102
Uluslararası terimi ise egemen uluslar arasındaki ilişkileri düzenleyen
kuralları içeren uluslararası hukuku ifade etmek için kullanılmıştır. Bu kavram
sadece ulusları değil, bunun yanında devletler, hükümetler ve halklar arasındaki
ilişkileri de kapsamaktadır (www.suai2005.ws.tc).
Dış politika, uluslararası siyasal sorunlara bir devletin ya da genel olarak
devletlerin amaçları, hedefleri ve davranışları açısından bakmakta, bir devletin
uluslararası sisteme ya da diğer devletlere karşı tutumunu incelemektedir
(www.suai2005.ws.tc).
Uluslararası politika ise, devlet dışı tüm unsurların ve aktörlerin etkileşimini
ve sürece etkisini dikkate alan daha geniş bir anlamda tanımlanabileceği gibi sadece
devletlerarası politika anlamında da kullanılabilmektedir (www.suai2005.ws.tc).
Uluslararası ilişkiler ise; devletler, hükümetler ve halklar arasındaki siyasal,
ekonomik, ticari, mali, askeri, kültürel, toplumsal tüm ilişkileri içine alan geniş bir
kavramdır. Uluslararası ilişkiler, bir devletin bireyleri ve toplumsal grupları ile diğer
devletin birey ve toplumsal grupları arasında cereyan eden her türlü resmi ya da gayri
resmi etkileşimi içine almaktadır (www.suai2005.ws.tc).
Uluslararası ilişkilerde, bir öğenin aktör olarak dikkate alınabilmesi için
açıkça belirlenmesi, uluslararası alanda belirli bir karar verme kapasitesine sahip
olması, az çok egemen yani bağımsız eylemler gerçekleştirme yeteneğine sahip
olması, diğer aktörler üzerinde etki uygulayabilen nispi olarak otonom birimler
olması ve belirli bir süre var olması gerekmektedir. Bağımsız ve otonom olarak
faaliyet gösterebilen ve uluslararası yapı içerisinde diğer otonom aktörlerin
davranışlarını etkileme kapasitesine sahip olan birimlerin başında ulus devletler
gelmektedir.
Uluslararası
politikayı,
daha
kapsamlı
olarak
ve
sadece
devletlerarasında cereyan eden ve sadece devletlerin belli organları tarafından
yürütülen bir olgu olmaktan ziyade, çokuluslu şirketlerin, ticari birliklerin,
kartellerin, meslek kuruluşlarının ve buna benzer birçok örgütün ve ilişkinin
etkilediği bir siyasal etkileşim süreci olarak düşünmek gerekmektedir.
Konunun bu kısmında uluslararası ilişkilerde temel aktör kavramına açıklık
getirmek amacıyla birkaç farklı teori hakkında kısaca bilgi verilecektir.
İlk olarak idealist ve liberal görüşü ele alınacak olursa; idealistler savaş
sonrası dönemin barışçıl bir dünya olması ve savaşın tekrar yaşanmaması için gerekli
103
kurumsal ve hukuksal düzenlemeler üzerinde durmuşlardır. Bu teorinin bir sonucu
olarak uluslararası düzeyde de Milletler Cemiyeti ve BM gibi örgütlerin ve
mekanizmaların kurulması teşvik edilmiştir. Özellikle idealistler genelde devleti
uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul ederlerken, Liberallerin önemli bir
kısmı birey odaklı bir görüşü benimserler ve uluslararası ilişkileri de bu bağlamda
çok aktörlü bir etkileşim süreci olarak görürler. Her iki yaklaşımın ortak özelliği
uluslararası ilişkilere barış ve işbirliği süreci olarak bakmaları ve uluslararası
hukuksal ve kurumsal yapıları ise bunu devam ettirmenin temel araçları olarak kabul
etmeleridir. Her iki yaklaşım da demokratik çoğulcu parlamenter sistemi, barış ve
güvenliğin garantisi olarak görmektedir (www.suai2005.ws.tc).
Devleti uluslararası politikanın temel aktörü olarak kabul eden bir diğer görüş
ise realist görüştür. Realistlerin idealist ve liberal görüşlerden en önemli farkı insan
doğasına bakışından kaynaklanmaktadır. Realistlere göre insan doğuştan kötü ve
günahkardır. İnsanlar güç elde etmeye ve diğerlerine üstün gelmeye karşı sürekli
şiddetli bir arzu içindedir. Herkesin herkesle savaştığı bir dünyada uluslararası
politika ise güç mücadelesidir. Böyle bir çevrede her bir devletin temel amacı ulusal
çıkarının peşinde koşmak olup tüm diğer amaçlar ikinci derecededir. Bu anarşik yapı
içinde devlet öncelikle askeri gücüne güvenmek durumunda olup onu yeterli düzeyde
tutmak zorundadır. Ekonomik konular ulusal güvenliği, askeri konulara göre daha az
ilgilendirmektedir. Realistlere göre bunlar daha ziyade ulusal gücü ve saygınlığı
arttırmanın araçlarıdır. Devleti uluslararası politikanın temel aktörü olarak kabul
eden realistlere göre, devletlerarasında çatışmalar kaçınılmaz ve doğaldır. Devlet
adamlarını ve karar vericileri rasyonel davranan kişiler olarak kabul eden realistlere
göre devlet adamının temel amacı anarşik bir yapıda devletin varlığını sürdürmektir.
