İ S T A N B U L
Y A B A N C I L A R İ Ç İ N T Ü R K Ç E Ö Ğ R E T İ M S E T İ B 1
16
C. YENİ BİR ŞEHİRDE HAYAT
YENİ BİR HAYAT
ÜNİTE
1
gelirken, evdeyken, gitmişken,
-Okula gelirken arkadaşımı gördüm.
konuşuyorken, çıkacakken, gençken,
-Kahvaltımı evdeyken yaptım.
çocukken
-Kantine gitmişken bana bir çay al.
-Müdür Bey konuşuyorken sekreter içeri girdi.
-Tam evden çıkacakken telefonum çaldı.
-Ayla Hanım gençken çok güzelmiş.
-Biz çocukken her gün parkta oynuyorduk.
HAZIRLIK ÇALIŞMASI
OKUMA
1 Türkiye’deki ilk günlerinizde size neler değişik geldi?
2 Aşağıdaki cümlelerden hangisi Türkiye’deki ilk gününüze ait düşünceleri yansıtıyor? Örnekteki gibi nedenleriyle
yazalım.
Heyecanlıydım. Çünkü ilk defa yeni bir ülkeye geliyordum.
Korkuyordum. Çünkü …………………………………………………….. .
Mutluydum. Çünkü ………………………...…………………………….. .
Sinirliydim. Çünkü ……………………….....…………………………….. .
Endişeliydim. Çünkü ……………………..………………...…………….. .
Rahattım. Çünkü …………………………….......……………………….. .
İÇİMDEKİ TÜRKİYEM
Uçak, İstanbul’a yaklaşıyor. Tarih: 4 Aralık 1990. Delhi’den sonra karşımıza bambaşka bir
şehir çıktı.
Temiz sokaklar, muhteşem deniz havası, tarihî binalar ve modern binalar... İstanbul…
Burası benim yeni yuvam.
İstanbul’daki ilk günümde, binaların birbirine “yapışık” hâli dikkatimi çekti. Farklı tarz-
lardaki tarihî ve modern binalar iç içeydi ve renk uyumundan uzaktı. Bunu çok yadırgadım.
Ezan sesini, hayatımda ilk kez Türkiye’de duydum. İçeriğini, anlamını ve fonksiyonunu
bilmiyordum ama o ses büyüleyiciydi. Dinlerken çok heyecanlandım.
Türkiye’de pazarı ilk kez Beyoğlu civarında gördüm. Çok büyük, kalabalık ve gürültülüydü. Bu kalabalığı görüp “Buradaki
halk çok zengin.” diye düşündüm. Çok sonra anladım
ki buradaki pazar yerleri, ucuzluğu için tercih ediliyordu.
Tüm ailemle birlikte ilk akşam yemeğinde, “Belki bir kelime anlayabilirim.” diye dikkatle bekliyordum. Nihayet o kelimeyi
buldum! “Ben” kelimesini çok sık kullanıyorlardı. Bu kelime, Özbekçe “men” kelimesine benziyordu. Fakat garip bir durum
vardı, ailedeki herkes “men” yerine “ben” diyordu. Ben de kendi kendime “Zavallıların hepsi grip olmuş! Hiçbiri ‘men’ diye-
miyor.” diye düşündüm. İşte Türkçe ve Türkiye serüvenim “ben” kelimesiyle başladı.
Günlük Türkçeyi yavaş yavaş öğreniyordum. Renk ve sayı isimleri bir dilin en temel kelimeleriydi. Başka bir dilde, ilginç
sebze adlarını tanıyordum. Yer elması ve pırasanın tadını hiç sevmedim. “Yemek” adının ve “yemek” fiilinin anlamlarını
öğrendim. İkisi de aynı şekilde söyleniyordu. Böylece “yemek yemek” gibi garip bir ifadeyle tanıştım. Bunları öğreniyordum
ama uzun zaman hiç konuşamadım, sustum. Sonraları ise konuşmak için çok uğraştım.
Bugün, bu satırları Türkçe ile ve sevgiyle yazabiliyorum. Türkiye’yi çok seviyorum ve artık 4 Aralık benim bayramımdır.