152
ilgili olan ilişkilerinin objektif değerini anlaması için sevgi ve muhabbeti hissetmesi
gerekir. Mutluluk (well-being), bir kimsenin temel arzu ve menfaatlerinden
soyutlanarak da tanımlanamaz. Bir kimsenin mutlu bir hayat sürmesi için bu değerlere
sübjektif bir bağlılık hissetmesi önemlidir. Kymlicka, “şahsın onaylamadığı ve
kendisine dışarıdan dayatılan değerlerle hayatın daha iyiye gidemeyeceğini” yazar.
421
Genel olarak iki tür klasik liberal motivasyon teorisinden bahsedilebilir.
Birincisi Hume ve Smith’in savundukları ahlâkî duygu teorisi, ikincisi ise Bentham ve
Mill’in savunduğu faydacılık. Bunlara üçüncü olarak Hare’ın tavsiyeciliğini
(prescriptivism) ilave edebiliriz.
Hume, egoistlerin “kendini-sevme” ilkesinin insanı harekete geçiren önemli bir
güdü olduğunu kabul eder. Ancak insan doğasında bulunan ilkelerin çeşitliliğini ifade
etmek için daha önce de zikrettiğim beyaz güvercin, kurt ve yılan istiaresine başvurur:
“Biz sinemizde insanlık için bir takım iyilik ve dostluk kıvılcımları taşırız; bünyemiz,
kurdun ve yılanın unsurların barındırdığı gibi beyaz güvencininkini de barındırır.”
422
Hume’da cömertlik ve kendi çıkarını gözetme, insan doğasında kaynaşmış durumdadır.
O, buna dayanarak dengeli bir ahlâk psikolojisi geliştirmeye çalışır. Egoist, insan
doğasını korku ve kendini sevme gibi güdülerle sınırlandırılmış olarak görür. Hume ise,
hem cömertçe hem de cömert olmayan birçok tutku tarafından insanların harekete
geçirildiğine dikkat çeker. Ayrıca o, bu unsurların da kişiden kişiye farklılık arz ettiğine
inanır.
423
Hume ve Smith, tarafsız gözlemci teorisinin farklı versiyonlarını savundular,
fakat onlar bir eylemin tarafsız gözlemcinin onayından/tasvibinden dolayı doğru olduğu
konusunda uzlaşırken gözlemcilerin tepkileri ile ilgili konuda ve ahlâkî motivasyon
sorununa yaklaşımda uzlaşamazlar. Yine onlar, aynı şeyin failin motivasyonu ve
gözlemcinin onayını açıklayıp açıklayamayacağı konusunda uzlaşamazlar. Hume,
gözlemcilerin tepkilerinin yardımseverlik duygusundan kaynaklandığını ileri sürerler;
fakat aynı zamanda yardımseverliğin oldukça zayıf bir motivasyon olduğunu düşünür;
o, ahlâkî motivasyonun aynı zamanda kişisel menfaatle sağlanacağını düşünür. Ayrıca
Hume yardımseverliği sempati kavramına dayanarak açıklar. Sempati, tarafsız gözlemci
ile ahlâkî fail arasındaki ahlâkî ilişkiyi mümkün kılan altıncı bir duyu gibidir. Smith,
sempatinin ne olduğu konusunda Hume’dan ayrı düşünür. Yine o, yardımseverlik
konusunda da Hume’dan ayrı düşünür. Smith, sempati arzusu her ne kadar önemli olsa
421
M. Moore, age., s. 148’den alıntı.
422
Hume, EPM, s. 147.
423
Beauchamp, agm., s. 26.
153
da failin ve gözlemcinin yardımseverlikten çok fazla etkilenmediğini iddia eder. Hume,
ahlâkî motivasyonu gözlemcilerin farklı eylemleri tasvip edip etmemelerinde etkili olan
bir şey olarak kabul ederken, Smith’e göre önemli olan tarafsız bir bakış açısına sahip
olmaktır.
424
Hume ve Smith, yardımseverliğin motivasyon için önemli bir duygu olduğunu
kabul ederler; fakat onu kendi başına ahlâkî davranışa sevk edecek oranda güçlü bir
duygu olarak görmezler. Hume, ahlâkî güdüyü büyük oranda yeterince güçlü bir duygu
olan kişisel menfaatin sağladığını düşünür; fakat onu doğru istikamete yönelten,
yardımseverlikten bağımsız olan bir güdü olarak görmez.
425
Tarafsız gözlemci teorisi, kesinlikle bizim toplumla uyumlu bir şekilde
yaşamamızı sağlayacak bir motivasyon sağlamaktadır. O, kendi bakış açımızla
karşımızdakilerin bakış açısını uzlaştırmayı amaçlar. Böyle bir düşüncenin alternatifi,
kişinin kendi bakış açısına dayanan ahlâkî nedenlerle davranmasıdır. Bu, failin kendi
başına izlemeyi düşündüğü ilkeler olabileceği gibi, bir grubun üyesi olarak kabul ettiği
ilkeler veya nedenler de olabilir.
426
Gilbert Harman da yardımseverliğin oldukça zayıf bir motivasyon unsuru
olduğunu savunur. nsanlar, bazen diğer insanları geliştirmeye çalışırlar ve
yardımseverlik, onları bu gayrete motive eder; fakat bu motivasyon (sıradan insanların
cinayete, başkalarına zarar vermeye, hırsızlığa, yalana, sözünde durmamaya veya
borçlarını ödememeye duydukları nefretle mukayese edildiğinde) normal şartlarda
oldukça zayıftır. Harman’a göre genelleştirilmiş yardımseverlik, normal olarak kişisel
menfaatten çok daha zayıf bir güdüdür.
427
Mill, dışsalcı bir görüşü savunur. O şöyle söyle: “fayda ilkesinde diğer ahlâk
sistemlerinin taşıdıkları bütün yaptırımlar vardır. Bu yaptırımlar, dıştan veya içtendir.
Dıştan gelen yaptırımlar, şunlardır: gerek hemcinslerimize gerekse kâinatın sahibini
memnun etme umudu, memnun edememe korkusu… bu umuda, bu korkuya katılan
hemcinse ve Allah’ı büyük görme duyguları bizi insan ve Allah iradelerinin emirlerini
yerine getirmeye sevk eder.” Yine Mill, iç motivasyondan bahsederken de şöyle söyler:
“Bütün ahlâkın en son yaptırımı… kendi ruhumuzdan doğmuş öznel bir duygudur.”
428
424
Harman, Explaining Value, ss. 193, 194.
425
Age.
, s. 188.
426
Age.
, ss. 194, 195.
427
Age.
, s. 186.
428
Mill, Faydacılık, ss. 42, 44.
Dostları ilə paylaş: |