bağımsızlaşıp kendi içerisinde eriştiği kusursuzlukla ve biçimsel bütünlüğüyle öteki
dünyaya ait ne varsa dışarıda bırakır. Klasik Yunan sanatında bu ayrılma, en salt
biçimiyle gerçekleşir
101
.
d. Eski Yunan Sanatında Hümanizm Ve İdealizm
Eski Çağ Yunanistan’ını nitelendiren şey, sanat ve toplumda ölçü olarak
alınan insandır
102
. Bu özellik, belki de Yunan kültürünün diğer İlk Çağ
kültürlerinden ayrıldığı en önemli noktadır. Burada Eski Yunan düşüncesinin
hümanist yanını görürüz. Öyle ki; hümanizm (insancılık), kavramın en geniş
anlamında, insanın değer ve saygınlığına, insan olmaya, insanlığa olan us inancını
103
ifade eder.
Arkaik Çağ’ı izleyen, demokrasilerin kurulduğu dönemde; bireye verilen
önem devletin kurumlarında kendini hissettirirken, bu anlayış devrin sanatsal
betimlemelerinde de gözler önüne serilmiştir. Klasik Çağ, sıradan bir Yunanlı
vatandaşı öncelikle toplumun bir ferdi olarak görmüştü. Belirtilmesi gereken bir
nokta da, tam bir vatandaş olma hakkının, yalnızca özgür doğan Yunanlı erkeklere
verilmiş olduğudur.
Böyle bir demokrasi anlayışı, kimi araştırmacıların yoğun eleştirisine neden
olmuştur.
Hellenistik Çağ’da ise; zamanın siyasi ortamının da etkisiyle birey, toplumun
üzerinde algılanır olmuştur. Bu çalışmanın sonraki bölümlerinde ayrıntılı olarak
101
Lukacs 1992, 96
102
Boardman, Griffin, Murray 1997, 6
103
Akarsu 1987, 106
34
irdeleneceği gibi, bireysellik fikri üzerine kurulmuş felsefeler de, bu dönemde
böylece ortaya çıkmıştır.
Eski Yunan sanatında hümanizmanın izlerini bulmak için bakacağımız yer;
şüphesiz, antropomorfik (insan biçimli) olarak düşünülen tanrıların tasvirleridir.
Üzerinde durulması gereken nokta, tanrıların insan biçimli olarak resmedilmesinin
düşünce tarihindeki önemidir.
Felsefe öncesi insanın aklı için, kendisi, itki ve duyguların bir ürünüydü.
Benzer bir açıklamanın, kendisini çevreleyen dünya için de geçerli olması hiç de
şaşırtıcı olmasa gerek. Bu insanın aklı için, kendisi, üstün güçlerin insafına kalmıştı.
Bu güçlerin görünüşleri insandan farklı olmayıp yalnız daha güçlü ve ölümsüzdüler.
İşte, Homeros şiirlerinde resimlenen ve erken Yunanlı’nın zihnine hâkim olan
çok tanrılı düşünce böyle doğmuştu. Bu düşüncede; yalnız yağmur, fırtına, gün ışığı,
hastalık, ölüm gibi görünüş ve olguların değil ama insanın kontrolü dışında
birşeylerin yetkesi altında olduğunu düşünmesi sonucu ortaya çıkan psikolojik
itkilerin de kişisel bir açıklaması vardı
104
.
Yunanlı’lar, tanrılarını insan şeklinde gördüler ama uzak geçmişlerinde
muhtemelen, tanrıları hayvan ya da kuş biçiminde düşünmüşlerdi. Tanrıların insan
biçimine dönüşümü, özgürlüğüne kavuşan insan düşüncesinin bir ürünüdür
105
.
Gerçekten de, doğaüstü güçleri insana özgü organları, duyuları olan erkek ve
kadın tipinde resmetmek, insanın kendi insanlığı içinde büyük yüreklilik ve kendini
beğenmişlik isterdi
106
.
104
Guthrie 1992, 26
105
Bowra 1994, 44-45
35
Eski Yunanlı’nın insanlıkta başardığı şey de budur. O, tanrılarını insan
biçiminde tasavvur edip insana özgü niteliklerle donatarak “insan”a ve “insan
olmaya” yakışır yerin, evrendeki en yüksek rütbe olduğunu düşünmüştür. Bu
anlayışı; onun, doğadaki üstün konumunun bilincine vardığını gösterir.
