116 Ali Şeriati
rağmen Aişe'nin duygularını kolayca anlar.
Fâtıma'nın ellerini öper. Nasıl da sevgiyle konuşuyordu:
- "Ali bendendir, ben Ali'den; Fâtıma benim vücudumun
bir parçasıdır ".
Şimdi ise Hasan ve Hüseyin!
İlahi, Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem, bu iki
bebek ile nasıl muamele ediyordu!
O, evladcanlıdır. Özellikle de, hep oğlan diledi. Kızını bu
günkü kişilerin hesaba sığmayacak derecede seviyor.
Şimdi bu kızın iki oğlu var. Efendimizin sallallâhü aleyhi
ve sellem bu iki çocuğa yaklaşımı herkesi hayran bıraktı.
Onlar dünyaya geldiği andan başlayarak, Hz sallallâhü
aleyhi ve sellem sürekli onları kontrol eder.
Bir gün odaya girer, Fâtıma ve Ali'nin uykuya daldıklarını
görür. Hasan açlıktan ağlar ve evde bir şey yoktur.
Efendimiz baba ve anneyi uyandırmaz. Bir kab alıp
kendisi bahçedeki inekten süt sağıp Hasan'a içirir,
çocuğu sakinleştirir.
Bir kez Fâtıma'nın kapısından geçerken Hüseyin'in
ağladığını duyuyor. Geri dönüyor, tüm vücudu titrer
halde Fâtıma'yı azarlıyor:
- Bilmez misin ki, onun ağlaması beni nasıl üzüyor?
Zeyd oğlu Üsame anlatıyor ki, bir gün Peygamber
sallallâhü aleyhi ve sellem işim olduğu için kapısını
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 117
çaldım. Kapıyı açtı. Onunla konuşurken fark ettim ki,
abasının altında bir şeyler gizler. Şaşkınlık beni sardı.
Sordum: "Ya Resulallah, o nedir?". Efendimiz sallallâhü
aleyhi ve sellem abasını açtı. Gördüm ki, Hasan ve
Hüseyin koynundadır. Muhabbet ve heyecandan sesi
titrediği halde onlara "Bunlar benim oğullarım, kızımın
oğulları. Allah'ım! Ben onları seviyorum, sen de onları
sevenleri sev! ".
Zehrâ ve Ali'nin çocuklarının nazarında Peygamber
sallallâhü aleyhi ve sellem hem baba, hem anne, hem
dost, hem veli, hem de, sadece, oyun arkadaşıdır. Bu
bebekler anne babalarına oranla daha samimi, onun
yanında daha özgürdürler.
Bir gün cemaat namazda secdenin uzadığını
hissediyorlar. Hep ihtiyarları dikkate alıp böyle anlarda
hızlı hareket eden Peygamber neden secdeyi uzattı, diye
düşündüler? Namazdan sonra sebebini soruyorlar.
Buyuruyor ki: "Secde sırasında Hüseyin belime binmişti.
Evde belime binmeyi öğrendiğinden, burada da aynı
şekilde hareket etti. Bekledim ki, kendisi inip gitsin ".
Evet, Peygamber Fâtıma, Ali, Hasan ve Hüseyin'e olan
sevgisini tüm halka izhar ediyor. Bu nedenle herkesin
gözü önünde Fâtıma'nın elini öpüyor. Minbere kalktığı
zaman bu ailenin ona ne kadar yakın, aziz olduğunu
beyan etmektedir. Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem
açıkça şöyle dua ediyor: "Allah'ım, onları sev, onların
sevinci benim sevincim, benim sevincim ise Senin
sevincin! Onların canını yakanlar - beni üzerler, beni
118 Ali Şeriati
incitenleri sende incit! "
Böyle bir olağanüstü bağlılığın sebebi nedir?
Bu nedeni her şeyden önce bu ailenin kaderinde aramak
gerekir.
Efendimiz salla’llâhu aleyhi ve sellemin vefatından sonra
ilk kurban Fâtıma’dır. Fâtıma’dan sonra Ali, sonra Hasan,
daha sonra Hüseyin ve ... nihayet, Zeyneb!
Hicretin beşinci yılı Hüseyin'den sonra Zeynep dünyaya
gelir. İki yıl sonra ise bir sonraki kız - Ümm-Gülsüm. Bu
isimler Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin kendi
kızlarının isimleridir.
Evet, Fâtıma aleyhisselâm Peygamberin sallallâhü aleyhi
ve sellemin her şeyini değiştirir ve onun tek kimsesi olur.
Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin kızları Zeynep,
Rukiye, Ümm-Gülsüm vefat ederler. Hicretin sekizinci yılı
oğlu olur – İbrahim doğar. Ama o da vefat eder.
Efendimizin tek çocuğu kalır: Fâtıma!
Fâtıma ve oğulları!
İşte "Ehlibeyt"!
Şimdi Hasan ve Hüseyin Peygamber sallallâhü aleyhi ve
sellemin yaşam sevincinin ve o, tüm zamanını bu
bebeklere ayırır. Evden çıkıp bir yere giderken bu iki
bebekten biri, ille de, onun kucağındadır.
Böyle bir husus, Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem
camide minberde konuşuyor. Herkes dikkatle dinler. Bu
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 119
arada evlerinin kapısı mescide açılır, Hasan ve Hüseyin
Üzerlerinde kırmızı gömlek kapıdan görünürler. Yürüyüb
düşüyorlar. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin
gönlü onlara yöneliyor. Efendimiz görür ki, onlar
yürümekte zorluk çekiyor, yürüyemiyorlar. Peygamber
sallallâhü aleyhi ve sellem dayanamayıp ayağa kalkıyor.
Acele minberden indi, ikisini kucağına alır ve yeniden
minbere çıkıyor. Cemaatin bu işten dolayı şaşıranları
görüp, sanki sohbeti kestiği için kendini kınıyor. Diyor:
"Allah Teala doğru buyurmuştur:"
Sizin mallarınız ve
çocuklarınız sadece fitnedir ".
Çocukların yürüyemediğini
görüp güç getirmedim, sözümü yarıda sakladım, onları
aldım ".
Hüseyin'e iltifatı ise haddi aşıyor. Efendimiz onu omzuna
alıyor, onunla oynuyor.
Uzanıp onu göğsüne oturtur,
"ağzını aç" diyor, öpücüklere dolduruyor.
Heyecandan
titreyen bir sesle diyor:
"Allah'ım, onu dost tut, ben onu dost tutuyorum".
Bir gün kendi yakınları ile pazardan geçerken, Hüseyin'i
kendi yaşıtları ile oynarken görür. İleri gelip, torununu
yakalamak istiyor. O ise, o taraf-bu- taraf koşarak
oynuyor. Son olarak, Efendimiz onu tutuyor, bir eliyle
başını, öbür eliyle çenesini tutup öpüyor ve diyor:
"Hüseyin bendendir, ben Hüseyin'den. Allah'ım, Hüseyin'i
seveni sev ".
Efendimizin yakın adamlarından biri bu sahneyi inceledi
diyor:
Dostları ilə paylaş: |