T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ antropoloji (SOSYAL antropoloji) anabiLİm dali



Yüklə 1,25 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə74/80
tarix22.07.2018
ölçüsü1,25 Mb.
#58208
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   80

249 
 
1930’ların güneş dil, Türk tarih tezi vb. teorileridir. Bu alandaki tepkinin nasıl olması 
gerektiği sorusuna ise Boratav özetle şu cevabı vermektedir: 
“Batının  sömürgeci-emperyalist  tutumuna  karşı  direnmeyi  Batı-
yabancı  düşmanlığı  şeklinde  yozlaştırmamak,  Batıdan  delen  her  şeyi  küfür 
saymamak;  bilimde  ve  sanatta  yerli-özel  niteliklerle,  uluslararası  insanlık 
değerlerine ayrı ayrı haklarını tanımak gerekir.” 
“Batılı  bilimin,  her  gün  daha  belirli  olarak,  eskiden  kurtulamadığı  ön-
yargılardan  (Aryan  soyunun  ve  uygarlığın,  Hıristiyanlığın  üstünlüğü  vb.) 
kurtulduğu,  insanlığı  değer  yargılarıyla  sınıflamadan  görmek  çabasında  çok 
ilerlemeler  yaptığını  kabul  etmek,  böylece  Batı  bilimine  karşı  eski 
güvensizlikle direnmemek bu gerçekçi tutumun ana ilkeleri olmalıdır.” 
Boratav,  bu  tutumun  bazı  özelliklerini  konuşmasının  ilerleyen  bölümlerinde 
kısaca açıklamıştır: 
“Halkın  zevki,  eğilimleri  çok  kazançlı  bir  işletme  niteliğindedir  bu  iş 
alanı için. Eskiden din için halkın afyonu terimi kullanılırdı. Şimdi belli bir çeşit 
edebiyatla,  sinema  ile,  radyo-  televizyon  v.b.  yayınlarla  halk  yığınlarını 
uyuşturan  ya  da  kolayca  erişilen  başarıların  hayaliyle  oyalayan  çeşitli  kültür 
araçları  nı  bu  terimle  tanımlamak  yanlış  olmaz.  Yayının  devletleşmediği 
ülkelerde, bu yalancı kültüre karşı savunmanın tek yolu, onun eriştiği yerlere 
olumlu gerçek kültürü ulaştırabilmekle mümkün olur.”
157
 
                                                             
157
 A. g. e. s. 11 


250 
 
Boratav’ın  konuşmasında  Türk  kültürü  ve  ulusçuluğu  için  söyledikleri  ise 
dikkate değerdir: 
“Türk kültürü, Türk ulusçuluğu deyince ne anlaşılması gerekiyor? Söz 
dönüp  dolaşıp  bu  soruya  dayanıyor,  görüyorsunuz.  İzin  verirseniz  burada 
Türk  ulusçuluğu  kavramının  gelişmesinin  kısa  bir  tarihçesini  yapayım:  bir 
defa  19.  Yüzyılın  başlarına  değin  Osmanlı  deyimi  bile  yok  –ulus  anlamında 
ancak  Müslümanlık  söz  konusu.  Osmanlı  emperyalizminin  bir  özelliği  bu. 
Halifeliği  üstüne  almış  bir  hükümdarın  sürdüğü  imparatorlukta,  hâkim  ulusu 
göstermek  için  Osmanlı  deyimi  bile  kullanılmamış;  dediğim  gibi,  söz  konusu 
olan Müslümanlık. Ama bu konvensyonel bir şey; yani Müslüman adı altında 
bütün  imparatorluk  ülkelerinde,  bazı  ortak  nitelikleri  taşıyan  bir  kültür 
gelişmiş;  ama  şuuruna  varılmamış.  Osmanlı  kendini  bir  kültürün  temsilcisi 
olarak görmüyor, bunu düşünmüyor bile.”
158
 
Boratav’ın  Osmanlı  tarihi  ve  kültürü  konusunda  dile  getirdiği  bu  görüşleri 
ülkemizdeki  pek  çok  tarihçinin  ya  da  bu  konularda  uzman  görülenlerin 
görüşlerinden çok daha açıklayıcıdır. Hocanın kültür emperyalizmine nasıl direnmek 
gerektiği hakkındaki görüşleri şu şekildedir: 
“Kültürün emperyalist olmayan her şeyi benimsemek ve tarih boyunca 
da  Türk  kültürünün  yerli  olsun,  yabancı  olsun,  bütün  kültürlerin  bir  sentezini 
yapmak yolunda geliştiğini kabul etmek gerekiyor. Böyle bir kültür anlayışını 
kabul edersek öyle sanıyorum (baştan bir tutum sahibi olmak gerek) bugüne 
kadar geçirdiği safhalarda, Türk kültür ve ulusçuluğunun getirdiği unsurlardan 
                                                             
158
 A. g. e. s. 24–25 


251 
 
(görüşler, yöntemler…) olumlu olanları almak ve olumsuz olanları reddetmek 
sonucuna varmış oluyoruz. Tek çıkar yol bu olacaktır sanıyorum.” 
“Kendi  kültürümüz  yönünden  bugünkü  çalışmalar  yeterli  olmamakla 
birlikte iyimserlik vericidir. İki kurum, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu 
eski  belgeleri  yayınlıyorlar.  (dönüp  dolaşıp  gene  Atatürk’e  dönüyoruz;  bu 
çalışmaları  gördüğümüz  gibi  onun  kurduğu  kurumlara  borçluyuz).  İleride  bu 
metinler  üstünde  çalışacak  olanalar  için  oldukça  önemli  bir  hazırlık.  Birey 
olarak  ilerici  aydınların  yapamayacağı  şeylerdir  bunlar.  Çünkü  çok  zaman, 
çok emek, dolayısıyla çok para isteyen işlerdir.” 
“En çok ihmal edilen de ne yazık ki bu folklor, halk kültürü alanı. Çünkü 
çok emek isteyen bir iş, kolektif bir çaba gerektiriyor. Kültür alanında bizde en 
geri kalmış alan bu alandır. Benim tek başıma yapmaya çalıştıklarım o kadar 
az  ki,  deryada  bir  katre  kalır.  Bugünkü  şartlar  içinde  ne  yazık  ki  daha  fazla 
yapılacak bir şey yok.” 
“Abidin Dino: Hiç değilse yöntemini ortaya koyuyorsun.” 
“Pertev  Boratav:  Eh,  o  kadar  oluyor  tabii.  Bir  dereceye  kadar  bu 
yöntemi sağlamak imkânı oluyor. Ama çok gecikiyoruz. Bu alandaki gecikme 
çok  şey  kaybettiriyor.  Sözlü  kaynaklardan  derlenmesi  gereken  bir  yığın 
önemli belge zamanla kayboluyor. Tabii sosyal değişmeler de bu kaybolmayı 
hızlandırıyor.” 


252 
 
“Ferit Edgü: Ve Pertev Bey yabancı bilim yurtlarında çalışmak zorunda 
kalıyor eleman bolluğundan.(!)”
159
 
Kitapta  Boratav’ın  kültür  emperyalizimi  üzerine  olan  sözleri  ve  görüşleri 
özetle  bu şekildedir. Tezin  yorumlar  ve değerlendirmeler ve sonuç bölümlerinde  bu 
konular üzerinde daha detaylı olarak durulacaktır. 
 
b. İlhan Başgöz: Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk 
Başgöz,  halkbilimi  konusu  dışında  kalan  en  önemli  eseri  olan  bu  kitabında 
Türkiye’deki eğitim sorununa değinmektedir. Kitabı Howard Wilson adlı ABD’li bir 
uzmanla  beraber  hazırlamıştır.  Eserin  arka  kapağında  Başgöz’ün  kaleminden  şu 
önemli çıkarımlar yer almaktadır: 
Bir  toplumda  ekonomik  yapının,  siyasi  güçlerin,  kanun  yapan  ve 
uygulayan  kurumların  ve  kişilerin,  teknoloji  düzeyinin,  gelir  dağılımının,  aile 
yapısının,  iş  hayatının  ve  sokağın  dışında  kalan  bir  eğitim  düşünülemez. 
Eğitim, adı geçen bu güçlerin ve kuruluşların bir dengesi olarak ortaya çıkar, 
eğitime bunlar yön verir. Sonra eğitim de döner bu güçleri etkiler. 
Türkiye’nin  yalnızca  bir  eğitim  sorunu  yoktur,  bir  kalkınma  sorunu 
vardır.  Ve  sosyal  yapıyı  değiştirmeye  eğitimin  gücü  yetmez.  1960’tan  beri 
aydınlarımız  ve  siyaset  adamlarımız  eğitimi  neredeyse  tamamen  unutarak 
başka  bir  dilden  konuşmaya  başladılar.  Bu  yeni  dil  teknokratların  dilidir  ve 
yatırım,  anapara,  gelir,  gelir  dağılımı,  üretim,  enflasyon  gibi  sözcüklerden 
                                                             
159
 A. g. e. s. 41–50  


Yüklə 1,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə