Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
29
ki ben isterim ki gençler buradan dertli çıksınlar. Bu benim için çok önemlidir
çünkü bizim Azerbaycan’ın da büyük bir derdi var. Karabağ derdi ve bu bir tek
Azerbaycan’ın derdi değil düşüyorum ki Türk Dünyasının derdi.
Azerbaycan topraklarını yabancı güçlere dayanarak, arkasına alarak, on-
ların desteğiyle zapt etmiş, bir milyon insanımızı hem Ermenistan’dan hem
Azerbaycan’ın Karabağ ve diğer bölgelerinden göçmen etmiş ve dünyanın
buna bir yana kalması, Birleşmiş Milletler teşkilatının dört beyanatı, artık
beyanatına bakmayarak Ermeni tarafının bununla hesaplaşmaması, bizim
doğrudan büyük derdimizdir ve düşünüyorum ki bu büyük derdimizi bütün
Türk Dünyası paylaşır. Ama Sayın Cezmi’nin sözlerine bir şey ilave etmek
istiyorum. Ben isterdim ki buradan gençlerimiz hem dertli hem de onurlu, şe-
refli ve ümitli çıksınlar. Onurları, şerefleri onunla bağlı ki bizim geçmişimizde
Yesevî gibi büyük şahsiyetler olmuş. Ümitler ise ona bağlı ki Türk Dünyası
birleşecek, Türk Dünyasının manevi değerleri bir olacak ve bu bütünleşmiş
dünyada haksızlığa yer kalmayacaktır. Bu vasiyeti bize Yunus Emre, Mevlana
ve Hoca Ahmet Yesevî iletmiştir.
Dikkatiniz için teşekkür ederim.
Altın Orda ve Osmanlı Devleti’nin Yükselişinde
Türk Tasavvufu ve Yesevîliğin Rolü
Üzerine Bazı Düşünceler
Abdullah GÜNDOĞDU*
Giriş
Asya’nın iki ayrı Avrupa sınırında kurulan ve Ortodoks Hıristiyan siyasi
yapılar aleyhine genişleyerek bunlara tahakküm eden Ortaçağ’ın çağdaş iki
büyük Türk devleti; Altın Orda ve Osmanlıların merkezileşip kurumsallaş-
ması, karşılaştırılmalı olarak incelenmemiştir. Iki devletin bilhassa coğrafi
ve toplumsal şartlarının benzerliğine ek olarak dayandıkları manevi saikleri-
nin de dikkat çeken benzerliği birlikte düşünüldüğünde, bu karşılaştırma bir
hayli ilgi çekici bir mahiyet kazanmaktadır. Bu konuda ilk olarak karşımıza
benzer özelliği bulunan iki büyük saha çıkmaktadır ki bunlardan biri Anadolu
diğeri Deşt-i Kıpçak’tır. Işte bu iki sahada Türk tasavvufunun bıraktığı etki ise
bu karşılaştırmanın yapılmasında öncelikli bir konudur.
Fuad Köprülü’nün başlattığı Türk tasavvufunun gelişim tarihi ve mahiyeti
üzerine yapılan çalışmalar
1
sadece Batı Türkleri için değil Doğu Türkleri için
de büyük bir değere sahiptir. Ayrıca, Selçuklu devri ve Osmanlı devletinin
kuruluşuna dair çalışmalar nicelik olarak halâ yetersiz sayılsa da nitelik ola-
rak çok büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Cengiz ulusları arasında özellikle,
Altın Orda ve Ilhanlı sahasında Islamlaşma konusunda bazı çalışmalar
2
ko-
nunun bir boyutunu ortaya koymakla birlikte, Türk tasavvufunun genişleme
çağında, Doğu ve Batı Türklerinin kurduğu siyasi yapılarla etkileşimi konusu,
* Prof. Dr., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi,
abdullahgundogdu@yahoo.com
1
M. Fuad Köprülü, Anadolu’da İslâmiyet, Haz. Metin Ergun, Akçağ Yayınları, Ankara 2005; Türk
Tarihi-i Dînîsi, Haz. Metin Ergun, Akçağ Yayınları, Ankara 2005;
Türk Edebiyatında İlk Mutasav-
vıflar, Diyanet Işleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1984.
