İsrail kendi kendisini tehlikeli bir
şekilde izole etme yolunda - Michael
Thumann
(Die Zeit) --Türkiye İle İlişkiler Bozuldu,
Yakın Müttefikleri Mesafeli Davranıyor.
Ancak İsrail'in Öncelikle Yakın Doğu'da
Güvenilir Dostlara İhtiyacı Var--
İsrail bunu kendisine neden yapıyor?
Neden yardımseverlerle, politikacılarla,
Nobel
ödüllülerle,
yazarlarla,
barış
gönüllüleriyle dolu altı eski gemiyle
modern bir medya savaşına girişiyor? Bu
gemilerin medyasal başarısını engellemek
için neden tam da ordusunu gönderiyor?
Olması gereken oldu ve İsrail bu savaşı
dünyanın gözleri önünde kaybetti. Ordusu
yine bir kez daha "abartılı" (Nikolas
Sarkoyz) tepki gösterdi, askerler kontrolü
kaybetti ve sonuç dokuz ölü. Dünyadan
İsrail'e eleştiri yağıyor, BM Güvenlik
Konseyi ülkeye haddini bildirmek için
sözleri ve imkânları tartıyor, Almanya ve
ABD gibi müttefikleri bile mesafeli
duruyorlar. İsrail hükûmeti ve İsraillilerin
çoğu
ise
yanlış
anlaşıldıklarını
düşünüyorlar. Burada yanlış giden nedir?
Batı Şeria'daki yerleşim yerleri, sınır
kontrol
noktaları,
Gazze
Şeridi'nin
nefesinin kesilmesi, Gazze'ye saldırılar,
gün
be
gün
gerçekleşen
tacizler,
Filistinlilere İsrail güvenlik personeli
tarafından eziyet ve baskı yapılması gibi
İsrail ve Filistin'in alışagelinmiş endişeler
listesini bir yana bırakalım. İsrail'in şu
sıralar -belki de geri döndürülmeyecek bir
şekilde- neler kaybettiğinden söz edelim.
Türkiye'den, ABD'den ve dünya nezdinde
kaybettiği itibardan söz edelim.
Acı veren kayıplar arasında muhtemelen
Türkiye ile iyi ilişkiler yer alıyor.
Washington'un iki müttefiki en geç 90'lı
yıllardan bu yana sıkı stratejik ilişkilere
sahiptiler.
İsrailli
pilotlar
Anadolu
sahalarında tatbikat yapıyor, Türk tankları
İsrail tekniği ile donatılıyor, ordu ortak
manevra
yapıyordu. Gazze'den beri
temaslar
kopmuş
durumda.
Dünya
Ekonomi Forumu'nda Başbakan Erdoğan
ile Cumhurbaşkanı Perez birbirlerine
girdiler. Erdoğan bu andan istifade ederek
podyumu dramatik bir şekilde terketti. O
dönemden beri Başbakan, İsrail'in Filistin
politikasını kınamak için hiç bir fırsatı
kaçırmadı.
İsrail de, yıl başında Türk Büyükelçisini
kameralar önünde alçak bir koltuğa
oturtarak rencide etmek suretiyle misilleme
yaptı. Türk gemilerine baskın ve Türk
yardımseverlerin öldürülmesiyle şimdi
ilişkilerin tamamen donmasına neden oldu.
Bu durum İsrail'in aleyhine olacak.
Geçtiğimiz sekiz yıl içinde Türkiye Orta
Doğu'da, Afrika'da ve Asya'da en iyi
şekilde bağlantılarını kurmuş bulunuyor.
İsrail yalnız başında bir köşede kaldı.
Ne yazık ki en iyi müffefiki ABD'de de
İsrail'in
patlamaya
hazır
bölgedeki
politikasından
duyulan
rahatsızlık,
öncelikle ordu nezdinde gitgide artıyor.
Uzun yılların CIA üyesi ve en iyi satan
kitap yazarı Robert Baer, geçen hafta
Katar'da
gerçekleşen
uluslararası
konferansta, çok sayıda ABD askerinin
Afganistan, Körfez ve İrak'taki tehlikeli
misyonları ile İsrail'in Filistin politikası
arasında bağlantı olduğunu düşündüğünü
söyledi. Eski ABD generali David Petraeus
da mart ayında İsrail'in komşularıyla
yaşadığı ihtilafların ABD'nim bölgedeki
çıkarlarını zorladığını dile getirmişti. İsrail
gazetesi Yedioth Ahronot'a inanacak olursa
ABD Başkan Yardımcısı Biden bu
suçlamayı İsrail hükûmetine bizzat yapmış.
Ancak, ABD hükûmetinin İsrail'e eleştirel
desteği bile artık Amerikalıların çoğuna
fazla geliyor. Gitgide daha fazla Amerikalı
İsrail'e desteğin, bu ülkenin Filistinlilere
iyi davranması koşuluna bağlanmasını
talep
ediyorlar.
Özellikle
genç
Amerikalılar İsrail'e hissedilir bir mesafe
koyuyorlar. Gemi saldırısı da bu eğilimi
güçlendiriyor.
Burada Rusya ile yapılacak bir kıyaslama
yardımcı
olabilir:
Bu
ülkenin
Cumhurbaşkanı Putin 10 yıl önce
Çeçenistan savaşı yüzünden oldukça
karalandığı hissine kapılmıştı. Demokratik
yollardan seçilmiş olan ve çok sesli bir
koalisyonun
başında
bulunan
Netanyahu'nun tam bir demokrat olmayan
(Gerhard Schröder) Putin'le eşit görülmesi
mümkün olmasa da paralellikler mevcut:
Rusya da o dönemde yanlış anlaşıldığı
hissine kapılmış ve tanıtım için internet
kampanyaları, büyük konferanslar, reklam
kampanyalarına yüzlerce milyon dolar
harcamıştı. İsrail'de de benzer bir durum
var. Devlet tarafından cesaretlendirilen
blogcular dünya genelindeki tartışmalara
katılıyorlar.
Konferanslarla
açıklık
getirilmek isteniyor. Avrupa ve ABD'deki
İsrail
yanlısı
enstitüler
gemilerdeki
yardımcıların "cihad niyetleri"ne ilişkin
bilgiler yayıyorlar. Bunların bir fazlası
olabilir mi?
Putin, imajının kötü oluşunun dünyada
yapayalnız olmasından kaynakladığını
düşündüğü
Rusya'sının
görüntüsünü
düzeltmek istiyordu. Bunu başaramadı.
Çünkü sorun görüntü değil realiteydi.
Putin, kötü imajla yaşamayı öğrendi. Bu
mümkün.
Çünkü
kimse
Rusya'ya
saldırmak istemiyor, ülke devasa ham
madde resevlerine sahip ve gerçek bir
düşmanı yok.
Ancak İsrail'in ham maddesi yok, hassas
bir bölgede ve çok düşmanı var.
Bu yüzden dünya nezdinde belirli bir
itibara ve birkaç önemli dosta ihtiyacı var.
İsrail'in şunları bir yere not etmesi
gerekiyor: Birincisi: Bir ülke sadece
görüntüyle değil, siyasetini ve yöntemlerini
değiştirirse itibar kazanır. İkincisi: Dost
sahibi
olmak
isteyen,
onları
da
sevindirmelidir.
İsrail
hükûmetinin
Filistinliler karşısında uzlaşmacı bir tutum
sergilemesi ABD'nin İsrail'i desteklemesini
kolaylaştıracaktır. Avrupalılar da benzer
görüştedir. Ancak İsrail için en büyük
zorluk bölgede güvenilir bir dost
bulmaktır. Türkiye ile bu dostluk şimdilik
geride kalmıştır. Bu dostluğun geri
döndürülmez bir şekilde kaybedilip
kaybedilmediği
ise
İsrail'in
ortalık
durulduktan sonra test etmesi gerekecektir.
(BYEGM)