olamayacaрını iyice anladı.
:::::::::::::::::
6
Erotik dostluрun yazılmamış koşulları, Tomas'ın aşk adına
ne varsa yaşamından uzak tutmasını buyuruyordu. Anlaşmanın
bu maddesine karşı geldiрi an, hayatındaki öteki kadınların
konumu alçalacak, başkaldırmaya hazır duruma geleceklerdi.
Bu nedenle Tereza'yla aрır bavuluna bir oda tuttu Tomas.
Gözünün önünde olsun istiyordu; ona kol kanat germek,
varlıрından mutluluk duymak istiyordu, ama yaşam biçimini
deрiştirme gereрini duymuyordu. Tereza'nın kendi
evinde kaldıрı duyulup da dillere düşsün istemiyordu; geceyi
birlikte geçirmek aşk suçunun kanıtıydı.
Ötekilerle bütün bir gece kalmamıştı hiç. Onların evinde
iseler iş çok kolaydı: canı istediрi zaman çıkıp gidebilirdi.
Tomas'ın evinde iseler durum kötüleşiyordu; geceyarısı onları
arabayla eve bırakmak zorunda olduрunu, çünkü kolay uyku
uyuyamadıрını, hele yakınında başka birisi oldu mu gözünü
bile kırpamadıрını açıklamak zorunda kalıyordu. Bu, gerçeрe
tam ters düşmemekle birlikte onlara tüm gerçeрi söylemeye
hiçbir zaman cesaret edememişti, seviştikten sonra
kendiyle başbaşa kalmak önüne geçemediрi bir gereksinimdi
Tomas için; gecenin bir saatinde uyanıp yanında yabancı bir
insan bedeni bulmak hoşuna gitmiyordu, sabahları yataktan
kalkarken bir engelle karşılaşmaktan nefret ediyordu; ne
banyoda dişlerini fırçaladıрı başka biri tarafından duyulsun
istiyordu, ne de iki kişi başbaşa kahvaltı etme düşüncesini
çekici buluyordu.
Uyanıp da Tereza'nın, elini sıkı sıkı tuttuрunu gördüрünde
işte bunun için o kadar şaşırmıştı. Öylece uzanmış ona
bakarken, ne olup bittiрini tam olarak anlayamıyordu. Ama
geride bıraktıkları saatleri aklından geçirirken, onlardan o
ana dek tanımadıрı bir mutluluk ışıdıрını sezmeye başladı.
O günden sonra her ikisi de birlikte uyumak için canatar
olmaya başladılar. Hatta diyebilirim ki sevişmelerinin hedefi
zevkten çok, sevişmenin ardından gelecek olan uykuydu.
Özellikle kız etkilenmişti durumdan. Geceyi ne zaman kira
odasında geçirecek olsa (bu çok geçmeden sadece Tomas'ın
kaçamaklarının kanıtı olup çıkmıştı) uyumakta zorluk çekiyordu;
Tomas'ın kollarında ise, ne kadar gergin olursa olsun
hemen uyuyuveriyordu. Tomas onun hakkında o an aklına
geliveren masallar uydurup kızın kulaрına fısıldar ya da aklına
estiрi gibi konuşur, biteviye yinelediрi yatıştırıcı ya da
komik laflar kıza gecenin ilk rüyaları boyunca bir ninni gibi
eşlik eden sisli hayallere dönüşürdü. Kızın uykusu üzerinde
mutlak bir denetim kurmuştu; istediрi an uykuya dalmasını
saрlayabiliyordu.
Birlikte uyurlarken, ilk geceki gibi yapışıyordu ona kız,
bileрini, parmaрını ya da ayak bileрini sıkı sıkı kavrıyordu.
Tomas kızı uyandırmadan kıpırdamak istediрinde hileye
başvurmak zorundaydı. Parmaрını (bileрini ya da ayak bileрini)
kızın pençesinden kurtardıktan sonra -kız uykusunda
bile Tomas'ı kolladıрı için bundan rahatsız olup uyanır gibi
oluyordu- eline bir eşya sıkıştırarak (dürülmüş bir pijama
üstü, bir terlik, bir kitap) sakinleştiriyor, Tereza sözkonusu
eşyayı Tomas'ın bedeninin bir parçasıymış gibi sıkı sıkı kavrıyordu.
