78
çekim kuvvetinden çok daha güçlüdür, ama biz onları günlük ya
şamımızda pek fark etmeyiz, çünkü makroskobik cisimler hemen
hemen eşit sayıda pozitif ve negatif elektrik yüklerine sahiptir.
Bu, iki makroskobik cisim arasındaki elektrik ve manyetik kuv
vetlerin birbirini neredeyse yok ettiği anlamına gelir; oysa çekim
kuvvetinde bu cisimlerin kuvvetleri birbirine eklenir.
Elektrik ve manyetik kuvvetlerle ilgili bugünkü düşüncemiz,
18. yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın ortalarına kadar geçen yak
laşık yüzyıllık süre içinde, birkaç ülkenin fizikçilerinin bu alan
larda yaptığı ayrıntılı deneysel çalışmalar sayesinde gelişti. En
önemli keşiflerden biri bu iki kuvvetin birbirleriyle bağlantılı ol
malarıydı: Hareket eden elektrik yükü mıknatıslar üzerinde bir
kuvvet oluşturuyordu ve hareket eden bir mıknatıs da elektrik
yükleri üzerinde bir kuvvet oluşturuyordu. Aralarında bir bağ ol
duğunu ilk fark eden DanimarkalI fizikçi Hans Christian 0rsted
oldu. 1820’de üniversitede ders vermek için hazırlandığı sırada
kullandığı pilin elektrik akımının, yakındaki pusulanın ibresinin
yönünü değiştirdiğini gördü. Çok geçmeden hareket eden elekt
riğin manyetik bir kuvvet yarattığını anladı ve “elektromanyetiz
ma” terimini icat etti. Birkaç yıl sonra İngiliz bilimci Michael Fa
raday; eğer bir elektrik akımı bir manyetik alan oluşturuyorsa,
bir manyetik alanın da elektrik akımı üretebilmesi gerektiği so
nucuna vardı. Bu etkiyi 1831’de yaptığı deneyle gösterdi. On dört
yıl sonra Faraday, yoğun manyetizmanın polarize olmuş ışığın
doğasını etkileyebildiğini göstererek, elektromanyetizma ile ışık
arasında da bir bağlantı olduğunu kanıtladı.
Faraday çok az eğitim almıştı. Londra yakınlarında yaşayan fa
kir bir demirci ailede doğdu ve on üç yaşında okuldan ayrılarak
bir kitapçıda getir götür işlerine bakmaya ve ciltçi olarak çalışma
ya başladı. Orada geçen yıllar içinde, bakımını üstlendiği kitapları
okuyarak ve boş zamanlarında basit ve ucuz deneyler yaparak bi
lim öğrendi. Sonunda büyük kimyager Humphrey Davy’nin labo-
ratuvarında asistan olarak iş bulmayı başardı. Faraday yaşamının
kalan kırk beş yılını burada geçirdi ve Davy’nin ölümünden sonra
onun yerine geçti. Faraday’in matematikle sorunu vardı ve hiçbir
zaman kapsamlı olarak öğrenemedi; bu nedenle laboratuvarında
gözlemlediği tuhaf elektromanyetik fenomenin kuramsal resmini
kavramak için çok çabalaması gerekti. Yine de başardı.
Faraday’in en büyük entelektüel icatlarından biri kuvvet alan
larıdır. Böcek gözlü yaratıklar ve onların yıldız gemileri hakkın
daki kitaplar ve filmler sayesinde pek çok insan artık bu kavra-
79
Kuvvet alanları
Bir çubuk mıknatısın demir tozlarının gösterdiği tepkiye göre
çizilmiş kuvvet alanı.
ma yabancı değil, belki de Faraday’e telif ücreti ödenmeliydi. An
cak Newton ve Faraday arasında geçen yüzyıllar içinde fiziğin en
büyük gizemlerinden biri; fizik yasalarının, kuvvetlerin etkileşim
içindeki nesneleri ayıran boşlukta hareket ettiğine işaret etmesiy
di. Faraday bundan hoşlanmadı. Ona göre bir nesnenin hareket
etmesi için nesneye temas eden bir şey olmalıydı. Böylece elekt
rik yükleri ile mıknatıslar arasındaki boşluğun görünmez tüpler
le dolu olduğunu, fiziksel olarak itme ve çekme işini bu tüplerin
gerçekleştirdiğini hayal etti. Faraday bu tüplere kuvvet alanı adını
verdi. Bir kuvvet alanını görebilmenin en iyi yolu bir mıknatıs çu
buğunun üzerine cam bir levha yerleştirmek ve levhanın üzerine
demir tozu dökmektir. Cam levhaya hafifçe birkaç kez vurduğu
nuzda demir tozları sanki görünmeyen bir güç tarafından iteleni-
yormuş gibi hareket ederler ve mıknatısın bir ucundan diğer ucu
na uzanan yaylar oluştururlar. İşte bu desen, boşluğun içinden ge
çen görünmez manyetik kuvvetin haritasıdır. Günümüzde bütün
kuvvetlerin alanlar tarafından aktarıldığına inanıyoruz, bu neden
le hem modem fizik hem de bilimkurgu için önemli bir kavram.
