BİLİNÇDIŞI ZİHNÎN BAĞIMSIZLIĞI
261
mem. Genel olarak bir düş, bir seri düşe aittir. Bir düzen üzere, uykuyla
ara veriliyorsa da, bilinçte bir süreklilik vardır, muhtemelen bilinçdışı
işler de bir süreklilik durumundadır, hatta bilinçteki süreklilikten daha da
süreklidir belki. Her neyse, benim deneyimlerime göre düşlerin, bilinçdışı
olaylar zincirindeki, gözle görülür bağlar olduğunu sanıyorum. Düşün
daha derin sebepleri sorusuna ışık tutmak istiyorsak, düş serisine dön
memiz ve bu düşün 400 düşlük uzun zincirin neresinde bulunduğunu
ortaya çıkarmamız gerekir.
Bizim düşün korkunç, acayip bir nitelikte iki düşün arasına sıkışmış
olduğunu görüyoruz, önceki düşte bir kalabalık toplanıyor, acayip bir
tören yer almakta, muhtemelen büyüsel nitelikte, amaç da «Şebek’in
yeniden yapılması». Sondaki düşte de aynı konu var: Büyüsel bir yön
temle hayvanların insan haline değişmeleri.
Düşlerin ikisi de hasta için son derece ürkünç ve tatsız, Oysa kilise
düşü belli ki yüzeyde hareket ediyor ve başka şartlar altında bilinçli olarak
da düşünülebilecek fikirler ortaya atıyor, bu iki düş tuhaf ve birbirlerinden
ayn özellikte, yarattığı duygusal etki de öyle ki, düşgören elinden gelse,
bunları önleyecek. Nitekim ikinci düşün metni aynen şöyledir: «insan
kaçarsa, her şey bitti demektir» Bu sözler Bilinmeyen Kadının sözleriyle
uyuşuyor: «O halde her şey bitti». Bu sözlerden şunu çıkarıyoruz: kilise
düşü, çok daha derin anlamlı düş düşüncelerinden kaçmaya bir girişimdi.
Bu düşünceler, önceki ve sonraki düşlerde düzme olarak görülüyor.
II
D ogm a ve Doğal Sem boller
Bu düşlerin birincisi kilise düşünden önceki bir maymunun yeniden
yapılması törenini işlemekte. Bu noktayı gerektiği gibi açıklamak çok
ayrıntı gerektirir. Bu yüzden sadece şunu söyleyeyim ki, «maymun» teri
mi, zihinsel bir davranış uğruna tamamiyle ihmale uğramış olan,
düşgörenin içgüdüsel kişiliğini göstermektedir. Bunun sonucu, içgüdüleri
onu altetmiş, zaman zaman karşı konamayacak patlamalar halinde ona
saldırmıştır. Maymunun «yeniden yapılması», bilinç silsilesinin çerçevesi
içinde içgüdüsel kişiliğin yeniden yapılmasıdır. Böyle bir yeniden
yapılma, ancak, bilinçli davranışta önemli değişikliklerle birlikte yer
alırsa, mümkün olur. Hasta tabii bilinçdışının eğilimlerinden korkuyordu,
çünkü o ana kadar bu eğilimler kendilerini çok uygunsuz biçimlerde
göstermişlerdi. Bunu izleyen kilise düşü, bu korkudan bir kilise dininin
barınağında yer bulma çabasıdır «Hayvanların insanlara değişmesi»
konusundaki üçüncü düş, tabii birinci düşün konusunu sürdürüyor, yani
maymun sadece, sonradan bir insan yapılmak üzere yeniden yapılmak
tadır. Yeni bir varlık olacaktır, yani hasta şimdiye kadar parçalanmış
içgüdüselliğin yeniden bütün haline gelmesiyle önemli bir değişikliğe
uğrayacak, böylece yeni bir adam olacaktır. Çağdaş zihin, ihtiyar adamın
ölümü, yenisinin yapılması, ruhsal yeniden doğuş ve buna benzer eski
moda mistik saçmalıklardan söz eden şu eski gerçekleri unutmuş durum
da. Günümüzün bir bilimcisi olan hastam, bu gibi düşüncelerden kurtula
madığı zaman kaç kere ne yapacağını şaşırmış. Aklını yitirmekten kork
muş, oysa iki bin yıl önceki adam bu gibi düşleri hoş karşılar ve büyüsel
bir yeniden doğuş ve hayatın bir yenilenmesi umuduyla sevinirdi. Ama
bizim çağdaş davranışımız boş inanç sislerine, Orta Çağı’m ve ilkelliğin
safltğma dönüp bakarak şişiniyor ve rasyonel bilincin, gök tırmalayan alt
katlannda bütün canlı geçmişi taşıdığını unutuyor. Sözünü ettiğimiz bu alt
katlar olmasa zihnimiz havada askıda kalır. Elbette sinirli olur. Zihnin
BİLİNÇDIŞI ZİHNİN BAĞIMSIZLIĞI
263
gerçek tarihi birtakım bilgiç kitaplarda değil, herkesin canlı zihin orga
nizmasında gizlidir.