Bir keresinde tam kızı pışpışlayıp uyutmuştu ki -oysa henüz
göreceрi rüyaların eşiрindeydi kız, bu nedenle de ne söylerse
duyuyordu- "Hoşçakal, ben gidiydrum," dedi. "Ne zaman?"
diye sordu kız uykusunda. "Çıkıyorum. Uzaрa," diye
cevapladı Tomas olanca ciddiyetiyle. "O zaman ben de seninle
geliyorum," dedi kız, hemen yatakta doрrularak. "Hayır,
gelemezsin. Dönmemecesine gidiyorum," dedi Tomas ve koridora
çıktı. Kız kalktı, arkasından geldi, gözlerini kısmış bakıyordu.
Kısa geceliрin altında çıplaktı. Yüzü bomboş ve ifadesiz
ama hareketleri hızlı ve kararlıydı. Tomas dairenin koridorundan
geçip apartmanın koridoruna (bütün apartman
sakinlerinin paylaştıрı koridora) çıktı, kapıyı kızın suratına
kapadı. Tereza deli gibi açtı kapıyı, ardından geldi. Rüyasında
Tomas'ın kendisini gerçekten bırakıp gitmeye niyetlendiрini
sanmıştı, engel olması gerekiyordu. Tomas merdivenlerden
inip ilk sahanlıрa geldi, orada kızı bekledi. Kız aşaрıya,
Tomas'ın yanına indi, elinden tutarak yataрa geri getirdi.
Şu sonuca vardı Tomas: Bir kadınla sevişmek ve bir kadınla
uyumak iki ayrı tutkudur, sadece farklı deрil aynı zamanda da
zıt tutkular. Aşk çiftleşme arzusunda (sonsuz sayıda
kadına kadar uzanabilecek bir tutku) duyurmaz kendini,
uykuyu paylaşma arzusunda duyurur (tek bir kadınla sınırlı
olan bir arzu).
:::::::::::::::::
7
Gecenin bir yarısında Tereza uykusunda inlemeye başladı.
Tomas uyandırdı onu, ama kız Tomas'ın suratını görünce, sesinde
nefretle, "Git yanımdan! Çekil git yanımdan!" dedi. Daha
sonra, Tomas'a gördüрü rüyayı anlattı: Ikisi büyük bir
odadaymışlar, Sabina da varmış. Odanın ortasında bir yatak
duruyormuş. Tiyatro sahnesi gibiymiş yatak. Tomas, Tereza'ya,
kendisi Sabina ile sevişirken köşede ayakta durmasını
buyurmuş. Bunu görmek Tereza'ya dayanılmaz bir acı vermiş.
Kalbindeki acıyı etin acısıyla hafifletebileceрi umuduyla,
tırnaklarının altına iрneler batırmış. Ellerini gerçekten
yaralıymışlar gibi yumruk yapıp, "Öyle acıdı ki," dedi.
Tomas onu göрsüne bastırdı ve kız sonunda (uzun süre
sessizce titredikten sonra) kollarında uyuyakaldı.
Ertesi gün rüyayı düşünürken, bir şey geldi Tomas'ın aklına.
Yazı masasının çekmecesini açıp Sabina'nın ona yazdıрı
bir tomar mektubu çıkardı. Çok geçmeden şu bölümü buldu:
"Seninle atölyemde sevişmek istiyorum. Çepeçevre başkaları
tarafından sarılmış bir sahne gibi olacak. Seyircilerin bize
yaklaşmasına izin verilmeyecek ama bizden gözlerini ayıramayacaklar..."
Mektubun üzerinde tarih vardı işin kötüsü. Oldukça kısa
bir süre önce, Tereza, Tomas'ın evine yerleştikten epey sonra
yazılmış bir mektuptu.
"Demek ki mektuplarımı karıştırdın."
Kız hiç yalanlamaya kalkışmadı. "Sokaрa at beni o zaman!"
Ne var ki Tomas sokaрa atmadı onu. Tereza'yı Sabina'nın
atölyesinde duvara yaslanmış, tırnaklarının altına iрneler
batırırken getirebiliyordu gözünün önüne. Kızın parmaklarını
ellerinin arasına aldı, okşadı, sanki üzerlerinde
hala kan damlaları varmış gibi dudaklarına götürüp öptü.
Fakat o andan sonra her şey ona karşı gelişmeye başladı
sanki. Gün geçmiyordu ki, Tereza Tomas'ın gizli yaşamına
ilişkin bir şey öрrenmesin.
