Bu da çocuğun özellikle okul sürecinde arkadaşları
tarafından istenmeyen çocuk olmasına yol açar.
İnat ederek, öfkelenerek isteklerini elde eden
çocuklar, içinde bulunduğu toplumda iletişim dili
olarak saldırganlığı benimser ve isteklerini bu şekilde
onları korkutarak elde etmeye çalışır.
Anne babası tarafından dünyada başkalarının da
olduğu onların da duygularının olduğu hissi verilerek
büyütülmüş bir çocuk, başkalarının duygularına,
acılarına, beklentilerine de kayıtsız kalmaz ve
insanları anlamak, anlayış göstermek gibi bir empati
duygusunu öğrenmiş olur.
Erişkin hayatında dürtülerini ne kadar çok erteleyebilir ya
da başka şeylerle yer değiştirmelerini sağlayabilirsek,
stresle de o kadar iyi başa çıkmasında yardımcı
oluruz .Onu olgunlaştıran şey içinden gelen, davranışa
iten her isteğe yanıt vermemesidir.
Ödememiz gereken elektrik su faturaları varken lüks
tüketime yönelmek bir an için haz duymamızı sağlasa
da, borçları karşılayabilmek için fazladan çalışması
gereken yine bizden başkası değildir.
İnsanlar sosyal varlıklar olarak dünyaya gelse de sosyal
yaşama uyumunu sağlayan becerileri doğuştan
getirmezler. Sırasını beklemek, paylaşmak, işbirliği
yapmak, izin istemek, başkasının haklarına saygı
duymak, kendi haklarını korumak gibi sosyal olgular
insana özgüdür ve diğer insanlarla etkileşim içine
girilmeden öğrenilemezler.
Sabır sıkıntılar karşısında dayanabilmek, metanet
gösterebilmektir. Zamanın süslü, renkli elbiselerle karşımıza
çıktığı gibi, simsiyah yüzüyle de karşımıza dikildiği olur.
Böyle zamanlarda soğukkanlı ve güçlü durabilmektir sabır.
Öğrenilebilir olduğunu kabul ettiğimiz “sabırlı olma-isteklerini
erteleyebilme” davranışını sosyalleşme sürecinde kazanırız.
“Lütfen” “teşekkür ederim” diyebilmek, sıra beklemek ,söz
alarak konuşmak, ödevlere ve oyuna uygun zaman ayırmak,
arkadaşla oyuncağı paylaşabilmek sosyalleşme sürecine
bağlı davranış örnekleri arasında sayılabilir…
Sabır gerektiren bir süreçtir çocuk yetiştirmek. Hayatta
başarılı olmak için sabırlı olmak çok önemlidir. Bu nedenle
hayatı boyunca zaman zaman zorluklar ile karşılaşacak,
başarısızlık yaşayacak çocuklarımıza sabır duygusunu
kazandırmak çok önemlidir.
* Çocuğunuzun odasını toplaması, ödevlerini
zamanında yapması gibi sorumluluklarını onun
yerine gerçekleştirmeyiniz. Bu onda sabırlı olma
davranışını engelleyecektir.
* Çocuğunuz size birşeyler anlatırken sabırlı olun.
Olumlu yaklaşımlar çocuğunuzun da sabırlı olmasını
sağlayacaktır.
* Yemek zamanlarında birbirinizi bekleyin , bu
davranışı okulda yemekhanede de devam ettirmesini
öğütleyin.
Çocuklar her istediklerini anında elde edebiliyorlarsa,
isteklerini ertelemeyi ve beklemeyi asla öğrenemezler.
Örn. Sağlam bir telefonu varken, yeni bir telefon
istediğinde makul gerekçelerle sabretmesi gerektiğini
belirtebilirsiniz…
Ağlayıp, tepindiği anda kuralların bozulduğunu ve
isteklerinin yapıldığını görüyorsa; zamanla uyum ve
davranış bozuklukları geliştirir.
Sayfa 2
SABIR
Çocukların akranlarıyla anlamlı bir
etkileşim içine girmesi okula başlamaları
ile artar. Arkadaşlık ilişkilerinin temel
özelliği birlikte oyun oynama ve
paylaşımdır. Henüz her şeyin sadece
“ben” olduğu ve paylaşıma ilk
başladıkları dönemde çocuklar, küçük ya
da şiddetli oyuncak tartışmaları
yaşayabilirler. Bu dönemde çocukların
tartışmaları kısıtlanmadan takip
edilmelidir. Tartışmalar şiddetlenmeden
önce kendilerini ifade etmelerine,
birbirlerine sihirli sözcükler kullanarak
paylaşmayı öğrenmelerine fırsat tanımak
faydalı olacaktır.
Okulda çocuklar hem olumlu arkadaşlık
kurmayı öğrenir, çok sayıda arkadaşları
olur hem de yaşama dair bilgi ve
beceriler edinir.
Kendisiyle aynı istekleri, ilgi ve amaçları
olan diğer çocuklarla bir araya geldikleri
zaman, ortaklaşa etkinliklere girer ve
kendini mutlu ve özgür hissederler. Bu
hisler doğrultusunda başarı, sevilme,
beğenilme, örnek alınma gibi olumlu
duyguları da yaşarlar.
Okul ortamında geliştirilen arkadaşlık
ilişkileri aile ortamındaki ilişkilerden
oldukça farklıdır. Bu yeni ortamda yaşam
için gerekli olan birçok şey farkına
varılmadan öğrenilir. Çocuklar kendini
tanıma fırsatı bulur, güçlü ve zayıf
yönlerini keşfederler, içgüdülerini
denetlemeyi öğrenirler. Kendilerini güçlü
hissettikleri alanlarda fikirlerini kabul
ettirerek liderlik duygusunu tadar; zayıf
kaldığını bildiği durumlarda ise
beklemeyi, dinlemeyi, sabretmeyi,
kendini geliştirmeyi öğrenir. Paylaşma ve
isteklerini erteleme becerileri de tüm bu
becerilerin arkasına eklenir.
Çocukların, gelecekte insan ilişkilerinde
başarılı, mutlu bir iş ve eş yaşantısına
sahip bireyler olmalarının temelleri
çocukluk çağında oynanan oyunların
içinde saklıdır.
Sabırsızlık genellikle çocuksu bir
davranış, gelişmemiş aceleci bir niteliktir.
”Acele işe şeytan karışır” atasözü
sabırsızlığın sonuçlarına dair bir örnektir.
Sabırsızlık aceleciliğe yol açtığı için iyi
düşünülüp değerlendirilmeden, alınan
kararlar istenmeyen sonuçlara neden
olur. Sabırlı olmanın, kişinin içinde
bulunduğu fiziksel koşullardan, sinir
sisteminin yapısına kadar pek çok
faktörden etkilendiği bilinmektedir.
Sabır, bekleyebilme ve insanları olduğu
gibi kabul etme davranışı, umut
edebilme yeteneğidir. Çoğu kişinin inandığı
gibi sabır, boş vermişlik, sığınmacılık ya da
edilgenlik de değildir.
Sabır öğrenilebilir-öğretilebilir bir şey
mi? Kesinlikle Evet…
Gerekli mi? Kesinlikle evet..…
Peki nasıl başaracağız sabırlı olmayı?
Yaşamımız boyunca belki de her gün
ihtiyaç duyacağımız bir şeydir sabır…
Hatta bırakın ihtiyaç duymayı, huzurlu bir
şekilde yaşamanın da en büyük
anahtarlarındandır sabırlı olabilmek! Bu
nedenle sabrı ve sabırlı olmayı
öğrenmemiz ve hayatımızda uygulamamız
şarttır.
Çocuklarda Sabır Eğitimi
Çocuğa sabrı öğretmenin en iyi yolu,
ebeveynin olaylar karşısında aktif sabır
sergilemesi ve çocuğun buna şahit olması
ve bunu yaşamasıdır. Aksi takdirde hiçbir
çocuk “Sabırlı ol” demekle sabrı
öğrenemez. Mesela sabah işe giderken
alelacele hazırlanan bir
anne yada babanın,
ödevlerini telaşla yapan
çocuğuna, acele etme
demesi artık pek fayda
sağlamayacaktır. Aslında
sabır, geciktirmek değil;
doğanın olayların hızına
uymaktır. Sabır
olumsuzluğu kadercilikle
sabırla geçiştirmek pes
etmek de değildir.
