9
Kırgız adının etimolojisi ve anlamı hakkında çok sayıda araştırma
yapılmış ve N.A.Aristov, A.Vambery, V.Munkaşi, V.V.Radlof, L.Ligeti,
K.İ.Petrov, N.A.Baskakov, A.N.Kononov, D.Banzarov, S.M.Abramzon,
P.Pelliot, Yu. A.Zuev, Ö.Karayev, D.Aytmuratov gibi araştırmacılar
değişik görüşler bildirmişlerdir.
Radlof Kırgız adının kırk ve yüz sayısından oluşarak kırk grup
anlamını taşıdığını öne sürmüştür. Aristov Usunların gerçek adının
Kırgız olduğunu ileri sürmüştür. Banzarov, Ligeti, Abramzon ise kırk
sayısına eski ız çokluk ekinin getirilmesiyle oluştuğunu ve kırk uruğ, kırk
boy veya kırk kabile anlamını içerdiğini savunmuşlardır. Tatar
tarihçilerinden Atlasov, Murat Remzi ve Rus bilgini Berezin, Macar
bilgini Munkaşi ve G.Şupka kırk sayısına „uuz“ (Oğuz) adının eklenmesi
ile „Kırguz“ kelimesinin Kırgız biçimine dönüştüğünün, Oğuz Han
destanandaki Kırgız’ın Oğuz Han’ın torunlarından biri olarak yer alması
ile kanıtlanmış olduğunu öne sürmüşlerdir.
L.Ligeti’nin görşüne göre Kırgız adı Kır-kes, Kır-kez, kırlarda
gezen anlamını taşımaktadır. Petrov Kırgız adının eski Türk dilindeki
sıfat Kırıg (kırgu) kızıl denen söze çokluk eki olan z nin eklenmesi ile
„Kırık“ sıfatının ız çokluk eki ile birleşip ünlü harfin düşmesiyle „Kırgız“
şekline dönüştüğünü iddia etmiştir. Kelimenin anlamı da kızıl yer, kızıl
yerde yaşayanlar, kızıl el olarak kullanıldığını bildirmiştir. Alim
Baskakov ise Kırgız sözünün ilk hecesinde bulunan kurgu-kurug’un
ikinci kısmına yani kurug okuz veya kızıl Oğuzlar anlamına geldiğini
savunurak değişik bir yorum getirmiştir.
Bu görüşlerin dışında Kırgız adı hakkında bilim adamları
tarafından birçok farklı fikirler öne sürülmüştür. Fakat bugüne kadar
Kırgız kelimesinin anlamı üzerinde oy birliğine varılamamıştır.
10
I. ESKİ ÇAĞLARDA KIRGIZİSTAN
A. Taş Devri
Kırgızistan coğrafyasında ilk insan kalıntıları paleolit devrine
aittir.Taş devrinde insanın kullandığı ilk aletlere Tanrı dağında, Isık Göl
ve Fergana vadisinde rastlanmıştır. Binlerce yıl sonra insanın gelişmesi
ile birlikte kullandığı gereçlerde yenilikler ve gelişmeler olmuştur. 100
bin yıl ile - 40 bin yıl geriye gidilebilen bir tarihte diğer coğrafi
bölgelerde olduğu gibi Orta Asya’da da ilk insanların varlığı
kanıtlanmıştır. Bu döneme ait eşya ve balta, bıçak gibi günlük kullanım
gereçleri Kırgızistan’da, Isık Göl bölgesinde Çüy vadisinde, Batken
yöresinde, Oş’un Alay ilçesinde de bulunmuştur. Bu gereçlerin bütün
Fergana vadisinde kullanılmış olduğu bilinmektedir
6
.
Mezolit devrine ait kalıntılar Krgızistan’da Soh köyünde,
Taşkömür ilçesinde, Çatırgöl, Narin bölgesinde araştırılmıştır. M.Ö. 5000
– 3000 yılları arasındaki dönemde veya Neolit devrinde insanların
tarımcılık ve hayvancılık yapmış oldukları bilinmektedir. Araştırmacılar
bu döneme ait büyük kalıntılar bulamamışlardır. Bazı aletler, eşya
parçaları günümüzdeki Bişkek şehrinde (Alamüdün suyunun kıyısında),
Tokmok şehri yakınlarında, Merkezi Tanrıdağ’da ortaya çıkmıştır
7
.
B. Bronz Devri
Tarihteki önemli bir gelişme bakır işletmeciliği ve ilk demir
aletlerinin kullanımı olmuştur. M.Ö. beş bin yıllarında Orta Asya’da
bakır işletmeciliği gelişmiştir. Fakat yapılan eşyaların dayanaksız olması
nedeni ile daha sonra bakır ile kalay bileşiminden oluşan eşya yapımı
6
İstoriya Kirgizskoy SSR, Frunze, 1984, I, s.78-79
7
İstoriya Kirgizskoy SSR, I, s.96-105
11
başlamıştır. Bu dönemden itibaren bronz dönemi başlar. Bu devre ait
bakır kalıntıları Oş ve Celal Abad bölgelerinde Ketmentöbö vadisinde
bulunmuştur. Bronz Devrinde Kırgızistan’da iki büyük medeniyete
dayanan boylar yaşıyordu. Çüy , Talas, Ketmentöbö, Isık Göl ve Merkezi
Aladağ’da hayvancılık ve tarımcılıkla uğraşan topluluklar vardı. Bu
boylara “Andron” medeniyetinin temsilcileri denilmektedir. Andron
medeniyeti M.Ö.17 – 16. yüzyıllardan M.Ö. 9. yüzyıla kadar
uzanmaktadır. Fergana vadisinin doğusunda tarımla uğraşan insanların
oturdukları mekanlar bulunmuştur. Araştırmacılar bunları “Çust”
medeniyetinin temsilcileri olarak nitelemişlerdir
8
.
C. Saklar
M.Ö.1000 yıllık dönemde Orta Asya’da hayvancılıkla uğraşan
boylar Hind kaynaklarında “turlar“, Fars kaynaklarında ise “saklar“,
Çince “se“ olarak kaydedilmiştir. Saklarla ilgili bilgilere M.Ö 6.
yüzyıldaki
İran’daki
dağ
zirvesindeki
Behistun
yazısında
rastlanılmaktadır. Sak terimi “güçlü veya kuvvetli erkek” anlamını
taşımaktadır. M.Ö. 6-2. yüzyılda Saklar Hazar denizinden Tanrı Dağ ve
İli nehrine kadar uzanan bölgelerde oturmaktaydılar. Diğer bir grubu
oluşturan Saklar ise Kuzey Hindistan’dan Alay ve Fergana vadisine
kadar uzanan bölgelerde yaşamışlardır. Saklar Doğu İran dili
konuşuyorlardı. Arkeologlar Kırgızistan’ın Alay vadisi, Tanrı Dağı ve
Ketmen Tepe (Ketmentöbö) vadisinden Saklara
ait kemikler
bulmuşlardır
9
.
8
İstoriya Kirgizskoy SSR, I, s.107-122
9
İstoriya Kirgizskoy SSR,I, s.144-146