Karadeniz İncelemeleri Dergisi
131
H. 29
Z
İLHİCCE 1341 (12 AĞUSTOS 1923)
T
ARİHLİ
H
ARİTAYA
G
ÖRE
Ç
ARŞAMBA
K
AZASI
Pelin İSKENDER KILIÇ
ÖZ
Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren siyasî alanda
azınlıklar meselesiyle oldukça meşgul olmuştur. Hatta bu konu Lozan
Antlaşmasına kadar devam etmiştir. Bilhassa Fransız İhtilali’nin ve başta
Yunanistan olmak üzere Osmanlı Devleti üzerinde emelleri olan büyük
güçlerin etkisiyle Osmanlı içerisinde yapay bir Pontus meselesi ortaya
çıkartılmıştır. Oysaki tarihteki Pontus Devleti ile ortaya atılan ve gerçek-
leştirilmek istenen Pontus Devleti arasında hiçbir bağlantı yoktur. XIX.
yüzyıla gelindiğinde çok milletli, dinli ve kültürlü olan Osmanlı Devleti,
bulunduğu çağın da özelliği gereği gerek iç gerekse dış güçlerin etkisiyle
dağılma sürecine girmiştir. İçinde bulunan azınlıklar büyük devletlerin
desteği ile yavaş yavaş Osmanlı Devleti’nden ayrılırken, yüz yıllardır
Anadolu’da Türklerle iç içe yaşayan Rumlara da İnebolu’nun batısından
başlayıp Batum’a kadar uzanacak olan bir Pontus Devleti kurma
hayalleri içine girmişlerdir. Bu devletin başkenti olarak da Samsun’u
seçmişlerdir. Bu nedenle Samsun ve çevresinde çok yoğun çete
faaliyetlerine başlamış-lardır. Din adamları bu çeteleri kışkırtmada aktif
rol oynamışlardır. Bütün bunlara karşı Osmanlı Devleti aldığı çeşitli
tedbirlerle Müslüman halka karşı yapılan bu yıkıcı ve acımasız
faaliyetleri durdurmaya çalışmıştır.
Anahtar Sözcükler: Samsun, Pontus, Çete faaliyetleri.
PONTUS GANG ACTIVITIES AND GOVERNMENT
APPLICATIONS IN SAMSUN AND THE SURROUNDING AREA
ABSTRACT
Ottoman Empire had been considerably struggling with the question of
Bu çalışma, 16-18 Nisan 2010 tarihlerinde yapılan Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil ve Çarşamba
Sempozyumu’nda bildiri olarak sunulmuştur.
Yrd. Doç. Dr., Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi
Bölümü, SAMSUN.
Journal of Black Sea Studies
132
minorities in the political arena since the second half of the 19
th
century.
This problem, moreover, continued until the Treaty of Lausanne. Under
the particular influence of the French Revolution an impellent conflict of
Pontus rose in the Ottoman Empire, and the great Powers—also
encouraging Greece to be involved—were interested in the lands of
Ottoman Empire. However, there is no relationship between the Pontus
State in the history and the Pontus State which was desired to be
revived. The Ottoman Empire, being a multilateral, multireligious and
multicultural state, was extremely destabilized by internal and external
interventions during the 19
th
century. So, the minorities in the Ottoman
Empire gradually separated from it under the auspieces of Western
states. Accordingly, the Greeks, having been living together with the
Turks in Anatolia for centuries, dreamed about the reestablishment of a
Pontus State ranging from western İnebolu to Batum. They thought of
Samsun as the capital city of this state. Therefore, they comenced some
underground activities in Samsun and its surrounding area. The clergy
played active roles in provoking these gangs. Ottoman Empire, taking
some measures, tried to stop these destructive and cruel activities against
the Muslim community.
Keywords: Samsun, Pontus, Gang Activities.
