ÖNSÖZ
∑
E
vrim Teorisi bilimselliğin kriterlerini karşılamakta mıdır?
Platon’un, Aristoteles’in, Leibniz’in, Hume’un, Kant’ın,
Popper’ın, Kuhn’un felsefeleriyle bu teorinin nasıl bir bağlan-
tısı vardır? Evrim Teorisi’nin felsefî ve teolojik sonuçları neler-
dir? İslamiyet’in, Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin teolojileri ger-
çekten de Evrim Teorisi’nin reddedilmesini gerektiriyor mu?
Tanrı’nın var olup olmadığı meselesiyle Evrim Teorisi’nin nasıl
bir ilişkisi bulunmaktadır? Tanrı’nın varlığını rasyonel olarak
temellendirmeye çalışan tasarım deliline, Evrim Teorisi tehdit
oluşturmakta mıdır? Evren, doğa yasaları, evrensel tüm olu-
şumlar, bütün canlılar ve biz tesadüfen mi oluştuk, yoksa bi-
linçle ve kudretle oluşturulmuş bir tasarımın ürünleri miyiz?
Bunlar ve bunlar gibi daha pek çok soruya bu kitapta cevap
verilmeye çalışıldı.
Evrim Teorisi’nin hiçbir bilimsel teoride gözlenemeye-
cek kadar farklı çalışma alanlarıyla bağlantısı olmuştur. Ko-
nunun bu özelliği yüzünden biyolojinin genetik, embriyoloji,
biyokimya gibi alt-dallarından; felsefenin din felsefesi, biyo-
loji felsefesi, bilim felsefesi gibi alt-dallarına; İslam teolojisin-
den Yahudi ve Hıristiyan teolojilerine; ayrıca yerbilim, antro-
poloji, sosyoloji ve iktisat gibi konuyla ilgili pek çok alana bu
kitapta temas edildi. Farklı disiplinler arasında çalışmalar ya-
pılması gerektiği, farklı alanların bilgisinin birleştirilmesinin
verimli sonuçlar doğuracağı sıkça dile getirilir ama bu dileği
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
12
yerine getiren çalışma sayısı gerçekten de çok azdır. Söz ko-
nusu olan Evrim Teorisi ve onun bilimsel, felsefî ve teolojik
açıdan ele alınması olduğunda bu sorun iyice kendini göster-
mektedir. Bu çalışmada bu sorunun üstesinden gelinmeye ve
biyolojiyle ilgilenenler kadar felsefe ve teolojiyle ilgilenenle-
rin de beklentilerine cevap verilmeye çalışıldı.
Evrim Teorisi’nin en geniş kabul gören açıklamasına göre
bütün canlılar birkaç milyar yıl önce oluşmuş tek hücreli or-
tak bir atanın soyudur. Bu ortak atanın soyları boyunca or-
taya çıkan ve aktarılan değişimler, bütün canlılığın açıkla-
ması olarak kabul edilir ve bu değişikliklerin sebebi genlerdeki
‘mutasyonlar’la, dünya ortamına uygun canlıların hayatta ka-
lıp diğerlerinin elenmesi ise ‘doğal seleksiyon’ mekanizma-
sıyla açıklanır. Evrim Teorisi canlıların kökenine dair bir te-
oridir. Canlılar hakkında ne düşündüğümüz ise gerçekten de
önemlidir, çünkü biz de canlıların bir parçasıyız. Kendimiz
hakkındaki kanaatlerimiz ise sadece bir biyoloji bilgisi olarak
kalmaz; hayatın anlamı, varoluş ve ahlak gibi alanlarla ilgili
düşüncelerimiz ve bunlarla ilgili vereceğimiz kararlar da ken-
dimiz hakkındaki kanaatlerimizle bağlantılıdır.
19. yüzyıldan önce ‘din-bilim çatışması’ dünya günde-
minde önemli bir yer tutmuyordu. Ufak tefek sorunlar vardı
ama dinbilimcilerin çoğu Newtoncu bir evren anlayışıyla teo-
lojilerini uzlaştırmışlardı. Fakat geçtiğimiz iki yüzyılda ‘din-
bilim çatışması’ hem bilim hem felsefe hem de teoloji alanla-
rında önemli izler bıraktı. Bu çatışma en çok Evrim Teorisi
üzerine yapılan bilimsel, felsefî ve teolojik tartışmalarda göz-
lemlendi. Rahatlıkla denebilir ki geri kalan tüm bilimsel ko-
nular üzerindeki felsefî ve teolojik tartışmaların toplamı bile
Evrim Teorisi üzerine yapılanlar kadar yoğun olmamıştır.
Gerçeği arayan yolcu olarak insan, hem bilimin hem felse-
fenin hem de dinin kapısını çalar. Tüm bu alanlardan gelen
Önsöz
13
bilgilerin birbirleriyle nasıl uzlaştırılacağı, çatışmaların nasıl
çözümleneceği entelektüel olduğu kadar aynı zamanda varo-
luşsal bir sorundur. Bu sorunun en iyi gözlenebileceği ve ça-
tışmaların çözümü için en iyi örneğin sunulabileceği bir konu
varsa o da Evrim Teorisi’dir.
Bu kadar önemli olmasına karşın bu konuda ortaya konu-
lan eserlerin (özellikle Türkçe) oldukça yetersiz olduğu ka-
naatindeyim. Evrim Teorisi’ni ele alan birçok kitapta ‘karşı
kamp’a bolca hakaret ediliyor; fakat bilimsel, felsefî veya te-
olojik açıdan ciddi ve tutarlı yaklaşımlar sergilenmiyor. Bu
konuyu ele alan kitaplarda bu teorinin ‘bilimsel delilleri’ ge-
nelde çok yönlü irdelenmeden sergileniyor veya eleştiriliyor.
Bu teorinin felsefî veya teolojik değerlendirmesinin derinle-
mesine yapıldığı ciddi ve tutarlı çalışmalara rastlamak ise ne-
redeyse imkânsız. Bunun sebeplerinden biri, doğa bilimle-
riyle uğraşanların çoğunun felsefe ve teoloji alanlarına çok
yabancı olmalarıdır. Felsefî birikimi olmayan doğa bilimcile-
rin, bu teorinin, felsefî yönünü değerlendirememek ve mantık-
sal kurgusunun felsefî irdelemesini yapamamak gibi önemli
eksiklikleri olmaktadır. Diğer yandan, günümüz felsefecileri-
nin ve dinbilimcilerinin çoğu, doğa bilimleriyle felsefe ve din-
lerin arasına kalın duvarlar ören yaklaşımları benimsediler, bu
yüzden doğa bilimlerine gerekli ilgiyi göstermediler. Günü-
müz felsefecilerinin önemli bir kısmını etkisi altına almış olan
pozitivist dil felsefesi geleneği ve günümüz dinbilimcilerinin
önemli bir kısmının benimsediği ‘fideist’ (imancı) yaklaşım-
lar, içinde bulunulan durumun sebeplerindendir.
Tüm bu sakıncalı bulduğum durumlardan kaçınmaya çalı-
şarak, Evrim Teorisi’ni hem bilimsel hem felsefî hem de teolo-
jik açıdan ele aldım. Bilimin farklı, felsefenin farklı, dinlerin
farklı hakikatleri olamayacağını ve bu alanların arasına kalın
duvarlar örülemeyeceğini düşünenlerdenim. Bu çalışmamda,
Dostları ilə paylaş: |