Sentez: Tez ile antitezin bir toplamı yahut özeti değildir. Her iki-
sinden bambaşka bir şeydir. Pozitif elektrik tezi ile negatif elektrik
antitezi bir araya gelince doğan elektrik akımı, saçma veya hiç olmak
şöyle dursun, bugünkü Medeniyetimizin temelidir. Doğa denilen tez,
organizma denilen antitez ile çarpışır, o zaman bitkiler ve hayvanlar
ilkel biçimlerden gittikçe daha yüksek biçimlere doğru gelişirler. Her
yeni tür bir yeni sentez olur.
Her günkü hayatta kadın tezi ile erkek antitezi iki zıt cinsin ilişkisi
yolundan çocuk sentezine varır. Doğa tezi ile toplum antitezi arasında-
ki çatışmalar toplum biçimlerini yaratır
-
. Sınıflı toplumda çelişik sınıflar
arasında geçen çarpışmalar önce birikerek, sonra yeni konaklara doğru
devrimler yapar. Vahşet'ten Barbarlık'a, Barbarlık'tan Medeniyet'e, son-
ra Kölelik'ten Derebeylik'e, Derebeylik'ten Kapitalizm'e, Kapitalizm'den
Sosyalizm'e geçilir durur.
Demek doğada, elektrikte, bitkide, hayvanda, insanda ve toplumda
bütün gelişimler sırf çelişkilerin bir araya gelmesinden doğmuştur. İşte
her olayda Tez ile antitezin karşı karşıya bulunması prensibine "Çeliş-
kilerin Bir Aradalığı Kanunu" diyebiliriz. (Çelişkilerin birliği: "Edins-
tvo", hemzamanlılığı: "Savpadennye", birlikte etkenliği: "Ravnodeist-
viye", aynı zamanda tesiri: "tojedeistviye", vb. adları da verilebilir.)
Çelişkilerin birarada oluşu kanunu bir Sentez ortaya çıkardı mı, o
Sentez de olduğu gibi kalmaz; çarçabuk ikiye bölünür. O bölünüşten
doğan Tez ile antitez arasında yeniden çelişki başlar ve başka bir Sen-
teze doğru gidilir. Onun için:
"Birin ikiye bölünmesi ve parçalar arasındaki çelişkinin kavranılma-
sı diyalektiğin özü (eğer esası, özel ve egemen karakteri değilse, esas
"cevherlerinden biri) olur..." (Lenin, Diyalektik Üzerine Problemler,
Marksizm Bayrağı Altında, No. 5-6, Mayıs-Haziran 1925, s. 14-15 (Col-
lected Works, C. 38, s. 359))
Bu anlatılanlar ilk bakışta, hele kuru sözle öne sürüldüğü zaman, in-
sana saçma gibi görünebilir. Gerçekte her gün gözlerimiz önünde akan
binbir olay bize bunu ispatlar ve bu gidiş ancak gerçek olayların içinde
gözetilip izlenmek yoluyla doğru kavranılabilir. Yoksa akıldan uydurul-
makla değil. Ancak uydurma çelişkiler saçma olur.
Varlığın en basit biçimi olan elektrik örneğini gözönüne getirelim.
Cam saplı bir maden topuzu üzerine + (pozitif) bir elektrik yükü ala-
lım. Bu topuzu, üzerinde hiç elektrik yükü bulunmayan ikinci bir topu-
za yaklaştıralım. İkinci topuz üzerinde hemen bir elektriklilik doğdu-
ğunu görürüz. Yeni doğan elektriği inceleyelim. İkinci topuzun birinci
topuza doğru bakan yüzünde - (negatif) elektrik, öbür yüzünde +
(pozitif) elektrik buluruz. İkinci topuz üzerindeki elektrik yükü hiç
yoktan nasıl doğmuştur? Birinci topuzda bulunan + (pozitif) elektriğin
etkisiyle... Buna "Etkicil Elektrik" denir.
Etkicil elektrik olayında bir (yani birinci topuzdaki + elektrik) iki-
ye bölündü ve ikinci topuzda kendisine eşit ama zıt bir elektrik yükü
yarattı. Demek bir'in iki çelişik parçaya ayrılması yakıştırma bir söz
değildir. Doğanın en değişmez olağan gerçekliğidir.
Çelişkilerin beraberliği bütün canlı gerçekliklerin ta kendisidir. Bir
yerde çelişki yoksa, kımıltı da yoktur. Dolayısıyla varlık ve yaşayış
da bulunmaz. Çelişki Formel Mantığın zannettiği gibi saçma değildir.
Asıl saçma olan şey, çelişkisiz bir olay düşünebilmektir. Bunu varlığın
hangi alanına baksak binbir tecellisiyle görürüz.
Alışılmış mantığa göre düz ile eğri birbirinin zıttıdır ve bir şey hem
düz, hem eğri olamaz.
"Düz olan eğri olamaz, eğri olan düz olamaz. Bununla birlikte, di-
feransiyel hesap, -sağlam aklın üzerine düşüreceği protestolara bak-
maksızın- kimi şartlar içinde, düz ile eğriyi aynı imişler gibi koyar ve o
yoldan öylesine sonuçlar elde eder ki, eğri ile düzün aynı olacağı gibi
bir 'saçmalığa' isyan eden sağlam akıl böyle bir sonucu gerçekleştire-
mez." (F. Engels, M. E. Dühring Bilimi Altüst Ediyor, Anti-Dühring, C.
I, 1931 Paris, s. 181 (Marks-Engels, Werke, C. 20, s. 111-113))
"Şüphe yok şeyleri her birisi kendi başına ayrılmış, biri ötekisi ile
yan yana durur, dinlenir, cansız iken gözlersek, onlarda hiçbir çelişki
ile karşılaşmayız. Orada kimi ortak, kimi başka başka, hatta araların-
da çelişik olan bazı özellikler bulabiliriz. O zaman bu çelişkiler başka
başka nesneler üstüne üleştirilmiş olduklarından, o nesnelerde bir
çelişki de bulunmaz. Bu gözlem tabanının sınırları içinde, alışılmış,
metafizik düşünüş yordamı ile işin içinden pek iyi çıkarız. Ancak biz
şeyleri hareketleri sırasında, değişişleri, yaşayışları, birbirlerini kar-
şılıklı olarak etkileyişleri sırasında gözledik miydi, iş bambaşkalaşır.
Orada ansızın çelişkiler içine girmiş bulunuruz. Hareketin kendisi bile
bir zıtlıktır; hatta basit bir mekanik yer değiştiriş bile, ancak şu şartla
olur: Bir cisim bir tek ve aynı zamanda hem bir yerde, hem aynı za-
manda başka bir yerde bulunur, bir tek ve aynı yerde hem bulunur,
hem de bulunmaz. Aslında hareket denilen şey de tam bu çelişkinin
aynı zamanda hem konulması, hem çözülüp kaldırılması demektir...
"Metafizikçe düşünen anlayış, dinlenme fikrinden hareket fikrine
bir türlü geçemez, çünkü yukarıda söylenen çelişki onun yolunu tıkar.
Ona göre bir hareket bir çelişki olduğu için anlaşır olmaktan çıkar ve o
düşünce hareketin anlaşılmazlığını öne sürmekle, elinde olmayarak bu
zıtlığın, çelişkinin varlığını kendisi de kabul etmiş bulunur; gene kabul
etmiş olur ki, şeylerde ve olayların kendilerinde, hem de ayrıca etken
Dostları ilə paylaş: |