Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 157
onun annesinin adını "Emetullah" yazıyor! Oysa, kadının
adı Rukiye idi. Hocam diyordu ki, şimdi de cüzdanımda
annemin adı "Emetullah" dır.
Hocam bu söze ne kadar zaman ayırdığını şöyle anlattı:
"Bizi bir arada sanıyorlardı ki, annenin adını öğrenmek
İslami düşünceye darbedir. Oysa bu tutum eski gelenek
an’anelerden doğurmuş ve İslam dini ile hiçbir ilgisi
yokmuş. Şimdi ise kadınlar özgür eğitim alıyor,
öğretmenler onların adını söylüyor ve bütün bunlar
İslam'a aykırı değil ".
Şimdi de bazen evde kızı, anneyi, genellikle kadını adıyla
çağırmayı kabahat sayanlarla karşılaşıyoruz. Oysa, İslam
dininde böyle bir belirti yoktur. Sadece gösteriş, hatta
İslam büyüklerinin hayatında benzer örnek de bulmak
olmaz. Örneğin, kim iddia edebilir ki, Peygamber
sallallâhü aleyhi ve sellem kendi kızını veya eşini adıyla
çağırmadı mı?
Peygamber, eşleri ile yumuşaklıkla muamele ediyordu ki,
düşüncelerini rahat açıklıyorlardı. Hatta Peygamber
sallallâhü aleyhi ve sellem karısı Hafsa’nin babası Hz.
Ömer, kızı Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem
çekinmeden çıkıştışığına göre onu cezalandırmak istiyor.
Peki, bu dönemden yüzyıllar geçtikten sonra biz
"medeni" insanlar kadınlara nasıl yaparız?
Kadın her sözü kocasına diyemiyor? Onun ağzını
kilitleyen İslam mıdır, yoksa gelenek an’ane ?!
158 Ali Şeriati
Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin kendi
döneminde
kadınların
özgürlüğü
bugünkü
Müslümanlarda merak doğurabilir. Huneyn savaşı
sırasında Medine kızları Peygamber sallallâhü aleyhi ve
sellemin yanına gelip, savaşta yer (yaralılara bakım) için
izin istiyorlar. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem izin
veriyor!
Peygamber mescidde özel bir yer ayırıp, Rafide adlı
kadına hastalara yardım göstermeyi söyler. Hendek
savaşında yaralanmış Sad ibn Muaz bu yerlerde yardım
alır.
İbn Yemin kendi divanında Sebzvarın küçük bir
kasabasında kurulan hastane ve bu hastanedeki
hemşireler hakkında yazıyor.
Eğer VII-VIII yüzyıllarda sıradan bir kasabada böyle bir
mıntıka olmuşsa, Rey, Tus, Belh, Buhara, Bağdat gibi
şehirlerde, tabii ki, daha büyük ve rahat hastaneler
olmamış değil midir?.
Ama bir İran aydını ilk hemşire olarak birinci Dünya
Savaşı'nda yer almış Amerikalı kadını sunar, onun adına
methiyeler koşarlar. Bir diğeri gericiliğe dayanarak,
dinden konuşur. Bir diğeri ise, aslında, eskiliği hedefliyor
dine saldırıyor.
Meselelerin nasıl girift düşürüldüğü ortadadır. İşte bu
karışıklık nasıl büyük istidadlar taassub kurbanı olur,
nasıl büyük dini değerler kullanışsız kalıyor. Bu nedenle
İslam'ı anlayan, toplumu tanıyan ve "kendi asrı" nda
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 159
yaşayan insanların mes’uliyeti çok büyüktür. Bu insanlar
15
asırlık
fasileni
algılarında,
düşüncelerinde,
iradelerinde yaşatmalıdırlar. İslam'ın nazil olduğu
günden bu güne kadar geçen dönemi hissetmektir!
Çünkü yirminci yüzyılda yaşayan bu insanların itikadının
esası 14 asır önce konulmuştur. Bu büyük tarihi geçmişi
hakkında düşünmek gerekir.
Dediğimiz gibi, küfürden de çirkin Freudizmin karşısında
durmak için mükemmel mezhep, kültür ve ideallere
sahip olmak gerekir. Batı'da gençliğin düşüncesini
sömürücülerin yararına kökleyen Freudizm doğuda da
aynı amaçlara hizmet eder. Topluma cinsel özgürlük
vaad
eden
Freudizm
insanlığı
kara
kuvvetin
çalışmalarından habersiz tutmaya çalışır. Doğu'da insani
özgürlükleri yok etmek için batıdan doğuya cinsel
özgürlük tebliğ eden araçlar iletilir. Bu, batının doğudan
karşılıksız taşıdığı hammaddelerin hakkı olarak da
anlaşılabilir. "Sen bana petrol ver, ben onun değerini
cinsel özgürlükle ödeyim!". Sıcak özgürlüğe yürüyen
genç, hatta doyduktan sonra da kendine gelip, hakkını
düşünemiyor.
Batı'nın çirkin daveti karşısında en güçlü direniş
imkanına Müslüman gençler sahiptirler. Onların, yüzyılın
aynasında aks olunası ilahi idealleri vardır.
Söylenenler gelenek an’ane çerçevesine sığmayan ilahi,
sonsuz değerlerdir. Ne kadar insanlık var, bu idealler da
yaşamalıdır.
İnsanlık,
kızcağız
iken
özgürlük
mücadelesine
kalkmış
Fâtıma'yı
aleyhisselâmı
160 Ali Şeriati
tanımalıdır. Üç yıllık kuşatma kendi sabrı, Peygamber
sallallâhü aleyhi ve sellem tenha olduğu zaman "babaya
analığı", Medine'de büyük mücahid Ali aleyhisselâma
hanımlığı ile ideale çevrilmiş Fâtıma aleyhisselâmın
hayatı ışıklandırılmalıdır. Fâtıma aleyhisselâm Hasan,
Hüseyin, Zeynep aleyhimüsselâm gibi evlatlar terbiye
etmiş annedir. İster Hasan, ister Hüseyin, ister Zeyneb
aleyhimüsselâm - her biri örnektir. Zeynep'in ahlakında
Fâtıma aleyhisselâmın büyük rolü var.
Hüseyin aleyhisselâm Mescid, sahabeler arasında
büyümüştü. Zeyneb ise Fâtıma aleyhisselâm ışığında
gençliğine ulaşmıştı.
Kerbela
olaylarında
Zeyneb
aleyhisselâmı
net
izleyebilenler Fâtıma aleyhisselâm ruhu ile karşılaşırlar.
Nasıl oluyor da, bir aile tüm açılardan, tüm dönemler için
örneğe dönüşmüyor? Aslında, her şey mantığa
uygundur.
Fâtıma, Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin, Ali en
büyük zamanlarında fakirlik girdabındadır. Peygamber
sallallâhü aleyhi ve sellemden sonraki müstesna sıkıntı,
zorluk da onun mübariz karakterini sindiremiyor. Tüm
mücahid İslam sırlarının sustuğu bir zamanda da Fâtıma
aleyhisselâm adaletsizlik karşısında susmuyor. Geceler
sahabelerin evlerini dolaşıyor, en önemli adamlarla karşı
karşıya durup gerçeği açıklar.
Fâtıma aleyhisselâm dünyadan göçüyor ve insanlık
tarihinde yeni bir ömür kazanıyor. Fâtıma aleyhisselâm
Dostları ilə paylaş: |