veya dairede önüne geleni haşlaması; dehşetli korkak bir dejenere-
nin (...) (Bir kelime okunamadı.) külhanbeyliği şeklinde ortalığı ha-
raca kesmesi; erkekliğini kaybetmiş birisinin adam ürkütecek mer-
dane [yiğitçe] sesler çıkarması vb... gibi tezatlara bugün "Complexe
d'Inferiorite: Aşağılık kompleksi" deniyor. Bu hal, bazı psikopatlarda
marazî şekilde mübalağalanmış, hastalık derecesinde göze çarpan
normal ruh sürecimizin diyalektiğinden başka ne ile açıklanabilir? Ka-
famızın içinde geçen en basit muhakemelerimiz, zıt fikirlerin içimizde
davacı ile suçlu gibi karşı karşıya geçip dövüşmesinden ibaret değil mi-
dir? Ve herhangi bir hükme varmak için, ani kararlardan evvel mutlaka
böyle bir müddet zıt fikirlerimizin amansız çarpışmaları icap etmez mi?
vb... vb... İşte şahsiyetin gelişimi, zihnin gelişimi, fikirlerin gelişimi
hep böyledir.
"Antika Felsefe ilkel ve spontane (kendiliğinden) bir Maddecilik oldu;
bu haliyle o Felsefe düşünce ile maddenin ilişkilerini aydınlığa çıkara-
cak kabiliyette değildi. Ama bu ilişkilerin hesabını kavramak gerekliliği,
bedenden ayrılabilir bir ruh doktrinine, sonra ruhun ölümsüzlüğünün
ileri sürülmesine ve nihayet tek tanrıcılığa yol açtı. Bunun üzerine Ka-
dîm Maddecilik idealizmce inkâr edildi. Ama, Felsefenin ondan sonraki
gelişimi içinde, İdealizm de tutulur olmaktan çıktı ve Modern Materya-
lizmce inkâr edildi. İnkârın İnkârı olan Modern Felsefe, Kadîm Mater-
yalizmin yeniden tahta çıkarılması değildir. Modern Materyalizm, Ka-
dîm Materyalizmin sürekli temellerine, iki bin yıllık tekâmüllü seyrince
[evrimli yolculuğu boyunca] Felsefe düşüncesinin ve Doğa bilimlerinin
ve bizzat kendisi yirmi defa daha asırdîde [yüzyıl görmüş] olan Tarih
ürününün bütününü kattı. Mutlak olarak, artık hatta Felsefe diye de bir
şey yok fakat sadece bir Dünya Kavrayışı vardır; bu kavrayış, kendi
başına bir Bilimlerin Bilimi içinde değil, fakat bizzat Olumlu Bilimle-
rin içinde kendisini teyit etmeli ve gerçekleştirmelidir. Demek burada
Felsefe 'aufgehoben' olmuştur, yani 'hem aşılmış, hem korunmuş'tur;
biçimce aşılmış, gerçek muhtevasınca muhafaza edilmiştir."'(F. Engels,
Anti-Dühring, s. 214-215 (Marks-Engels, Werke, C. 20, s. 129))
Özetçe, nereden kalksak, daima Formel Mantığın yetersiz, yarım
yamalak kaldığını görürüz. Her olayda Formel Mantığın evrim anla-
yışıyla, Diyalektik Materyalizmin gelişim anlayışı arasında derin uçu-
rumlar buluruz:
"Birinci anlayış ölü, züğürt, kupkurudur. İkincisi canlıdır. Yalnız
ikinci anlayıştır ki, bütün varlığın 'kendi hareketi'nin anahtarını verir;
yalnız o 'sıçramalar', 'tedricilerin mütemadiyen [derece derece geli-
şenlerin sürekli olarak] parçalanması', eskinin yok olup yeninin fışkır-
ması gibi kilitleri açacak anahtarı verir."(F. Engels, Anti-Dühring, s.
214-215 (Marks-Engels, Werke, C. 20, s. 129)
İKİNCİ KİTAP:
DİYALEKTİK MATERYALİZM
NASIL KULLANILIR?
MARİFET KULLANMAKTA
Diyalektik Nedir?
Bunu anlatırken bir sıra kurallar çıkardık: Çelişkiler bir arada olun-
ca Tez-Antitez adını alırlar. Tezle Antitezin çatışması Sentez'e varır.
Bu varış, uzun Nicelik (sayı, kemiyet) birikiminden sonra, nicelikten
apayrı Niteliğe sıçrama olur. Vb... vb...
İşimiz böylece bitiverdi mi? O saat Diyalektiği kavradık, Diyalektik
düşünür ve davranır oluverdik mi?
Hayır. Bu genel kuralları ne denli çok tekrarlarsak o denli Medre-
se mollası oluruz. Diyalektik Maddecilik hiçbir zaman genel ve soyut
doğru kuralları boyuna tekrarlamak değildir. Tam tersine, öyle sırf
havada ve sözde kalan genel formüller savurmak "İdealist" denilen
fikircil filozoflara düşer. Diyalektiği Skolâstiğe yahut Metafiziğe çevirir.