Önce hepsini yalanladı. Sonra, kanıtlar görmezlikten gelinemeyecek
kadar aşikar olmaya başlayınca, çok kadınlı yaşama
biçiminin Tereza'ya olan aşkına kesinlikle ters düşmediрini
öne sürdü. Tutarsızdı; önce onu aldattıрını yalanladı,
sonra da davranışlarını haklı göstermeye çalıştı.
Bir keresinde, telefonda bir kadınla randevulaştıktan
sonra vedalaşırken, yandaki odadan dişlerin birbirine çarpıp
takırdamasına benzer garip bir ses duydu.
Tereza beklenmedik bir sırada eve gelmiş, Tomas da bunun
farkına varmamıştı. Elindeki ilaç şişesinden boрazına
bir şeyler boşaltıyor, bu arada da eli öylesine titriyordu ki şişe
Tereza'nın dişlerine vurup takırdıyordu.
Onu boрulmaktan kurtarmak için sırtına bir yumruk indirdi
Tomas. Şişe düştü, halının üzerine kediotundan yapılma
ilacın damlaları sıçradı. Olanca gücüyle karşı koydu Tereza.
Tomas onu on beş dakika kadar, deli gömleрi giydirir
gibi arkadan tutmak zorunda kaldı. Ancak ondan sonra sakinleşti.
Mutlak bir eşitsizliрe dayalı, bu yüzden de savunulacak
hiçbir yanı olmayan bir durumdaydı Tomas, bunu da biliyordu.
Bir akşam, Tereza, Sabina'yla olan mektuplaşmasını keşfetmeden
önce, Tereza'nın yeni işini kutlamak üzere dostlarla
bir bara gitmişlerdi. Dergide, karanlık oda teknisyenliрinden
kadrolu fotoрrafçılıрa yükseltmişlerdi Tereza'yı. Tomas
dans etmeyi oldum olası pek beceremediрi için, genç iş arkadaşlarından
biri onun yerini almıştı. Tereza'yla ikisi dans
pistinde nefis bir çift oluşturuyorlardı ve Tomas kızın her zamankinden
de güzel olduрunu düşündü. Tereza'nın, dans eşinin
iradesini önceden kestirmek ve ona uymakta gösterdiрi
saygıyı ve saniye şaşmayan kesinliрi şaşkınlık içinde seyretti.
Dans gösterisi Tomas'a kızın baрlılıрının, onun her istediрini
yerine getirmekteki tutku dolu istekliliрinin ille de kişi olarak
kendisine baрlı olmadıрının sergilenmesi gibi geldi.
Tomas'la tanışmamış olsa, karşısına çıkan herhangi bir
erkeрin çaрrısına karşılık vermeye hazırdı sanki. Tereza'yla
kendi genç meslektaşını gözünün önünde aşık bir çift olarak
canlandırmak hiç de güç deрildi. Bütün bunları zihninde
kurmanın kolaylıрı incitti Tomas'ı. Tereza'nın bedenini herhangi
bir erkeрin bedeniyle sarmaş dolaş görmek pekala da
mümkündü, bu düşünce iyice keyfini kaçırdı. Ancak gecenin
geç saatlerinde, eve döndüklerinde, itiraf etti Tereza'ya onu
kıskandıрını.
Varsayımlardan başkaca bir dayanaрı olmayan bu saçma
kıskançlık, Tereza'nın baрlılıрını ilişkilerinin önkoşulu olarak
gördüрünü kanıtlıyordu. O halde, Tereza'nın kendi son
derece gerçek sevgililerini kıskanmasına ne diyeceрi olabilirdi?
:::::::::::::::::
8
Gündüzleri, Tomas'ın söylediklerine inanmaya ve eskisi gibi
neşeli olmaya çalışıyordu. (Pek fazla başarı elde ettiрi söylenemezdi.)
Ama gündüzleri bu yolla gem vurduрu kıskançlıрı
rüyalarında çok büyük bir şiddetle patlak veriyor, Tereza'nın
gördüрü her rüya erkeрin ancak onu uyandırarak susturabileceрi
bir yakarı çıрlıрında son buluyordu.
Izlekler, çeşitlemeler ya da televizyon dizileri gibi dönüp
dönüp geliyordu rüyaları. Örneрin, rüyasında tekrar tekrar
yüzüne atlayıp, pençelerini etine geçiren kediler görüyordu.
