ix
GİRİŞ
1. ARAŞTIRMANIN AMACI, ÖNEMİ, KAPSAMI, YÖNTEMİ VE
GÜÇLÜKLERİ
1.1 Araştırmanın Amacı ve Önemi
Hinduizm’in tarihi M.Ö II. bin yılın ortalarına kadar götürülmektedir. Otuz beş
asırlık tarihiyle o, yaşayan dinler içinde en eski olanıdır. Hindistan nüfusunun %80’i,
dünya nüfusunun %12’si bu dine inanır. Yaklaşık 800
milyon mensubu ile Hinduizm
aynı zamanda yaşayan büyük dinlerden biridir. Aynı bölgede ortaya çıkan Budizm,
Caynizm, Sihizm gibi dinlerin kendi içinden teşekkül etmesi nedeniyle onun,
bölgedeki en etkili dini gelenek olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Hinduizm, daha ziyade Hindistan alt kıtasında yaygın olarak inanılan bir
dindir. Bugün Nepal ve Endonezya’nın bir bölümünde de Hindular yaşamaktadır.
Ancak Hindistan dışındaki Hinduların da bir şekilde Hint kökenli olması ve bu dinin
Hint kıtası ile sınırlı kalması Hinduizm’in etnik kökenli bir din olduğu sonucunu
doğurmaktadır.
1
Ancak günümüzde iletişim ve haberleşmenin artmasıyla dünya giderek
küçülmekte ve özünde misyoner bir yapıya sahip olmasa da Hinduizmle, en azından
onun felsefesine ait bazı düşüncelerle tanışan kişi sayısı her geçen gün artmaktadır.
Yeni dini oluşumların
da etkisiyle, özellikle bu dinin temel öğretilerinden yoga ve
meditasyona olan ilgi Batı kanalıyla ülkemize gelmekte ve hem Batı’da hem de
ülkemizde giderek daha fazla ilgi görmektedir. Yoga yapanların çoğunun bunun uzak
doğu dinlerinde önemli bir ibadet olduğunu bilmeden yaptığını düşünürsek, birçok
kişinin aslında farkında olmadan bu dinlere ait fikirlerle temas ettiğini görürüz.
Dolayısıyla Hinduizm’in etnik görünümlü bir din olarak kalmaktan giderek
uzaklaştığını söylemek mümkündür.
1
Ali İhsan Yitik,
Hint Dinleri, İzmir İlahiyat Vakfı Yayınları, İzmir 2005, s. 5.
x
Diğer yandan önceleri Hinduizm misyoner karakteri ağır
basan bir din değilse
bile Hıristiyan misyonerlerine tepkinin de etkisiyle o, son yüzyılda kendini savunma
eğilimi göstermiş ve öğretilerini yayma girişimlerini hızlandırmıştır. Böylece daha
sonraları Hindu misyonerleri Avrupa ve Amerika’ya uzanmışlardır. Bu misyonerler
arasında Svami Vivekananda en meşhurlarındandır.
2
Dolayısıyla Hinduizm’i, etki
alanı sadece Hint kıtasıyla sınırlı bir din olarak düşünmek yanlış olacaktır. O, dini
öğretilerini modern zamanın şartlarına uyarlamak ve insanları günlük yaşamın
karmaşasından uzaklaştırıp ruhî sükûnete kavuşturacağını vaat etmek suretiyle her
geçen gün daha fazla ilgi gören bir dindir.
Etki alanı giderek yaygınlaşan
bir din
olarak Hinduizm’i doğru şekliyle anlamak kutsal metinlerine bakarak mümkün
olabilir. Hinduizm, onlarca ciltten oluşan kutsal kitaplarıyla dinler arasında kutsal
kitabı en fazla olan dindir. Manu Kanunnamesi Hinduizm’in sosyal ve pratikteki
yönüne doğrudan bir bakış açısı sunmaktadır. Başta Hinduizm’in sosyal hayata
bakışının
ifadesi olan kast sistemi, sistemin karma ve tenasühle ilişkisi, kast
mensuplarının görevleri gibi konularda bizlere bilgi vermektedir. Bunun dışında
helal ve haram yiyecekler, kurbanlar, bir Hindu’nun yaşaması gerekli olan hayatın
dört evresi, uygun evlilik çeşitleri, iyi bir yöneticinin özellikleri, kadın’ın
görevleri
gibi dinin uygulamaya yönelik birçok konusunda malumat sunmaktadır. Hinduizm’in
temel felsefesini, günlük hayattaki uygulamalarını ve onun bu dine inananların
hayatında nasıl karşılık bulduğunu anlamak açısından Manu Kanunnamesi çok
önemli bir kaynaktır. Eser söz konusu bu önemi nedeniyle çalışmamıza konu
olmuştur.
Hinduizm inananların hayatlarına doğrudan müdahale eden, hayatın her
alanında etkisi olan bir dindir. Günlük hayatın her anıyla ilişkili çok sayıdaki dini
ayinleri nedeniyle onu, dinden ziyade, bir hayat tarzı olarak tanımlayanlar dahi
vardır.
3
Kişinin doğumuyla
birlikte başlayan isim koyma, saç kesme gibi ayinler,
öğrencilik hayatına adım atacağı sırada buluğa giriş ayini ile devam eder. Kişi
2
Ekrem Sarıkçıoğlu,
Din Fenomenolojisi, Isparta, 2002, s. 283.
3
The İllustrated Encyclopedia of Mankind, The Beliefs of Man, “Hinduism”, ed.
Richard Carlisle,
Marshall Cavendısh Limited, London, 1978, Vol. 19, s. 2501
.