Canik Sancağı, Osmanlı idaresine girdikten sonra klasik sancak olarak
yapılandırılmıştır. 1413 yılında Rum Beylerbeyliği tesis edilmiş ve eyaletin
sancakları içinde Canik Sancağı da yer almıştır. Rum Beylerbeyliği, 17.
yüzyılın ortalarından sonra Sivas Eyaleti olarak anılmıştır. Canik bundan
sonra Sivas Eyaleti bünyesinde yer almıştır. 18. yüzyılın ortalarından
itibaren Canik’teki ayan ailelerinin Canik muhassıllığı ile birlikte çoğu kere
Trabzon zaman zaman da Sivas ve Erzurum Eyaletlerinin idaresini ele
geçirmeleri ve yöneticilerinin bölgedeki etkinliği sebebiyle idarî manada
Trabzon ile de bir ölçüde ilişkili olmuştur. Bu durum daha sonraki dönem-
lerde Canik’in Trabzon Eyaletine bağlanmasında etkili olmuştur. 19. yüz-
yılın ilk çeyreğinden başlayarak Canik Sancağı Trabzon Eyaleti’ne dahil
edilmiştir. 1824 yılından itibaren Canik Sancağı artık Trabzon Eyaleti ile
tevcih edilmeye başlamıştır. 1831 tarihinde Canik Sancağı, Sivas Eyaleti
bünyesinde yer almıştır
1
. 1847 yılında idarî olarak Trabzon’a bağlanmıştır.
1867 Vilayet Nizamnamesine göre, Canik Sancağı Samsun, Bafra, Çarşamba
ve Ünye kazalarından oluşmaktadır. 1877’de Terme ve Niksar’ın da ilave-
siyle sancak dahilindeki kazaların sayısı altıya çıkmıştır. 1892’de Niksar,
1
Orhan Kılıç, “Osmanlı Dönemi İdarî Uygulamalar Bağlamında Canik’in Yönetimi ve Yöneticileri”,
Geçmişten Geleceğe Samsun, 1. Kitap, Samsun 2006, s. 34-35.
Karadeniz İncelemeleri Dergisi
133
sancak sınırları dışında bırakılırken, Fatsa kazası Canik’e bağlanmıştır
2
.
1892 yılında yeniden Trabzon Vilayeti’ne bağlanan Canik Sancağı’nın bu
durumu 1910 yılına kadar devam etmiştir. 1908-1909 tarihli devlet salname-
sinde Canik, Trabzon Vilayeti’nin sancaklarından biridir. 19 Mart 1910
tarihinde Canik Sancağı, Trabzon Vilayeti’nden ayrılarak müstakil mutasar-
rıflık haline getirilmiştir. Müstakil Canik Sancağı, 1910 yılında merkez
(Samsun), Bafra, Çarşamba, Fatsa, Terme ve Ünye kazalarından müteşek-
kildir. Merkeze bağlı Kavak, Bafra’ya bağlı Alaçam ve Ünye’ye bağlı
Karakuş nahiyeleri ile bu kaza ve nahiyelere bağlı toplam 1.096 köy vardır
3
.
Canik Sancağı’na bağlı yerlerden biri olan Çarşamba kazası, Trabzon’un
yüz kırk iki mil batısında ve Samsun’un doğusunda olup, Yeşilırmak
Nehri’nin iki tarafında düz bir zemin üzerine kurulmuştur
4
. Kuzeyinde
Karadeniz, doğusunda Terme kazası, güneydoğusunda Ünye kazası,
güneyinde Erbaa ve Ladik kazaları, batısında da Canik merkez ve Kavak
kazaları ile çevrilidir. Çarşamba kazasının arazisi tamamıyla tortu araziden
meydana gelmiş olduğundan oldukça düz ve deniz seviyesindedir. Bu geniş
arazi üzerinde Yeşilırmak, Terme Irmağı ve Miliç Irmağı ile daha birçok
dere ve çay, yataklarındaki meyillik azlığından dolayı muntazam bir şekilde
akmayıp, etrafa yayılarak çok büyük bataklıklar ve sazlıklar meydana
getirmişlerdir
5
. İlçe toprakları iki bölümden oluşur. Güneyinde dağlık kesim,
kuzeyinde ise Karadeniz kıyısına kadar uzanan ovalık alan yer alır. Çarşamba
Ovası ile bu ovayı güneyden kuşatan yüksek saha gerek fizikî özellikler,
gerekse beşerî ve ekonomik faaliyetler bakımından birbirinden farklı iki ayrı
ünitedir. Güneydeki dağlık sahadaki yerleşmeler çok seyrek bir şekilde
araziye dağılmıştır. Bu sahadaki köyler birbirinden oldukça uzakta bulunan
küçük küçük mahallelerden oluşmaktadır. Önemli akarsulardan biri olan
Yeşilırmak, adeta ilçeyi ikiye böler. Irmak vadisinin Karadeniz’e açılarak
genişlediği yerde ülkenin en önemli ovalarından biri olan Çarşamba Ovası
yer alır. Ovanın kıyısında denizden kıyı kordonlarıyla ayrılmış Simenlik,
Akgöl, Kargalı Göl, Kara Göl ve Dumanlı Göl gibi irili ufaklı lagün gölleri
mevcuttur
6
. Çevresi genellikler sazlık ve bataklık olan bu göllerde sazan,
iftina, alabalık ve kefal gibi çeşitli balıklar yaşar. Ufak bir gölde de oldukça
çok kefal ve morina balığından yine çok miktarda yumurta ve havyar imal
2
Nedim İpek, “Canik Sancağı’nın Nüfusuna Dair Bir Değerlendirme”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, Samsun, Mayıs 1999, Sayı: 12/1 s. 29-45.