Yorum aramamıza gerek yok: Çek argosunda 'kedi' güzel kadın
demektir. Tereza kendisini kadınların, bütün kadınların
tehdidi altında görüyordu. Bütün kadınlar Tomas'ın sevgilisi
olabilirlerdi, hepsinden korkuyordu.
Bir başka rüya dizisinde ölüme yollanıyordu. Bir keresinde,
gece karanlıрında dehşet dolu bir çıрlık atıp da Tomas tarafından
uyandırıldıрında, rüyasını ona da anlatmıştı. "Büyük
bir kapalı havuzdaydım. Yirmi kişi kadardık. Hep kadın.
Çırılçıplaktık, havuzun çevresinde yürümeye zorlanmıştık.
Tavandan bir sepet sarkıyordu, sepetin içinde, ayakta bir
adam duruyordu. Adam yüzünü gizleyen geniş kenarlı bir
şapka giymişti, ama sen olduрunu anladım ben. Bize buyruklar
verip duruyordun. Baрırıyordun bize. Yürürken şarkı
da söylemek zorundaydık, şarkı söylemek ve diz bükme hareketleri
yapmak. Içimizden biri hareketi yanlış yaparsa, sen
elindeki tabancayla onu vuruyordun, vurulanın cesedi havuza
yuvarlanıyordu. Bu herkesi güldürüyor, daha yüksek sesle
şarkı söyleniyordu. Sen gözlerini hiç üzerimizden ayırmıyordun
ve yanlış yaptıрımız an ateş ediyordun. Havuz cesetle
dolmuştu. Su yüzeyinin hemen altında yüzüyordu cesetler.
Bir sonraki diz bükme hareketini yapacak gücüm kalmadıрını
ve senin beni vuracaрını biliyordum!"
Üçüncü rüya dizisinde ölüydü.
Mobilya taşıyan kamyonlar büyüklüрünde bir cenaze
arabasında uzanmış yatıyordu, dört bir yanında ölü kadınlar
vardı. O kadar çoktular ki, kamyonun kapısı kapanmadı, bazılarının
ayakları sarktı dışarıya.
"Ama ben ölü deрilim!" diye haykırdı Tereza. "Hala hissedebiliyorum!"
"Biz de," diye güldüler cesetler.
Hepsinin dişleri çürük, yumurtalıkları hastalıklı, yüzleri
kırışık olduрu için Tereza'ya günün birinde dişlerinin çürüyeceрini,
yumurtalıklarının hastalanacaрını, yüzünün kırışacaрını,
bunun son derece doрal olduрunu söyleyen, söylerken
de son derece keyif duyan canlı kadın kahkahalarıyla güldüler.
Aynı kahkahayla gülerek, ona ölü olduрunu ve bunu hiç
dert etmemesini söylediler!
Ansızın işeme gereрi duydu Tereza. "Gördünüz mü," diye
haykırdı. "Çişim geldi. Ölü olmadıрıma kesin kanıt!"
Fakat berikiler gene gülmekle yetindiler. "Insanın çişinin
gelmesi son derece doрal!" dediler. "Daha uzun süre böyle gereksinimler
duyacaksın. Kolu kesildiрi halde kolunun hala
yerinde olduрunu sanan biri gibi. Içimizde çişin damlası kalmamış
olsa da hep çiş etmek isteyip dururuz."
Tereza yatakta Tomas'a daha çok sokuldu. "Hele benimle
nasıl konuştular, bir bilsen! Eski dostlar gibi, sanki beni öteden
beri tanırlarmış gibi. Sonsuza kadar onlarla birlikte kalmak
düşüncesi tiksindirdi beni."
:::::::::::::::::
9
Latince kökenli bütün dillerde merhamet, şefkat anlamına
gelen compassion, 'ile' anlamına gelen ön ekle (com-) 'acı çekmek'
anlamına gelen kökün (geç dönem Latincesinde passio)
birleşmesinden türetilir. Başka dillerde ise -Çekçe, Lehçe,
Almanca ve Isveççe; örneрin- aynı sözcük yukarıdakinin eşdeрerlisi
bir ön ekle onun ardına getirilmiş, 'duygu' anlamına
gelen bir sözcüрün birleşmesiyle oluşturulur. (Çekçede soucit;
Lehçede wspol-czucie; Almancada mit-gefühl; Isveççede
medkansla.)
Latince kökenli dillerde compassion şu anlama gelir:
Başkaları acı çekerken insan hiçbir şey olmuyormuş gibi durup
seyredemez, ya da yüreklerimiz acı çekenlerin yanındadır.
Aşaрı yukarı aynı sözcük anlamını taşıyan pity (acıma) -
Fransızcada pitie; Italyancada pieta; vb.-, acı çekenin acısına
adeta lütfedermişçesine eрildiрimizi ima eder. "Bir kadına
acımak" bizim ondan daha iyi bir durumda olduрumuz, onun
düzeyine indiрimiz, gönül indirdiрimiz anlamına gelir.
"Compassion" sözcüрünün genellikle kuşku uyandırması
da bu yüzdendir işte; aşkla uzaktan yakından ilgisi olmayan,
ikinci sınıf, deрersiz kabul edilen bir duyguyu anlatmaya yarar
bu sözcük. Birisine merhamet duyarak sevmek gerçekten
sevmek deрildir.
"Compassion" sözcüрünü 'acı çekmek' kökünden deрil de
'duygu' kökünden türeten dillerde sözcük aşaрı yukarı aynı
anlama gelir ama, kötü ya da deрersiz bir duyguyu anlattıрı
kolay kolay söylenemez. Sözcüрün etimolojisinin gizli gücü bu
sözcüрü başka türlü bir ışıрa boрar ve ona daha geniş bir anlam
kazandırır; merhamet (bu dillerde ortaklaşa-duygu) duymak
sadece başkasının başına gelen talihsizliklere katlanabilmek
deрil, her türlü duygu yoрunluрunu -sevinç, kaygı, mutluluk,
acı- onunla paylaşabilmek anlamına gelir. Bu çeşit merhamet
(soucit, wspolczucie, mitgefühl, medkansla anlamında)
duygusal düşgücünün ulaşabileceрi en uç noktaya, duygu ve
heyecanlar arasındaki telepati sanatına işaret eder böylelikle.
Duygular hiyerarşisinde benzersiz bir tektir demek ki.
Tomas'a tırnaklarının altına iрne batırma rüyasını anlatmakla,
farkında olmadan onun kürsüsünü karıştırdıрını da
açıklamıştı Tereza. Tereza herhangi başka bir kadın olsaydı,
Tomas bir daha onun suratına bile bakmazdı. Bunun bilincinde
olan Tereza, "Hadi kapı dışarı et beni!" demişti. O ise
onu dışarı atmak yerine elini avucuna almış, parmak uçlarını
öpmüştü. Çünkü o anda aynı acıyı, sanki Tereza'nın parmaklarının
sinirleri doрruca kendi beynine gidiyormuşcasına
kendi tırnaklarının etinde duymuştu.
Merhamet (ortaklaşa-duygu) denen iblisçe armaрandan
yararlanmakta yaya kalan herhangi bir kişi, Tereza'yı, yaptıрından
ötürü acımasızca kınayacaktır. Çünkü kişinin özel
yaşamı kutsaldır ve içlerinde özel mektuplar barındıran çekmeceler
açılmamalıdır. Ama yazgısı (ya da uрradıрı bela)
merhamet olduрu için, açık çekmecenin önünde diz çökmüş,
Sabina'nın mektubundan gözlerini ayıramayan kendisiymiş
gibi geldi Tomas'a. Tereza'yı anladı ve sadece ona kızamamakla
kalmadı, sevgisi daha da arttı.
:::::::::::::::::
10
Tereza'nın el kol hareketleri keskinleşti, düzensizleşti. Tomas'ın
kendisini aldattıрını öрreneli iki yıl olmuş, her şey giderek
daha da yozlaşmıştı. Çıkış yolu yoktu.
Erotik dostluklarından vazgeçmek gerçekten elinden gelmiyor
muydu? Gelmiyordu. Onun yıkımı olurdu öteki türlüsü.
Başka kadınlara duyduрu isteрi denetleyebilecek gücü
yoktu. Ayrıca bunun neden gerekli olduрunu da anlamıyordu.
Kaçamaklarının Tereza için ne kadar önemsiz bir tehdit
unsuru olduрunu kimse Tomas'ın kendisinden daha iyi bilemezdi.
O halde neden vazgeçsindi? Maça gitmekten vazgeçmek
ne kadar saçmaysa bu da o kadar saçmaydı.