Bununla birlikte, yenilenme fikrinin, çağdaş bir zihinde kolayca şok
etkisi uyandırabilecek biçimlere girdiğini sanmayalım. «Yeniden
doğuş»un bize göründüğü şekli ile düşlerde tasvir edildiği şekli arasında
bağ kurabilmek imkânsız değilse de, doğrusu güçtür. Garib ve beklen
medik bir değişim üstünde bilgi vermeden, daha önce sözünü ettiğim
öteki düşe, açıktan açığa dinsel olduğu belli olan düşe dikkatimizi çevir
mek gerek.
Kilise düşü, düş serisinin oldukça ilklerindendir, oysa şu düş, sürecin
son evrelerine ait:
Düşün tamamı şöyledir:
Kutsal bir eve giriyorum. Evin adı İçsükûn veya nefse dönüş evi. Arka plan
da, dört piramidimsi nokta var; bunlar belli bir şekilde düzenlenmiş, birçok mum
yanıyor. Evin kapısında yaşlı bir adam ayakta duruyor. Girenler var, konuşmuyor
lar ve düşüncelerini bir noktada toplayabilmek için çoğu zaman kıpırdamadan
duruyorlar. Kapıdaki yaşlı, eve gelen ziyaretçiler için şu sözleri söylüyor: «Bura
dan çıktıklarında artık temizdirler.» Derken eve giriyorum, tamamiyle zihnimi
topluyorum. Bir ses şöyle diyor; «Yapmakta olduğunuz tehlikelidir. Kadın
imgesinden kurtulmak için ödenen bir vergi değildir din; çünkü bu imge elzemdir.
Dini ruhsal hayatın öteki yanı yerine kullananlara yuh olsun! Yanılgı içindedir
onlar, lânetlenecektirler. Din başka bir şeyin yerine konulan bir şey değildir, ruhun
başka her faaliyetine ilave olunan en
son
başarıdır. Hayatın olgunluğundan dinini
doğuracaksın, ancak o zaman kutsanacaksın». Bu son cümleyle birlikte, belli
belirsiz bir müzik duyulmaya başlıyor, bir org basit bir hava çalıyor, bana biraz
Wagner’in «Ateş Büyüsü»nü hatırlatıyor. Evden ayrılırken, alev alev yanan bir
dağ görür
gibi
oluyorum ve kanmak bilmez bir ateşin kutsal bir ateş olduğunu
duyuyorum.
Hasta, düşün büyük etkisi altında bulunuyor. Bu onun için kutsal ve
büyük anlam taşıyan bir yaşantı; hayata ve insanlığa karşı davranışında
tam bir değişiklik yaratan yaşantılardan biri.
Düşünün kilise düşüne paralel olduğunu görmek güç değil. Sadece
kilise «Kutsal ev» ve «nefse dönüş evi» oluyor bu kez. Katolik kilisesinin
törenleriyle veya başka bilinen sıfatlarıyla ilgisi yok gibi, sadece mumlar
Dostları ilə paylaş: |