2
Cengiz uluslarında Islamlaşma ile ilgili olarak bkz. Abdullah Gündoğdu, “Altın Orda Sahasında
Islamlaşma ve Sonuçları”,
Proceeding of the Second International Symposium on Islamic Sivilisation
in Volga- Ural Region, Kazan, 24- 26 June 2005, s. 233-248; Mustafa Uyar, “Ortaçağ Moğol Hü-
kümdarlarının Islamlaşmasında Türk Unsurların ve Türk Din Anlayışının Rolü Üzerine”, Yücel
Özkaya’ya Armağan Yazıları, Ed. H. S. Feyzioğlu, Hel Yayınları, Ankara, 2015, s. 2011-233.
32
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
üzerinde çok uzun çalışmaların yapılmasını gerektirecek kadar kapsamlı bir
konudur. Biz bu konuda bazı düşüncelerimizi ortaya koyacağız.
A- Deşt-i Kıpçak ve Anadolu’nun Toplumsal Yapısı ve Uç Kültürü
Osmanlı devletinin kuruluşu sorununu anlamak, Selçukluların Bizans sı-
nırındaki küçük bir beyliğin, giderek dünyanın en büyük imparatorlukların-
dan birine nasıl dönüştüğünün anlaşılması anlamına gelmektedir. Bu konuda
Gibbons, Köprülü ve Wittek gibi sahanın uzmanlarınca genellikle üzerinde
durulan husus, bozkır temelli bir kavim olarak Osmanlıların toplumsal yapısı
ve sınır kültürünü yaşayan bir uç toplumu olması üzerinde yoğunlaşmakta-
dır. Köprülü, bu konuda, Türk aşiret karakterinin daha etkili olduğunu iddia
ederken; Yine Wittek, Osmanlı devletinin siyasi ve toplumsal yapısını Islâmî
“uç” teşkilatı geleneğinin belirlediğini ortaya koyduktan başka fetihlerin ve
yeniliklerin yürütülmesinde “gaza” anlayışını etken olarak sunar. Ayrıca baş-
ta Köprülü olmak üzere, F. Giese ve Clément Huart da Osmanlı Devleti’nin
kuruluşunda dönemin tarikatlarına yani Türk tasavvufi yapısına işaret etmek-
tedirler.
3
Paul Wittek ise toplum yapısında özel bir sınır kültürü ile beraber,
uç toplumu olmanın etkili olduğuna inanmaktadır. Wittek, gerçekte, Osmanlı
Devleti’nin sosyo-politik yapısının temelini Islami sınır organizasyonu gele-
neğinin belirlediğini ve fetihlerle yeniliklerin dinamizmini de, yine Islâmî bir
gelenek olan “gaza” anlayışının kazandırdığını düşünmekteydi. O, uç hayatı-
nın toplumsal yapısını karmaşık olarak tanımlar, iktisadi yapısını silahşörlüğe
ve ganimete dayandırır. Ucun manevi durumu ve hayat görüşünü ise genel
eğilimin aksine serbest fikirli ve kahramanlık esasına dayanan romantik bir
kültür olarak tanımlar.
4
Köprülü’nün de önem verdiği bu şartlar, dini bakım-
dan tasavvufâne bir inanışı, edebiyat olarak da destan geleneğini yaşatıyordu.
Nitekim “sapkın Islâmî görüşler” bu tasavvuf cereyanları içerisinde kendile-
rini kolayca gizleyebildikleri gibi, uçların doğal şartları altında kendi yaşam
biçimlerini yücelten destanlar ve halk hikâyeleri üretmekteydiler.
3
Bu konudaki tartışmalar için bkz. M. Fuad Köprülü, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, Ötüken
Yayınları, Istanbul, 1981, 33-61; Halil Inalcık, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Sorunu”, Çev.
T. Sünbül, AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 15, Sayı 26, (1991), s. 329- 339.
4
Paul Wittek, Menteşe Beyliği 13- 15 inci Asırda Garbî Küçük Asya Tarihine Ait Tetkik, Çev. O. Ş.
Gökyay, Türk Tarih Kurumumu Yayınları, Ankara, 1986, s. 1-13.