3
Nedim İpek, “Canik Umumî Meclisi”, 19 Mayıs ve Milli Mücadele’de Samsun Sempozyumu
Bildiriler (20-22 Mayıs 1999), Samsun 2000, s. 185-203.
4
Trabzon Vilayet Salnamesi, H. 1322 (1904-1905), s. 87.
5
Trabzon Vilayet Salnamesi, H. 1322 (1904-1905), s. 240.
6
Ali Özçağlar, “Çarşamba Ovası ve Yakın Çevresinde Araziden Faydalanma”, Ankara Üniversitesi
Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Ankara 1994, Sayı: 3, s. 93-128
Journal of Black Sea Studies
134
olunmaktadır
7
. Diğer göller Akarcık Göl, Koca Göl, Akmaz Göl, Sazlık Göl,
Çilme Gölü ve Körırmak Gölü’dür. Yeşilırmak’ın eski yataklarından olan
Körırmak bataklığı, deltanın uç kısmında batıda yer almaktadır. Tamamen
sazlık bir alandır. Doğu bölümünde Çarşamba Ovası, Terme Çayı doğusunda
kıyı ovası özelliği kazanmaktadır. Doğuya doğru daralmaya başlayan kıyı
ovası, Akçay vadisinde biraz genişledikten sonra tekrar hızla daralmaktadır.
Ovanın doğu sınırını oluşturan Akçay ile batıda Derbent burnu arasındaki
mesafe 65 km.dir
8
.
XVI. yüzyılda Arım kazası köyleri bugünkü Çarşamba’da ve Salıpazarı’n-
da (Koçyurdu=Zivgar Ayvacık’ta), Ökse kazasının tespit edilebilen köyleri-
nin çoğunluğu (Ahilü, Araplı, Aşıklı, Bayramlı, Tilkili, Epçeli, Eğercili vb.)
Dikbıyık’ta bir kısmı da (Büyüklü, Karamustafalı, Ökseköseli) Çarşamba
merkez ilçesi içindedir. Ayvacık kazası köyleri bugünkü Ayvacık’ta, bazıları
da (Beyyenice=Beylerce, Cacil=Paşayazı vb.) Çarşamba’da yer almaktadır
9
.
Canik Sancağına ait kayıt defterinde, Samsun ve Bafra’nın ardından
gelen üçüncü büyük kaza Arım (bugünkü Çarşamba)’dır. Arım Kazası, 1837
yılında otuz beş köyü bünyesinde barındırmaktadır. İki mahallesi ve otuz beş
köylük idarî alanı ile birlikte civarındaki kazalar içinde yönetsel yapı
merkezî konumunu korumuştur. Bafra ve Samsun kazalarında olduğu gibi
Arım Kazası da kendine bağlı kazalara sahiptir. Bu kazalardan Ökse yirmi
iki köye sahiptir. Arım (Çarşamba) ile Sonisa sınırı arasında bulunan
Ayvacık ise iki mahalle ve kırk beş köye sahiptir. Bu durum Ayvacık
Kazasının, hem nüfus hem de Sancak merkezine yakınlık açısından daha
avantajlı olan Arım’ın önüne geçmesini sağlayamamıştır
10
.
