244
Yapılan tarihsel kıyaslamalar ise savaşan tarafların tarihteki benzer savaşları veya
dünya tarihinde yaşanan büyük savaşlar ile olmuştur. Buna göre Kore Savaşı yeni
bir dünya savaşına neden olabileceği endişesi ile II. Dünya Savaşı’na, Kıbrıs Savaşı
Kurtuluş Savaşı’na, Körfez Savaşı II. Dünya Savaşı’na, Bosna ve Kosova Savaşları
Balkan Savaşı’na ve Afganistan Savaşı ise Türkiye’nin PKK ile savaşına
benzetilmiştir. Afganistan Savaşı’nın PKK ile kıyaslanmasının nedeni ise ABD’ye
yapılan saldırıların, basın tarafından terörist saldırılar olarak tanımlanması ve bu
süreçte ABD’nin yanında yer alınarak, ABD’den PKK konusunda destek
alınabileceğine dair olan inançtır.
Çatışmanın iyi ve kötü taraflarının belirlenmesinde basında taraf tutulan ülke
olumlanırken karşı olunan taraf ise olumsuzlanmıştır. Buna göre Türkiye Kore
Savaşı’nda ABD’nin yanında yer aldığından ABD ve Güney Kore Olumlanırken
SSCB ve Kuzey Kore olumsuzlanmıştır. Kıbrıs Barış Harekâtında Türkiye
olumlanırken, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nde darbe yapan Nikos Sampson
olumsuzlanmıştır. Körfez Savaşı’nda savaştan önceki süreçte ABD Irak ile birlikte
olumsuzlanırken; Savaşın başlamasıyla ABD olumlanmakta, Irak yine
olumsuzlanmaktadır. Bosna ve Kosova Savaşlarında Bosnalı Müslümanlar vr
Kosovalı Arnavutlar olumlanırken, Sırplar olumsuzlanmaktadır. Son olarak
Afganistan Savaşı’nda ABD ve Batı PKK dolayısıyla eleştirilmekle beraber ulusal
çıkarların ABD ve Batı ile beraber hareket etmesini gerektirdiği yönündeki inançtan
dolayı Afganistan olumsuzlanırken; batı ve ABD’ye daha iyimser bir yaklaşım
sergilenmiş ve olumlanmıştır. Özellikle hükümetlerin aldığı kararlardan sonra basın,
245
alınan kararlara tam destek vermiş, haber ve yorumlarında alınan kararları olumlu
bir şekilde ön plana çıkarmıştır.
Basında Türkiye’nin ulusal çıkarları dönemin resmi politikasına uygun bir şekilde
tanımlanmış, söz konusu savaşın Türkiye’yi doğrudan veya dolaylı etkilemesi
açısından ulusal çıkarlar ele alınmıştır. Buna göre:
Basın, Kore Savaşı’nda Türkiye’nin ulusal çıkarlarını resmi politikaya uygun olarak
ele almış, karardan önce henüz Türkiye’nin Kore’ye asker göndermesi söz konusu
değilken asker talebinin Türkiye’den istenmemesi yönünde yayın yapmış, ancak
Kore’ye asker gönderme kararı alındıktan sonra karara tam destek vermiştir. Basın
Türkiye’nin ulusal çıkar önceliklerini Türkiye’nin SSCB’nin bir komşusu olması ve
Kore Savaşı’nda da karşı karşıya gelen tarafların SSCB’nin desteklediği Kuzey
Kore ile ABD’nin desteklediği ve fiilen de BM çatısı altında cephede yer aldığı
Güney Kore arasında yer alması özellikle Türkiye’nin güvenlik çıkarlarını
öncelemiştir. Basın Türkiye’nin ulusal çıkar önceliklerini güvenlikle bağlantılı
olarak NATO üyesi olmak, ekonomik anlamda ise Marshall Planı’ndan
yararlanmak olarak ön plana çıkarmıştır. SSCB’nin siyasal rejimi olan komünizm de
Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı olarak değerlendirilmiştir. Komünizmin
Türkiye için bir tehdit olduğu ifade edilmektedir. Türkiye’nin dünyadaki prestijinin
de ulusal çıkarlarının bir parçasını oluşturduğu, özellikle BM ideallerine bağlı,
milletlerin hürriyetlerine ve toprak bütünlüklerine saygılı bir Türkiye’nin BM’nin
kararına uyarak Güney Kore’ye asker göndermesinin hem Türkiye’nin NATO’ya
girişini kolaylaştıracağını hem de dünyadaki prestijini arttıracağını öne sürmüştür.
246
Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Türkiye’nin ulusal çıkarları öncelikli olarak güvenlik ve
ekonomik boyutlarıyla ele alınmıştır. Özellikle Kıbrıs Adası’nın Yunanistan’ın
eline geçme ihtimali Ege Denizini bir Yunan gölü haline getirebileceği ve
Türkiye’nin gerek güvenlik ve gerekse ekonomik-ticari anlamda Yunanistan’ın
kıskacında yer alacağı endişesini gündeme getirtmiştir. Bundan dolayı Kıbrıs
adasındaki bu şekildeki bir duruma Türkiye kesinlikle razı olmamalı uluslararası
anlaşmalardan ve hukuktan doğan haklarını müdahale dâhil kullanmalıdır. Bu
süreçte ABD’nin ve müttefik olarak bilinen ülkelerin yalnızca kendi ülkelerinin
ulusal çıkarlarını düşünecekleri, Türkiye’ye yardım etmeyecekleri basın tarafından
ön plana çıkarılmıştır. Bundan dolayı Türkiye’nin de yalnızca kendi ulusal
çıkarlarını göz önüne alarak hareket etmesi gerektiği ifade edilerek uluslararası
ilişkilerin realist paradigmada yer aldığı şekliyle dostlukların ve düşmanlıkların
üzerine değil çıkarların üzerine kurulduğu ileri sürülmüştür.
Körfez Savaşı’nda Sabah ve Hürriyet gazetelerinde Türkiye’nin ulusal çıkarları
açısından basın ikili bir yapı arz etmektedir. Bir tarafta Türkiye’nin bu savaşa
girmemesini savunanlar, öbür tarafta bu krizin Türkiye’nin önüne bir fırsat olarak
çıktığı, gerekirse fiilen savaşa girmesini savunan görüştür. Birinci görüş
Türkiye’nin geleceğinin ABD, AB ve Siyonist srail devletinin yanında olmadığı,
Türkiye’nin çıkarlarının slam ülkeleri ve Türk dünyasıyla beraber hareket etmek
olduğu, ancak bu şekilde Ortadoğu ve Türk dünyasının lideri olabileceğini
savunmaktadır. ABD ve srail’in yanında olması durumunda bu şansını
kaybedeceği öne sürülmektedir. Ayrıca böyle bir durumda Türkiye’nin Orta
Dostları ilə paylaş: |