Osmanlı Pedagoglarında Disiplin, Ödül ve Ceza Fikirlerine Dair Örnekler
TAED
57* 1877
Sami Bey: “Mükâfat şahsi olmalıdır, izafi olmamalıdır.” demektedir. Yani bir çocuk bir
hafta veya on beş gün önceki performansına göre değerlendirilmeli, ciddi bir ilerleme kayıt
etmiş ise ödüllendirilmeli, başka öğrencilere göre değerlendirilmemelidir.
Muallim mükâfatın öğrenciler arasında bir eğitim aracı olmaktan çıktığına, öğrenciler
arasında birbirine kin duyma veya fesada sebep olduğuna şahit olursa bu usulü geçici olarak
hatta tamamen ortadan kaldırabilir (Sami, 1328, s. 207).
Sami Bey’in eğitimcilere tavsiye ettiği mükâfatlar şunlardı:
1. Metih ve sena: Mükâfatların en basiti budur. Çok sıklıkla kullanılmıyorsa tesirli olur.
Öğretmen, öğrenciyi diğer çocukların olduğu ortamda ve yüksek sesle övmelidir (Sami, 1328, s.
208).
2. Aferin varakalarıyla tahsinnameler: “İlm-i terbiyede en küçük vasıta bile, yolunda
isti’mal olunmak şartıyla faidelidir ki işte aferin varakaları da bu kabildendir”. Aferin
varakaları, çocukların bir hafta zarfında derse olan gayretlerinden ve güzel hâl ve
hareketlerinden aldığı numaraların toplamı kimin fazla ise öğretmen adı geçen varakayı ona
verir. Öğretmen, aferin varakasını, çok fazla dağıtmamalı, öğrenciler yanında değerinin
azalmamasına dikkat etmelidir. Öğretmen dağıttığı aferin varakalarını düzenli olarak bir deftere
kaydetmelidir.
Öğretmenin verebileceği diğer bir ödül belgesi ise tahsinamelerdir ki bunların bir tanesi,
yirmi, yirmi beş veya otuz aferin varakasına bedeldir (Sami, 1328, s. 209).
3. Levha-i Şeref: Her ay sonunda gelecek ay sonuna kadar kalmak üzere okulun göze
çarpan bir yerine o ay zarfında tahsinname alan ve okul kurallarına uyan öğrencilerin isimleri
yazılı levha-i şeref ismi verilen bir levha asılır.
4. Kitap ve Hediyeler: Mükâfat için kitap verilebileceği gibi, kurşun kalem, hokka vb.
ders araç ve gereçleri de verilebilir. Yalnız bu hediyelerin çok kıymetli olmamasına ve sık sık
verilmemesine dikkat edilmelidir. Kitap ve hediyeler daha önceden öğretmenin belirlediği ki bu
dört ile altı arasında değişebilir, tahsinnamelere verilir. Kitap ve hediyeler senede en az bir kere
verilmeli; ama imkân dâhilinde ise altı ay veya üç ayda bir de verilmelidir (Sami, 1328, s. 210).
Sabri Cemil talebelerin okuldaki bütün davranışlarının karşılığını, olumlu veya
olumsuz görmeleri gerektiği fikrindeydi. Öğrenciler iyi bir şey yaptıkları zaman
ödüllendirilmelidirler. Aksi takdirde “Gözleri yıldırılmış olur” (Cemil,1326, s. 112).
1878
* TAED
57
Hamza ALTIN
En iyi mükâfatlar maddi olmayan mükâfatlardır. Bu cümleden olarak öğrenci
hakkında sitayişle bahsetme çok uygun bir mükâfat çeşididir (Cemil,1326, s. 115).
Eğitimde mükâfatı önemseyen Osmanlının önemli yenilikçi pedagoglarından Selim
Sabit (Altın, 2013a, s. 199-214), öğretmenlerin öğrencileri şu dereceler ile ödüllendirmelerini
istemekteydi:
Öncelikle kırmızı renkli “Nişane-i Aferin” kâğıdı ile ikinci olarak yeşil renkli “Nişane-i
Tahsin” kâğıdı ile son olarak da sarı renkli “Nişane-i imtiyaz”
kâğıdı ile ödüllendirilmelidirler
(Şanal, 2003, s. 158; Sabit, 1299, s. 32; Akyüz, 2001, s. 189). Bunun yanında öğrenciler, sınıf
birincisi ilan edilerek, öğrencilerin önünde övülerek, ismi onur listesine yazılarak da
mükâfatlandırılabilirler (Binbaşıoğlu, 1995, s. 30).
3. Pedagogların Ceza ile İlgili Görüşleri
Selim Sabit Efendi, mümkün olduğu kadar eğitimcilerin cezadan uzak durmalarını
istemekteydi. Ceza verilmesi gerekiyorsa kızgınlığı geçtikten sonra ceza vermeliydi. Ayrıca
ceza ile kabahat arasında uçurum olmamalıydı. Her şeye rağmen öğretmenlerin öğrencileri
cezalandırma zorunda kaldıklarında takip edecekleri yedi öneri sunmaktaydı:
Öncelikle talebe, bir kabahat işlediğinde önce ona bir babanın evladına yaptığı gibi
tembihte bulunmalıdır. İkinci olarak; uygun bir lisanla uyarmalıdır. Üçüncü olarak; bulunduğu
şubede en aşağı yere oturtmalıdır. Dördüncü olarak; şubesinden ayırarak derse çalıştırmalıdır.
Beşinci olarak; ayakta bekletmelidir. Altıncı olarak; yemek ve teneffüs zamanlarında sınıfta
yalnız bırakmalıdır. Son olarak da velisi ile görüşerek birkaç gün okuldan uzaklaştırmalıdır
(Sabit, 1299, s. 3; Bilim, 2002, s. 216).
Eğitimde mücazatı (ceza) da önemli bir araç olarak kabul eden Sabri Cemil’in
kanaatine göre öğrenciye verilecek en iyi ceza yöntemlerinden biri, onu sevdiği şeylerden
mahrum etmekti (Cemil, 1326, s. 117). Tembih ve tekdir de mücazat olarak kullanılabilir.
Fakat eğitimci yerli yersiz bunları kullanacak olursa, örneğin sık sık tekdir ederse bir müddet
sonra öğrenci üzerinde hiçbir etkisi kalmaz (Cemil, 1326, s. 118).
Sabri Cemil, öğrencilere yazı ve ezber cezasını da uygun bulmaktaydı. Okuldan kaçan
bir çocuğa “Yalancının evi yanmış kimse inanmamış, ben de bir daha yalan söylemeyeceğim.”
veya “Mektepten kaçanlar haylaz olurlar, cahil kalırlar. Mektebe her gün seve seve
geleceğim.” cümleleri ceza olarak yazdırılırsa etkili olur (Cemil,1326, s. 120).