Haritadan da anlaşılacağı üzere kazanın Karadeniz’e yakın yerlerinde
yer alan bataklık ve sazlık araziden dolayı yerleşim yeri çok azdır. Yoğunluk
daha çok Yeşilırmak’ın sahilden içeri doğru doğu ve batı taraflarında
yoğunlaşmıştır. Bu yoğunluk daha güneye gittikçe yükselti nedeniyle
azalmaktadır. Yeşilırmak’ın doğusu, kuzeyde kalan kısım Arım Düzü
güneyde kalan kısım Arım Yükseği olarak adlandırılmıştır. Yeşilırmak’ın
batısı ise kuzey kısmı Ökse, güney kısmı Ökse Yükseği olarak belirtilmiştir.
Haritadan tespit edebildiğimiz kadarıyla Yeşilırmak’ın doğusunda 94,
batısında ise 124 köy mevcuttur
11
.
7
Trabzon Vilayet Salnamesi, H. 1322 (1904-1905), s. 87
8
Özçağlar, a.g.m, s. 120
9
Mehmet Öz, Orta Karadeniz Tarihinin Kaynakları VII, Canik Sancağı Avarız Defterleri (1642),
Ankara 2008, s. 78.
10
Mehmet Yavuz Erler, “Osmanlı Nüfus Kayıtlarına Dair Alternatif Bir Kaynak: Defter-i Liva-ı
Canik (1837)”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, The Journal of International Social
Research, Volume 2/8, Summer 2009, s.171.
11
Doğusunda yer alan köyler: Acıklı, Akkuzulu, Alanyaykın, Alay, Alçakyazı, Allı, Arım Ömerli,
Arım Tatarlı, Arım Temirli, Aşağı Alibeyli, Aşağı Taflu, Ayazma, Bafracalı, Bayramyurdu,
Karadeniz İncelemeleri Dergisi
135
Çarşamba’nın etrafında birçok göl ve bataklıklar olduğundan havası
yaz mevsiminde tehlikeli bir durum alır. Diğer mevsimlerde ise gayet
muntazam, olağan bir hale gelmektedir. Yaz mevsiminde kasabanın havası-
nın iyi olmaması halkı yaylalara gitmeye mecbur etmektedir
12
. Bu bataklık-
lardan aynı zamanda etrafa çok kötü kokular yayılmaktadır. Bu nedenle
Çarşamba’nın özellikle yaz mevsimlerinde kötüleşen hava koşullarını herkes
kaldıramamaktadır.
Kırım Savaşı ile başlayan ve 1855-1865 arasında yoğunlaşan Kafkas
göçleri sonucunda Osmanlı topraklarına gelen göçmenlere yerleşim yerleri
bulma problemi ortaya çıkmıştır. 1866-1876 arası münferit olarak devam
eden bu Kafkas göçleri, Doksanüç Savaşı’nı müteakip tekrar kitlesel hale
dönüşmüştür. Göçmenler, Canik Sancağı dahilinde Terme, Akçay ve
Çarşamba’nın köylerine yerleştirilmişlerdir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı
ile birlikte Sohum’dan gelen 60.000’i aşkın göçmen başta Çarşamba ve
Bafra kazaları olmak üzere Trabzon Vilayeti’nin iskâna elverişli yerlerine
yerleştirilmiştir. Bunda en önemli etken Çarşamba ve Bafra’nın verimli
ovalar olmasıdır
13
. Ancak Samsun ve çevresi bilhassa Çarşamba ve Terme
sıtması ile meşhurdur. Toprağın bataklık olması sıtmanın yayılmasına neden
olmaktadır. Salnamede belirttiği üzere Çarşamba ve Terme sahilinde yerli
Beşme, Bereket, Cacil, Canlı, Cibacalu, Cimle, Çamalan, Çatak, Çeltik, Çerçiler, Donurlu, Düzköy,
Emirhan, Eynel, Fernek, Fidancık, Gazi Hüseyin Bey, Hacıbekbek, Hacıbeyli, Hacımaslı, Hamlık,
Helvacalı, Kabakestane, Kabaklı, Kadılı, Karaağaç, Karacalı, Karacaviran, Karadere, Kaşbaşı,
Kaydan, Kestanepınar, Kışla, Kızılot, Kocalar, Köklük, Köseli, Köyyeri, Kumarlı, Kuşculu,
Kuraba, Kürtün, Manalı, Meşelik, Mumlu, Muscalı, Muslubey, Namazlı, Ordu, Ordubaşı, Örencik,
Satlak, Sendil, Seyfel Süfla, Seyfel Ulya, Sığrtmaç, Soğucak, Soyuk, Suğluca, Şeyh Habil,
Tahtabahçe, Taşlık, Tepealtı, Tepearuk, Tepecik, Tümürcülü, Uluköy, Uzunlu, Vakıfköprü,
Yamanlı, Yavulu, Yaycılar, Yaykun, Yeniköy, Yukarı Alibeyli, Yukarı Donurlu, Yukarı Taflu,
Zevgar, Zevgarbaşı.