O zaman ezberlenmiş en doğru Diyalektik kurallar, gerçek düşünce ve
davranışa bir hazırlık, bir başlangıç bile olmaktan çıkar.
Diyalektik Maddecilik, her şeyden önce:
"Dünyanın materyalistçe kavran ışını ilk kez ciddiye almak'tır.
(Friedrich Engels, Ludwig Feuerbach ve Klâsik Alman Felsefe-
sinin Sonu (Marks-Engels, Werke, C. 21, s. 292))
Dünyanın, Evrenin maddeci gözle kavranışını ciddiye almak nasıl
olur? Diyalektiği
"Hiç olmazsa ana çizilerinde konu edilen bütün bilgi alanlarına
mantıklıca uygulamak"(F. Engels, age., s. 57 (Marks-Engels, Werke,
C. 21, s. 292)) ile olur.
UYGULAMAK, yani olan bitenler üzerinde, olayların özünde KUL-
LANMAK; işte Diyalektiğin ta kendisi, tüm değeri yalnız orada, ger-
çekte var olan düşünce ve davranış pratiği alanında belirir.
Ulaşılan her olayın aydınlatılmasında, her gelişimin oluşunda ve
kavranılışında, Diyalektiğin konuştuğumuz genel gidiş, kımıldayış,
hareket kanunlarını özel biçimleriyle arayıp bulmak; işte Diyalektiği
kullanmak budur.
Diyalektiği canlı varlık ve düşünce olaylarına doğru dürüst uygu-
lamayı, yani gerçekten kullanmayı bilmeyenlerin vay hallerine! O gi-
biler, kendilerini "Diyalektik Maddeci" sandıkları ölçüde korkunç birer
şarlatan kesilirler. Başka hiçbir şey değildirler.
Şarlatandırlar (Şarlatan, sözlükte: "Panayırda uydurma ilaç satan,
diş çeken bilgisiz, utanmaz hekim, ilin [elin] saflığını, herkesin kolay
inanırlığını sömüren, olduğundan üstün görünen kalpazandır") çünkü
Diyalektik gibi keskin bir araştırma, savaş aygıtını, bir gönül eğlen-
dirme görünüşlü adam aldatma söz ebeliğine çevirenlere şarlatandan
başka ad bulunamaz.
Korkunçturlar öyleleri: Diyalektik gevezeliği yaparak hem kendile-
rini, hem başkalarını aldatarak sapıttırırlar.
Diyalektik papağanca ukalâlık satmak değildir. En yüce yordamda
en şaşmaz yoldan HAREKET, EYLEM, GİDİŞ ve İŞ'tir.
Maddeciliği gerçekten ciddiye alıp, olayların içyüzüne ayrı ayrı ve
som oluşları içinde bakınca ne görüyoruz?
"Kavramların heryanlı, evrensel kıvraklığını (gibnost: elastikiye-
tini), zıtlıkları (çelişkileri) aynılığa dek götüren kıvraklığı görüyoruz:
işte temel öz buradadır."(Lenin, Hegel'in Okunması Bakımından
Diyalektik Üzerine Düşünceler, Marksizm Bayrağı Altında, No.1-2,
Ocak-Şubat 1925, Felsefe Defterleri, (Collected Works, C. 38, s. 110))
Evrende canlı, cansız, doğal yahut sosyal olsun, hiçbir şey, hiçbir
ilişki, hiçbir olay yoktur ki Diyalektiğin gördüğü gibi kıvraklığa, genel
hareket kanunlarına, çelişkilerin beraberliğine uymasın. Kolay anla-
şılır olmak için diyebiliriz ki bir Panteist (Tümtanrıcı: Vahdet-i Vücut
doktrincisi) nasıl her yerde ve her şeyde Allah'ın varlığını buluyorsa,
gerçek Bilim de, şimdiye dek her yerde ve her şeyde en son olarak
yalnız değişmeyi ve hareketi bulur. Onun başka türlü olmadığını göre-
rek olamayacağını bilir.
Ancak bu görüş ve biliş, Softanın ezbere, nedensiz, mihenksiz,
gözü kapalı inancı değildir. Diyalektiğe inanıldığı için, dünya; çelişki-
lerin bir aradalığı durumunda sayılmaz. Tam tersine, Evren varlığının
her bölümünde, her zerresinde çelişkileri bir arada bulduğumuz için,
Diyalektiğin doğruluğunu kavrarız. Ve bu doğrultuda en gerçek so-
nuca kestirmeden varmak için olayların görünüşü altında yatan yayı,
çelişkilerin bir arada bulunuşunu, Diyalektiği araştırırız.
Hele, Aristo'dan beri Metafizik Mantıkla olayları hep tek yanlı, "Çe-
lişkisiz" görmeye, çelişkiyi "Saçma" saymaya alıştırılmış bulunan kafa
yapılarımız için bu en ilk Diyalektik bilgisi, okuma yazmayı öğrenmek
isteyen insanın Alfabeyi bellemesi kadar kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Ama, böyle olduğu için, Diyalektik bir önyargı değildir. Tam tersine,
her Bilimin gelişim yönlerini belirten öngörü'dür.
Dostları ilə paylaş: |