tedir. Burada da fenomenoloji, yine kaçınılmaz biçimde,
bir metafizik değil bir somut felsefesi olmasının gereği olar
ak, kendi kendini aydınlatmak için sosyolojik verilere sarıl
mak, ama
bir yandan da, sosyolojiyi aydınlatmak için sosyo
logların bu verileri elde ediş yollarını sorgulamak duru
munda kalıyordu.
Son olarak, fenomenolojinin
tarih üstüne kendine soru
lar sorması da bizzat tarihin fenomenolojiyi ve ona götüren
tüm felsefeyi sorgulamasıydı; ama aynı zamanda somut aş-
kınsal öznenin içinde
zaman probleminin ortaya çıkarıl
masıydı ki bu, psiko-fenomenolojik “koşutluk” hesaba katı
lırsa, bireysel tarih problemiydi de: Bilinç için tarih nasıl
mümkün olabilir? Bu soru fenomenolojinin sorusuna ol
dukça yakındır: Benim bilincim için öteki nasıl mümkün
olabilir? Gerçekten de tarih yoluyla ben, aynı kalarak öteki
olurum; öteki aracılığıyla da bir başkası bana kendini ben
olarak verir. Özellikle doğruluk, doğruluğun yaşanmış [lığ] ı
olarak tanımlanırsa, ve yaşanmış [lık]ların sonsuz bir akış
içinde birbirlerini izledikleri kabul edilirse, içsel zaman ve
bireysel tarih problemi her türlü doğruluk iddiasını en üst
kertede geçersiz kılabilir: aynı nehirde asla iki kez yıkanıla-
maz, ama yine de doğruluk, zaman-dışılığı gerektirir gibidir.
Nihayet, aşkınsal öznellik “öznellikler-arası” olarak tanım
lanırsa, aynı problem bu kez bireysel düzeyde değil, kollek-
tif tarih düzeyinde ortaya çıkar.
4
/ Fenomenoloji hem, nesnelerini her türlü deneyin
öncesinde eydetik olarak tanımlamağa çalıştığı ölçüde, in
san bilimlerine “mantıksal” bir hazırlık
(propedeutique),
hem de, özellikle kullanılan zihinsel araçların eleştirel ana
II. Bölüm
FENOMENOLOJİ VE PSİKOLOJİ
1. İçebakış (
in tro sp ection ). - Fenomenologun başlıca
muhatabı olan nesnelci psikolog, psikolojinin, kendinin
bilgisinde ben’e ayrıcalık tanımaktan vazgeçmesi gerektiği
ni ileri sürer. Psikolojinin genel yöntemi olarak içebakış,
önce
şu aksiyomu kabul ediyordu: bilinç yaşanmış [lığ] inin
kendisi, bilincin bir [tür] bilgisini oluşturur. Korkuyorum,
demek ki korkunun ne olduğunu biliyorum, çünkü korku
yum. Bu aksiyom da bilinç olayının bilinç karşısında tam
saydam
olduğunu ve bütün bilinç olaylarının bilinçli olay
lar olduğunu varsayıyordu. Başka deyişle, bilinç yaşan
mış [lığ] a dönünce, yaşanmışlık kendini ona dolaysızca ve *
anlamıyla
birlikte veriyordu,
ikinci olarak, bu yaşanmış [lık],
adı geçen içebakışçı psikoloji tarafından içsellik (
interio-
rite)
olarak tasarlanıyordu: dışsalla içseli, doğa bilimlerine
ait ya da nesnel olanla, ancak içebakışla erişilebilen öznel
olanı, kategorik olarak ayırmak gerekir. Doğrusunu söyle
mek gerekirse, özellikle fizyolojide kaydedilen gelişmelerle,
bu ayrımın, kullanımı nezaket arzeden bir işlem olduğu ça