bazı hastalıkları da, ellerindeki bu gücü belli bir noktaya konsantre ederek,
tedavi edebilirlerdi.
Mısır’ın gizli sırlarını, üstü kapalı bir üslupla anlatan mitolojik hikayelerde
ve resimlerde Horus’un elinde üçlü asa bulunduğu görülür. Bu asa: Kamçı,
çoban değneği ve Anubis’in değneğinden oluşur. Ünlü Ezoterizm araştırmacısı
Paul Brunton “Gizemli Mısır” adlı eserinde bu sembolleri şöyle açıklar:
Kamçı: Beden üzerindeki hakimiyeti.
Çoban değneği: Duyguların kontrolü.
Çakal başlı Anubis değneği ise: Düşünce kontrolünü sembolize ederdi.
Mısırlı inisiyelere gösterilen en büyük hedef kendi kendine tam hakimiyet,
kendini tanıma ve kendini yönetme safhasıydı. Nitekim Mısır resimlerinde
görülen lotüs çiçeği de söz konusu ettiğimiz ruhsal gelişimin bir sembolüydü.
Yani az önce bizim aktarmaya çalıştığımız “Büyük Sırlar” aşamasının
hedeflediği amacın sembolüydü.
Kitabımızın ilerleyen sayfalarında ayrıntılarını göreceğimiz gibi, dünya
üzerindeki tüm mitolojik belgeler, inisiyasyonun safhalarını sembollerle
anlatan bilgilerle doludur. Ancak bunlar açık değil, kapalıdır. İçindeki bilgiler
sembollerle örtülmüştür. Semboller çözülmeden, bu bilgilere ulaşmak mümkün
değildir. Çünkü kolaylıkla bu bilgilere ulaşılması engellenmişti.
Neden mi?
Aslında en büyük sır da, işte bu nedenin içinde gizliydi..
Bu mitolojik belgelerin başında “Mısır’ın Ölüler Kitabı” gelir. Gerek
“Mısır’ın Ölüler Kitabı”nda, gerekse de diğer ulusların mitolojik belgelerinde
birbirine son derece benzer bir tema işlenmiştir: Cehenneme İniş…
Bu tema inisiyasyonun ikinci aşamasında yaşanan halleri ve bu yaşanan
haller süresince karşılaşılan bilgileri sembolize eder. Yani varlığın arınma
çalışmalarını üstü kapalı bir şekilde, sembolik bir dille anlatır.
İnsanın çeşitli kereler bu dünyaya doğduğundan bahsetmiştik. İşte bu
doğumlar süresince, insanın birçok hayatlarından beri getirmiş olduğu bir tortu
vardır. Bu tortu, varlığın maddeye bağlanmasından dolayı, zaman içinde
oluşmuş bir kabuktur. Gerçek bir arınma için, varlığa ağırlık teşkil eden bu
tortunun mahiyetine nüfuz etmek, derinliklerine inmek gerekir. Bu gerçek bir
cehennem azabıdır. Mitolojilerde de cehenneme iniş olarak anlatılmıştır. Her
inisiye büyük sırlar aşamasını bitirebilmek için, böyle bir tecrübeyle
karşılaşmak ve başarmak zorundaydı…
Bu konuya tekrar döneceğiz. Ayrıntıları sonraya bırakalım. Biz tekrar
konumuza geri dönelim.
Bu safhanın sonlarına doğru, mürid beşeri vasfından çıkarak “Aşkın İnsan”
hüviyetini kazanmaya başlar. Her haliyle normal insanlardan çok farklı
özelliklere sahip olmaya başlamıştır. Ve diğer insanların hayal bile
edemeyeceği sırlara sahip olmuştur. O artık “Sırlar Öğretisi”nin bir neferi
olmuştur…
“Aşkın (müteal) İnsan”: Bütün varlıkların oluşumunu aynı prensip altında
görebilen kimse demektir. Bunun için, “Her şey Tanrı’nın bir aksinden
ibarettir” ifadesi kullanılır. Bu, Eflatun’da da böyledir. Diğer tasavvufi
çalışmalarda da… Bu bilgi, bir söz olarak dış halkalara söylenmişse de asıl
içinde gizlediği sır halka açıklanmamıştır. Bu sır günümüzde hala gizli
kalmıştır.
3- Gerçek Sırlar:
Bu safhaya farklı toplumlar, farklı isimler vermişlerdir. Örneğin İslam
tasavvufunda bu safha: “Fena Fillah” (Tanrı’da yok olma), Hindistan’da ise
“Nirvana” olarak isimlendirilmiştir. “Elözis Sırları”nda “İlahilikle Birleşme”
şeklinde ifade edilen bu son safhayı Eflatun “Mağradan Dışarı Çıkış” olarak
anlatmıştır.
Son aşamada inisiye artık aldıklarını aktırabilecek bir düzeye ulaşmıştır:
İnisiyasyonun son aşamalarına doğru, inisiyede çok büyük değişiklikler olmaya
başlardı. Bunu inisiyatör rahipler sürekli kontrol eder ve öğrencilerinin de
artık bir öğretmen yani inisiyatör olmak üzere olup olmadığını anlamaya
çalışırlardı. Öğrenci artık usta olma devresine geçtiği vakit, özel bir hücrede,
kendisine verilmiş olan talimleri uygulardı. Bunların içerisinde çoğunlukla
astral seyahat, durugörü gibi parapsişik çalışmalar vardır. Fakat üstadın
beklemekte olduğu en önemli nokta, öğrencisinin gerçek bir ilhama sahip olup
olmadığıydı… Çünkü bilinç ve bilinçaltı devamlı olarak kontrol altındadır. Ve
gerçekten sağlam bir ilham ortaya çıktığında, üst planlarla bir kontakt temin
ettiği anda, öğrencide bir değişiklik meydana gelir ve bu değişiklik üstad
tarafından derhal fark edilirdi. O artık, kendi ayakları üzerinde yürüyebilecek
bir hale gelmiş demektir… O bundan böyle semavi inisiyatöre bağlanmıştır.
İnisiye “Yer’in ve Göğün Oğulları” denilen bir grubun üyesidir artık.
Evrendeki ve evrenle kendi arasındaki büyük irtibatı görmüş vaziyettedir. O
tam anlamıyla uyanmış bir kişidir. İki sonsuz arasında devam etmekte olan,
uzun zincirin bir parçasıdır. O artık kendi içindeki potansiyalinde gizli bulunan
asıl öz varlığıyla buluşmuştur. Talebe de artık bir halka olmuştur. O da o büyük
zincire girmiştir. Sonsuz spiritüel tesir, ondan da geçmeye başlar. Bu tesiri,
başkalarına da aktaracak hale gelmiştir.
Sözünü ettiğimiz bu tür hallerin yaşanabilmesi, sayılı kimselere
nasibolabilmiştir.
Peki geri kalan insanlara bu bilgiler nasıl aktarılacaktı? Bu sorunun cevabını
biraz sonraya bırakalım ve inisiyasyonda kullanılan bazı temel yöntemlere bir
göz atalım.
Dostları ilə paylaş: |