Batısında yer alan köyler: Acısu, Ağacagüney, Ağluç, Ahulu, Alagircami, Anbarköprü, Arablı,
Arduç, Arucak Sarıkilise, Aşağı Musalla, Aşıklı, Ayvacık, Azman, Bağırsak, Balahur, Balcalı,
Batcıkışlası, Bayramlı, Bayırköy, Bezirganlı, Bicincik, Bicincik İslamı, Boyacılı, Büyüklü, Cayvar,
Çakmak, Çayırçökek, Çerkesler, Çınarlık, Çiftiçi, Çifteköprü, Çökekli, Darboğaz, Deli
Hüseyinoğlu, Dikbıyık, Düzdağ, Eğercili, Eğridere, Eğrikum, Elamoğlu, Epçeli, Ermeniyan
Sarıyurt, Fatsa, Gökçe, Gökçedere, Gökçeköy, Gökçeli, Gölceğiz, Gökyar, Güdedi, Güllüpınar,
Günbat, Hacılıçay, Hamzalı, Hızırlı, Irmak sırtı, Kabaceviz, Kabalak, Kadıkiriş, Kapukaya,
Karabürük, Karacalı, Karakaya, Karakulak, Karamuk, Karamustafalı, Karatuzla, Kazançlı,
Kerpiçli, Kesealan, Kesimoğlu, Kethüda, Kışla, Kirazbucağı, Konukluk, Köseli, Kulağan, Kullu,
Kumköy, Kurtahmetli, Kuşhane, Kürtler, Martal, Meletlioğlu, Melik, Menamut, Minnetoğlu, Musa
Ağa, Musabere, Osmansıoğlu, Otluk, Öksüzoğlu, Ömerli, Ramazanköy, Pelidoğlu, Rumyan
Sarıyurt, Sakızlı, Saraçlı, Sarıyurt, Selyeri, Sıtmasuyu, Sofualan, Şeyhgüven, Tankarlu, Taşdemir,
Taşhan, Tatarlı, Tayyibli, Tekfur, Tekfurmeydanı, Tekkeköy, Terice, Tikencik,Tortop, Töngel,
Turgutlu, Ulaş, Ulupınar, Üçköprü, Yağıbasan, Yaylakiriş, Yenice, Yukarı Yenice.
12
Trabzon Vilayet Salnamesi, H. 1322 (1904-1905), s.165.
13
Nedim İpek, “Canik Sancağı’nın Nüfusuna Dair Bir Değerlendirme”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, Samsun, Mayıs 1999, Sayı: 12/1 s. 42.