Elektromanyetizma anlayışımız on yıllar boyunca, birkaç de
neysel yasaya ait bilgiden ibaret olarak kaldı: Elektrik ve manye
tizma yakın -hatta gizemli- bir şekilde birbirleriyle bağlantılıy
dı; bu ikisinin ışıkla aralarında bir tür ilişki söz konusuydu; bir de
80
ilkel bir alan kavramı vardı. En azından on bir elektromanyetiz
ma kuramı vardı ve her biri kusurluydu. Sonra 1860’larda, İskoç
fizikçi James Clerk Maxwell, Faraday’in düşüncesini geliştirerek
elektrik, manyetik ve ışık arasındaki yakın ve gizemli ilişkiyi açık
layan matematiksel bir çerçeveye oturttu. Sonuç, elektrik ve man
yetik kuvvetleri aynı fiziksel varlığın, elektromanyetik alanın te
zahürü olarak tanımlayan bir dizi denklem oldu. Maxwell elektri
ği ve manyetizmayı tek bir kuvvet içinde birleştirdi. Dahası, elekt
romanyetik alanın uzayda bir dalga olarak yayıldığım gösterdi. Bu
dalganın hızını gösteren rakam, birkaç yıl önce ölçmüş olduğu de
neysel verilerin hesaplamalarıyla oluşan denklemlerinde ortaya
çıktı. Ölçtüğü hızın, o zamanlar deneysel olarak yüzde birlik doğ
rulukla bilinen ışık hızına eşit olduğunu görmek onu şaşırttı. Işı
ğın kendisinin bir elektromanyetik dalga olduğunu keşfetmişti!
Günümüzde elektrik ve manyetik alanları tanımlayan denk
lemlere Maxwell denklemleri deniyor. Çok az kişi bu denklem
leri işitmiş olsa da, ticari anlamda bilinen en önemli denklemler.
Ev aletlerinden bilgisayarlara her şeyin işleyişini sağlamakla kal
mıyorlar, mikrodalga, radyo dalgaları, kızılötesi ışık ve X-ışınları
gibi ışıktan farklı dalgaları tanımlamakta da kullanılıyorlar. Bü
tün bunlar, görebildiğimiz ışıktan yalnızca tek bir özellikle ayrılır;
dalga boyları. Radyo dalgalarının boyu bir metre veya daha faz
ladır; oysa görünen ışığın dalga boyu bir metrenin birkaç on mil
yonda biri kadardır ve X-ışınlarının dalga boyu bir metrenin yüz
milyonda birinden daha kısadır. Güneşimiz bütün dalga boyların
da ışın yayar, ancak radyasyonu bizim için görünür olan bütün
dalga boyları içinde en yoğun olandır. Çıplak gözle görebildiğimiz
dalga boylarının Güneş’in en güçlü şekilde yansıttığı dalgalar ol
ması muhtemelen bir rastlantı değildir: Gözlerimiz tam olarak o
genişlikte elektromanyetik radyasyonu algılayabilecek yetenekte
evrimleşmiştir, çünkü gözlerimiz için en uygun radyasyon düze
yi budur. Başka bir gezenden gelen varlıklarla karşılaşacak olur
sak, onların gözleri de kendi güneşlerinin en güçlü şekilde yaydı
ğı radyasyonun, gezegenlerinin atmosferinde bulunan toz ve gaz
ların ışık engelleyici özelliklerine göre değişen dalga boylarını
“görecek” yeteneğe sahip olacaktır. Yani X-ışınlarını görme yete
neği olan bir uzaylı, havaalanı güvenliğinde iyi kariyer yapabilir.
Maxwell denklemlerine göre elektromanyetik dalgalar saniyede
300.000 kilometre veya saatte 670 milyon mil hızla yolculuk yapar.
Ancak, hızın ölçümüne ilişkin bir referans çerçevesi tanımlamadı
ğınız sürece hız ölçüsü vermenin bir anlamı yoktur. Bu, genellikle
Dostları ilə paylaş: |