Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
93
B-
نوكسڶٲ
(): Bir nesnenin hareketliliğin, hareketin ardından sabit, hareketsiz
veya durağan hâle gelmesi. ‘Bir yere yerleşme, bir yerde oturma’ anlamında
kullanılmaktadır. Mesken de bu kökten üretilmiştir. “Es-Sikkin, [bıçak]: Bo-
ğazlanan (canlı)ın hareketini gidermesinden dolayı böyle adlandırılmıştır.”
22
Sefer ve seken her iki kelime arasındaki bağlantı rahatlıkla anlaşılmakta-
dır. Sefer, örtü, yolculuk ve yolculuktan bir yere yerleşmeye de sükûn bulmak
anlamına gelmektedir. Yani seferinden bir yere yerleşmeye, seferinden dura-
ğan hâle gelmeye ve yerleşilen yere verilen adlandırma arasındaki bağlantı
açıktır. Miskin, seferini durduran kişidir.
Esas olan sefer hâlinde olmaktır. Buna göre insan nasıl bir ağırlık sahi-
bi olmaktadır ki seferinden geri durmakta veya üzerini örtü kaplamaktadır.
Peygamberler, nebiler, salih, sadık, Muhsin, muhlis yani Rahman’ın dostları,
eşrefi mahlûkat ve ahseni takvim olan insanın seferini daim kılmaları için
Allah’ın emrini yerine getirirler.
Yukarıda aktarılan iki başlık Fütüvvetin çıkış noktasını oluşturmaktadır.
Bu hususlar hakkında Insan ve Maide Suresinde bilgi verilmektedir. Her iki
surede verilen bilgiden yola çıkarak Fütüvvetin temel prensipleri ortaya ko-
nulmuştur. Fütüvvet, karşılıksız olarak ya da karşılığını Allah’tan bekleye-
rek miskine, yetime ve esire yemek yedirmektir. Bu surelerdeki konuyla ilgili
ayetler aşağıda verilecektir.
Sofranın anlamının aktarıldığı Maideye gelince; “Maide [
ةدێامڶٲ
]: Üzerinde
yiyecek bulunan tabak (veya sofra ya da tepsi). Üzerinde yiyecek bulunmadı-
ğında ise, buna
ناوخ
[Havan / Hıvan] denir.”
23
Insan Suresinde insanın nasıl yaratıldığı, insan olarak yeryüzünde hangi
donanımlara sahip olduğu izah edilmektedir. Insan Suresi, insanın yeryüzün-
deki halini üç ana başlıkta ele almakta ve insan olarak korunmayı üç aşamada
aktarmaktadır. Buna göre üç türlü içecekten bahsedilerek ilim ve hikmetin
özümsendiği bir hâle dikkat çekmektedir. Bu üç kâse ile aktarılan özümseme
halinde ilk olarak kâfur karışımı kadehi kendileri içerler, ikinci olarak zencefil
karışımı kadeh ki bu içecek selsebil adı verilen bir kaynaktan içirilirler. Üçün-
cü olarak Rableri onları sular “saki” olur. Bu üç hâl, üç adet sıkıntılı sürece
yönelik aktarılmaktadır ve üç kesim için yani miskine, yetime ve esire en
çok sevdikleri yiyeceklerden yedirmeye güç yetirirler. Bu durum bireysel ve
22
Müfredât, s. 734-735.
23
Müfredat, s. 1405.
94
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
toplumsal hayatta insanın üç farklı zaman diliminde üç farklı topluluk hâline
dönüştüğü ve bunun oluşturduğu sorunlara işaret edilmektedir. Böylece bu
üç hâl ya da üç devre üç tip insan oluşturduğu, bundan dolayı da üç türlü
sakınılması veya sığınılması gereken üç korkuya işaret edilerek üç içecek su-
nulmaktadır. Bu üç içecek ilim ve hikmet anlamına gelmektedir.
“5 - Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.
6 - Bir kaynak ki ondan Allah’ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar
onu.
