113
zorunda kalan sinemacılar, yurtdışındaki üretimlerini artırırken bu ülkelerdeki
sinema üretimi nerdeyse durmuştur. Sürgüne gidemeyen sinemacılar arasında
işkenceye maruz kalanlar, kaybolanlar ve öldürülenler vardır. Arjantin’de Raymundo
Glayzer tutuklanır, işkence görür ve olasılıkla hapiste öldürülür, Jorge Cedron ise
gizemli bir şekilde bir Fransız karakolunda ölür (Armes, 1987: 180).
Sürgüne giden sinemacılar, ilk dönem filmlerinde kendi ülkelerindeki durum
üzerine yoğunlaşırken, zamanla sürgün hayatı üzerine filmler yapmaya başlamışlar
ve daha sonra kendi bireysel çizgilerini belirlemişlerdir. Sürgün hayatı üzerine
yapılan filmler arasında bu ülkelerdeki sansür yasalarının zayıflaması ya da
kaldırılmasının ardından sinemacıların kendi ülkelerinde yapılan filmler de önemli
bir yer tutmaktadır. 1970’lerde birçok film, vatanından, tarihinden sürgün
durumunun karışık kimliğini arar (Shohat, 2003: 62).
Ş
ili’de 1973’te gerçekleştirilen askeri darbe ülkeyi Augosto Pinochet’in 16 yıl
sürecek olan diktatörlüğüne bırakmıştır. Bu diktatörlük ülkenin bütün
entellektüellerini sürgüne göndermiş ya da mahkûm etmiştir. Hayatını kaybeden
birçok entellektüel ve sinemacının yanı sıra, Şili Yeni Dalgası’nın oluşmasını
sağlayan ve en önemli yönetmenlerinden olan Miguel Littin, Raul Ruiz, Patricio
Guzman ve Helvio Soto’nun da aralarında bulunduğu birçok sinemacı sürgüne
gitmişlerdir. Toplam 200.000 sürgünün 1994’te yasağın kalkmasından sonra bile,
dörtte birinden azı geri dönmüştür (Wright, 2001: 203).
114
Ş
ilili sinemacılar, 1973–1983 arasında sürgünde 56’sı uzun metrajlı toplam
176 film çekerler (Nowel-Smith, 2003). Aynı tarihler arasında Şili’de çekilen film
sayısı ise birdir. 1973–1989 arası Şili sineması sadece sürgünde var olmuştur
(Buscombe, 2003: 483).
Sürgün sinemacılar ilk dönem filmlerinde ülkelerinde gelişen olayları
anlatmaya çalışmıştır. Askeri darbe öncesi ile sonrasını ve darbeyi anlatan filmlerin
sayısı yüksektir. Bu filmler arasında Helvio Soto’nun Santiago'da Yağmur Yağıyor
(Il Pleut sur Santiago, Fransa, 1976) ve Patricio Guzman’ın Şili'nin Savaşı (Batalla
de Chile
, 1975, 1977, 1979) filmleri sayılabilir. Helvio Soto, askeri darbe öncesinde
gelişen olayları ve darbe anını yöneticiler ve Allende çevresinde anlatmaktadır.
Patricio Guzman’ın Şili'nin Savaşı filmi ise militan bir belgesel sinema örneğidir
(Ortega, 2003: 151). Üç bölümden oluşan ve çekimleri darbeden önce başlayıp
Küba’da bitirilen filmlerde politik atmosfer, tekelleşme, karaborsa, parlamento
boykotu, öğrenci ayaklanması, esnaf birliklerine muhalefet ve bakır grevi gibi askeri
darbe öncesinde yaşanan olaylar anlatılır (Ortega, 2003: 156). Politik militanlığının
yanında tarihsel hafıza sineması (Ortega, 2003: 159) olarak da anılabilecek bu
filmlerden sonra, Patricio Guzman halen 1973 darbesini sorgulamaya devam
etmektedir. 2002’de Pinochet Davası (Le Cas Pinochet, Şili), 2004’de Salvador
Allende
adlı belgeselleri çekmiştir. Pinochet Davası’nda Augosto Pinochet’in
yargılanmasına odaklanırken (Aufderheide, 2002: 23), Salvador Allende’de,
Allende’nin hayatını anlatmaktadır.
115
Sürgün hayatını anlatan filmler arasında ise Raul Ruiz’in Sürgünlerle
Diyaloglar
(Dialogo de Exiliados, Fransa, 1974) filmi öne çıkmaktadır. Yarı belgesel
bir sürgün filmi olan Sürgünlerle Diyaloglar’dan sonra Raul Ruiz, daha Avrupai bir
tarz benimseyerek, Fransız bir yönetmene dönüşmüştür. Sürgüne gitmeden önce Şili
Sinema Kurumu’nun başında olan Miguel Littin ise, sürgündeyken Şili’ye bile
giderek gizlice bir film çekmeyi başarmıştır (Marquez, 1996) ve sürgün hayatı
bittikten sonra ülkesine geri dönüp Şili’de çalışmaya devam etmiştir. Patricio
Guzman ise Şili tarihi ile ilgilenmeye devam etmektedir.
Arjantinli sürgün sinemacılar arasında Fernando Solanas en önemli olan
yönetmendir. “Üçüncü sinema” fikrinin de teorisyenlerinden olan Solanas, sürgünde
çektiği filmlerde, “üçüncü sinema”dan uzaklaşarak daha çok “ikinci sinema”
yönetmeni gibi çalışmıştır. Solanas’ın
Tangolar, Gardel
’in Sürgünü
filmi sürgün
sinemasının başyapıtlarından birisidir.
Tangolar, Gardel
’in Sürgünü
’nde sürgünde
oldukları Paris’te, Carlos Gardel’e adanan bir tango müzikali sahnelemeye çalışan
Arjantinli bir grubun hikâyesi anlatılır. Bu insanların sürgün hayatları, yaşadıkları
ülkeye alışma çabaları ve yabancı bir ülkeden kendi ülkelerine bakışları verilmeye
çalışılır.
Arjantinli yönetmenler sürgünde Şilili sinemacılar kadar aktif olamasalar da,
sürgün durumunu anlatan Solanas’tan başka yönetmenler de vardır. Mirta,
Liniers’ten stanbul’a
(Sentimientos: Mirta de Liniers a Estambul, Jorge Coscia,
Guillerme Saura, Arjantin, 1987) gene Arjantin’den başlayıp stanbul’a kadar uzanan
bir sürgün hikâyesini anlatır. Son dönem Arjantin sinemasında ise Arjantinlilerin
Dostları ilə paylaş: |