Dış Politika nedir?



Yüklə 0,6 Mb.
tarix08.09.2018
ölçüsü0,6 Mb.
#67328



Dış Politika nedir?

  • Dış Politika nedir?

  • Günlük hayatta dış politika kavramı, genellikle uluslararası ilişkiler kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılırken, akademisyenler kavramın anlamı konusunda farklı görüşlere sahiptirler.



Dış politika, uluslararası ilişkiler disiplininin bir alt dalıdır.

  • Dış politika, uluslararası ilişkiler disiplininin bir alt dalıdır.

  • Bir devletin diğer devlet ya da devlet gruplarına veya bir bölgeye yönelik izlediği politika.

  • Ancak bu tanım yetersizdir.



Dış politikanın bir devletin diğer bir devlete nasıl davrandığı..şeklinde yapılan tanımlar yetersiz kalır. Çünkü özellikle 1990’lardan beri AB’nin dış politika oluşturma çabaları yalnızca devletin aktör olarak ele alınması hakkındaki genel kanıyı sorgulamamızı gerektirmektedir.

  • Dış politikanın bir devletin diğer bir devlete nasıl davrandığı..şeklinde yapılan tanımlar yetersiz kalır. Çünkü özellikle 1990’lardan beri AB’nin dış politika oluşturma çabaları yalnızca devletin aktör olarak ele alınması hakkındaki genel kanıyı sorgulamamızı gerektirmektedir.



Tanım üzerinde uzlaşma yok.

  • Tanım üzerinde uzlaşma yok.



Christopher Hill’e göre, dış politika “uluslar arası ilişkilerde bağımsız bir aktör tarafından yönetilen resmi dış ilişkilerin toplamıdır”. Burada verilen bağımsız bir aktör terimi ile AB gibi bir aktörü de dikkate almak mümkündür.

  • Christopher Hill’e göre, dış politika “uluslar arası ilişkilerde bağımsız bir aktör tarafından yönetilen resmi dış ilişkilerin toplamıdır”. Burada verilen bağımsız bir aktör terimi ile AB gibi bir aktörü de dikkate almak mümkündür.



Bir diğer tanım Weber ve Smith tarafından verilmiştir. Ulusal toplumların dış ilişkileri çerçevesinde dış politikanın, devletlerin ve onların adına hareket eden ulusal hükümetlerin aldığı kararlar, yaptığı eylemler, oluşturduğu değerler ve beklenen amaçlarından oluştuğu belirtilmiştir.

  • Bir diğer tanım Weber ve Smith tarafından verilmiştir. Ulusal toplumların dış ilişkileri çerçevesinde dış politikanın, devletlerin ve onların adına hareket eden ulusal hükümetlerin aldığı kararlar, yaptığı eylemler, oluşturduğu değerler ve beklenen amaçlarından oluştuğu belirtilmiştir.



Goldstein ise dış politikayı uluslar arası alanda hükümetlerin davranışlarını yönlendiren stratejiler toplamı olarak tanımlamaktadır.

  • Goldstein ise dış politikayı uluslar arası alanda hükümetlerin davranışlarını yönlendiren stratejiler toplamı olarak tanımlamaktadır.

  • Sonuç olarak herkesin üzerinde uzlaşacağı bir tanım vermenin zorluğuna rağmen dış politika bir devletin veya uluslar arası ilişkilerde bağımsız aktörün diğer bir devlete ya da devlet gruplarına veya bir bölgeye veya uluslar arası sisteme yönelik yetkili organ ve temsilcileri aracılığıyla aldığı kararlar, yaptığı eylemler, oluşturduğu değerler ve beklenen amaçlarından oluşan dış ilişkilerin tümü olarak tanımlanabilir.



Dış politika analizi incelendiğinde farklı ekollerden gelen uzmanların dış politikanın farklı bir yönünü vurguladığı görülmektedir. Örneğin, klasik gerçekçiliğin temsilcisi Morgenthau’ya göre, dış politika ulusal çıkara dayanmalıdır. Bu yaklaşıma göre, bağımsız devletler arasında güç mücadelesinin yaşandığı bir dünyada devletlerin dış politikalarının ana amacı ulusların varlığını sürdürmesidir.

  • Dış politika analizi incelendiğinde farklı ekollerden gelen uzmanların dış politikanın farklı bir yönünü vurguladığı görülmektedir. Örneğin, klasik gerçekçiliğin temsilcisi Morgenthau’ya göre, dış politika ulusal çıkara dayanmalıdır. Bu yaklaşıma göre, bağımsız devletler arasında güç mücadelesinin yaşandığı bir dünyada devletlerin dış politikalarının ana amacı ulusların varlığını sürdürmesidir.



Dış politika kararlarını etkileyen faktörler konusunda da farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Örneğin birçok uzman dış politikanın iç politikadan da etkilendiği görüşünü savunmaktadır. Diğer taraftan kalıcı faktörler (coğrafya, doğal kaynaklar) ve değişken faktörler (endüstriyel yapı, askeri yapı) ve insani faktörler (nüfus , karar vericiler, liderler) üzerinde de durulmaktadır.

  • Dış politika kararlarını etkileyen faktörler konusunda da farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Örneğin birçok uzman dış politikanın iç politikadan da etkilendiği görüşünü savunmaktadır. Diğer taraftan kalıcı faktörler (coğrafya, doğal kaynaklar) ve değişken faktörler (endüstriyel yapı, askeri yapı) ve insani faktörler (nüfus , karar vericiler, liderler) üzerinde de durulmaktadır.



James Rosenau’da dış politikayı etkileyen temel faktörleri:

  • James Rosenau’da dış politikayı etkileyen temel faktörleri:

  • genel ortam (fiziksel çevre, etnik veya dinsel farklılıklar)

  • İçsel ortam (sosyo-politik çevre , karar vericiler gibi)

  • Dışsal ortam (uluslar arası sistem) olarak üçe ayırmıştır.



Dış politika ilk bakışta sadece dış dünyayla ilgili gibi görünmekle birlikte aslında ülkenin iç politikasının bir uzantısıdır. Bu açıdan bakıldığında dış politikanın analizinde iki önemli unsur ortaya çıkar: devlet ve toplum.

