466 Emine KOLAÇ
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/7 Fall 2008
Roman, 1985 yılında Berlin’de yayınlanmış, kitabın bir
bölümü 1987 yılında Almanya’da 8-14 yaş çocuklarına dünya
dinleriyle örf ve adetlerini tanıtan “Fremde Religionen-Judentum-
Islam” adını taşıyan ders kitabında yer almıştır (Dayıoğlu 2008).
3. Yurdumu Özledim Romanı ve Dış
Göç Sorununun
Çocuk Boyutu
Dış göçün beraberinde getirdiği yalnızlık, yurda duyulan
özlem, geriye dönüş isteği, eğitim ve dil sorunu Yurdumu Özledim
romanında da kendini göstermektedir. Dış göç sorununun çocuk
boyutu Yurdumu Özledim romanı çerçevesinde irdelenirken öncelikle
konu ve olay örgüsüne yer verilmiş, Atıl’ın düşlerden gerçeğe geçişine
değinilmiş, yaşanan yalnızlık, yurda duyulan özlem, geriye dönüş
isteğiyle birlikte eğitim ve dil sorununa vurgular yapılmış, romandan
yapılan
çarpıcı
alıntılarla
desteklenerek
değerlendirmelerde
bulunulmuştur.
3.1. Romanın konusu ve olay örgüsü
Gülten Dayıoğlu, bu romanda Türkiye'deki pek çok aileyi
ilgilendiren bir sorunu ele almış, Almanya'da çalışan bir işçi ailesinin
çocuğu olan Atıl'ın orada yaşadığı uyum problemi ve kültür çatışması
üzerinde durmuştur (Sınar Çılgın 2005, 41).
Romanda olaylar Atıl’ın etrafında gelişmektedir. Yıllar önce
Almanya’nın Münih kentine çalışmak için giden Osman ve Zehra’nın
iki çocuğundan biri olan Atıl, köyde ninesi ve kız kardeşi Ayşan ile
birlikte yaşamaktadır. Đlkokul üçüncü sınıfa giden Atıl’ın köydeki
mutlu yaşantısı anne ve babasının izne geldiklerinde verdikleri haberle
bir anda değişir. Zehra ve Osman, Atıl’ı da yanlarına alarak
Almanya’ya dönmeye karar vermiştir. Böylece, hem devletin çocuğa
yönelik vergi indiriminden yararlanacaklar hem de köyde iki çocuğa,
o
yaşlı
haliyle
bakmak
zorunda
kalan
ninenin
yükünü
hafifleteceklerdir. Küçük kızları Ayşan’ı köyde bırakan Zehra ve
Osman, Atıl’ı alarak Münih’e dönerler. Büyük bir heyecanla
Almanya’ya, “düşler ülkesi”ne gelen Atıl daha ilk günden hayal
kırıklıkları yaşamaya başlar. “Đstenmeyen konuk” olduğu her ortamda
“açıkça hissettirilen” Atıl, sonunda “ökseye tutulmuş kuş gibi”
(Dayıoğlu 2007,164) yaşadığı bu yerden kurtulmak istediğini,
“yurdunu özlediğini” avazı çıktığı kadar haykırır. Roman, Atıl’ın
özlem dolu haykırışı ile son bulur.
Gülten Dayıoğlu’nun Yurdumu … 467
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/7 Fall 2008
3.2. Düş
lerden gerçeğ
e
“ Đ
çini kemiren tedirginliğ
i
Almanya düş
leriyle
çabucak savuş
turuyordu…
düş
görür gibiydi”.
Atıl’ın gözünde Almanya; “her şeyin iyisi, güzeli, yenisi”
(Kocadoru 2001, s, 47), içi oyuncaklarla, yiyecek ve giyeceklerle dolu
kocaman dükkanlardır:
“Atıl uçak ve tren yolculuğ
undan baş
ka,
Almanya’daki akıl almaz büyüklükteki yapılardan, köyü
içine alacak denli kocaman dükkanlardan ve dükkanların
içindeki oyuncaklardan, yiyeceklerden, giyeceklerden de
söz edebiliyordu. Anlatırken, düş
görür gibiydi. Gözlerini
bir noktaya dikip kendinden geçiyor, sorulanları
duymuyor, söylenenleri anlamıyordu o sırada. Tüm
kaygıları silinip gidiyor, içi sevinç ve coş
kuyla dolup
taş
ıyordu ”. (s, 9)
Düşler ülkesine gitme düşüncesi Atıl’ın aklını başından
almıştır. Bu düşünce adeta her şeyin önüne geçmiştir. Köyünden,
arkadaşlarından, kardeşi Ayşan’dan ve ninesinden ayrılma düşüncesi
bu sevincini gölgelese de “köyünü bile içine alabilecek, içi yiyecek,
giyecek ve oyuncaklarla dolu düşler ülkesi” (s, 9) bir anda içini sevinç
ve coşkuyla doldurmaya yeter de artar bile:
“…Gitmem!” diyemiyordu ana babasına. Đçini
kemiren tedirginliği, Almanya düşleriyle çabucak
savuşturuyordu… düş görür gibiydi”. (s, 9)
Düşler ülkesi Almanya’ya giderken yaşamındaki ilkleri
yaşamaya başlar. Đlk kez “koca bir demir kuş” dediği uçağı görür,
uçakla yolculuk yapar. Almanya düşü gibi o da son derece
büyüleyicidir
“He babam he! Hem de çok sevdim. Biraz önce
gelecektin; koca bir demir kuş konup kalktı. Hem de aha
ş
uraya kadar yanaştı. Onu gökyüzündeyken başladım
gözlemeye.....Al görmüş
çaylak gibi alçaldı. Gök
gürültüsüne benzer sesler salarak üstümüze doğ
ru
geliyordu. Demir kanatlarıyla camı çerçeveyi indirip
içeriye girecek sandım. Korkudan gözlerimi yumup
ellerimle kulaklarımı tıkadım. Öldük ölüyoruz diye
bildiğ
im tüm duaları okumaya baş
ladım. Bir de baktım ki
demir kuş
yere konmuş
”. (s, 39)