140 Ali Şeriati
Ali aleyhisselâma söylemişti ki, onu gece defn etsin ve
kabrini kimse tanımasın.
Bu iki "şeyh" in katılımını
istememişti. Ali aleyhisselâm vasiyete amel etti. Öyle
tuttu ki, halen, yüzyıllar geçtikten sonra da bu mezarın
yeri kimse bilemesin!
[Peygamberimizin yattığı yerin yan
hücresinde yatıyor]
Medine'de gecedir. Herkes uyudu. Gece ise gizlice Ali
aleyhisselâmın hıçkırığını dinliyor. Sırtında ağır gam
yükü, yalnız kalmış Ali aleyhisselâm kabrin başında
oturup. Saatler geçti. Vefasız Medine susuyor.
Gece yarısının nesimi, Ali'nin dilinden güçlükle kopan
sözleri Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin evine
götürüyor:
- Sana benden ve sana ulaşmaya koşan kızından selam
olsun, ey Peygamber! ...
Azizinin başına gelenlerden tahammülüm azaldı,
üzüntüye düştüm. Ama senin ayrılığın ve musibetinden
sonra sabrım tükenmeyib ...
Ben seni kabirde yatırdım, sen benim boğazımla sinem
arasında can verdin ...
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" ...
Emaneti değiştirdiler, rehineleri alsınlar ...
Ama benim üzüntüm ebedi, gecelerim uykusuzdur ...
Ne kadar ki, Allah senin olduğun yerde bana sığınak
vermedi! ..
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 141
Kızın sana haber verecek ki, kavmin kendisine zulüm
etmekte el ele verdiler. Ondan ısrarla her şeyi sor; ne,
senin sözünden çok geçmeden, hatıran unutulmamıştır !.
Her ikinize selam olsun!
Ne kızgın ne de sakin olmayanın selamı !.
Bir an sustu. Sanki bütün ömrünün acısını bir defa daha
hissetti. Sanki söylediği kelimeler onun varlığından
ayrılmıştı. Çaresiz halde yerinde kaldı. Bilmiyordu kalsın,
yoksa gitsin. Fâtıma'yı nasıl yalnız koysun? Şehir pusuda
durmuş deve benziyor. Peki evde çocuklar varken nasıl
kalsın? Sadece onun boynunda kalmış mes’uliyetler nasıl
olsun?
Dert o kadar ağırdır ki, onu biçare etmiştir. Karara
gelemiyor. Tereddütler onu sıkıyor. Gitsin, yoksa kalsın?
Fâtımayla konuşur:
- "Eğer gidersem, neden o değil ki, kalmak beni sıkıyor.
Eğer kalırsam, bu da Allah'ın sabır edenlere verdiği
vaatten umutsuz olmaktan değil. "
Ayağa kalktı, Peygamberin sallallâhü aleyhi ve sellem
evine yöneldi. Sanki gidip Peygamber'e demek istiyordu
ki, bana verdiğin emaneti sana iade ettim, ondan her
şeyi öğren, senden sonra gördüklerini sana konuşsun.
Fâtıma "Fâtıma" gibi yaşadı, Fâtıma gibi de öldü.
Ölümünden sonra tarihte hayat buldu.
142 Ali Şeriati
İslam tarihinde sonraları zulüm görenler için Fâtıma bir
hâle [parlak dairevi ışık] oldu. Tüm hakka tapınanlar için
bir gerçek slogan yazıldı:
Fâtıma!
Hilafet kılıncında doğrananlar, tüm mazlumlar için teselli
olacak gerçek, Fâtıma aleyhisselâmın hatırasıdır.
İşte bu nedenle de tüm mazlum Müslüman milletler ve
peşindekiler için Fâtıma aleyhisselâm ilham kaynağı
olarak adalet remzine çevrildi.
Fâtıma aleyhisselâmın kimliğinden söz etmek çok
zordur.
Fâtıma
aleyhisselâm,
İslâm'ın
istediği,
öngördüğü kadın örneğiydi. Onun yüzünü Peygamber
sallallâhü aleyhi ve sellem özü mücadele meydanlarından
geçirerek yaratmıştı. Kısacası, o, her yönden kadın
örneği oluşturulmuştu.
Babaya nasıl kız olmalı?
Kocaya nasıl arkadaş olmalı?
Evlatlara nasıl ana olmalı?
Toplumda nasıl kadın olmalı?
Fâtıma aleyhisselâm tüm bu sorulara cevap. O, kendisi
bir imam, rehberdir. Yeni dünya kadınları için eşsiz bir
ideal!
Onun şaşırtıcı çocukluğu, iç ve dış cephelerde sürekli
mücadelesi, hayatının çeşitli noktaları her kadının "nasıl
olmalı" sorusuna cevap verir.
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 143
Ne kadar yazdıksa, yine de az oldu. Demediklerimiz
dediklerimizden kat kat fazladır. Fâtıma aleyhisselâmın
benim için en ilginç özelliklerinden biri, onun Ali
aleyhisselâmın eşi olmasıdır. Fâtıma Ali için sadece eşi
değildi. Fâtıma Ali'nin hem mücadele, hem de yalnızlık
dostu idi. Ali de Fâtıma'ya, torunlarına sadece aile
başkanı gözüyle bakmıyordu. Bu aile Peygamber ailesi
idi.
Ali Fâtıma’dan sonra evlenir ve çocukları olur.
Fâtıma’dan olan evlatlarını "Fâtıma evladı", diğerlerini ise
"Ali evladı" adlandırır.
Fâtıma aleyhisselâm Peygamberin sallallâhü aleyhi ve
sellem de nazarında öbür kızlarından farklıdır. Ona ciddi
yanaşır, ona küçük yaşlarında büyük da’vetlerle
başvuruyor.
Bir konuşmacı Hz Meryem'den söz ederken şöyle dedi:
"1700 yıldır, dünya hatibleri Meryem'den söz ediyor.
Meryem'in faziletlerini beyan edilir, şairler ona şiirler
yazarlar, ressamlar onun portresini çizer ve s. Ama tüm
bunları birkaç kelimeyle de ifade etmek olur: "Meryem
İsa'nın annesidir".
Ben de Fâtıma'yı aleyhisselâm birkaç kelimeyle sunmak
istedim.
"Fâtıma büyük Hatice'nin kızı" dedim, yetmedi.
"Fâtıma Muhammed'in kızı" dedim, yetmedi.
"Fâtıma Ali'nin hanımıdır" dedim, yetmedi.
144 Ali Şeriati
"Fâtıma Hasan ve Hüseyin'in annesidir" dedim, yetmedi.
Tüm söylenenler az oldu ve karara vardım ki,
Fâtıma Fâtımadır!
Asrımız Müslüman kadın için neyi bekliyor?
Öncelikle, birkaç pratik öneri hakkında konuşmak
istiyorum. Yeni kadın hakları, kadın kimliği, kadının
İslam'da yeri - teorik konulardır. Bu haklara, dinin
toplumsal ve kişisel olduğunu takip etmek, uygun
kurallar temelinde hayatımızı ayarlamak başka bir
meseledir. Örneğin, biz İslam dininde bilime, insan
haklarına yeterince dikkat gösterildiğini tekrar tekrar
söylüyoruz. Ama ne yazık ki, bu değerlerden istifade
etmiyoruz. Yeni bildiklerimize amel etmekle bu
değerlerden yararlanabilir. Birçokları İslam dininde
toplumsal mes’uliyetlerden, aile ve kadın haklarından
haberdar olsa da, bu bilgileri bir kenara bırakıp, sivil
İslami gelenek an’aneler bazında yaşıyor. İslami
değerlerle yaşamaya gayret edenler de cuz’i. Kısacası,
konuşmaya gelince konuşur ve böylece, yetiniyoruz.
Oysa, İslam'da var olan yasaları hayata uygulayıp,
yararlanmak gerekir. Ameli teklifler verilmeli, dini
değerlerin hayatta gerçekleşmesi için yollar aranmalıdır.
Genel olarak, herhangi bir meselenin projesi varsa, bunu
uygulamak düşünmek gerekir.
Bu konuyu araştırmak istedim. Bu konu bilimsel
planlamada mukaddime olarak yararlıdır. Zannediyorum,
Fâtıma aleyhisselâmın adı ile ilgili bu gecede birkaç
Dostları ilə paylaş: |