Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
33
Anadolu’da hâkim olan bu gaza kültürü siyasi hayat üzerinde o kadar güç-
lü bir etki yaratıyordu ki, buraya müstevli olarak giren Ilhanlıları bile etkisine
almakta gecikmeyecektir. Mesela Ilhanlıların Anadolu valisi olan Timurtaş,
(1318- 1327) bir yandan kendisine bağlı kuvvetlerle Orta Anadolu merkez
olmak üzere sınır bölgelere doğru baskısını ve denetimini artırarak bağımsız
bir devlet kurmaya çalışırken diğer yandan da hareketine gaza ve cihat ideolo-
jisini temel alıyordu. Üstelik rekabet halinde olduğu, Bizans ucunda akınlarla
saygınlık kazanmış olan gazi Türkmen beylerine karşı yakınlaşmak yoluyla
Memluklerin manevi üstünlüğünden de yararlanmak istiyordu.
5
Osmanlıların alametifarikası olan bu gazilik vasfı bir asır sonra bile hala
Doğu Türkleri arasında büyük bir itibar görmekteydi. Nitekim Timur’un An-
kara Savaşı öncesinde Yıldırım ile yazışmalarında bu hususiyete özenle vur-
gu yapılması
6
bununla alakalıdır. Aslında Doğu Türklerinin bu tutumu Batı
Türkleriyle benzer toplumsal yapıyı besleyen aynı geleneklere sahip olmaları
ile ilgili olsa gerektir. Gaza ideolojisi kadar, akınların başarıları ve gazi beyin
yoldaşlarıyla ganimeti adilane paylaşımı da onun etrafında geniş bir halenin
oluşmasında başlıca amil olduğunu da belirtmek gerekir. Bozkır geleneğinde
Cuveynî’nin belirtiği gibi akınlardan elde edilen ganimet, herkesin zaferde
payının derecesinin tespit edilmesine göre dağıtılırdı.
7
Buna bağlı olarak be-
yin bu hakkaniyetli tutumunu ve gaza faaliyetlerini yücelten dervişlere uç
bölgelerinde her zaman ihtiyaç bulunuyor olmalıydı.
Altın Orda Devleti’nin kuruluş ve merkezileşme sürecinde karşımıza Ana-
dolu’da olduğundan daha belirgin olarak bozkır kavmi yapısı çıkar. Ayrıca
gaza anlayışının biçimlendirdiği uç geleneği ve bu geleneğin arka planında
muharrik olarak bulunan Türk tasavvuf cereyanı Anadolu’da olduğu gibi bu
sahada da yine faal bir şekilde kendini gösterir. Türk tasavvufunun bu iki sa-
hadaki tarihi gelişimi üzerinde durmak gerekir.
Cengiz Istilası öncesinde Türkistan bölgesinin manevi hayatında büyük
oranda Türk tasavvuf hareketi hâkimdi. Cengiz istilâsının doğudan batıya
doğru süpürdüğü bu hareket, öncelikli olarak Anadolu’ya ulaşmış, çok geç-
meden de Altın Orda’nın kuruluşunu temin eden istilanın ulaştığı Deşt-i
Kıpçak’ta Ortodoksluğun dini sınırlarına kadar yayılmıştır. Işte Türk tasavvuf
5
Inalcık, a.g.m., s. 333
6
Bkz. Abdurrahman Daş, “Ankara Savaşı Öncesi Timur Ile Yıldırım Bayezid’in Mektuplaşmaları”,
SUTAD, Sayı 15 (2004), s. 141- 167.
7
Alaaddin Ata Melik Cüveyni Tarih-i Cihan Güşa, Çev. Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 2013, s. 92-93.
34
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
hareketi, söz konusu sınır boylarında manevi hayatın ayakta kalabilen zinde
unsurları olarak uçta hâkim olan gaza anlayışı ile kendini yeniden ürettiği gibi
bu iki sahada Islamlaşma ve Türkleşmenin de öncülüğünü üstlenmiştir.
B- Cengiz İstilasından Sonra Türk Tasavvuf Cereyanının Gelişimi
(13. ve 14. Yüzyıllarda)
1- Türk Tasavvufunun Anadolu’daki Gelişimi
Anadolu’daki, 13. yüzyılda teşekkül eden siyasi, iktisadi, içtimai ve ma-
nevi şartlar daha sonraki yüzyıldaki gelişmeleri büyük oranda belirlemiştir.
Ancak Anadolu’daki süreç Deşt-i Kıpçak’a göre daha erken ve daha kalıcı bir
şekilde ilerlemiştir. Ilk fetihten sonra başlayan süreçte faal olarak rol oyna-
yan göçebe Türkmenler, Türkistan ve Azerbaycan’dan sürekli nüfus takviye-
si aldıkları gibi yanlarında bu bölgelerin yerleşik Türk unsurlarını da Küçük
Asya’ya sürüklemişlerdir. Ayrıca yerli Ortodoks halkı yönetimlerine alarak
onların deneyimlerinden de istifade etmişlerdir.
8
Altın Orda sahasında ise ta-
biiyete alınan Ortodoks Ruslar sadece
tiyiş (vergi) karşılığında yarlık alarak
özerk yapılarını korumuşlardır.
9
Rus yurdu üzerinde tahakküm kurmak Altın
Orda hanlarının hükümdarlık alameti olarak görülmekteydi. Ayrıca, hanlığın
bu göçebe askeri unsurları için yağma ekonomisi önceliğini hep korumuştur.
Yağma nitelikli akınlar Doğu Avrupa’dan Kafkasya’ya kadar yayılan geniş bir
arazide daha uzun süre devam edecek, hatta Kırım hanlığı Osmanlı tabiiyeti-
ne girdikten sonra da bozkır hasadı olarak devam edecektir.
13. yüzyılda Anadolu’nun en önemli uç teşkilatı, küçük Ermenistan hudu-
du ile Antalya, Alâiye gibi limanlara sahip olan Akdeniz kıyılarında ve daha
belirgin olarak Batı Anadolu’da Iznik hududunda idi.
10
Kızılırmak ve Yeşi-
lırmak havzası Pontus hududu bir yüzyıl öncesinde aynı konumda olmasına
karşın artık bu dönemde bu özelliğini kaybetmekteydi. Ancak Danişmendnâ-
me’nin teşekkül ettiği bu saha Anadolu’da gaza kültürünün mebdeini oluş-
turmaktaydı. Bu bakımdan Türk tasavvufunun atlı savaşçı karakterindeki
bozkır ahalisini gaza anlayışı ile yeniden örgütlediği yer Deşt-i Kıpçak’tan
önce Anadolu olmuştur diyebiliriz. Bu bakımdan Deşt-i Kıpçak’ta Altın Or-
da’yı Islamlaştırıp Türkleştirecek olan tasavvuf anlayışının Anadolu’dan etki-
8
Köprülü, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, s. 143; Osman Turan, Selçuklular Zamanında
Türkiye, Boğaziçi Yayınları, Istanbul, 1993, s. 215-216.
9
Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi Başlangıçtan 1917’ye Kadar, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara, 1999, s. 79- 82.
10
M. Fuad Köprülü, a.g.e., s.133.