  • Dış politika ilk bakışta sadece dış dünyayla ilgili gibi görünmekle birlikte aslında ülkenin iç politikasının bir uzantısıdır. Bu açıdan bakıldığında dış politikanın analizinde iki önemli unsur ortaya çıkar: devlet ve toplum.



Klasik anlamda dış politika, ulus-devletin resmi kurumlarının, yani devletin yürütme gücü olan hükümetin dışa dönük eylemlerinin bir bütünüdür.

  • Klasik anlamda dış politika, ulus-devletin resmi kurumlarının, yani devletin yürütme gücü olan hükümetin dışa dönük eylemlerinin bir bütünüdür.

  • Hükümet, aynı zamanda ulusun temsilcisi olması nedeniyle, tüm ulus adına hareket eder ve devleti uluslar arası ilişkilerde temsil eder.



Hükümetin bir organı olan dış işleri bakanlığı ve onun yapısı içinde örgütlenmiş olan diplomatik kadro da, hükümetin almış olduğu kararları uygulayan bir organdır.

  • Hükümetin bir organı olan dış işleri bakanlığı ve onun yapısı içinde örgütlenmiş olan diplomatik kadro da, hükümetin almış olduğu kararları uygulayan bir organdır.

  • Dış politika esasen yetkili hükümet tarafından oluşturulmakla birlikte, birçok toplumsal alt grupların değerlerini de içerisinde barındıran bir komisyon sonucunda ortaya çıkar.



Bu komisyonun oluşturduğu dış politikanın hangi değerleri ve yönelimleri temsil edeceği ise, iç gruplar arasındaki mücadeleye ve bu mücadeledeki güçler dengesine bağlıdır.

  • Bu komisyonun oluşturduğu dış politikanın hangi değerleri ve yönelimleri temsil edeceği ise, iç gruplar arasındaki mücadeleye ve bu mücadeledeki güçler dengesine bağlıdır.

  • Ulus birçok alt gruplardan meydana gelir. Her alt grubun kendi değer yargılarına uygun bir dış politika tercihi bulunur.



Fakat çoğunluğun tercihi ile devleti idare etme yetkisini elde eden hükümetin, kendisinin dayandığı alt grubun tercihlerine uygun bir dış politika oluşturması mümkün değildir.(bu çok da doğru değildir).

  • Fakat çoğunluğun tercihi ile devleti idare etme yetkisini elde eden hükümetin, kendisinin dayandığı alt grubun tercihlerine uygun bir dış politika oluşturması mümkün değildir.(bu çok da doğru değildir).

  • Demokrasilerde çoğunluğun arzusu geçerli olmakla beraber, azınlıkların çıkarları da korunmalıdır.



Bu yüzden hükümetler sadece ait oldukları alt grubun değer yargılarını dikkate alarak politika yapamazlar. Eğer yaparlarsa, farklı değer yargılarına sahip olan diğer alt grupların tepkisi ile karşılaşırlar.

  • Bu yüzden hükümetler sadece ait oldukları alt grubun değer yargılarını dikkate alarak politika yapamazlar. Eğer yaparlarsa, farklı değer yargılarına sahip olan diğer alt grupların tepkisi ile karşılaşırlar.

  • Buradan demokrasilerde tekil ulusal dış politikanın mümkün olmayacağı sonucu çıkar.

  • Bu durumda da bir dış politikadan değil, birçok dış politikadan bahsetmek gerekir.



Birçok dış politikanın olması da mümkün olmadığına göre, ulus-devletin dış politikası nasıl oluşturulacaktır?

  • Birçok dış politikanın olması da mümkün olmadığına göre, ulus-devletin dış politikası nasıl oluşturulacaktır?

  • Çözüm, toplumun tamamını ilgilendiren kesişme noktalarının bulunması ve demokratik konsesusun yaratılmasıdır. Dış politikada konsensus, ancak demokratik bir dış politika sürecinin takip edilmesi ile mümkün olabilir.



Dış politika, toplumun tamamını ilgilendiren bir karaktere sahiptir. Örneğin hükümetin yapmış olduğu bir ekonomik anlaşma ile yabancı ülkelere imtiyazlar tanınmasının etkilerini sadece ilgili alt gruplar görmeyecektir. Bu imtiyazların doğuracağı etkiler, toplumun tamamını ilgilendirecektir. Aynı şekilde hükümetin bir ülkeye karşı husumet politikası izlemesi sonucunda savaşa yol açmasının sonuçlarından, tüm toplum fertleri etkilenecektir.

  • Dış politika, toplumun tamamını ilgilendiren bir karaktere sahiptir. Örneğin hükümetin yapmış olduğu bir ekonomik anlaşma ile yabancı ülkelere imtiyazlar tanınmasının etkilerini sadece ilgili alt gruplar görmeyecektir. Bu imtiyazların doğuracağı etkiler, toplumun tamamını ilgilendirecektir. Aynı şekilde hükümetin bir ülkeye karşı husumet politikası izlemesi sonucunda savaşa yol açmasının sonuçlarından, tüm toplum fertleri etkilenecektir.



Dış politikanın bu hassasiyetlerinden dolayı, hükümetlerin dış politikada hata yapmalarının önüne geçilmesi için, millet temsilcilerinin oluşturduğu parlamentolara önemli denetleme görevleri verilmiştir. Özellikle demokrasi ile yönetilen ülkelerde, hükümetlerin almış olduğu dış politika kararları ve yaptığı ikili veya çok taraflı anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için parlamentonun onayından geçmesi gerekir.

  • Dış politikanın bu hassasiyetlerinden dolayı, hükümetlerin dış politikada hata yapmalarının önüne geçilmesi için, millet temsilcilerinin oluşturduğu parlamentolara önemli denetleme görevleri verilmiştir. Özellikle demokrasi ile yönetilen ülkelerde, hükümetlerin almış olduğu dış politika kararları ve yaptığı ikili veya çok taraflı anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için parlamentonun onayından geçmesi gerekir.



Yanlış bir dış politikanın ortaya çıkaracağı kayıplar ne kadar riskli ve büyük ise, isabetli bir dış politikanın getireceği faydalar da o kadar büyük olur. Bundan dolayı, sivil toplum örgütleri veya grupları, dış politika kararlarının alınması veya alınmaması konusunda baskı gücü oluştururlar.

