57
yararlanabiliriz. Bu üç bileşenden, konumuz kapsamında olan makroekonomik ve
mikroekonomik bileşenleri ele alalım.
Makroekonomik bileşen artık teorisini, mikroekonomik bileşen ise rekabetçi
denge teorisini temel alır. Birinci bileşenin merkezinde büyüme teorisi vardır.
Toplumsal sınıf, artık gelir olarak kâr, bu bileşene ait kavramlardır. İkinci bileşen ise
görünmez el teorisini benimser, rekabetçi kapitalist ekonomiyi doğal ekonomik düzen
olarak görür. İktisadi özneler sınıflar değil, bireylerdir.
Her şeyin gerçek fiyatı, yani elde etmek isteyen kimse için gerçekten pahası, o şeyi
edinmenin eziyeti ve zahmetidir. Bir şeyi elde etmiş olup, elden çıkarmayı ya da bir başka
nesne ile değiş etmeyi isteyen kimse için o şeyin gerçek değeri, bunun kendi üstünden
atıp başkalarının sırtına yükleyebildiği eziyet ve zahmettedir. Para ya da mal ile satın
alınan, emek ile satın alınmıştır. (…) Emek, her şeyin ilk pahası, yani asıl satın alma
bedeli olarak ödenmiş akçesidir. Kökeninde bütün dünya zenginlikleri, altın ve gümüşle
değil, emekle satın alınmıştır. Onu bazı yeni ürünlerle değiş etmek isteyen servet sahipleri
için o servetin değeri, bu kimselere satın alabilmek veya egemen olabilmek imkânını
verebildiği emek miktarına tamı tamına eşittir (Smith, 2011: 32).
Screpanti ve Zamagni (2005), bu ünlü pasajın iki farklı düşünce akımı tarafından
iki farklı biçimde yorumlandığını söyler. Ricardo, Marx ve izleyicileri, metayı üreten
ya da metanın egemen olabileceği emek miktarına vurgu yapmışlardır. Emek burada,
nesnel bir birimle –örneğin çalışma saati ile– ölçülür, üretime
nesnel teknik ilişkilerle
katılır ve diğer metalarla nesnel mübadele ilişkileriyle değiştirilir. Üretici rolü ve
fiyatı, bireyin tercihlerinden ve psikolojik unsurlardan bağımsızdır; tekil bireye
referans olmadan, makroekonomik kavramlarla belirlenir.
Ricardo, Malthus ve Marx’ın benimsediği bu yaklaşımla ücret, emeğin yeniden
üretimi için gereken maliyetle, yani emekçinin geçim maddeleri miktarıyla açıklanır.