.” (Buhârî, Müslim)
6- ALLAH YOLUNDA CİHADIN HÜKMÜ
a)
Genel ve kapsamlı cihad:
Bu erkek olsun kadın olsun, akıllı ve büluğa ermiş bütün Müslümanlara farz-ı ayndır.
Çünkü cihad, tür olarak farz-ı ayndır. Her Müslümanın, ya kalple, ya dille, ya malla,
ya da elle olmak üzere bu cihad türlerini, ihtiyaç oranında ve gücü yettiği kadar yerine
getirmesi gerekir.
Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur: “Müşriklere karşı dillerinizle,
canlarınızla, mallarınızla ve ellerinizle cihad edin.” (Ahmed)
Yani Müslüman, hiçbir vakitte üzerine farz olan cihaddan uzak kalamaz. Çünkü genel
anlamdaki cihad, kafirlerle savaşmayı; nefisle, nefsin kötü arzularıyla ve şeytanla cihadı;
aileyi Allah'a itaat üzere tutma yolunda mücadele etmeyi; Allah'a itaat konusunda gevşek
davranan pek çok Müslümanı hayra davet etme, onları iyiliğe yönlendirme, kötülükten
sakındırma ve dinî meseleleri onlara öğretme konusunda gayret göstermeyi, devlet
yöneticilerine nasihat etme, yol gösterme ve onların karşısında hakkı söyleme şeklindeki
cihadı ve kafir düşmanlarla cihada karşı hazırlık yapmayı içine alır. Allah Teâlâ şöyle
buyurmaktadır: