Songül Demirel ve Ceren Yegen • Tüketim, Postmodernizm ve Kapitalizm Örgüsü > 125
ğidir (Bocock 1997, s.83). Yaşadığımız evreni dâhil etmeksizin düşünebilme-
yi başararak, ihtiyaçlarımıza ya da başka bir şeye karar vermek çoğu zaman
mümkün olamamaktadır.
Toplumsal kabulün ortak değerler algısına artık ulaşmak istediklerimiz
için harcadığımız emek değil, harcanılmayan emek yeğ tutulmaktadır. Sahip
olmak için çalıştıklarımıza sahip olduğumuzda değerini kaybetmektedir. Tü-
ketimcilik bir davranış biçimi olmaktan çok, bir değer, yaşam tarzı, hayatın
asli gayesi ve ölçüsü haline gelmektedir (Aytaç 2002, s.124). Tüm alınmak iste-
nenler ise, birer ihtiyaç biçiminde sunulmaktadır. Böylelikle zihinsel bir aldat-
macayla, pazarlama yapılmaktadır. Teknolojik gelişme ve reklâmlar ile ivme
kazanan ekonomik iktidar sahipleri, gündelik hayatın her alanında bugün
insanları denetlemek ve kontrol etmek konusunda Panoptikon’unu kurmak-
tadır (Şentürk 2008, s.238). Bu bağlamda da tüketim olgusu, bireyleri etkileme
gücüne paralel bir biçimde kitle iletişim araçlarına büyük görevler yüklemek-
tedir. Hegemonik yaşam tarzı içerisinden sıyrılamayan bilinç, düşündüklerini
de bu hegemonyanın tesiriyle düşünmekte olduğunu bilmeksizin özgür zihni
ve özgür davranış kalıplarıyla mutluluğun yollarını aramaktadır. Yaşam tar-
zımız ve mutlu dünya algımız özellikle kitle iletişim araçlarının yönlendirme-
si ile tüketmek üzerine kuruludur ve benzer kalıplar etrafında dönmektedir.
Mutsuz olmamız da mutlu olmamız kadar kısa süreli ve yakın kavramlar ol-
duğundan ruh halimiz düzelememektedir.
Medyanın etkisi
Medyanın kapitalizmi temel alan içerikleri ile bir tüketim toplumu yarattığı
iddiası hararetli bir tartışma olarak uzun süredir ortadadır. Söz konusu id-
dialara göre medya, içerikleri ile kapitalist düzende var olan tüketimi hız-
landırmakta ve bireyleri tüketime yönlendirmektedir. Chomsky’nin (2012)
medyanın kimi zaman mevcut düzenin çıkar ve pratiklerine hizmet ettiği
görüşünden yola çıkarak mevcut kapitalist düzen içerisinde tüketim kültürü-
nün de söz konusu çıkar ve pratiklerden biri olduğunu söylemek yanlış olma-
yabilir. Çünkü medya popüler kültürün kapitalist ürün ve içeriklerini tanıtır,
meşrulaştırır ve kanıksatır. Böylece medyada görülen/gösterilen her bir nes-
ne ya da durum kapitalist tüketim sürecinin emtiaları olarak düşünülebilir.
Reklâmlardan popüler kültür ürünü olan dizilere kadar birçok şeyin bireyleri
tüketime teşvik ettiği söylenebilir. O halde “medya başlı başına bir endüstri”
konumuna sahiptir (Yaylagül, 2006). Frankfurt Okulu’nun temsilcileri olan ve
kitle toplumu, kültür endüstrisi ve tüketim toplumu üzerine düşünen Hork-
heimer, Adorno, Marcuse ve Lowenthal kapitalist sistem içerisinde (Kellner
126 <
ilef dergisi
1989’dan akt. Şan ve Hira, 2011, s.6-7) kültür ve tüketimin toplum üzerine
etkilerini tartışmış ve önemli görüşler ortaya atmıştır. Bunu yaparken de kül-
tür endüstrisi ve tüketim kültürü temelinde kitle iletişim araçlarına da büyük
önem atfetmişlerdir.
“Modern totaliterliğin” temelinde (Şan ve Hira 2011, s.6-7) kitle kültü-
rü ve kültür endüstrisinin olduğunu söyleyen Adorno ve Horkheimer, kültür
endüstrisinin “kitleler ile olan ilişkisini kötüye kullanarak, verili ve değişmez
sayılan bir zihniyeti çoğaltmaya ve güçlendirmeye çalıştığına” dikkat çekmek-
tedir (Adorno, 2003). Marcuse ise kültür endüstrisi ve endüstri toplumu bağ-
lamında kitle toplumu ve pratiklerini ele almaktadır. Ona göre modern top-
lumda çalışmak “tüketici, sersemletici ve sıra dışı bir kölelik” halini almıştır
ve sıradan bir bireyin etrafı sahte ihtiyaçlar ile çevrelenmiştir (Swingewood,
1996’dan akt. Şan ve Hira, 2011, s.6-7). Marcuse (1997, s.6-7) kapitalist dü-
zende yaratılan tek boyutlu insanın sahte, yapay tüketime yönlendirildiğini
söylerken, “toplumsal denetimlerin savurganlığın üretim ve tüketimi için ezi-
ci gereksinimi zorunlu tuttuklarına” da dikkat çeker. Marcuse’ye göre (1997,
s.6-7), kitle toplumu içerisinde gerçek zorunlulukların mevcut olmadığı yer-
lerde yaratılan zorunluluklar vardır ve kendini denetim altına alan “özgür
basın, markalar ve ıvır zıvır arasında özgür seçim gibi aldatıcı özgürlükleri
sürdürme için gereksinimi zorunlu kılmaktadırlar.” Ayrıca Marcuse, kitle top-
lumunda var olan farklı yüksek kültür ile alt kesimlerin kültürünün de eskide
kaldığına dikkat çekmiş ve kitle kültürü sanatının yani tek boyutlu sanatın
içerisinde klasik sanatın “en olumsuz” örneklerinin dahi kaybolduğunu ifade
etmiştir (Sevim 2010, s.510). Bu kayboluşta kuşkusuz mevcut kültür unsurla-
rının yerine kültür endüstrisi metalarını koyan kitle iletişim araçlarının rolü
yadsınamaz ölçüde büyüktür.
Kitle iletişim araçlarının meşrulaştırdığı bir kültür türü olan ve küre-
selleşme olgusu ile bir ivme kazanan popüler kültür de, birçok içeriği ile tü-
ketim kültürünün oluşmasına hizmet etmektedir. Popüler kültür aslında kü-
resel kültürü kitlesel bir forma dönüştürür ve beraberinde popüler emtiaların
tüketilmesi ile tüketim kültürünün önünü açar.
Tüketim kültürü en net ifade ile modern kapitalist toplumlarda mal
ve hizmetlerin pazarlanmasını ifade etmektedir ve söz konusu mal ile ürün-
lerin tüketimine doğru gidişin kültürel anlamda egemen bir hal almasıdır.
Toplumların modern anlamda statü bağlamında farklılaşmak sureti ile pazar
bakımından da bölünmüş bir hal almasını niteleyen tüketim kültürü, tüketi-
cilerin yani bireylerin toplumsal değerleri kişisel yaşam biçimlerini de yan-