  • Yanlış bir dış politikanın ortaya çıkaracağı kayıplar ne kadar riskli ve büyük ise, isabetli bir dış politikanın getireceği faydalar da o kadar büyük olur. Bundan dolayı, sivil toplum örgütleri veya grupları, dış politika kararlarının alınması veya alınmaması konusunda baskı gücü oluştururlar.



Dış politika esasen iç politikanın dışa dönük bir uzantısı olmakla birlikte, uygulama alanının niteliği dolayısıyla, uluslar arası ilişkiler yada uluslararası sistemle yakından ilgilidir.

  • Dış politika esasen iç politikanın dışa dönük bir uzantısı olmakla birlikte, uygulama alanının niteliği dolayısıyla, uluslar arası ilişkiler yada uluslararası sistemle yakından ilgilidir.

  • Dış politika kararlarının ana özelliği dışarıda yani diğer uluslar arası aktörlerin bulunduğu alanda uygulanmak durumunda olmasıdır.



Uluslar arası sistem güç mücadelelerinin bulunduğu çıkar çatışmalarının yaşandığı bir ortamdır. Bu nedenle bir dış politikanın oluşumunda dikkat edilmesi gereken nokta , uluslar arası sistemdeki güç dengeleri ve bu dengelerin meydana getirdiği ittifaklar, bloklaşmalar, çatışmalar ve gerginliklerdir.

  • Uluslar arası sistem güç mücadelelerinin bulunduğu çıkar çatışmalarının yaşandığı bir ortamdır. Bu nedenle bir dış politikanın oluşumunda dikkat edilmesi gereken nokta , uluslar arası sistemdeki güç dengeleri ve bu dengelerin meydana getirdiği ittifaklar, bloklaşmalar, çatışmalar ve gerginliklerdir.



Hükümetler dış politika yaparken uluslar arası ilişkilerdeki mevcut çıkar çatışmaları ve güç dengelerini dikkate almak durumundadır.

  • Hükümetler dış politika yaparken uluslar arası ilişkilerdeki mevcut çıkar çatışmaları ve güç dengelerini dikkate almak durumundadır.

  • Bunun yanında, hükümet dış politikayı devletin gücü ve imkanlarını dikkate alarak oluşturmalıdır.

  • Uygulama imkanının olmadığı veya uygulansa bile başarı şansının az olduğu bir durum için oluşturulan bir dış politika, retorikten öteye geçemez. Ancak belki hükümetin kendine iç politikada imkanlar sağlamak için kullandığı bir taktik olabilir.



Hükümetler, dış politika oluştururken sadece uluslar arası durumları dikkate almazlar, aynı zamanda dış politikanın hedefi olan ülke veya ülkelerdeki çıkar gruplarının pozisyonlarını da hesaba katmak zorundadırlar.

  • Hükümetler, dış politika oluştururken sadece uluslar arası durumları dikkate almazlar, aynı zamanda dış politikanın hedefi olan ülke veya ülkelerdeki çıkar gruplarının pozisyonlarını da hesaba katmak zorundadırlar.



Aynen iç politikadaki baskı güçleri gibi, diğer ülkelerdeki baskı güçleri de oluşturulmak istenen dış politika stratejilerine katkıda bulunmak veya engelleme yapmak isteyebilirler. (bu toplantılar, lobi faaliyetleri, seminerler gibi kamu oyunu ve yetkili hükümet organlarını etkileyici eylemler şeklinde olabilir)

  • Aynen iç politikadaki baskı güçleri gibi, diğer ülkelerdeki baskı güçleri de oluşturulmak istenen dış politika stratejilerine katkıda bulunmak veya engelleme yapmak isteyebilirler. (bu toplantılar, lobi faaliyetleri, seminerler gibi kamu oyunu ve yetkili hükümet organlarını etkileyici eylemler şeklinde olabilir)



Sonuç olarak ; dış politika bir ülkenin sınırları içinde oluşan bir süreç değildir.

  • Sonuç olarak ; dış politika bir ülkenin sınırları içinde oluşan bir süreç değildir.

  • Oldukça kompleks resmi ve gayr-ı resmi ilişkilerin, ittifakların, çatışmaların ve işbirliklerinin oluşturduğu bir sistem içerisinde oluşur ve gelişir.

  • Dış politika yapıcısı ve uygulayıcısı yetkili kurumlar ve kişiler, bu kombinasyonların ve sistemin farkında olmalıdır.



Bir dış politika incelemesinin doğru ve öğretici sonuçlara ulaşabilmesi için birincil (ilk el) kaynaklarla çalışmak tek başına yeterli değildir.

  • Bir dış politika incelemesinin doğru ve öğretici sonuçlara ulaşabilmesi için birincil (ilk el) kaynaklarla çalışmak tek başına yeterli değildir.

  • Bunun dışında izlenmesi gereken metod ve uygulanması gereken yöntemlerde vardır:

  • Olgunun özünü kavramak

  • Özü okuyucuya nesnel (tarafsız) bir şekilde ulaştırmak.



Kendi ülkesinin başka devletlere karşı yürüttüğü politikayı incelemek elbetteki nesnel bakmayı zorlaştırır.

  • Kendi ülkesinin başka devletlere karşı yürüttüğü politikayı incelemek elbetteki nesnel bakmayı zorlaştırır.

  • Bu nedenle her şeyden önce bakış açısına dikkat etmek, sadece kendi bulunduğumuz taraftan değil, karşı taraftan da bakabilmeyi bilmek gerekir.

  • Yani neye baktığımız kadar nereden baktığımız da önemlidir.



Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da bir ülkenin tek bir ülkeyle ilişkisini incelerken diğer ülkelerle ilişkilerini de aynı anda görebilmek gerekir.

  • Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da bir ülkenin tek bir ülkeyle ilişkisini incelerken diğer ülkelerle ilişkilerini de aynı anda görebilmek gerekir.

  • Retrospektif (geriye dönük) bakışın yanıltıcılığına düşmemeli.Dönemin koşulları bugünün bakış açısıyla değerlendirilmemeli, her dönemin kendi koşulları düşünülmelidir.



Örneğin Mustafa Kemal döneminde demokrasi yoktu demek, Shakespeare döneminde digital saat aramaya benzer. Mustafa Kemal döneminde bugün anladığımız anlamda demokrasinin olması düşünülemez. Çünkü devrim yeni olmuştur, yeni bir devlet kurulmaktadır, çok radikal ulusal reformlar başlayacaktır ve o dönemdeki uluslar arası ortamın kendisi demokrasiye zaten uzaktır.

  • Örneğin Mustafa Kemal döneminde demokrasi yoktu demek, Shakespeare döneminde digital saat aramaya benzer. Mustafa Kemal döneminde bugün anladığımız anlamda demokrasinin olması düşünülemez. Çünkü devrim yeni olmuştur, yeni bir devlet kurulmaktadır, çok radikal ulusal reformlar başlayacaktır ve o dönemdeki uluslar arası ortamın kendisi demokrasiye zaten uzaktır.

  • İdeolojik yaklaşmamalı.Okumalarımızı çeşitlendirmeli.



Olayların özünü anlayabilmek için olayların arka nedenine özüne, temeline inmek gerekmektedir.

  • Olayların özünü anlayabilmek için olayların arka nedenine özüne, temeline inmek gerekmektedir.

  • İç-dış dinamik ilişkisini gözden kaçırmamak.



Benzerlik ve Farklılıklar:

  • Benzerlik ve Farklılıklar:

  • Gerek Osmanlı Devleti, gerekse Türkiye Cumhuriyeti dış politikasında “güç dengesi” politikasından faydalanmışlardır.

  • Osmanlı İmparatorluğu döneminde III. Selim’den başlamak üzere bu politika uygulanmaya başlanmıştır. (Napolyon-Mısır/Rusya ile Fransa’ya karşı ittifak)



Bunun öncesinde fetih politikası. Neden bu politikadan vazgeçildi?

  • Bunun öncesinde fetih politikası. Neden bu politikadan vazgeçildi?

  • Ayrıca işgal edilme tehdidi yoksa başka devletler arasındaki savaşlara girmemekte yine her ikisinin de izlediği politika olmuştur. (I. Dünya Savaşı hariç. Zaten bu da tek ve İmparatorluğu bitiren bir örnektir.)

  • Avrupa’ya yüzünü dönmek. (Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyeti’nde tartış)



Bazı benzerlikler olmasına rağmen yönetim felsefesinden kaynaklanan farklar da vardır:

  • Bazı benzerlikler olmasına rağmen yönetim felsefesinden kaynaklanan farklar da vardır:

  • Osmanlı İmp.’luğu “değişmemek” ilkesi üzerine kurulmuştur.Çok uluslu, çok dinli, çok mezhepli İmparatorluğun mevcut sınırlarını ve heterojen nüfusunu milliyetçilik çağına rağmen korumak istemiştir.Hem de mevcut siyasal, ekonomik, ideolojik yapısını muhafaza etmek istemiştir.



Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti “değiştirmek” üzerine kurulmuştur. Hayatta kalabilmek ve güçlenmek için küçülmüş, homojenleşmiştir.

  • Diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti “değiştirmek” üzerine kurulmuştur. Hayatta kalabilmek ve güçlenmek için küçülmüş, homojenleşmiştir.

  • Çağdaşlaşma (batılılaşma) yolunda köklü değişikliklere gidilmiştir.



İki temel direği bulunmaktadır:

  • İki temel direği bulunmaktadır:

  • Statükoculuk.

  • Batıcılık.



1. Mevcut sınırları korumak.

  • 1. Mevcut sınırları korumak.

  • 2.Sınırına bitişik soydaşlarının yaşadığı yerleri kendi ülkesine katmama politikası. Yurtta sulh, Cihanda Sulh politikası da bu anlayışın bir göstergesidir.



Kurtuluş Savaşı sonrası dönem “kuruluş” dönemiydi. İçeride yeniden yapılanmak, güçlenmek gerekliydi. Bu nedenle dışarıda barışa ihtiyaç vardı.

  • Kurtuluş Savaşı sonrası dönem “kuruluş” dönemiydi. İçeride yeniden yapılanmak, güçlenmek gerekliydi. Bu nedenle dışarıda barışa ihtiyaç vardı.

  • Her dönemde bir Rusya, sonrasında Sovyetler tehdidi vardı. 1921’de Sovyetler Birliği ile imzalanan anlaşmayla Sovyetlerin Türkiye’de komunizmi, Türkiye’nin de Sovyetlerde Turancılığı kışkırtmayacağı garanti edilmişti.



Türkiye, Misak-Milli ile amaçladığı sınırlara Lozan’la büyük ölçüde ulaşmıştı. Dıştaki soydaşlarını Türkiye’ye getirmek gibi bir politika gütmedi.

  • Türkiye, Misak-Milli ile amaçladığı sınırlara Lozan’la büyük ölçüde ulaşmıştı. Dıştaki soydaşlarını Türkiye’ye getirmek gibi bir politika gütmedi.

  • Mustafa Kemal’in de bu politikanın sürdürülmesinde etkisi oldu. Hitler ve Mussolini’nin aksine Mustafa Kemal nerede duracağını biliyordu.



Mustafa Kemal’in amacı fethetmek değil, ulus-devleti güçlendirmekti.

  • Mustafa Kemal’in amacı fethetmek değil, ulus-devleti güçlendirmekti.

  • Ancak bu statükoculuğun kendi içerisinde de çeşitli açılımlar olmuştu:

  • 1. Lausanne’a kadar revizyonist. (yenileyerek düzeltmek) Diğer bir deyişle, I. Dünya Savaşını bitiren anlaşmaları reddetmek, değiştirmeye çalışmak.Ama bu nerede duracağını bilen bir revizyonizmdi.Varmak istediği sınırlar rasyoneldi, maceracı değildi.



Pan-İslamism, Pan-Turanism özleminde olmadı. Misak-ı Milli sınırları içinde kaldı. Bu nedenle de, kurduğu düzen (Lausanne) savaştan bugüne ayakta kalan tek düzen oldu.

  • Pan-İslamism, Pan-Turanism özleminde olmadı. Misak-ı Milli sınırları içinde kaldı. Bu nedenle de, kurduğu düzen (Lausanne) savaştan bugüne ayakta kalan tek düzen oldu.

  • Lausanne anlaşmasından sonra Montrö ve Hatay konusu vardır. Fakat bu iki konu dönemin revizyonist ülkelerinin yaptığının aksine, uluslar arası hukuka uygun ve silah kullanmadan gerçekleştirildi.



Çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye’de de dış politika Dışişleri Bakanlığı tarafından yürütülür.

  • Çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye’de de dış politika Dışişleri Bakanlığı tarafından yürütülür.

  • Bununla birlikte, kararların oluşum sürecinde daha başka kişi ve kurumlar da rol almakta, dönem ve koşullara göre bu süreci çeşitli şekilerde ve düzeylerde etkilemektedir.



Bu nedenle Türk dış politikasının oluşumu süreci, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar farklı dönemlerde farklı biçimler almıştır.

  • Bu nedenle Türk dış politikasının oluşumu süreci, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar farklı dönemlerde farklı biçimler almıştır.

  • Bu farklılık, bir yandan Türkiye’nin iç yapısında meydana gelen değişiklikler, öte yandan da uluslararası sistemdeki değişiklikler sonucu ortaya çıkmıştır.



Bu sürecin gelişiminde özellikle etkili olan faktörler arasında liderlik, bürokratik kurumların dönemsel olarak ağırlıklarının artması, basının ve kamuoyunun bu süreci etkilemesi, ekonomik ve diğer baskı grupları ile ordunun rolünün artması sayılabilir.

  • Bu sürecin gelişiminde özellikle etkili olan faktörler arasında liderlik, bürokratik kurumların dönemsel olarak ağırlıklarının artması, basının ve kamuoyunun bu süreci etkilemesi, ekonomik ve diğer baskı grupları ile ordunun rolünün artması sayılabilir.



1.Liderin belirleyici olduğu dönem (1919-1950)

  • 1.Liderin belirleyici olduğu dönem (1919-1950)

  • 2.Dışişleri Bakanlığının etkisinin arttığı dönem (1950-1960)

  • 3.Kamuoyunun, muhalefet partileinin ve aydınlarının etkili olabildiği dönem (1960-80)

  • 4.12 Eylül dönemi (1980-83)

  • 5.İş dünyasının ön plana çıktığı dönem (1983-1991)

  • 6.Ordunun ağırlığının arttığı dönem (1990’lar)



Gerek Milli mücadele döneminde gerekse Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra hem dış, hem de iç politika da Mustafa Kemal Atatürk’ün belirleyici olduğu ve alınan kararlarda son sözü söylediği bilinmektedir.

  • Gerek Milli mücadele döneminde gerekse Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra hem dış, hem de iç politika da Mustafa Kemal Atatürk’ün belirleyici olduğu ve alınan kararlarda son sözü söylediği bilinmektedir.

  • O dönemin koşulları içinde Mustafa Kemal karar verici olmakla kalmamış, gerektiğinde diplomasinin uygulanmasını da üstlenmiştir.( Örneğin Fransa’yla yapılan 21 Ekim 1921 anlaşmasının görüşülmesini bizzat yürütmüştür.)



Bununla birlikte, Atatürk uzman görüşlerine de önem vermiştir. Bakanlık raporlarını incelemiş, diplomatlarla görüşmüş, kararlarını bundan sonra oluşturmuştur.

  • Bununla birlikte, Atatürk uzman görüşlerine de önem vermiştir. Bakanlık raporlarını incelemiş, diplomatlarla görüşmüş, kararlarını bundan sonra oluşturmuştur.

  • Bu dönemde dış politikanın diğer önemli ismi İsmet İnönü idi.

  • Lausanne Konferansına gitmesi kararlaştırıldığında İsmet Paşa dışişleri bakanı olarak atandı.



1925 yılında dışişleri bakanı olan Tevfik Rüştü Aras 1938’e kadar bu görevi yürütmüştür.

  • 1925 yılında dışişleri bakanı olan Tevfik Rüştü Aras 1938’e kadar bu görevi yürütmüştür.

  • Bununla birlikte dış politikada Atatürk’ün kesin belirleyiciliği söz konusuydu, T.R.Aras ise uygulayıcı konumdaydı.



Atatürk’ün ölümünden sonra yerine geçen İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı, uluslararası alanda gerginliğin en üst noktasına ulaştığı ve Eylül 1939’da savaşa dönüştüğü bir döneme denk gelmiştir.

  • Atatürk’ün ölümünden sonra yerine geçen İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı, uluslararası alanda gerginliğin en üst noktasına ulaştığı ve Eylül 1939’da savaşa dönüştüğü bir döneme denk gelmiştir.





İnönü döneminde de tek liderin iç ve dış politikadaki ağırlığı devam etmiştir.

  • İnönü döneminde de tek liderin iç ve dış politikadaki ağırlığı devam etmiştir.

  • Bunda, dünya savaşının yaşandığı bir ortamda İnönü’nün eski bir asker ve dış politikaya da hakim bir kişi olmasının da etkisi vardır.



Bu dönemde dış politika mekanizmasındaki en önemli değişiklik, İnönü’nün göreve gelir gelmez Rüştü Aras yerine Şükrü Saraçoğlu’nu getirmesi olmuştur.

  • Bu dönemde dış politika mekanizmasındaki en önemli değişiklik, İnönü’nün göreve gelir gelmez Rüştü Aras yerine Şükrü Saraçoğlu’nu getirmesi olmuştur.



1950-60 (Menderes dönemi) karar verme sürecinde tek lider modelinin devam etmesine rağmen, dışişleri bakanlarının da ağırlığının artmaya başladığı dönemdir.

  • 1950-60 (Menderes dönemi) karar verme sürecinde tek lider modelinin devam etmesine rağmen, dışişleri bakanlarının da ağırlığının artmaya başladığı dönemdir.



50-60 arası dış politika iki dönemde incelenebilir:

  • 50-60 arası dış politika iki dönemde incelenebilir:

  • Fuat Köprülü’nün dışişleri bakanlığı dönemi (1950-57)

  • Fatin Rüştü Zorlu dönemi (1957-60)



Menderes hükümetinin ilk dışişleri bakanı olan Fuad Köprülü dış politika konusunda çok deneyimli olmadığı için hem Menderes hem de Köprülü bakanlığın deneyimli bürokrasisine dayanma gereğini duydular.

  • Menderes hükümetinin ilk dışişleri bakanı olan Fuad Köprülü dış politika konusunda çok deneyimli olmadığı için hem Menderes hem de Köprülü bakanlığın deneyimli bürokrasisine dayanma gereğini duydular.

  • Hatta Menderes döneminde Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık binasına taşındı.



Menderes özellikle Kore Savaşı, NATO’ya üyelik ve Bağdat Paktının kurulması gibi temel dış politika gelişmelerine ilgi duymuş ve bu süreçlerde aktif bir şekilde yer almıştı.

  • Menderes özellikle Kore Savaşı, NATO’ya üyelik ve Bağdat Paktının kurulması gibi temel dış politika gelişmelerine ilgi duymuş ve bu süreçlerde aktif bir şekilde yer almıştı.



Menderes’in dış politikaya olan ilgisi iktidarının ikinci yarısında azaldı.

  • Menderes’in dış politikaya olan ilgisi iktidarının ikinci yarısında azaldı.

  • Bunun nedeni: iç çekişmeler ve dışişleri bakanlığı görevine meslekten gelen bir bakanın (Fatin Rüştü) gelmesiydi.



27 Mayıs 1960’la başlayan süreç yalnızca Türkiye’nin iç politikasında değil, dış politikanın hem oluşturulma sürecinde, hem de kendisinde önemli bir kırılma noktası oluşturdu.

  • 27 Mayıs 1960’la başlayan süreç yalnızca Türkiye’nin iç politikasında değil, dış politikanın hem oluşturulma sürecinde, hem de kendisinde önemli bir kırılma noktası oluşturdu.

  • Cumhuriyet tarihinin bu ilk askeri müdahalesi sırasında darbeyi gerçekleştirenler olumlu bir imaj oluşturabilmek için dışişleri bakanı olarak Batı’yla bağlantıları iyi olan bir diplomatı seçtiler.



Selim Sarper.

  • Selim Sarper.

  • Ancak darbe döneminde ülkeyi yöneten (Milli Birlik Komitesi) MBK’si dış politikanın denetimini elinde tuttu.

  • Hariciye Vekaletinin isminin Dışişleri Bakanlığı olarak değiştirilmesi de yine bu dönemdeki bir gelişmedir.



1961 Anayasasıyla getirilen göreli özgürlük ortamının etkisiyle dış politikanın oluşumu sürecinde dolaylı da olsa yeni faktörler etkili olmaya başladı.

  • 1961 Anayasasıyla getirilen göreli özgürlük ortamının etkisiyle dış politikanın oluşumu sürecinde dolaylı da olsa yeni faktörler etkili olmaya başladı.

  • İlk olarak basın ve kamuoyunda dış politikanın tartışılması ve eleştirilmesi mümkün hale gelmiştir.



Bu da kamuoyunun en azından belli kesimlerinin dış politikaya ilişkin farklı görüşlerden haberdar olmasını ve bu konulara daha çok ilgi duymasını beraberinde getirdi.

  • Bu da kamuoyunun en azından belli kesimlerinin dış politikaya ilişkin farklı görüşlerden haberdar olmasını ve bu konulara daha çok ilgi duymasını beraberinde getirdi.

  • Bu tarihe kadar iktidarın onaylamadığı görüşlerin basında yer alması güçtü.



Bu döneme kadar dış politika “ulusal” bir konu olarak kabul ediliyordu ve bunun sorgulanması gayri milli bir tutum olarak görülüyordu. Dış politika partiler üstü olarak görülüyor, iç politikada görüş ayrılıkları yaşansa bile dış politika konusunda tüm partilerin ortak bir tutum belirlemesi gerektiği savunuluyordu.

  • Bu döneme kadar dış politika “ulusal” bir konu olarak kabul ediliyordu ve bunun sorgulanması gayri milli bir tutum olarak görülüyordu. Dış politika partiler üstü olarak görülüyor, iç politikada görüş ayrılıkları yaşansa bile dış politika konusunda tüm partilerin ortak bir tutum belirlemesi gerektiği savunuluyordu.



1960’ların özgürlük ortamı içinde basında ve aydınlar arasında dış politika konuları daha açık bir biçimde tartışılmaya çalışılırken, muhalefette farklı yaklaşımları Meclis’te ve kamuoyunda gündeme getirebiliyordu.

  • 1960’ların özgürlük ortamı içinde basında ve aydınlar arasında dış politika konuları daha açık bir biçimde tartışılmaya çalışılırken, muhalefette farklı yaklaşımları Meclis’te ve kamuoyunda gündeme getirebiliyordu.

  • Özellikle YÖN dergisinde yayınlanan makale ve yazılarda Türk dış politikasının temel yönelimi sorgulanırken 1961’de kurulmuş olan TİP’in dış politikaya yönelik eleştirileri artıyordu.



1961’de Ankara’da yayınlanmaya başlanan Yön dergisinin sahibi Doğan Avcıoğlu idi. Kurucuları arasında Mümtaz Soysal’da bulunmaktaydı. Dergi 1967’ye kadar yayınlandı.

  • 1961’de Ankara’da yayınlanmaya başlanan Yön dergisinin sahibi Doğan Avcıoğlu idi. Kurucuları arasında Mümtaz Soysal’da bulunmaktaydı. Dergi 1967’ye kadar yayınlandı.



Yön dergisinin ilk sayısında 1041 aydının imzaladığı ve Yön manifestosu olarak da bilinen 'Yeni Devletçilik' bildirgesi yayınlanmıştır.

  • Yön dergisinin ilk sayısında 1041 aydının imzaladığı ve Yön manifestosu olarak da bilinen 'Yeni Devletçilik' bildirgesi yayınlanmıştır.

  • Yön dergisi, Ulusal Sol olarak adlandırılan politikaları savundu. Sol partilere yakındı.





TİP’in dış politikaya ilişkin eleştirileri, NATO ve ABD karşıtı tutumu Johnson Mektubundan sonra daha da sertleşti.

  • TİP’in dış politikaya ilişkin eleştirileri, NATO ve ABD karşıtı tutumu Johnson Mektubundan sonra daha da sertleşti.

  • Böylece, 1960’lardan itibaren partiler üstü dış politika anlayışı geçerliliğini yitirmeye başladı. Artık iktidarın izlediği dış politika diğer partiler, basın ve kamuoyu tarafından tartışılmaya ve gerektiğinde eleştirilmeye başlandı.



Bu tarihten sonra iktidarlar bazı dış politika gelişmelerini kamuoyunu etkilemek için kullanmaya ve burada elde ettikleri başarıları doğrudan iç politikadaki bir kazanca çevirmeye çalışacaklardır.

  • Bu tarihten sonra iktidarlar bazı dış politika gelişmelerini kamuoyunu etkilemek için kullanmaya ve burada elde ettikleri başarıları doğrudan iç politikadaki bir kazanca çevirmeye çalışacaklardır.



27 Mayıs 1960’ı izleyen süreçte Türk dış politikası ABD etkisinden bir ölçüde uzaklaşıp çok yönlülüğe gidişi başlatırken, 12 Eylül 1980 tam tersine Türk dış politikasında ABD etkisinin yeniden ağırlık kazanması sonucunu doğurmuştur.

  • 27 Mayıs 1960’ı izleyen süreçte Türk dış politikası ABD etkisinden bir ölçüde uzaklaşıp çok yönlülüğe gidişi başlatırken, 12 Eylül 1980 tam tersine Türk dış politikasında ABD etkisinin yeniden ağırlık kazanması sonucunu doğurmuştur.



12 Eylül’ü yapanlar tıpkı 27 Mayıs döneminde olduğu gibi Dışişleri Bakanlığına bir diplomatı (İlter Türkmen) getirmişlerdi ama tek karar verici darbenin lideri Kenan Evren’di.

  • 12 Eylül’ü yapanlar tıpkı 27 Mayıs döneminde olduğu gibi Dışişleri Bakanlığına bir diplomatı (İlter Türkmen) getirmişlerdi ama tek karar verici darbenin lideri Kenan Evren’di.

  • 1960’larda başlayan kamuoyu, basın, aydınlar ve muhalefet partilerinin dış politika sürecinde etkili olma, eleştirme ve bir ölçüde baskı oluşturma işlevleri darbe yönetiminin getirdiği baskıcı önlemlerle yok edildi.



Bu dönemde kamuoyu, basın ve orduya ek olarak iş dünyası da dış politikanın oluşum sürecine müdahil oldular.

  • Bu dönemde kamuoyu, basın ve orduya ek olarak iş dünyası da dış politikanın oluşum sürecine müdahil oldular.

  • Turgut Özal’ın önce başbakan (1983-89), sonra cumhurbaşkanı (1989-93) olmasıyla birlikte liderlik tekrar ön plana çıktı.



Bundan daha da önemlisi, uluslar arası kapitalist ekonomiye eklemlenmeyle birlikte iş dünyasının rolü ve etkisi arttı.

  • Bundan daha da önemlisi, uluslar arası kapitalist ekonomiye eklemlenmeyle birlikte iş dünyasının rolü ve etkisi arttı.

  • Özal’ın liderliğini daha önceki dönemlerden ayıran bazı özellikler vardır:



1. Karar verme süreci özellikle 1980’lerin ortasından sonra Özal’ın elinde bireyselleşmeye başladı.

  • 1. Karar verme süreci özellikle 1980’lerin ortasından sonra Özal’ın elinde bireyselleşmeye başladı.

  • 2.Dış politikanın oluşturulmasına katkıda bulunan Dışişleri Bakanlığı, TSK, Meclis gibi geleneksel kurumlar dışlanmaya başlandı.

  • 3.Karar verme ve diplomasi sürecinde geleneksel kanalların yanında, bazen danışman ve gazeteci gibi resmi niteliği (ve sorumluluğu) bulunmayan kişiler de kullanıldı.

  • 4.İş çevrelerinin siyasal süreçte doğrudan temsil edilmesi, etkisini zaman zaman dış politikanın oluşturulması sürecinde de gösterdi ve bazı işadamları diplomat gibi davranabildiler.



Özal 1989’da cumhurbaşkanı olunca artık seçilme kaygısı olmadığından dış politika alanında da daha rahat hareket etmeye başladı.

  • Özal 1989’da cumhurbaşkanı olunca artık seçilme kaygısı olmadığından dış politika alanında da daha rahat hareket etmeye başladı.

  • Bunun en çarpıcı örneği 1990-91 Körfez Savaşı sırasındaki tutumudur.

  • Özal burada insiyatifi ele alıp Türkiye’nin savaştaki konumunu ABD Başkanı Bush ile yürüttüğü ve kamuoyunda “telefon diplomasisi” olarak yer alan görüşmelerle saptamaya çalıştı.



Özal’ın dış politikanın oluşturulması sürecinde Dışişleri Bakanlığına yönelik tutumu önce bu kurumun yetkilerinin azaltılması sonra da devre dışı bırakılması şeklinde olmuştur.

  • Özal’ın dış politikanın oluşturulması sürecinde Dışişleri Bakanlığına yönelik tutumu önce bu kurumun yetkilerinin azaltılması sonra da devre dışı bırakılması şeklinde olmuştur.

  • Özal’ın bu uygulamalarının arkasında Türkiye’yi bir an önce uluslar arası ekonomik sistemle bütünleştirmeyi amaçlayan ve gelişip güçlendiği bu dönemde önünde engel olarak gördüğü bürokrasiyi devre dışı bırakmaya çalışan iş çevreleri bulunuyordu.



1980 başından itibaren alınan ekonomik önlemler sayesinde güçlenen burjuvazi gerek kabinedeki 20’den fazla işadamı kökenli bakanla, gerekse Özal’ın liderliğiyle, artık siyasette doğrudan temsil ediliyordu.

  • 1980 başından itibaren alınan ekonomik önlemler sayesinde güçlenen burjuvazi gerek kabinedeki 20’den fazla işadamı kökenli bakanla, gerekse Özal’ın liderliğiyle, artık siyasette doğrudan temsil ediliyordu.

  • İşadamları artık bundan sonra da sürecek bir uygulama olarak resmi nitelikli yurtdışı gezilere katılmaya başlayacaklardı ve bu uluslar arası alanda da rastlanan bir uygulamaydı.



Bunun ilk uygulaması 1984’te başladı, bu tarihte Özal yanında geniş bir iş adamları heyetiyle Kıbrıs’a gitti.

  • Bunun ilk uygulaması 1984’te başladı, bu tarihte Özal yanında geniş bir iş adamları heyetiyle Kıbrıs’a gitti.



