36
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI / NİKEL RAPORU
artış, 2004 ile 2007 arasında % 30’u yakalamış, krizin tüm dünyayı sardığı 2007
– 2010 arasında ancak % 19’a inerken, 2009 – 2011 döneminde, yılda 100.000
t’unun üzerinde artış ortaya koymuştur (RNC, 2012).
Şekil 5. Ülkeler bazında 2011 yılı dünya nikel tüketiminin, ilk 10 ülke arasındaki
dağılımı (Troszkiewicz, 2012b)
Denge
Üretim
Tüketim
Şekil 6. 2000 – 2009 Yılları arasında dünya nikel, üretim, tüketim ve pazar
dengesi (1.000 t) (Roskill Report, 2010)
37
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI / NİKEL RAPORU
Bu arada, 2000 yılı sonrasının üretim-tüketim ilişkisine bakıldığında, talebin
hızlı artış gösterdiği bazı dönemlerde, arzın talebi karşılayamadığı, ama özellikle
2007’nin ardından, ekonomik krizle beraber tüketimin düşmesi nedeniyle, üretim
fazlalığı yaşandığı anlaşılmaktadır (Şekil 6).
Dünya nikel ihtiyacının karşılanmasında göz ardı edilmemesi gereken
kaynaklardan biri de hurda nikeldir. Sanayi uzmanlarınca, yılda 4,4 – 4,6 milyon
t civarında nikel içeren hurda toplanıp geri dönüştürülmektedir. Ağırlıklı olarak
paslanmaz çelik sanayi tarafından kullanılan söz konusu hurdanın yaklaşık
350.000 t nikel içerdiği sanılmaktadır. Sektörde büyük ölçekte 4 ya da 5 kadar
firma, nikel hurda kazanımıyla iştigal etmektedir (International Nickel Study
Group, 2012).
4.4. Nikel Fiyatları
Dünya metal ticaretinde, normal koşullarda arz-talep durumuna bağlı olan
fiyatların belirlendiği merkezlerin başında Londra Metal Borsası (LMB – London
Metal Exchange (LME)) gelmektedir. Bilhassa, 1900’lerin başından itibaren
ticareti yaygınlaşan nikelin fiyatı, ekonomik gelişmelerden ve dolaylı olarak arz-
talep dengesizliklerinden etkilenerek inişli çıkışlı bir eğilim gösterirken, genelde
10.000 – 15.000 ABD$ aralığında seyretmiştir.
Nikel fiyatları her daim değişkenlik sergilemesine karşın, 1970’lerin sonundan
başlayarak, dikkate değer ölçüde oynaktır (Şekil 3). Bu dönemde, gerçek fiyatları
1988’de 20.000 ABD$’ının üzerine çıkmış, ancak Doğu Bloku’nun çökmesiyle
beraber düşüşe geçmiş ve nihayet 1998’de 5.000 ABD$’ı seviyesine dek inmiştir.
Tüm dünyadaki genel olumlu gidişat sonucu 2000’lerin hemen başında kararlı
bir yükselişe geçen rakamlar 2007 yılı Mayıs’ında 52.179 ABD$’ına ulaşmıştır.
Bu tarihten itibaren baş gösteren kriz nedeniyle tekrar düşme eğilimine girmiştir.
Aralık 2009’da 10.000 ABD$’ının altına inen fiyatlar, 2009 ortalarından sonra
yeniden çıkışa geçmiş olup, 2012’nin ilk yarısı itibariyle, 20.000 ABD$’ının
biraz altında seyretmektedir.
5. TÜRKİYE’DE NİKEL
5.1 Türkiye Nikel Rezervleri
Karmaşık jeolojisinin bir sonucu olarak bazı maden türleri ve maden
çeşitliliği açısından varsıl görünen Türkiye, mevcut verilere göre, nikel rezervleri
bakımından zengin değildir. Ancak eldeki bilgilerin gerçeği ne denli yansıttığı
şüphelidir.
Kalkınma plânlarının sonuncusunda, konu hakkında yapılan bir
38
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI / NİKEL RAPORU
yorumlamada, “
Türkiye maden rezervlerinin zenginlik sınıflandırması yönünden
nikel, çok zengin ve zengin olmayan “normal-fakir” grubunda yer almaktadır.
… değerlendirmeler, sınıflandırmalar sübjektif ve rezervlere ilişkin bilgiler çoğu
zaman tartışmalıdır. Bu bakımdan bu konuda yapılan değerlendirmeleri belirli bir
ihtiyatla karşılamak daha gerçekçi bir yaklaşım olacaktır
(DPT Madencilik Özel
İhtisas Komisyonu, 2006)” denmektedir. Çünkü nikel cevherleşmelerine ilişkin
rezerv ve içerik değerleri, muhtemelen başlangıç verilerinin düşük tenörlere
işaret etmesi veya ekonomik ve teknik koşullar sebebiyle, sondaj sıklığı ve
derinlikleri de dikkate alındığında, birçok sahada yeterli aramanın yapılmadığını
düşündürmektedir. Ayrıca,
“N
ikelin doğada bulunuş şekli incelenirken
belirtilmiş olan yatak tipleri ve jeolojik ortamlar gözden geçirildiğinde, hemen
ortaya çıktığı gibi, Türkiye nikel bakımından çok elverişli olanaklara sahiptir.
Şöyle ki, nikelin sıkı bir beraberlik gösterdiği ultramafik kayaçlar yurdumuzda
önemli bir yer kaplarlar. Keza nikelin birlikte bulunduğu asit plütonik kayaçlar
da memleketimizde bol olarak bulunurlar. Dolayısıyla, sorun, bu elverişli
ortamların nerelerinde nikelin ekonomik olarak birikimler yapmış olduğunu
ortaya koymaktır, Bu da her bir yatak tipi için kendine özgü ve uygun bir arama
yöntemi kullanmakla olasıdır (Aslaner, 1979)” ifadesi, ileri sürülen düşünceyi
doğrular mahiyettedir. Nitekim son yıllarda, eski verileri kullanan ve üzerine yeni
çalışmalar ekleyerek sahalarda arama ve rezerv geliştirme çabalarını sürdüren
özel sektör madenciliğinin bulgularının, nikel madenciliğinin geleceğine dair
umutları arttırdığı gözlemlenmektedir.
Öte yandan, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün (MTA)
kuruluşundan önceki yıllarda, nikel arama çalışmalarına ya da tespit edilmiş
nikel cevheri zuhurları kayıtlarına rastlanmamıştır. MTA’nın arama faaliyetlerine
başladığı yıllardan itibaren, metalik madenlere paralel olarak nikel arama
çalışmaları da sürdürülmüştür. Dikkati çeken, fakat ekonomik rezervi olmadığına
karar verilen ilk zuhur, Kastamonu Çıban Köyü civarında, 1937 yılında saptanan
lateritik cevherleşmedir. Sonraki yıllarda da devam eden arama faaliyetlerinde,
1939’da Diyarbakır Pirajman yöresinde Cu-Pb-Zn cevherleşmesine paralel
gelişen ve % 3,07 Ni içeren, ama yeterli rezervi bulunmayan cevherleşme hariç,
Sivas-Divriği-Güneş sahasının 1959’daki prospeksiyonuna kadar kayda değer
bir bulgu elde edilememiştir (Yıldız ve Artan, 1985). Olumsuz sonuçlara
karşın çabalamaktan vazgeçilmemiş ve takip eden yıllarda, MTA elemanlarınca
gerçekleştirilen çalışmalarla, Anadolu’nun farklı noktalarında hem lateritik, hem
de sülfitli tip nikel cevherleşmelerinin varlığı saptanmıştır. Bulunan rezervlerin
en önemlisi ise, 1940’lardan itibaren bir demir yatağı olarak bilinen, ama 1977’de
nikel için prospeksiyon çalışmalarına geçilen Manisa-Turgutlu-Çaldağ’da yer
almaktadır. Çaldağ dışındaki lateritik yataklar; Manisa-Gördes, Uşak-Banaz,
Bolu-Mudurnu-Akçaalan, Eskişehir-Mihalıççık-Yunus Emre’de ve Uşak-Banaz-