Günümüz stresli sosyal
ve modern yaşamın
dayattığı, ”Acele et ki
tuttuğunu koparasın”
ikazı anlayışı da artık
günümüzde çok geçerli
değildir. Sabretmenin de bir perspektifliği,
doğallığı, sınırı vardır.
Her olumsuz durumu sabırla sabırlılıkla,
kaderle kadercilikle de geçiştiremeyiz.
Çünkü yaşadığı ya da yaşayacağı olayların
ve tabiatın hızına uymayan insan ve
uyamadığı bu hızı sabırla geçiştirmeye
çalışan insan, bunun bedelini de
arkasından koştuklarını kaybetmekle öder
ve kaybedince anlar.
Dünyaya gelme sürecimize baktığımız
zaman, çocuğun dokuz ayda doğduğunu
görürüz. Demek ki sabretmek doğal
olmanın gereğidir. Bu sebeple de, akıllı
mantıklı bir beklenti içine girmek ve böyle
beklemek, yaşamın bir kuralı olmalıdır.
İnsanın hedefleri doğrultusunda zamanı
SABIR İLE İLGİLİ
BİR HİKÂYE
Çin Bambu ağacının
yetişmesi, olumlu ısrar için
güzel bir örnektir. Çinliler
bu ağacı söyle yetiştirir:
Önce ağacın tohumu ekilir,
sulanır ve gübrelenir.
Birinci yıl tohumda
herhangi bir değişiklik
olmaz.
Tohum yeniden sulanıp
gübrelenir. Bambu ağacı
ikinci yılda da toprağın
dışına filiz vermez.
Üçüncü ve dördüncü
yıllarda her yıl yapılan
işlem tekrar edilerek
bambu tohumu sulanır ve
gübrelenir. Fakat
inatçı tohum bu yılda da
filiz vermez. Cinliler büyük
bir sabırla besinci yılda da
bambuya su ve gübre
vermeye devam ederler. Ve
nihayet besinci yılın
sonlarına doğru bambu
yeşermeye baslar ve altı
hafta gibi kısa bir sürede
yaklaşık boyuna ulaşır.
Akla gelen ilk soru şudur :
Çin bambu ağacı boyuna
altı hafta da mı Yoksa beş
yılda mı ulaşmıştır? Bu
sorunun cevabi tabii ki beş
yıldır. Büyük bir sabırla ve
ısrarla tohum beş yıl
süresince sulanıp
gübrelenmeseydi ağacın
büyümesinden hatta var
olmasından söz edebilir
miydik? Bir başarının
şartları her zaman çok
basittir. Bir süre için alışın,
Bir süre tahammül edin.
Her zaman inanın.
Ve hiçbir zaman geri
dönmeyin.
Sayfa 3
SABIR
yönetmesi, başarıya ulaşması
bakımından da çok önemlidir. Gerçek
sabrın göstergesi, tahammülü tembelliğe
dönüştürmeden, yaşadığı
olumsuzluklardan ve olumluluklardan
ders çıkararak, uyanık bir şekilde
hareket halinde beklemektir. İşte bunu
kavratmalı bunları öğretmeliyiz
çocuklarımıza.
Sabır kavramının önemi ve insana
kazandırdıkları konusunda çocuklar
üzerinde yapılan bir deney ve bilimsel
araştırma çok dikkat çekicidir. ”Lokum
Testi” adı verilen deneyde, dört - beş
yaşlarındaki deneklerin sabredebilme
güçleri sınanır. Buna göre, lokum isteyen
çocuklar arasından beklemeyi
başaranlara ikişer lokum, sabırsızlık
gösterip hemen isteyenlere birer lokum
verilir. İkiye ayrılan grup içinde tahammül
gösteremeyenler bir lokum alıp kenara
çekilirken, iki tane istediğini söyleyenler,
kendilerine oyalanacak meşguliyetler
bulup gereken zamanı doldurarak, iki
tane lokum alma hakkını kazanmışlardır.
İkinci gruptaki sabredebilen denekleri
yirmi sene kadar takip eden uzmanlar,
bu çocukların ileriki yıllarda da sosyal
başarıları yüksek, insan ilişkileri güçlü,
akademik anlamda başarılı bireyler
olduklarını tespit etmişlerdir.
80
'ine merdiven dayamış
yaşlı baba ile onu
ziyarete gelen 45
yaşında ve saygın bir
işi olan oğlu salonda oturuyorlardı.
Havadan sudan sohbet ettikten sonra
oğlu susmuş, ayrılmanın sinyalini
vermişti. O anda üzerinde oturdukları
sedirin yanındaki pencerenin
pervazına bir karga kondu.
Yaşlı baba kargaya gülümseyerek
biraz baktıktan sonra oğluna sordu:
'Bu ne oğlum?'
Oğlu şaşkın, cevapladı: 'o bir karga
baba.'
Yaşlı baba kargaya biraz daha
baktıktan sonra yine sordu:
'Bu ne oğlum?'
Oğlu daha da şaşkın, yine cevapladı:
'Baba, o bir karga' Karga hâlâ
pervazda, komik hareketlerle başını
sağa sola çeviriyor, başını yan
yatırıyor, havaya bakıyor, sonra başını
yine onlara çeviriyordu.
Yaşlı baba üçüncü defa sordu: 'Bu
ne?'
'O bir karga baba, üç oldu
soruyorsun.
Beni işitmiyor musun?'
Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca
oğlunun sabrı taştı ve sesini yükseltti:
'Baba bunu neden yapıyorsun?
Tam dört defadır onun ne
olduğunu soruyorsun, sana
cevap veriyorum ve sen hâlâ
sormaya devam ediyorsun.
Sabrımı mı deniyorsun?'
Babası yüzünde hâlâ bir
gülümseme yerinden kalktı, içeri
odaya gitti ve elinde bir defterle
döndü. Bu bir hâtıra defteriydi.
Oturdu, sayfalarını karıştırdı ve
aradığını buldu.
Sevgiyle gülümseye devam
ederek sayfası açık bir vaziyette
defteri oğluna uzattı ve o sayfayı
okumasını söyledi.
'Bugün 3 yaşındaki minik
yavrumla salondaki sedirde
otururken yanıbaşımızdaki
pencerenin pervazına bir karga
kondu. Oğlum tam 23 defa onun
ne olduğunu sordu.
23 soruşunda da ona sevgiyle
sarılarak, onun bir karga
olduğunu söyledim.
Rahatsız olmak mı? Hayır!
Onun sorusunu masumca tekrar
edişi içimi sevgiyle doldurdu.”
☺☺☺
www.gelisim.k12.tr
Sayfa 4
SABIR
Duygularımızın eğitiminde sabrın
önemi: Duygulardan sorumlu beyin
alanlarının varlığı açığa çıktıktan sonra,
sabrın duyguları eğitmek konusunda
beyne öğretilmesi gereken bir duygu
olduğu düşünüldü. Zira insanda
doğuştan gelen acelecilik eğilimi vardır.
Sabır ise sonradan, ego eğitimi sırasında
öğrenilir. Kişiye tahammüllü olmayı
öğretmeseniz bile, yaşadıkları onu sabrı
öğrenmeye mecbur bırakır.
Önemli olan, bu duyguyu deneme
yanılma yöntemi ile öğrenmek yerine
küçük yaştan itibaren hayata sabırla
bakmayı başarmaktır. Mesela
çocuğunuz oyun oynarken, ona
oyuncağını iki dakika havada tutmasını
söyleyerek sabır eğitimi verebiliriz.
Bizden bir talepte bulunduğu zaman
“Eğer beş dakika beklersen sana
istediğini vereceğim” diyebiliriz.
Beklemeyi öğrenmesine yarayacak
tavırlar takınmak, çocuğa dürtü
yönetimini de öğretecektir. Aksi halde
ileride herkesi kendi şartlarına
uydurmaya çalışan, benmerkezci biriyle
karşılaşabiliriz. Mesela sofraya oturan
çocuğun büyükleri gelmeden yemeğe
başlamaması ya da herkes yemeğini
bitirmeden masayı terk etmemesi, sabrı
öğrenmesi bakımından önemlidir.