Journal of Black Sea Studies
136
halkın bu kötü hava ve arazi şartlarının tesirlerinden dolayı karınları şişip
dalakları bir tarafa doğru sarkmıştır. Halk fakirlikten ve hastalıktan kuvvet-
ten düşmüştür. Bu nedenle ölüm vakaları oldukça yüksektir. Çarşamba ve
Akçay’dakiler de dahil olmak üzere Nisan 1864-Ocak 1865 tarihleri arasında
resmî kayıtlara göre Kafkas muhacirlerinin yer aldığı kamplarda 13.558 kişi
ölmüştür. Şüphesiz gerçek ölü sayısı bunun çok üzerindedir. Samsun’dan
gönderilen 30 Temmuz 1864 tarihli mektup, günlük 300 ölüm vakasından
bahsetmektedir
14
. En çok kayıpların yaşandığı Çarşamba ve Terme’de muha-
cirlerin bir kısmı havanın kötü durumundan ve meydana getirdiği etkilerden
dolayı hayatını kaybetmiş bir kısmı ise başka taraflara gitmişlerdir. Bu
nedenle bazı köylerin yalnız harabeleri kalmıştır. Erkekler kadınlara oranla
bu kötü havadan daha çok etkilendikleri için ziraat da dahil bütün işler
kadınlar tarafından yapılmaktadır.
Devlet bu sağlık problemini çözmek ve ölüm oranını düşürmek için
bazı önlemler almıştır. Bunların en önemlisi göçmenler için bir hastanenin
açılmasıdır. Sadece göçmen hastalara bakmak üzere tabip ve hademeler
görevlendirilmiştir. Ayrıca göçmen çocuklar aşılanmış
15
ve halka kinin
dağıtılmıştır.
Çarşamba kazasının arazisi geniş ve oldukça verimli olduğu halde
doldurulması ve ıslahı için çok fazla operasyon ve masraf gerektiren büyük
bataklıklar sebebiyle çok az yararlanılmaktadır
16
. Samsun şehrine yakın olan
sazlıkların çok az bir miktarı 1903 senesinden itibaren ciddi bir şekilde
doldurulmaya başlamıştır. Bu durumun şehrin kötü havasını büyük ölçüde
değiştirdiği görülmektedir. 13 Şevval 1334 (13 Ağustos 1916) tarihli bir bel-
gede, Samsun’daki sazlığın kurutma çalışmalarına başlanıp, işin üçte birinin
bitirildiği, Terme ve Çarşamba’daki bataklıkların kurutulması için İstanbul’dan
postaya verilen Terme ve Çarşamba bataklıklarına ait keşif evrakının acilen
Canik Livası’na ulaştırılması gerektiği belirtilmiştir. Bu belgeden de
anlaşılacağı üzere devlet Canik Livası’nda Samsun’daki sazlık ile Çarşamba
ve Terme’deki bataklıkların kurutulmasına oldukça önem vermektedir.
Yapılan çeşitli yazışmalarda sazlık ve bataklıkların kurutulmasına bir an
önce başlanılmasının gerektiği defalarca vurgulanmıştır. Bunun gerekçesi
olarak da bataklıkların halkı her yönden rahatsız ettiği ve nüfus kaybına
neden olduğu gösterilmiştir. Ayrıca bu işin memleketin en mühim ihtiyaç-
larından biri olduğu ve bir an önce işe başlanılması gerektiği vurgulanmıştır.
Bunun için İsviçre tebaasından su fenni ile uğraşan uzman bir mühendis
görevlendirilmiştir. Bu kişi öncelikle bölgeye gelerek çeşitli incelemelerde
14
Nedim İpek, İmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Trabzon 2006,s.44-45.
15
İpek, a.g.e, s. 45.
16
Trabzon Vilayet Salnamesi, H. 1322 (1904-1905), s.240-241
Karadeniz İncelemeleri Dergisi
137
bulunmuştur. Konuyla ilgili olarak bir rapor, harita ve proje sunmuştur.
Sunulan proje, bataklıkların kurutulması ile ilgili olarak uygun bulunmuştur.
