112 Ali Şeriati
ve sellem beyat elini ilk uzatmış kişidir.
Sonra sürekli
olarak ölüm gününe kadar zorluklarla yüz yüze
durmuştur.
Bi’setden, yani peygamberlikten önce Hz. Rasûlu'llâh
salla’llâhu aleyhi ve sellem altı-yedi yaşındaki Ali'yi
beraberinde Hira Dağı'na götürür, derin düşüncelere
gark olduğu zamanlar yanında bulundururdu. Hira
Dağı'nda ilahi fikirlere kapılarak gezinen Peygamber
sallallâhü aleyhi ve sellem yanındaki çocuğa sadece ay
tanıklık edebilirdi.
Ali'nin sekiz-on yaşındayken ilk kez o, Peygamber ve
Hatice'nin dudak altında bir şeyler diyerek eğilip
kalktığını gördü. Onlar, sanki elini görmüyorlardı.
Nihayet, Ali sorar:
- Ne yapıyorsunuz?
Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurur:
- Namaz kılıyoruz. Ben İslam dinini halka ulaştırmaya
me’mur oldum. Onları Allah'ın birliğine ve kendi
peygamberliğime çağırmalıdır. Ey Ali, seni de davet
ediyorum!
Ali bu evde muhabbet içinde yaşamış bir çocuk olsa da,
o Efendimiz düşünmeden kabul etmez. Onun imanı önce
aklına, sonra da kalbine yol bulmalıdır. Aynı zamanda
onun kendi yaşına uygun görüşmesi var:
- İzin verin de, babam Ebu Talib'le görüşeyim, sonra
kararımı söylemek için gelirim.
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 113
Sonra uyumak için odasına kalktı. Ama bu davet 8-10
yaşındaki çocuğu rahat bırakmıyor. Sabaha kadar
gözüne uyku gitmiyor, düşünür. Onun düşüncelerinden
kimse haberdar değildir. Ama sabah erkenden
Peygamberin sallallâhü aleyhi ve sellem odasının
eşiğinde Ali'nin ayak sesleri duyuluyor. Peygamber'e
sallallâhü aleyhi ve sellem müracaatla kendi tatlı,
çocuklar, mantıklı sesiyle diyor:
- Ben dün düşündüm. Gördüm ki, Allah beni yaratırken
babam Ebu Talib'e danışmadı. Demek, babamla bu
konuda danışmam yanlıştır. Bana İslam'ı öğretin.
Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem dedi, o tekrar etti
ve "kabul ediyorum" dedi. Bu yeminden, ahitten sonra
bütün hayatı boyunca Allah'a saygı duydu, Peygamber'e
sallallâhü aleyhi ve sellem vefalı oldu, halka hizmet etti,
ruhunu temiz bıraktı. O Peygamber sallallâhü aleyhi ve
sellem gönülden bağlı olduğunu ve bunu herkes
biliyordu. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ise
kalbinden çıkan Ali'ye bağlanan görünmez bağları daha
iyi hissediyordu.
Bir gün Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem şöyle
bir soru karşısında kaldı:
"Senin için kim daha azizdir,
kızın Fâtıma, yoksa onun kocası Ali?".
Efendimiz bu
kaçınılmaz, ani soruya kalbindeki ilişkiye uygun cevap
bularak tebessümle dedi:
"Ali, Fâtıma benim için senden
daha değerli ve sen benim için Fâtıma’dan daha
ezizsin!".
Şimdi ise en aziz Fâtıma ve en aziz Ali'nin
hayat semeresi olan Hasan ve Hüseyin vardır!
114 Ali Şeriati
Tarih Hz Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem irade ve
kudretinden konuşsa da, fatihler onun kılıcı önünde diz
çökse de, düşman onun gazabından tir tir titrese de, o,
küçük bir muhabbet dalgasından halimleşir, heyecana
gelir.
Korkunç Huneyn savaşında düşman bir yumruk gibi
birleşip Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellemi yok
etmek istediği zaman Müslümanlar 6 bin esir alıyor.
Düşmanlardan biri söyler: "Ey Muhammed, bu esirlerin
arasında senin halaların, dayıların var". Sonra bir kadın
(Hz. Şeyma) sordu: "Ben Peygamberinizin süt
kardeşiyim". Efendimiz sorar: "Delilin nedir?". Kadın
ısırığını gösterip diyor: "Çocukken seni kızdırdığım için
ısırmıştın." Geçmiş anılar Efendimiz sallallâhü aleyhi ve
sellem o kadar tesir etti ki, ağladı ve şöyle dedi: "Kendi
payımı, tüm Abdulmuttalip evlatlarını bağışlıyorum.
Sabah camide olun, namazdan sonra isteğinizi yüksek
sesle söyleyin. Biz kendi kararımızı söyleriz. Elbette ki,
diğer aşiretler bana itaat ederlerse ". Ertesi gün bu
manevi tedbir oldu ve herkes serbest bırakıldı. Hatta
hakkından geçmek istemeyenler de razı edildi.
Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem ailede de böyle idi.
Dışarıda şövalye, siyasetçi, kumandan, evde ise sevecen
baba, yumuşak karı, samimi ve sade bir insan! O
dönemde kadınlar "dayak dilini" daha sık görürlerdi. Ama
Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem ailede böyle
bir dilden habersizdi. O, hiçbir kadınına el kaldırmamıştı.
Sadece bir kere kadınlarından çok incindiği zaman
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 115
onlardan küsüp eve gitmemişti. Bahçedeki saman
deposunda yer hazırlayıp birkaç gün [bir ay] orada
yaşadı. Ama bu hareket imanlı kadınlara çok tesir etti.
Genellikle, fakirlikten oluşan söylentiler ortadan kalktı.
Çünkü Allah Teâlâ onlar için iki çıkış yolu koymuştu: ya
boşanıp dünyayı seçmeli, ya da Peygamber ve fakirliği
tercih etmeli idiler. [Tahrim Suresi] Yalnız bir kadın razı
olmayıp, dünyaya üstünlük verdi. Üstünlük verdiği dünya
onu yakında ölüme kavuşturdu.
Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem kendini insanlar
arasında tuhaf, sıradışı göstermeye çalışmazdı. Aksine,
kendini çok basit gösterirdi. Hatta Kur'an-ı kerimde
onun bu özelliği beyan edilir: "Ben de sizin gibi insanım,
ama bana vahiy nazil olur". O, tekrar tekrar söylerdi ki,
gaybdan haberim yoktur, sadece bana söyleneni bilirim.
Bir gün bir kocakarı onun yanına gelip soru sormak
istiyor. Ama Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem
hakkında önceden oluşmuş tasavvurlar onu öyle
heyecanlandırır ki, dili tutulur. Bunu fark eden
Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem nazikçe kadına
yaklaşıp elini onun omzuna koyuyor ve tatlı bir dille
halini soruyor:
- Anne, ne oluyor? Ben koyun sağan bir Kureyş kadınının
oğluyum.
Evet, Efendimizin sallallâhü aleyhi ve sellem kalbi çok
kırılgan ve samimi hislere sahiptir. Bazen o evde kendini
o kadar düşük tutuyor ki, hatta çok yaşlı olmasına
Dostları ilə paylaş: |