Ama hatalarımızdan da mutlaka dersler
çıkarmalıyız. Deneme yanılma yolu ile
öğrenilen bazı hataların faturası çok ağır
olabilir ve hatta hayatımıza bile mal
olabilir. Telafisi mümkün hatalar vardır.
Bir de telafisi mümkün olmayan hatalar
vardır. Telafisi mümkün olmayan
hatalardan kesinlikle kaçınmalıyız. Çok
sevdiğiniz bir kişiye karşı sabrınızı
yitirdiğinizde aniden tepki göstermeyin,
önce biraz düşünün. Zaman, her şeye
çaredir, zaman en iyi ilaçtır, zamana
bırakın bazı şeyleri. Yaptığınız bir hata,
hayatınıza mal olabilir bazen. Sizin bir
hatanız başkalarının hayatlarını da
karartabilir. İşte bunlara çok dikkat
etmeliyiz.
Sabırlı Olun ve insanları sevin:
İnsan, hata yapar, insanoğlu beşerdir,
şaşardır. Hepimiz hata yapabiliriz. Hata
yaptığımızda da sabırlı olmalı olabilmeli;
Sabretmeyi nasıl öğreneceğiz: Sabrı
öğrenmenin temelinde durumları
gözünüzde çok büyütmemek ve aceleye
getirmemek yatıyor. Sakinlik beraberinde
sabrı getireceğinden; telaş da haliyle
sabrı bir o kadar uzaklaştırır. O yüzden
bir şeyleri hızlandırmaktan bir an önce
vazgeçin. Size bağlı olmayan, çevrenize
bağlı olan ve yapabileceğiniz hiçbir şeyin
olmadığı durumlar karşısında
'sabretmeyi de sabretmeyi' bilmeli ve
öğrenmeliyiz.
Sabretmek için de sabredin: İşte sabır
ile ilgili bir İtalyan atasözünü örnek.
“Roma bir günde kurulmadı.” Kendinize
zaman tanımayı, sabretmeyi özetleyen
güzel bir söz. Sabretmeyi de sabretmek
lazım! Çevreye bağlı sabır gerektiren
durumlarda iş arkadaşınızı karşınıza alıp
ondan biraz daha hızlı çalışmasını rica
ettiğinizde veya gereken her şeyi
yaptığınızda tüm gece ağlayan
bebeğinizin hemen ağlamayı keseceğini
sanmayın! Biraz gerçekçi olun…
Umutsuzluğa kapılmanızdan
bahsetmiyoruz asla; ama ‘hemen’
beklentiler yaratmayın kendinizde.
Durumların değişmesi için biraz zaman
tanımanız şart! Nedenleri fazla
sorgulamayın, detaylar arasında
boğulmayın; sadece kendinize şunu
söyleyin: Biraz zaman vermeliyim, biraz
zaman tanımalıyım, zaman en iyi ilaçtır,
diyebilmeliyiz.
Yapabileceğiniz hiçbir şeyin olmadığı
durumlarda: Olabilir; bazı durumlar
karşısında elden hiçbir şey gelmez. Bir
yakınınızı kaybetmek, kaza geçirmek …
gibi durumlarda belki de yapabileceğimiz
bir şey yoktur elimizde. Bu gibi
durumlarda kötünün de kötüsünün
olduğunu olabileceğini aklımıza getirelim
ve aklımızdan çıkarmayalım. Hiçbir olay
yada eylem dünyanın sonu değildir.
Bazen olaylar ve yaşadıklarımız
hakkında elimizden bir şey gelmeyebilir.
Bu zamanlarda durumlarda madem
elinizden bir şey gelmiyor; zihninizi,
bedeninizi, sabrınızı, duygularınızı başka
bir şeye yönlendirin. Yapabilecek bir şey
olmadığı kalmadığı durumlarda,
yaşadığınız olaydan ders aldığınızı ve bu
dersin sonraki yolunuzu yaşamınızı
belirleyeceğini hatırlayın ve unutmayın ki
"Sabrın sonu selamettir!"
Dostları ilə paylaş: |