Amele taburları oluşturulmuş, ziraat ile uğraşan kişilerin de istihdamları
sağlanmıştır. Verilen raporda Yeşilırmak ve civarındaki dere ve ırmakların
(Körırmak gibi) yataklarının durumu dile getirilmiştir. Bataklıklardaki
çukurların rakımlarının tam olarak bilinemediği, 1,5 metre ile 2 metre
arasında rakıma sahip olanların kurutulmasının mümkün olduğu belirtil-
miştir. Yeşilırmak’ın taşmasından sonra etrafındaki arazinin sular altında
kalmasını önlemek amacıyla nehrin kenarına barikatların kurulması gerektiği
üzerinde durulmuştur. Ayrıca Terme ve Çarşamba’da o kadar çok bataklık
mevcuttur ki bunların kurutulması için çeşitli kanallar yapılmıştır. Suyun
taşma zamanları için kontrol amaçlı toprak bentler yapılarak kapaklar
oluşturulmuştur. Özellikle Çarşamba’da Körırmak bataklığı civarında nehrin
taşması sonucu sular 4,5 metre yükselmektedir. Bunun zararlarını ve bataklık
oluşumunu önlemek amacıyla uygun uzunlukta bir bent inşa edilmiştir. Su
miktarının en yüksek seviyeye çıktığı anda kontrol amaçlı kapak teşkilatının
yapılması kararlaştırılmıştır. Projede Yeşilırmak’ın Çarşamba’dan geçen
kısmının taşkın seviyesinin 4,5 metre olduğu tespit edilmiştir. Sahilde inşa
edilecek olan toprak barikat 5 metre yükseklikte olursa nehrin taşma seviyesi
birinci taşmada barikatı harap etme ihtimali oldukça fazladır. Bu taşmada
meydana gelecek tortu oldukça nitelikli ve nicelikli olacaktır. Bataklıkların
oluşmaması için tahliye kanalları aracılığı ile suların Yeşilırmak’a aktarıl-
ması gerekmektedir. Kanalların uzunlukları 350 m., 775 m., 900 m. yi
bulmaktadır. Kanal ve bent yapılan yerlerin etrafı çim ile örtülmüştür.
Samsun’daki suların temizliği için de bir filtrenin inşaatına bir an önce
başlanması uygun bulunmuştur
17
.
Yine 2 Receb 1336 (13 Nisan 1918) tarihli belgede Canik livasında
nehirlerin yataklarının düzenlenmesi ve bataklıkların kurutulması işlerini
denetlemek ve bu yönde girişimlerde bulunmak amacıyla Umur-ı Miyahiye
(Su işleri) İdaresinin kurulması istenmiştir
18
.
Bütün bu bataklıklara rağmen bir ova olan Çarşamba arazi oldukça
verimlidir. Arpa, buğday, çavdar, mısır darısı ve fasulyeden başka birçok
sebze ve meyve yetiştirilmektedir. Arazide en fazla mısır üretilip, oldukça
fazla miktarı da dışarıya gönderilmektedir. Kasabada ipek ve pamuktan bazı
mensucat yapılmaktadır. Manda ve karasığır burada çok fazla yetiştirildiği
gibi, güzel at ve kısraklarda yetiştirilmektedir. İnek, manda ve koyun
sütünden birkaç çeşit peynir yapılır. Çarşamba’nın ihracatı arasında fasulye,
17
BOA, DH. UMVM, Dosya No: 73, Gömlek No: 20 H. 13.L.1334 ( 13 Ağustos 1916).
18
BOA, DH. UMVM, Dosya No: 73, Gömlek No: 47 H. 2. B. 1336 ( 13 Nisan 1918).
Journal of Black Sea Studies
138
keten tohumu, koyun ve hayvan derileri vardır
19
.
Delta alanından sonra, güneye doğru giderek yükselen dağlık sahanın
yükseltisi 1200 m.ye kadar çıkmaktadır. Bu sahanın üstü gür bir orman
örtüsü ile kaplıdır. Kazada yer alan ormanlarda daha çok meşe, karaağaç,
kestane, dişbudak, çam ve kavak ağaçları vardır. Her sene Tersane-i Amire
için çıkarılan kestaneden başka tüccar tarafından da büyük bir kısmı ihraç
olunmaktadır
20
. Ovada az bir alan kaplayan orman örtüsü, güneydeki dağlık
sahada geniş bir yer kaplamaktadır. Kestanepınar-Tacalan köyleri arasında
Kınalık Ormanı sahası uzanmaktadır. Bu ormanda meşe, kızılağaç, gürgen
ve kayın ağaçları yer almaktadır. Akçay vadisi batısında şerit halinde uzanan
orman alanında daha çok kestane, gürgen ve meşe ağaçları yer almaktadır.