En erken felsefi düşüncenin etkisiyle tanrıların ve insanların babası ve ailesi,
kişisellik özelliklerini yitirmişler; hava, gök, sular ve diğer yabancı şeyler, doğal
yasaların hükmünde birbirleriyle bağlantılı olgular haline gelmişlerdir. Birçokları
için bu yeni açıklamalar dizisi, yalnızlık ve bir köşeye itilmişlik hissi yaratmış
olmalı. Zira Homeros’ta da dile getirildiği gibi, tanrılar, insanlığın bütününün ya da
kentlerin kaderinde söz sahibi olmakla yetinmez. Tek tek bireylerin kaderinde de söz
hakları vardır.
Halk arasında bu inanç öyle etkindi ki; İ.Ö 6.yüzyıldaki usçu evrenbilim
fikirlerinden sonra da, bu eski ve çok renkli çoktanrıcılık düşüncesi, hatırı sayılır
ölçüde önemini korudu
107
.
Eski Çağ Yunanistan’ında idealizm (ülkücülük) fikri, Klasik Çağ’da;
özellikle İ.Ö 5.yüzyılın ikinci yarısının düşünce ve sanatında belirginleşir.
İdealizm, dünyayı olduğu gibi kabul eden gerçekçi görüşe (realizm) karşıt
olarak, gerçekliği tasarım (idea) ve ülkülere (ideal) göre biçimlendirmek isteyen
görüştür
108
. Klasik Çağ Yunanistan’ının sanatsal betimlemeleri, idealizmin bu
anlamını imlemektedir. Özellikle yontu sanatında insan figürü, dönemin felsefesinin
106
Finley 2003, 162
107
Guthrie 1992, 27-28
108
Akarsu 1987, 100
36
insana verdiği değerin de etkisiyle, ideal güzellik anlayışını vurgular tarzda
biçimlendirilir.
Estetik ve güzellik gibi kavramlar; Eski Yunan düşüncesinde, zaten, sanata
ait olarak kabul ediliyordu. Güzelliğin, görünüşte pratik bir amacı vardı
109
. Bu
anlayışın tüm Yunan sanatı boyunca varolduğunu söylemek abartı olmaz. Ancak,
şüphesiz sanatın hiçbir döneminde güzellik, bu çağdaki kadar amaç edinilmemişti.
Heykel sanatında ise, güzellik duyusu verimli bir alan bulmuştu
110
.
İ.Ö 5. yüzyıl Yunanistan’ı; insan aklının keşfi, konuşmanın gücü, gerçekliği
gösteren, onu aşan ya da taklit eden görsel imgelemle dünyayı farklı bir bakış
açısıyla yorumluyordu. Bu entellektüel ve politik faaliyet görsel sanatlarda en büyük
yankısını buldu.
Bu mantık çağı, Yunanlı sanatçının zaten ana konusu olan insan formunu
idealize etme anlayışına esin kaynağı oldu. İnsan figürü, gerçekçi detayların üzerinde
vurgulandığı bir betimlemeden daha fazla birşey olarak anlaşılıyordu. Vücudu
gerçekçi bir duruş içinde tasavvur etmek için onu içten dışa bir bütün olarak anlamak
(kemik-kas) ve heykelde yaratırken yine içten dışa bir bütün olarak biçimlendirmek
gerekiyordu. Sanatçının insan figürüne bakışı, tıpkı bir heykel grubundaki insan
figürüne bakışı gibi matematiksel bir uygulama biçimindeydi. Diyebiliriz ki; Klasik
Çağ sanatçısı birbirine tamamen zıt iki unsur arasında, kesin oranlama ile anatomik
gerçeklik arasında bir denge kurmaya çalışmıştı. Çağdaşı oyun yazarları ve filozoflar
gibi, insan deneyiminin çeşitliliği ile belli kural ya da biçimlerle gösterilmesi
109
De Ridder, Deonna 1968, 46
110
Richter 1970, 26
37
Dostları ilə paylaş: |