Bu amaca ulaşmak için olabildiğince güçlü olması gerekir (www.suai2005.ws.tc).
Uluslararası ilişkilerde diğer bir görüş ise Plüralist görüştür. Plüralist teoriler
realist teorilerden farklı olarak artık devleri uluslararası ilişkilerin temel aktörü
olarak kabul etmemektedir. Plüralist teoriler, devlet dışı aktörlerin de varlığını kabul
etmektedir. Bu çerçevede birey, ulusal ve uluslararası baskı gruplarını içine
uluslaraşırı örgütleri ve devletlerin üyesi oldukları uluslararası örgütlenmeleri de
uluslararası ilişkilerin aktörleri arasında saymaktadır. Dolayısıyla Plüralist yaklaşım,
devleti bir anlamda parçalara ayırarak onu oluşturan bireyler, bürokrasi ve çıkar
104
gruplarını
da
uluslararası
ilişkiler
aktörü
olarak
kabul
etmektedir
(www.suai2005.ws.tc).
Son olarak küresel görüşü ele alırsak, bu yaklaşım uluslararası ilişkileri
uluslararası sistem açısından incelemektedir. Emperyalizm kuramı, bağımlılık
kuramı
ve
dünya
kapitalist
sistemi
kuramı
küresel
kuramlar
olarak
değerlendirilmektedir. Küresel görüşte uluslararası politika ve dış politika küresel
çerçeveden ele alınmaktadır. Realistler ve plüralistlerden farklı olarak küreselciler,
uluslararası ilişkilerde ekonomik faktörlerin önemine ayrı bir vurgu yaparak
uluslararası
ilişkilerin
temel
dinamiğinin
ekonomik
ilişkiler
olduğunu
düşünmektedirler. Oysa realistlere göre asıl önemli olan askeri ve politik konular
olup ekonomik konular ikincil bir öneme sahiptir (www.suai2005.ws.tc).
Klasik liberal görüşe göre, sadece birey gerçek, toplum denen şey yapay
olduğundan herhangi bir toplumsal kuramın temeline esas olarak bireyin konması
gerekir. Özellikle belirli bir amaç etrafında örgütlenerek sivil toplum örgütleri ya da
örgütlü çıkar grupları oluşturan bireyler uluslararası ilişkilerde önemli bir aktör
konumuna yükselir. Bunlar ya doğrudan lobi yaparak ya da dolaylı yoldan
kamuoyunu harekete geçirerek dış politikayı etkilemeye çalışırlar. Bu konumda
özellikle Türklük unsuru ele alındığında Türkiye çok önemli bir gizil güce sahiptir.
İster bağımsız devlet olarak, ister azınlık ya da diaspora olarak ikinci kesimde
haklarında bilgi verilmiş olan Türk unsurlarla iyi ilişkiler kurarak bu ilişkileri
geliştirmek uluslararası alanda Türkiye’nin konumunu güçlendirecektir. Uluslararası
ilişkilerde, bir öğenin aktör olarak dikkate alınabilmesi için öncelikle politikalarını
açıkça belirlemesi gerekmektedir. Uluslararası alanda belirli bir karar verme
kapasitesine sahip olması, az çok egemen yani bağımsız eylemler gerçekleştirme
yeteneğine sahip olması, diğer aktörler üzerinde etki uygulayabilen nispi olarak
otonom birimler olması ve belirli bir süre var olması gerekmektedir. Uluslararası
ilişkiler, devletler, hükümetler ve halklar arasındaki siyasal, ekonomik, ticari, mali,
askeri, kültürel, toplumsal tüm ilişkileri içine alan geniş bir kavram olarak açıklanmış
ve bir devletin bireyleri ve toplumsal grupları ile diğer devletin birey ve toplumsal
grupları arasında cereyan eden her türlü resmi ya da gayri resmi etkileşimi içine
almaktadır şeklinde tanımlanmıştı. Özellikle resmi etkileşim çerçevesinde Orta Asya
Türk Devletleri ile iyi ilişkiler kurmak ve siyasal, ekonomik, ticari, mali, askeri,
Dostları ilə paylaş: |