Özgüç ORHAN
Sayfa
57
Şehirde adaletin neye tekabül ettiği tespit edilirse insan ruhundaki
adalet daha rahat görülebilecektir. Sokrates’e göre ruhun veya şehrin her bir
parçasının kendi işini yapması sonucunda adalet ortaya çıkacaktır: “kendine
ait olanı yapmak [to ta heautou prattein]” ve “başkasının işine karışmamak
[mē polupragmonein]” (433a-b). Sokrates hemen sonra bu tanımı “kendinin
olana [oikeiou] ve kendine ait olana [heautou] sahip olma [hexis] ve yapma
[praxis]” diye biraz daha geniş bir şekilde ifade edecektir (433e12-434a1).
Bir önceki tanımlama aslında Sokrates’in de işaret ettiği gibi pek de orijinal
değildir: “bunu birçoklarından duyduk ve kendimiz de sık sık söyledik”
(433a).
16
Nitekim bu tanım Polemarkhos’un “herkese borçlu olduğumuzu
verme” tanımını andırmaktadır.
17
Bilgelik
(sophia)
akıl/filozoflara
ve
cesaret
(andreia)
asabiyet/askerlere özgü erdemler iken adalet ve itidal (sophrosunē) ruhun
ve şehrin genelini ilgilendiren erdemlerdir. İtidal, her bir alt birimin
(şehirde askerler ve üreticiler; ruhta ise asabiyet ve arzu) üstüne tabi
olmayı kabullenmesiyle ilgilidir (431e-432d). Adaletin yolu itidalden geçer:
Şehrin her bir sınıfının veya ruhun her bir parçasının kendi işi ile uğraşarak
diğerlerinin işine karışmaması ve uyum içinde hareket etmesi adaletin
ortaya çıkmasına imkan verecektir (432b-433e, 442d-444a). Unsurların
birbirlerinin işlerine karışmaları durumunda ise muhtelif rahatsızlıklar baş
gösterecektir. Aslında adaleti sağlamak adına kendi işini yapıp başkasının
işine karışmaması gereken unsurlar ruhta asabiyet ve arzu, şehirde de
askerler ve üreticilerdir. Ruhta akıl, şehirde de filozoflar sadece kendi
işleriyle değil diğer unsur ve sınıfların işleriyle ilgilenmek durumundadır.
Şehrin ve ruhun içinde kurulacak ahengin sonucu olarak tecelli eden adalet,
sağlık gibi, bütünü koruyan bir durumdur ve bu nedenle iyidir. “Kötü”
herhangi bir varlığı yok eden ve bozan; “iyi” de onu koruyan ve ona faydası
dokunan şeydir (608e).
“Kendi işini yapma”nın ne denli tatmin edici bir adalet tanımı
olduğu ve hatta bir “tanım” olup olmadığı tartışmalıdır.
18
Ancak bunu
Politeia’nın bir eksiği olarak görmemek gerekir.
Politeia’nın bütünü dikkate
alındığında Platon’un öncelikli olarak anlatmak istediği adalet kavramının
ondan daha üstün olan “iyi” Ideasına bağlı olduğudur (504d-505b). Teorik
16
Kharmides’de (161b-162d) bu tanımlama (Kharmides ve Kritias tarafından)
“itidal” için kullanılır.
17
Bkz. Kosman, “Justice and Virtue”, s. 192-93.
18
Şehir-ve-ruh benzetmesi tartışmasız kabul görse de Sokrates ruhun parçalı bir
yapısı olup olmadığına dair kapsamlı bir incelemenin daha fazla uğraş gerektireceği
imalarında bulunur (435c-d, 436a-b, 504b-c, 611b-612a). Daha fazla uğraş
gerektiren yöntemle kastedilen “diyalektik”tir (531d-533d).
Politeia’da Adalet Tartışması ve Thrasymakhos’un Meydan Okuması
Sayfa
58
veya pratik olsun tek başına adalete odaklanmak yetersizdir. “İyi”ye nüfuz
eden filozofların yönetimde olmadığı rejimlerde (ki tüm reel rejimler bu
kategoriye girer) doğal olarak Thrasymakhos’un adalet(sizlik) anlayışı
hakim olacaktır. Bir sonraki bölümde bu anlayışın tam olarak ne olduğu ve
eserin bütünlüğü çerçevesinde kritik rolü üzerinde durulacaktır.
II. Thrasymakhos’un Meydan Okuması
Thrasymakhos birinci kitapta adaleti yeren ve haksızlığı yücelten
konuşmasında en az iki temel önermede bulunur: (T1) Adil olan [
to dikaion]
daha güçlünün/üstünün [kreittōn] yararınadır [sumpheron] (338c1-2); (T2)
Adalet [dikaiosynē] ve adil olan bir başkasının iyiliğidir [agathos] (343c3-4).
Bazı yorumcular bir üçüncü önermeye de dikkat çeker: (T3) Adil olan
yöneticilere/yasalara itaattir (339b-c).
19
Ancak Thrasymakhos bu
sonuncusunu kendiliğinden yapmaz; Sokrates tarafından kendisine soru
olarak yöneltilmesi üzerine onay verir. Bu dolayım nedeniyle T3’ün
Thrasymakhos için temel bir önerme olup olmadığı tartışmalıdır.
20
Thrasymakhos T2’den yola çıkarak bir dizi önermede daha bulunur:
“Adil (kişi) adil olmayandan her zaman daha azına sahip olur” (343d). “Adil
olmayan (şey) kendine faydalı olan ve kendi işine gelendir” (344c). “Adil
olmayanın yaşamı adil olanınkinden üstündür [kreittō]” (347e3-4).
21
Bunları T2’nin sonuçları ve türevleri olarak görmek yerinde olacaktır. Tüm
bu tali önermelerle beraber T2’ye göre kendi çıkarını düşünen bir kimse adil
olmamalıdır çünkü adil olmak başka birinin iyiliğini gözetmektir. Kendi
iyiliğini gözeten bir kişi (ki Thrasymakhos’a göre her aklı başında kişi
böyledir) kendine adaleti değil haksızlığı düstur edinmelidir.
Thrasymakhos’un “adalet(sizlik)”e yönelik bakış açısının daha iyi
anlaşılması için üzerinde durulması gereken ilk nokta T1’i ilgilendiren
“mükemmel haksızlık” meselesidir (344a3-6).
22
Sokrates’in T1’de bahsi
geçen “daha güçlüye” dalga geçercesine meşhur bir pankreas güreşçisini
19
Bu önermeler bundan sonra T1, T2 ve T3 olarak belirtilecektir. Bu üç önerme için
bkz. Reeve, “Socrates Meets Thrasymachus”, s. 246.
20
Bu konuda bkz. a.g..e., s. 247, not 10.
21
Sonuncusu Sokrates’in kendi ifadesi olsa da Thrasymakhos’un itiraz etmediği bir
önermedir. Diyaloğun kritik bir aşamasında (347d8-e4) Sokrates T1’i ertelemeyi ve
daha önemli bulduğu bu önermeyi incelemeyi teklif eder ve ardından öyle de yapar.
22
Glaukon’un konuşmasının üçüncü sacayağı aynı şekilde haksızlığın son raddesini
örnekler: adil görünüp ama gerçekte adil olmamak (361a). Machiavelli de hemen
hemen aynı şeyi öğütler: Yönetici “merhamet, sadakat, dürüstlük, insanlık, dindarlık”
timsali görünmeli ama bu vasıflara gerçekte sahip olmamalıdır; bkz. Prince, s. 70-71.