deki liderliğinin temel bir sorunu olarak pragmatizmi görüyor.
Büyük ölçüde fa y d acılık la eşanlamlı kullandığı pragmatizmin,
Devrimci Yol’a “esneklik ve güncellik” gibi avantajlar sağlar
ken, bu avantajların devrimci bir inşâya veya kazanıma dönüş-
türülememesinin de nedeni olduğunu ileri sürüyor. Bu eleştiri,
gecekondu hareketi örneğinde şöyle açılıyor:
... gecekondulaşma hareketini başlatmış olan bu kitlelerin öne
çıkan diğer talepleri [faşist hareketin yarattığı tehdit ve can gü
venliği sorunu dışında - T.B.] iki temel eksende biçimleniyor
du. Ağırlıklı bir bölümünün öncelikli talepleri yol, su, elek
trik, ulaşım gibi temel hizmetleri elde etmekti. Diğer bir talep
ekseni ise konut sorunuydu.
Devrimciler zaman zaman her iki talep için de mücadele et
tiler. Ancak bu talepleri bir hareket ekseni olarak asla tasarla
madılar. Bu taleplerin düzen-dışı bir hareket temelini güçlen
direbileceğini ya da oluşturabileceğini göremediler. Bundan
dolayı bu talepler temelinde ortaya çıkan dinamizme faydacı
bir biçimde yaklaşarak, aslında gecekondu halkı arasında can
güvenliği talebi dışındaki talepler ekseninde de yaygınlaştınla-
bilecek olan düzen-dışı bir tutum alış potansiyelinin heba ol
masına güz yumdular.17
Bu (öz)eleştirinin ancak, sözkonusu ‘basit’, ‘sıradan’, gün
delik taleplerle bağ kurmaktaki pragmatist mahâretin ‘hakkı’
unutulmadığı, üzerine düşünüldüğü ve bu pragmatizm faydacı
lığa indirgenerek harcanmadığı zaman yerli yerine oturacağını
düşünüyorum. Aksi takdirde, bu eleştirinin kendisinin, araç-
salcı-faydacı bir tutumun ifadesine dönüşebileceği kuşkusunu
taşıyorum! Faydacı olmayan bir politik tutumun tartısı, -b u ör
n ekte- gecekondu hareketinin özgül sorunlarıyla ilgili alterna
tif toplumsal-politik ilişkilerin inşâsına yönelik konsantrasyo
nu ve o alandaki eylemselliğin görece özerk dinamiğiyle titreşi
mi yitirmemektir. Bu tartının dengesi, “mahalleyi tutmak” adı
na her nevi kendiliğindenliğe rıza göstermekle de bozulabilir;
17 THKP-C ve Derimci Yoldan Bugüne Geçmiş Değerlendirmesi: Bu Tarih Bizim,
Devrim Dergisi Yayınlan, 2006, s. 126. Aynca bkz. s. 98-102.
kadro devşirme hesabına giren ya da ‘stratejliğe’ soyunan güyâ-
politik kurmay tavrıyla da.
Ömer Laçiner, soldaki cesaret eksikliğinden söz ederken,
şöyle diyor: “Türkiye toplumunda solcular bedensel bir karşı
lığı bulunan riskleri alır. Ölümü göze alabilir. Alma bilme ça
lışması denen şey yok, çünkü bedensel bir şey değil, bedende
karşılığı yok bunun.” Devamla, ütopyaya enerji ve arzu yatıra
bilmek anlamında, bunun için harcanması gereken uzun erim
li çabayı, ödenmesi gereken bedeli, alınması gereken riski üst
lenmek anlamında cesaret eksikliğine işaret ediyordu.18 Buna,
doğrudan temsil işlevi ve kısa vadeli politik kârı olmayan tür
den eylemlerle ilgili bir tür cesaretsizliği de eklemek gerektiği
ni düşünüyorum. Polis şiddetinin muhtemel olduğu bir göste
riden o kadar çekinmemek, fakat belki bir-iki kuşak boyu sür
dürülecek gösterişsiz bir inşâ! etkinlikten ‘erinmek’... Son za
manların popüler deyimiyle söylersek; icabında “Elini taşın al
tına sokmak”tan kaçınmamak, ama “Taş üstüne taş koyma”ya
sabn ve inancı olmamak! Doğrudan doğruya eylem anlayışıy
la ilgili bir probleme işaret ediyor ve o problemi yeniden üre
tiyor, bu hal.
Bu bakımdan, örneğin, iki yılını dolduran “1 Umut” proje-
si/Birlikte Umut Derneği (www.birumut.org), çok önemli ge
liyor bana. “İşsizlerin ve güvencesiz çalışıp yaşayanların” da
yanışmasını örgütlemeye dönük bir girişim bu; sendikalaşma
çalışmalarından, insanlara iş bulma, eşya, giyecek temin etme,
“gündelik hayatın ıvır-zıvır sayılacak bir sürü problemine” çö
züm arama gibi ‘basit’ pratik ihtiyaçları karşılamaya uzanan ge
niş bir faaliyet yelpazesi var. Geleneksel ‘hayır-hasenât’ işlerin
den farklı olarak, bu işleri dayanışmacı bir ilişki ağı örerek yü
rütmeyi hedefliyor. İş arayanlar için iletişim ağı kurarak, hu
kukî sorunları olan yoksullarla gönüllü hukukçuları buluş
turarak, marketlerden veya kırsal bölgelerden toplu alımlar-
la ucuz gıda ve temel tüketim maddeleri sağlayarak, eski eşya
larım atanlarla bunlara ihtiyaç duyanlar arasında aracılık yapa
18 Siyahı dergisi, sayı 5, Eylül-Ekim 2005, Kürşad Kızıltug’un 12 Eylül üzerine
kendisiyle söyleşisi, s. 25.
rak, evde bakım veya temizlik gibi işlerde çalışanları koopera-
tifleştirmeye çalışarak... Yoksulluk söz konusu olduğunda, si
nizm iyice acılaşır; yoksulluğun toplumsal-politik sebepleri
ni ortadan kaldırmaya muktedir olmayan böylesi etkinliklerin,
-şayet neoliberalizmin ajanlığıyla değilse-, pansumancılıkla,
“sivil toplumculukla” itham edilerek zevkle küçümsendiğini
biliriz. Nitekim küçümseniyorlar. Ama işte, yürüttükleri faali
yetin bizzat kendisini önemseyerek yapıyor, eyliyor, taş üstü
ne taş koyuyorlar.
Bu sadece bir örnek... Sinizmden çıkmak, fiilen pekâlâ uy
gulanan araçsalcı-faydacı pragmatizm yerine ‘iyi’ pragmatizme
yönelmek, ‘doğru’ bir eylemlilik yaratmak için, böylesi girişim
lerin soluğuna, ilhamına ihtiyacımız var. Doğrusu, başarısına
da!... Ananevi Yapı-Özne gerilimine geri dönersek... Yapı’nın
hegemonik cenderesi altındaki karamsarlık ve sinizm üreten
acz halini aşmak için, Özne/Öznellik ve onun potansiyelleri
ni yeniden keşfetmek ve harekete geçirmek, güvenebileceğimiz
tek imkân değil mi?
Birikim 210, Ekim 2006
Dostları ilə paylaş: |