EvrimTeorisi indd


Evrim Teorisi'nin Ortaya Konması



Yüklə 3,27 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə49/171
tarix06.05.2018
ölçüsü3,27 Mb.
#41533
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   171

Evrim Teorisi'nin Ortaya Konması

153

1910 yılından itibaren, hızlı üreme özelliğinin avantajları 

gibi sebeplerle sirke sineği (Drosophila) üzerinde laboratuvar 

ortamında X ışını vermek gibi müdahaleler ile mutasyon de-

neyleri yapıldı. Mutasyonların genelde resesif (çekinik) olmakla 

beraber dominant da olabileceği görüldü. Yapılan tüm deney-

ler, De Vries’in düşüncesinin aksine, Drosophila’nın yepyeni 

özelliklere sahip bir türe dönüşmediğini gösterdi.

347

 Richard 



Goldschmidt gibi bazı biyologlar, ufak mutasyonların birikme-

siyle yeni bir türün oluşumunu tamamen imkânsız gördükleri 

için, büyük bir mutasyonla yeni bir türün oluşumunu, örneğin 

bir sürüngenin yumurtasından bir kuş çıktığını ileri sürdüler 

ve ‘umulan canavar’ (hopeful monster) teorisini savundular. 

Darwin dâhil birçok biyolog, böylesi ‘sıçramalı mutasyon’ id-

dialarını türlerin bağımsız yaratılışından farksız ‘metafizik id-

dialar’ olarak görüp kabul etmediler. Laboratuvar ortamında 

X ışını verilerek, normal koşullarda mümkün olmadığı ka-

dar mutasyona uğratılan canlılardan bile yeni ve yararlı özel-

liklere sahip bir tür elde edilememesi, Evrim Teorisi için bir 

sorundur. Tek bir yepyeni ve fonksiyonel bir türsel değişik-

liğin, manipülasyonun mümkün olduğu ortamda bile gözle-

nememesi ele alınması gerekli bir husustur. Yeni-Darwinizm 

yavaş ve uzun yıllarda biriken mutasyonlarla, canlılardaki 

yeni organların ve özeliklerin oluştuğunu söyleyerek içinde 

bulunduğu sorunu çözmeye çalışmıştır. Ama bu da teorinin, 

ne kadar gözlemsel desteğe sahip olduğu sorununu gündeme 

getirmektedir. Bilim felsefesi açısından Evrim Teorisi’nin de-

ğerlendirileceği 3. bölümde bu konu işlenecektir.

Watson ve Crick 1953’te DNA’yı keşfetmeden önce, genlerin 

vücut hücrelerindeki değişimlerden etkilenmediği ve bu izole 

genlerin, yeni bireyin oluşumuna şekil verdiği konusunda genel 

kanı oluşmuştu. DNA’nın keşfi bu kanıyı iyice kuvvetlendirdi 

347  Theodosius Dobzhansky, Evolution, Genetics and Man, s. 83.



Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı

154

ve genetik bilginin DNA’larda nük-

leik asitlerle kodlu olduğu öğrenildi. 

Mutasyonlar, bu nükleik asitlerin düş-

mesi veya zarar görmesi gibi etkilerle 

açıklanmaya başladı. DNA’nın yapısı-

nın keşfi makro-mutasyonları savun-

mayı güçleştirdi, DNA’nın hassaslığı 

bu kadar büyük mutasyonları kaldıra-

mazdı. Bu da türlerin sıçramalı mu-

tasyonlarla oluştuğu fikrinin savunul-

masını açmaza soktu.

Yeni-Darwinizm canlılardaki ben-

zerliklerden (homoloji) evrim olduğu sonucuna dayanmaya de-

vam etti, ama canlılardaki ‘homoloji’ artık ortak atadan benzer 

genler alındığı yaklaşımıyla açıklanmaya başladı. Bu noktada, 

teorinin benzerlikten evrime yükselmesine dair içeriği aynı 

kaldı. Haeckel’in savunduğu merdiven gibi yükselen evrimsel 

ağacı Yeni-Darwinistler’den neredeyse hiç savunan kalmadı; 

onun yerine ortak bir atadan dallanan bir evrim ağacı kabul 

edildi. Yeni-Darwinistler’in içinde Darwinizm’i ateist inanç-

lar ile birleştirip savunanlar olduğu gibi, ‘yaratılışçı’ olduğunu 

söyleyip evrimi benimseyenler de oldu. Birçok bilim insanı 

ise dinlere veya Tanrı’ya dair fikirlerini Evrim Teorisi’nden 

tamamen ayırarak bu teoriyi savundu. Ünlü biyokimyacı Jac-

ques Monod evrimin tamamen tesadüfi bir süreç olduğunu 

düşündü.

348


 Buna karşın Yeni-Darwinizm’in kurucularından 

olan Theodosius Dobzhansky, Evrim Teorisi ile dinlerin ça-

tışmadığını ve kendisinin hem yaratılışçı, hem de evrimci ol-

duğunu söyledi.

349

 Evrim Teorisi’ne en baştan beri hem teist, 



348  Jacques Monod, Rastlantı ve Zorunluluk, çev: Vehbi Hacıkadiroğlu, Dost Kita-

bevi, Ankara, (1997), s. 17-29, 79-92, 109-115.

349  Theodosius Dobzhansky, Nothing in The Biology Makes Sense Except in The 

Light of Evolution, (ed: Connie Barlow, ‘Evolution Extended’ içinde) MIT Press, 

Cambridge, (1994), s. 262.




Evrim Teorisi'nin Ortaya Konması

155

hem de ateist yaklaşımların olmasıyla ilgili durum Yeni-Dar-

winizm ile de devam etti. 

EVRİM TEORİSİ’NİN ORTAYA KONDUĞU DÖNEM 

VE YERDEKİ PARADİGMA

‘Paradigma’ terimi bizzat bu terimi popülerleştiren Thomas 

Kuhn tarafından ünlü kitabı ‘Bilimsel Devrimlerin Yapısı’nda 

birçok farklı anlamda kullanılmıştır. Bu yüzden bu kitapta be-

nim ‘paradigma’ kavramıyla neyi kastettiğimi belirtmek fay-

dalı olacaktır. ‘Paradigma’ kavramıyla; belli bir dönemde ve 

bölgede hâkim olan felsefi görüşlerin, bilimdeki gelişme ve 

yeni anlayışların, teolojideki yaklaşımların, ekonomik koşul 

ve teorilerin, politik ve sosyolojik ortamın ve diğer belirle-

yici unsurların hepsinin bir arada bilimsel çalışmanın yapılış 

şeklini ve kabulünü nasıl etkilediklerini ifade etmeye çalışı-

yorum. Bu anlama göre Evrim Teorisi; 19. yüzyılda, esas iti-

barıyla İngiltere’deki felsefi, bilimsel, teolojik, politik, sosyo-

lojik ortamdaki ‘paradigma’dan etkilenerek ortaya konmuştur. 

Evrim Teorisi’nin oluşmasında bu paradigmanın önemli ol-

duğunu söylerken, Evrim Teorisi’nin açıklamasının sadece ve 

sadece bir paradigmanın açıklanmasıyla mümkün olduğunu 

veya Kuhn gibi, bilimsel bilginin yalnızca belli bir paradigma 

içinde önemli olduğunu ve objektif bilgi olmadığını (bir pa-

radigmanın dışında o paradigmanın bilgisinin doğruluğu için 

bir kriter olmadığını) kastetmiyorum. Kuhn’un yaklaşımına 

tamamıyla katılmasam da onun, bilimsel bilgi ve ilerlemeyle 

ilgili epistemolojik sorunların, yani çağdaş bilim epistemolo-

jisinin, mutlaka sosyal bir yönü de olduğunu göstermesinin

350

 

çok değerli bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim. Bu yüzden 



350  Nilüfer Kuyaş, Bilimsel Devrimlerin Yapısı, (Çevirmenin Sunuşu) s. 40.


Yüklə 3,27 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   171




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə