40
lunay aniden ikiye bölündüğünde veya diyet yapan herkes bir
denbire deli gibi muzlu pasta yemek istediğinde insanların gös
tereceği tepkileri çok ilginç veya eğlenceli bulabilirdi. Uzaylıla
rın tutarlı yasalar uygulamaları durumunda bizim sanal olanın
ötesinde bir başka gerçeklik olduğunu anlamamızın hiçbir yolu
olmazdı. Uzaylıların içinde yaşadığı dünyayı “gerçek”, sanal dün
yayı da “sahte” olarak nitelendirmek kolay olurdu. Ancak, sanal
dünyada yaşayan varlıklar kendi dünyalarını dışarıdan göremi-
yorlarsa -tıpkı bizim gibi- kendi gerçeklik resimlerinden kuşku
lanmaları için hiçbir neden yoktur. Bu, her birimizin bir başka
sının rüyasına ait birer hayal oluğunu söyleyen düşüncenin çağ
daş uyarlamasıdır.
Bu örnekler bizi bu kitap için önemli olan bir sonuca götürü
yor:
Görünenden veya kuramdan bağımsız bir gerçeklik kavra
mı yoktur.
Biz modele dayalı gerçeklik dediğimiz bir görüşü ka
bul edeceğiz; buna göre bir fizik kuramı -genellikle matematiksel
bir doğası olan- bir modeldir ve aynı zamanda modelin unsurları
nı gözlemle bağdaştıran bir kurallar dizisidir. Bu görüş, bize çağ
daş bilimi yorumlayabileceğimiz bir çerçeve sağlar.
Felsefeciler, Platon’dan bu yana yıllar boyunca gerçekliğin do
ğası üzerine tartıştılar. Klasik bilim, özellikleri belirli gerçek bir
dış dünyanın var olduğu ve bu özelliklerin gözlemleyenin algısın
dan bağımsız olduğu inancına dayanır. Klasik bilime göre, belirli
nesneler vardır ve bunlar hız ve kütle gibi, değerleri iyi tanımlan
mış fiziksel özelliklere sahiptir. Bu bakış açısına göre kuramları
mız bu nesneleri ve özelliklerini açıklama girişimleridir, ölçüm
lerimiz ve algılarımız da onlara karşılık gelir. Hem gözlemci hem
de gözlemlenen, nesnel bir varlığı olan bir dünyanın parçasıdır ve
onların arasındaki ayrım özel bir önem taşımaz. Bir başka deyiş
le, park alanındaki bir yer için kavga eden bir zebra sürüsü gör
düğünüzde, orada gerçekten park alanındaki bir yer için kavga
eden bir zebra sürüsü var demektir. Bunu izleyen bütün gözlem
ciler aynı niteliklerin ölçümlerini yapacaktır ve kendilerini göz
lemleyen olsun ya da olmasın, zebra sürüsü bu niteliklere sahip
olacaktır. Felsefede bu inanca gerçekçilik denir.
Gerçekçilik çekici bir bakış açısı olarak görünse de, çağdaş fi
zik hakkında bildiklerimiz bu görüşü savunmamızı oldukça güç
leştiriyor. Örneğin, doğanın kesin bir tanımlamasını veren kuan
tum fiziğinin ilkelerine göre, bir parçacığın nicelikleri bir gözlem
ci tarafından ölçülünceye kadar ne belirli bir konumu vardır ne
de belirli bir hızı. Bu nedenle yapılan
ölçümlerin kesin bir sonuç
42
fikirlerinden başka bir şeyin var olmadığını iddia edecek kadar
ileri gitmiştir. İngiliz yazar ve sözlükbilimci Dr. Samuel Johnson’a
(1709-1784) bir arkadaşı Berkeley’in savının çürütülemeyeceğini
söylediğinde, Johnson’un gidip büyük bir kayaya tekme attığı ve
“İşte böyle çürütebilirim” dediği anlatılır. Elbette Dr. Johnson’un
deneyimlediği acı da kendi zihnindeki bir düşüncedir ki böylece
Berkeley’in savını gerçekten çürütmemiştir. Ancak onun bu eyle
mi, nesnel gerçekliğe inanmak için hiçbir mantıklı temele sahip
olmasak da, bu doğruymuş gibi davranmaktan başka seçeneğimi
zin de olmadığım yazan filozof David Hume’un (1711-1776) bakış
açısını yansıtır.
Modele dayalı gerçekçilik, düşüncenin gerçekçi ve karşıt ger
çekçi okulları arasındaki bütün bu tartışmaları devre dışı bırakır.
Modele dayalı gerçekçiliğe göre, modelin gerçek olup olmadığı
nı sorgulamak anlamsızdır, sadece gözlemle uyuşup uyuşmadığı
önem taşır. Gözlemle uyuşan iki modelimiz varsa, Japon balığı
nın gördüğü görüntü ve bizim gördüğümüz görüntü gibi, birinin
diğerinden daha gerçek olduğu söylenemez. İncelenmekte olan
duruma daha uygun olan hangisi ise o kullanılır. Örneğin, akvar
yumun içindeki biri için Japon balığının gördüğü resim kullanış
lı olabilirdi, ama akvaryumun dışındakiler için yeryüzündeki bir
akvaryumun çerçevesiyle uzaktaki bir galakside olanları tanım
lamak çok sıkıntılı olurdu, özellikle de Dünya Güneş’in
ve ken-
"İkinizin ortak bir noktası var. Dr.
Davis hiç kimsenin görmediği
bir parçacık keşfetti. Prof. Higbe
de hiç kimsenin görmediği
bir galaksi keşfetti."