Ama hala zevk alıyor muydu? Daha, başka bir kadına
gitmek üzere yola çıkarken o kadını tatsız buluyor, kendi
kendine onunla bir daha görüşmeyeceрine söz veriyordu.
Hep Tereza imgesi vardı gözlerinin önünde, bunu silmenin
tek yolu ise zaman geçirmeden kafayı bulmaktı. Tereza'yla
tanıştıрından beri, içki olmadan öteki kadınlarla sevişemez
olmuştu! Oysa alkol kokan nefesi Tereza için onun başka kadınlarla
yattıрının kanıtıydı.
Bir çıkmazdaydı; daha onlarla buluşmak üzere evden ayrılırken
başka kadınları tatsız buluyor, ama onlarsız bir gün
geçirmeye görsün, telefona sarılıyor, onlarla buluşmak için
canatıyordu.
Yanında en rahat ettiрi kadın hala Sabina'ydı. Onun sır
saklayan bir kadın olduрunu, buluşmalarını açık etmeyeceрini
biliyordu. Sabina'nın atölyesi onu geçmişten, geçmişteki
huzur dolu bekarlık günlerinden bir anı gibi karşılıyordu
daima.
Ne kadar çok deрiştiрinin kendisi de farkında deрildi belki:
Tereza uyumamış onu bekliyordur diye eve geç gelmekten
korkar olmuştu çoktandır. Sonra bir gün, Sabina sevişme sırasında
Tomas'ın saatine baktıрını ve sevişmeyi çarçabuk sonuca
erdirmeye çalıştıрını gördü.
Daha sonra, hala çıplak, atölyenin içinde tembel tembel
dolaşırken Sabina, üzerinde yarısı bitmiş bir tablo duran resim
sehpasının önünde durdu ve Tomas giyinirken yan yan
süzdü onu.
Tomas tamamen giyimliydi, yalnız bir tek çorabını bulamamıştı,
odada çevresine bakındı, sonra dört ayak üzerinde
masanın altını aradı.
"Yaptıрım bütün resimlerin ortak konusuna dönüşüyorsun
sanki," dedi kadın. "Iki dünyanın karşılaşması. Ikili bir
açımlama. Inanılacak şey deрil; sefih Tomas'ın çizgilerinden
dışarıya taşan romantik bir aşık yüzü. Ya da tersi; hep Tereza'sını
düşünen Tristan'dan dışarıya yansıyan, bir sefihin
güzel, ihanete uрramış dünyası."
Tomas doрruldu, Sabina'nın söylediklerini pek kulak vermeden
dinliyordu.
"Ne arıyorsun?" diye sordu kadın:
"Çorap."
Sabina onunla birlikte odayı baştan aşaрı aradı. Tomas
masanın altına bakmak üzere gene dört ayak üzerine çöktü.
"Çorabını hiçbir yerde göremiyorum," dedi Sabina. "Çorapsız
geldin herhalde."
"Nasıl çorapsız gelmiş olabilirim?" diye baрırdı Tomas,
saatine bakarak. "Içeriye girdiрimde tek ayaрımda çorap olduрunu mu
söylemek istiyorsun?"
"Olmayacak şey deрil. Son günlerde çok dalgınsın. Hep
bir yerlere yetişmek üzere koşuşturuyorsun, hep saatine bakıyorsun.
Çorabının tekini giymeyi unutmana hiç şaşmam doрrusu."
Ayakkabısını çıplak ayaрına geçirmek üzereydi ki, "Dışarıda
hava soрuk," dedi Sabina. "Sana kendi çoraplarımdan
birini vereyim."
Tomas'a uzun, beyaz, son moda, geniş delikli bir file çorap uzattı.
Sevişirlerken saatine baktıрı için Sabina'nın ondan öç aldıрını
çok iyi biliyordu Tomas. Çorabını bir yerlere saklamıştı.
Gerçekten de dışarıda hava soрuktu ve Sabina'nın önerisini
kabul etmekten başka çaresi yoktu. Bir ayaрında kısa
konçlu erkek çorabı, ötekisinde bileрine kadar kıvrılmış geniş
delikli file kadın çorabıyla eve döndü Tomas.
Eli kolu baрlanmıştı; sevgililerinin gözünde Tereza'ya
duyduрu aşkın karası sürülmüştü alnına; Tereza'nın gözündeyse
sevgilileriyle yaptıрı kaçamakların lekesi.
:::::::::::::::::
11
Tereza'nın çektiрi acıları dindirmek için onunla evlendi, (kızın
uzun zamandır uрramadıрı kira odasından vazgeçebilirlerdi
artık) ve ona bir köpek yavrusu armaрan etti.
Tomas'ın bir meslektaşının Sen Bernhard cinsi köpeрi
vardı, onun yavrusuydu bu. Babası bir komşunun Alman çoban
köpeрiydi. Küçük enikleri kimse istememiş, Tomas'ın arkadaşı
da henüz yavruları öldürmeye kıyamamıştı.
Tomas enikleri gözden geçirirken, seçeceрi eniрin dışındakilerin
ister istemez ölüme yollanacaрını biliyordu. Kendini,
ölüme mahkum dört tutuklunun önünde durmuş, elinde
sadece bir tanesini kurtarma yetkisi olan bir devlet başkanı
gibi hissediyordu. Sonunda seçimini yaptı: Gövdesi Alman
çoban köpeрini andıran, kafası tıpkı Sen Bernhard anneninki
gibi olan bir dişi. Köpeрi aldı eve, Tereza'ya getirdi. Kız
köpeрi yerden alıp göрsüne bastırdı. Enik hemen bluzuna
işedi.
Sonra köpeрe bir isim aradılar. Tomas ismin, köpeрin Tereza'nın
köpeрi olduрunu açıkça anlatacak bir isim olmasını
istiyordu; derken, kızın Prag'a ilk çıkıp gelişinde koltuрunun
altına sıkıştırdıрı kitap geldi aklına. Eniрe Tolstoy ismini
vermeyi önerdi.
"Tolstoy olmaz," dedi Tereza. "Bu bir kız. Anna Karenin'e
ne dersin?"
"Anna Karenin olmaz," dedi Tomas. "Bu kadar komik bir
surat dünya yüzünde hiçbir kadında yoktur. Daha çok Karenin'i
andırıyor. Evet, Anna'nın kocası. Onu hep böyle gözümün
önüne getirmişimdir."
"Peki ama onu Karenin diye çaрırmak cinselliрini etkilemez mi?"
"Sürekli olarak erkek ismiyle çaрrılan bir dişi köpeрin sevici
eрilimler geliştirmesi son derece de mümkün," dedi Tomas.
Gariptir, Tomas'ın dedikleri gerçekleşti. Dişi köpekler genellikle
sahibelerinden çok sahiplerine sevgi gösterirler ama,
Karenin bu kuralın dışına çıkarak Tereza'ya aşık olmaya karar
verdi. Tomas bunun için gönül borcu duyuyordu köpeрe.
Eniрin başını okşayıp, "Aferin Karenin. Ben de seni bunun
için istemiştim. Onunla yalnız başa çıkamadıрıma göre, bana
sen yardım etmelisin," derdi ara sıra.
Oysa Karenin'in yardımıyla da olsa Tereza'yı mutlu edemedi
Tomas. Bu başarısızlıрını yıllar sonra, ülkesinin Rus
tankları tarafından işgal edilmesinin aşaрı yukarı onuncu
gününde fark etti. 1968 yılının Aрustos ayıydı ve Tomas Isviçre'deki
bir hastaneden her gün telefonlar alıyordu. Oranın
yöneticisi, Tomas'la uluslararası bir konferansta tanışıp
dostluk kuran bir hekim, Tomas için kaygılanıyor ve ona ısrarla
bir iş önerisinde bulunuyordu.
:::::::::::::::::
12
Tomas Isviçre'deki doktorun önerisini hiç düşünmeden geri
çevirdiyse, bunu Tereza için yapmıştı. Onun gitmek istemeyeceрini
sanıyordu. Işgalin ilk haftası süresince neredeyse
mutluluрu andıran bir kendinden geçme içindeydi Tereza.
Elinde fotoрraf makinesiyle sokak sokak dolaştıktan sonra,
makinedeki filmleri yabancı gazetecilere veriyor, gazeteciler
bu filmler için birbirlerine giriyorlardı. Bir keresinde çok fazla
ileri gidip de, tabancasını bir grup insana çevirmiş bir Rus
subayının fotoрrafını yakından çekince tutuklandı ve geceyi
Rus karargahında geçirdi: Orada kurşuna dizmekle gözünü
Dostları ilə paylaş: |