1990’lar gerek uluslar arası sistemin yapısında, gerekse Türkiye’nin çevresinde ve iç politikasında yaşanan gelişmeler yüzünden siyasal gündemi son derece canlı ve hareketli kılarken ve Türk dış politikasının oluşumunda yer alan etkenlere yenilerini eklerken, bazılarının önem ve rollerini de doğrudan etkiledi.

  • 1990’lar gerek uluslar arası sistemin yapısında, gerekse Türkiye’nin çevresinde ve iç politikasında yaşanan gelişmeler yüzünden siyasal gündemi son derece canlı ve hareketli kılarken ve Türk dış politikasının oluşumunda yer alan etkenlere yenilerini eklerken, bazılarının önem ve rollerini de doğrudan etkiledi.



1991’deki seçimler sonrasında ANAP iktidarı yerine Demirel-İnönü liderliğindeki DYP-SHP koalisyonu geldi.

  • 1991’deki seçimler sonrasında ANAP iktidarı yerine Demirel-İnönü liderliğindeki DYP-SHP koalisyonu geldi.

  • Bu hükümette üç yıldan fazla dışişleri bakanlığı yapan ve aktif dış politikasıyla dikkat çeken Hikmet Çetin döneminde Dışişleri Bakanlığı bir bakıma eski konumunu yeniden kazanmaya başladı.



1990’larda ordunun dış politikasındaki rolünün büyük ölçüde artmasının iç ve dış gelişmelerden kaynaklanan nedenleri vardır. İçteki gelişmelerden kaynaklanan sebepler şunlardır:

  • 1990’larda ordunun dış politikasındaki rolünün büyük ölçüde artmasının iç ve dış gelişmelerden kaynaklanan nedenleri vardır. İçteki gelişmelerden kaynaklanan sebepler şunlardır:

  • 1.Genel bir etken olarak, ordu devleti kuran temel unsur olarak Türkiye’nin siyasal ve toplumsal yapısında önemli bir ağırlığa sahipti.



2.Siyasal sistemdeki istikrarsızlık, siyasal partilere ve siyasal sürece duyulan güvensizlik buna eşlik eden yolsuzluk türünden gelişmeler de Silahlı Kuvvetlerin toplum gözündeki saygınlığı arttırdı.

  • 2.Siyasal sistemdeki istikrarsızlık, siyasal partilere ve siyasal sürece duyulan güvensizlik buna eşlik eden yolsuzluk türünden gelişmeler de Silahlı Kuvvetlerin toplum gözündeki saygınlığı arttırdı.

  • 1980’lerde başlayan ve 1990’larda hız kazanan terör eylemleri de Silahlı Kuvvetlerin etkisinin artmasının nedenidir.



TSK’nın önem ve ağırlığını artıran ve dolayısıyla dış politika sürecine daha fazla dahil olmasına yol açan esas önemli gelişme bizzat 12 Eylül rejiminin Türk-İslam Sentezi politikasından kaynaklanarak 1980’lerin ortasından itibaren yükselişe geçen siyasal İslam’ın 1990’larda hız kazanmasıydı.

  • TSK’nın önem ve ağırlığını artıran ve dolayısıyla dış politika sürecine daha fazla dahil olmasına yol açan esas önemli gelişme bizzat 12 Eylül rejiminin Türk-İslam Sentezi politikasından kaynaklanarak 1980’lerin ortasından itibaren yükselişe geçen siyasal İslam’ın 1990’larda hız kazanmasıydı.



TSK, irtica olarak da adlandırılan siyasal İslam’ın yükselişi karşısındaki mücadelenin de öncülüğünü üstlendi.

  • TSK, irtica olarak da adlandırılan siyasal İslam’ın yükselişi karşısındaki mücadelenin de öncülüğünü üstlendi.



Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar gibi bölgelerde çatışma ve istikrarsızlıkların ortaya çıkması Türkiye’nin güvenlik endişelerini artırdı.Bu da güçlü bir orduya sahip olmayı gerektiriyordu.

  • Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar gibi bölgelerde çatışma ve istikrarsızlıkların ortaya çıkması Türkiye’nin güvenlik endişelerini artırdı.Bu da güçlü bir orduya sahip olmayı gerektiriyordu.



Kimi bölgesel gelişmelerde ordunun dış politikasındaki yerini ve önemini artırmaya katkıda bulundu. Somali, Bosna, Kosova, Filistin gibi ülkelerdeki BM barış gücü misyonlarına ve NATO operasyonlarına asker gönderilmesi ordunun bu tür bölgesel sorunlara daha fazla ilgi göstermesini ve bunlarla ilgili karar sürecine dahil olmasını gerektirdi.

  • Kimi bölgesel gelişmelerde ordunun dış politikasındaki yerini ve önemini artırmaya katkıda bulundu. Somali, Bosna, Kosova, Filistin gibi ülkelerdeki BM barış gücü misyonlarına ve NATO operasyonlarına asker gönderilmesi ordunun bu tür bölgesel sorunlara daha fazla ilgi göstermesini ve bunlarla ilgili karar sürecine dahil olmasını gerektirdi.



Bütün bu gelişmelerin etkisi doğrudan dış politikanın oluşturulması sürecinde de hissedildi.

  • Bütün bu gelişmelerin etkisi doğrudan dış politikanın oluşturulması sürecinde de hissedildi.

  • Türk dış politikasının özellikle güvenliği ilgilendiren konularında ordunun “aktif” tutumu dikkat çekmeye başladı.

  • 1990’lar boyunca üst düzey askeri yetkililer dış politikaya ilişkin açıklamalar yapmaya, komşu ülkeleri eleştirmeye başlamışlardır.



Özellikle Refah-DYP koalisyonu sırasında Türk-İsrail ilişkilerindeki yakınlaşma başta dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir olmak üzere TSK tarafından yürütülürken Yunanistan, Kıbrıs gibi sorunlara ilişkin politikaların askerler tarafından belirlendiği görüldü.

  • Özellikle Refah-DYP koalisyonu sırasında Türk-İsrail ilişkilerindeki yakınlaşma başta dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir olmak üzere TSK tarafından yürütülürken Yunanistan, Kıbrıs gibi sorunlara ilişkin politikaların askerler tarafından belirlendiği görüldü.



Yüklə 0,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə