14 milyon kilometrekareden fazla yeni, geliştirilebilir kara parçası
keşfetmeyi başardılar. Belli ki doğaüstü güçlere açıklıklarının
başarılarıyla bir ilişkisi vardı ve bu yeni topraklan bulurken onlara
bir varlık tarafından — muhtemelen Uçan Spagetti Canavarı — yol
gösterildiğini tahmin edebiliriz, aşağıdaki tarihi resimde görüldüğü
gibi.
Italyan kâşif Kristof Kolomb’a yol gösteren daha yüce bir güç vardı.
Doğal ve doğaüstü arasında iyi dengelenmiş bir bilime geri dön
menin, daha çok kara parçası bulmamızı sağlayacağını varsayabi
liriz, ki bu nüfusumuzun büyük bir hızla arttığı şu günlerde çok
ihtiyaç duyduğumuz bir şey. Daha çok toprak daha çok kaynak de
mektir ve daha çok kaynağımız olursa daha az çocuk açlık çeker. O
zaman güvenle söyleyebilirim ki, doğaüstü teorilerin bilime kabul
edilmesine karşı olan biri, çocukların açlıktan ölmesini istiyor de
mektir. Böyle insanların politika yapmamaları gerekir ve bu sebeple
onlara söz hakkı verilmemesini öneriyorum.
-
29
-
U c-t\,n S p ı\.a e -tti C 'fcn fcv 'fcn
Şimdi de tıbba bakalım. Ortaçağda (bilimin doğaüstünü de
içerdiği zamanlarda) tıbbın bugünkünden (sadece doğal olguları
araştırmakla kısıtlandığı zamandan) daha üstün olduğunu iddia
etmek kulağa çılgınca gelebilir, ama isterseniz biraz daha yakından
bakalım. Ortaçağ tıbbı dinin kontrolü altındaydı, ve evet,
hastalıkların günahlar için verilmiş cezalar olduğu düşünülürdü,
bu yüzden tedavi çoğunlukla dua ağırlıklıydı. Ama bugün
kullanılmasına gerek kalmayacak kadar başarılı olmuş “çağdışı”
tıbbi yöntemleri unutmayalım.
Kan çekme, hastanın vücudundan ciddi miktarlarda kan alınması
yöntemi, günümüzün sözde doktorlarınca iğrenç sayılıyor olabilir,
ama kim bu işlemin modern tıptan daha çok işe yaramadığını iddia
edebilir? Ortaçağlardan kalma tıp metinleri — biraz Latince bilen
herkes onları okuyabilir ve doğruluklarından şüphe etmemiz için
bir sebep de yoktur — baş ağrısından kansere pek çok rahatsızlığın,
ruhların bize sinirlenmesinden kaynaklandığını söylüyor. Tabii
ki bugün bu hastalıkların pek çok sebebinin olduğunu — sadece
ruhlardan kaynaklanmadığını - biliyoruz, ama metinlerden net bir
şekilde anlaşılıyor ki bir zamanlar en önemli sebeplerden biriydiler
- bugün durum değişmiştir, çünkü kan çekme yöntemi o kadar
başarılı olmuştur ki, bu hastalık ruhlarım tamamen yenilgiye
uğratmıştır. Tıpkı çocuk felcinin yüksek dozda C vitaminiyle tedavi
edilmesi gibi. Bu görüşe katılmayanlara sormak isterim: En son ne
zaman şeytanlardan kaynaklanan bir ateşli hastalık geçirdiniz?
Ama ortalıkta daha pek çok hastalık var ve sadece modern metot
larla silahlanmış tıp biliminin hepsini sona erdiremeyeceği çok açık.
O zaman niçin bu doktorlara ve bilimadamlarına daha fazla araç ve
doğaüstü sebepleri de doğal olanlarla beraber değerlendirmeye ala
bilme esnekliğini vermeyelim? Başka hastalıkların da, şeytanlardan
kaynaklanmayanların bile, belki de basit bir kan çekme veya sülük
yapıştırma yöntemiyle tedavi edilemeyeceğinden nasıl emin olabili
riz ki? Denemeden asla öğrenemeyiz.