Ayrıca çok sayıda av hayvanı barındıran orman alanları aynı zamanda birer
av sahasıdır. Haritadan tespit ettiğimize göre Yeşilırmak’ın doğu yakasında
Kocalar Ormanı, Karakiraz Ormanı, Beyler Ormanı, Karaca Ormanı ve
Kınalık Ormanı yer almaktadır. Ayrıca Düzdağ Yaylası, Hacı İbrahim
Yaylası ve Kınalık Yaylası gibi yaylalar mevcuttur. Batı yakasında ise
Azman Ormanı vardır. Aynı zamanda, Cayvar Dağı, Çakmak Dağı, Akpınar
Tepesi, Çatal Tepe, Yurtluköy Tepesi, Saltık Tepesi, Arduç Tepesi ve Çal
Tepesi gibi yükseltiler vardır.
Ayrıca haritada çeşitli oymak isimleri yer almaktadır. Bunlar batı
yakasında Kabı (Kab-ı Maden) Oymağı, Cenked Oymağı, Kurşunlu Oymağı,
doğu yakasında ise Orta Oymak’tır. Bilindiği üzere il veya ulus adı altında
gruplandırılan konar-göçerler, sırasıyla boy (kabile), aşiret, cemaat, oymak,
mahalle, oba (aile) şeklinde bölümlere ayrılmıştır
21
.
Samsun’a bağlı Kab-ı Maden Oymağı Reayaları Kazası’nda (bugünkü
Asarcık ancak Toptepe’den denize sahili olan bir idarî yapıyı içermektedir)
yer alan köylerde geniş bir alana yayılmıştır. Haritaya göre Samsun-
Çarşamba sınırında bulunan ancak Samsun Kazasına bağlı olan Kab-ı Maden
Oymağı Reayalarının da kaza konumunda idare edildiği belirlenmiştir. Kab-ı
Maden Oymağı Reayaları Kazası’nda yirmi altı köy tespit edilmiştir. Köy
isimlerinin öz Türkçe adlardan oluşu bu Hıristiyanların Ortodoks Türkler
olma ihtimalini de bünyesinde taşır. Örneğin Sinme Taş, Çelik Alan, Sarı
Yurt, Bağbasan, Kışla, Gökçe, Yayla Krişi ve Çırakman gibi Samsun
civarına yakın yerleşkelerdeki Hıristiyan köy isimleri her hangi bir İslami
kültürel etkileşimin izlerini yansıtmaktan çok uzaktır. Bu isimler Rum ya da
Ermeni Hıristiyan isimlerinden çok Türk izleri taşımaktadır. Bu durum ya
çok daha önceleri Müslüman Türklerden (Selçuklu) etkilenen Ermeni, Rum
19
Trabzon Vilayet Salnamesi, H. 1322 (1904-1905), s. 165-166.
20
Trabzon Vilayet Salnamesi, H. 1322 (1904-1905), s.87.
21
Yusuf Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân Siyaseti Ve Aşiretlerin
Yerleştirilmesi, Ankara 1991, s.16.
Karadeniz İncelemeleri Dergisi
139
ya da Ortodoks Türkleri akla getirmektedir. Eğer Rumca ve Ermenice
isimlerle köy adları resmi kayıtlara dâhil ediliyorsa neden pek çok Hıristiyan
köyü Türkçe isimleri tercih etmiştir
22
.
Tarih boyunca Çarşamba ovası ve Yeşilırmak her zaman önemli bir
yere sahip olmuştur. Milattan öncesinden başlayan koloni kurma faaliyetleri
ve ticaret, Çarşamba ovasının ekonomik önemini göstermektedir. Belgeler-
den de anlaşılacağı üzere Osmanlı Devleti, bölgenin önemini anlamış, ovayı
daha verimli ve geniş ölçüde kullanılabilir duruma getirebilmek için birçok
faaliyete bulunmuştur. Gerektiğinde bataklıkları kurutmak amacıyla her türlü
imkânı sağlayarak yurt dışından alanında uzman kişiler getirtmiştir.
Ekonomik yönden güçlü olan Çarşamba ovasından, verimli olması sebebiyle
göçler sonucunda gelen muhacirleri yerleştirmek için iskân amaçlı da
yararlanılmıştır.
22
Erler, a.g.e., s. 170.
Journal of Black Sea Studies
140
Dostları ilə paylaş: |