7 - O kullar adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın (olan) bir günden
korkarlar.
8 - Miskine, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
9 - “Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne
de bir teşekkür bekliyoruz.”
10 - “Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız.” derler.
11 - Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gö-
nüllerine sevinç verir.”
Maide Suresindeki surenin adı da burada anlatılan konudan dolayı veril-
miş, Meryem oğlu Isa’nın Havarilerinin kendilerine bir sofra=maide indiril-
mesini istemeleri üzerine gelen ayetlerden oluşmaktadır.
109 - Allah, Resulleri topladığı gün: “Size ne cevap verildi?” der. “Bizim
bilgimiz yok” derler, “gizlileri bilen yalnız sensin, sen!”
110 - Allah şöyle diyecektir: “Ey Meryem oğlu Isa! Sana ve annene olan
nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Be-
şikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti,
Tevrat’ı ve Incil’i öğretmiştim. Iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış
ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve
alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznim-
le (hayata) çıkarmıştın. Israiloğulları’na ayetlerle geldiğin ve onlardan inkâr
edenlerin: “Bu ancak apaçık bir sihirdir” dedikleri zaman seni, onlardan ko-
rumuştum.
111 - Hani Havarilere: “Bana ve Resulüme iman edin” diye ilham etmiş-
tim. Onlar da: “Iman ettik, bizim şüphesiz Müslümanlar olduğumuza şahit
ol” demişlerdi.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
95
112 - Havariler: “Ey Meryem oğlu Isa, Rabbin bize gökten bir sofra indire-
bilir mi?” dediler. Isa da: “Inanıyorsanız Allah’tan korkun” dedi.
113 - Havariler: “Istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz iyice yatışsın, se-
nin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım” dediler.
114 - Meryem oğlu Isa da: “Allah’ım, Rabbimiz, bizim üzerimize gökten
bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve
senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!”
dedi.
115 - Allah buyurdu ki: “Ben onu size indireceğim. Fakat bundan sonra
içinizden kim inkâr ederse, ben ona âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım
bir azabı yaparım”.
Insan Suresi ve Maide Suresi, ilim ve hikmet ile insanın yaratılışa uygun
hâline yani sefer halinde olmayı, bunun sağlanması için de miskin, yetim ve
esire en çok sevdiğinden sofra açarak yani üzerindeki örtüyü açarak / kaldı-
rarak seferine döndürmüş olmaktadır. Insan derecesinden düşen insanın akıl
yani bilgi sorununun giderilmesi için kâfur karışımı bir içeceği kendisinin
içmesi hâlinde; “nezrine vefa göstermeye” devam edenler için kalp yani hik-
mete dair sorununun giderilmesinde de zencefil karışımı bir içecek sunulur.
Her iki aşamayı geçen için Rableri tarafından kendilerine “şaraban tahura”
içerilmektedir.
Bu hâl ise Hızır ile sohbet hâlidir.
Sonuç
Bildiri, Yesevî irfanında önemli bir yere sahip “Sofra Tutmak” hakkında
bilgi verdi. Sofranın anlamı, hangi esaslara bağlı olarak gerçekleştiği husu-
sunda kısa bir değerlendirme yaptı. Buna göre sofra tutmak, pir ya da mür-
şit tarafından Hızır ile sohbet etme mertebesine ermiş halifelerini irşat fa-
aliyetleri yürütmesi için görevlendirmesi anlamına gelmektedir. Bu görevin
gerekçesi olarak da kendilerine inen ya da verilen sofra, yemek, ilim, kalbin
mutmain olması, özü sözü bir anlamında sadık ve şahit olmanın imkân ve
fırsatını sunan ilim ve hikmet meclisidir. Pir ya da mürşidin sofrasına oturan
ya da kendisine sofra verilen kişiler, ilim ve hikmeti bir arada elde etmiş ya da
kendisine her ikisi birlikte verilip mutmain derecesine ulaşmış ve bundan do-
Dostları ilə paylaş: |