Birçok insan duaların iyileştirme gücüne inansa da, bu eylemi
destekleyecek doğrulanabilir kanıtlar yok. Elbette ki mümkün
olmadığını söylemiyoruz — duanın iyileşmeye yardımcı olması
kesinlikle mümkündür — ama etkisinin kanıtlanamamasının sebebi
insanların yeterince efektif bir şekilde dua etmeyi becerememesi
-
30
-
*
olabilir. Cevabı bilmiyoruz, çünkü varolan bilimsel metotlar ve
dini hassaslıklar bu konuda bir araştırma yapmamıza izin vermiyor.
Ya bütün o dualar yanlış Tanrı’ya edildiyse veya bir şekilde onu
sinirlendirdiyse? Ya basit bir göz bandı veya bandana takmamız,
FSM’nin dualarımıza yanıt vermesi için yeterliyse?
Tarih doğaüstü olayların örnekleriyle doludur ve açıklanamayan bir
olayı anlamak için bugün bir şekilde beş yüzyıl öncekinden daha akıllı,
entelektüel ve donanımlı olduğumuzu iddia etmiyorsak, bu olaylara
bizzat şahit olanların açıklamalarını kabul etmek zorundayız. Örneğin
cadılar, o kadar çok sayıdalardı ve o kadar bela çıkarmışlardı ki, onları
yakalamak ve on binlercesini yakmak şart olmuştu. Şimdi yirminci
yüzyılda, yüzlerce yıl sonra, cadıların sayılarının kadanarak artmış olması
gerekirken görünen o ki yarım milenyum öncesine oranla çok daha az
sorun çıkanyorlar. Bir tanesini yakma ihtiyacı duymayı bir kenara bırakın,
hayatımda bir cadı görmedim bile. O zaman doğaüstü açıklamaların
bilgisiyle donanmış atalarımızın akla uygun davranarak varolan bütün
cadıları toparlayıp icaplarına baktıkları sonucuna varabiliriz. Bir diğer
ihtimal ise cadıların hâlâ bir yerlerde saklanıyor,
intikam planları yapıyor ve ateşe karşı
koruyan iksirler içiyor olmaları. Ve
bir gün yeniden ortaya çıkıp sorun
yaratabilirler. Peki o zaman bizim
ulu ve yüce bilimadamlarımız ne
yapacak1 Onlara hesap makinesi
mi fırlatacaklar? Cadılar hesap
makinelerini yerler.
Hesap makinesi yiyen bir cadı.
-
31
-
Uç-frn Svtuıe-tti C'fcnflAJfcn
Bilim camiası, cadıların bize yapacağı büyülerden kaynaklanan
korkunç olayları sadece “mantıklı” ve “akla uygun” bir şekilde
açıklamaya çalışarak, cadı tehdidini bertaraf etmekte tamamen
yetersiz kalacaktır.
Katı ampirik yöntemlerimizi ve teknolojik gelişmemizi, sanki
onlarla başardığımız şeylerden çok gurur duyuyormuşuz gibi göklere
çıkarma eğilimindeyiz. Ama kayıtlar doğaüstü, ampirik olmayan
bilimin bu tip sonuçlar -yeni toprakların keşfi, şeytan kaynaklı
hastalıkların yok edilmesi ve cadıların kökünün kurutulması- ortaya
çıkardığını net bir şekilde gösterdiğine göre, yöntemlerimizi yeniden
gözden geçirmemizin, bize gerçek sonuçlar veren yöntemlere geri
dönmemizin vakti gelmiş demektir.
En büyük ironi de doğaüstü teorilerin kabul edilmiş bilim
âlemine dahil edilmesine karşı iddiaların, aslında doğaüstü teorilerin
bilimsel çalışmanın meşru bir konusu olabileceğini açıkça gösteriyor
oluşu. Kimse gözleme dayalı, sadece doğal bilimle doğaüstü
bilimin yan yana yaşayamayacağını söylemiyor. Yaşayabilirler, ve
aslına bakarsanız yaşamak zorundadırlar. Akıllı Tasarım olguların
doğal açıklamalarından sakınıyor olabilir, ama FSMizm doğalı ve
doğaüstünü eşit oranda kullanır.
FSMizm
-
32
-
Dostları ilə paylaş: |