Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 10 Sayı: 54
The Journal of International Social Research
Volume: 10 Issue: 54
- 572 -
özdeksel ve tinsel ögelerin bütünüdür (Güven, 1999: 172). Merton’a göre; belirli bir toplum ya da kümede
üyelerin ortak davranışlarını belirleyen örgütlenmiş normatif değerler, kültürel yapıyı oluşturmaktadır (Akt:
Güven, 1999: 172-173). “Bir toplumun kültür birikimi, o kültüre hayat veren birey veya toplulukların kökeni,
gelenekleri, inançları, yaşayışları, yerleştikleri coğrafyanın fiziksel ve tarihsel özellikleriyle etkileşimli bir
yapıdadır. Bu yapının dışavurumu olarak ortaya çıkan her türlü kültür ürünü ise toplumların zaman içinde
var olmasını sağlayan, kimliklerini belirleyen, kuşaktan kuşağa aktarımını gerçekleştiren, gelişen, değişen ve
zenginleşen bir materyaldir” (Onatça, 2007: 11)
Kültür bir toplumu farklılaştıran, düşün ve eylem modellerinin ve kendi özgül anlam çerçevesi
içinde yaratıp kullandığı araç ve gereçlerin soyut bir bütününü oluşturmaktadır (Güven, 1999: 173). Bununla
birlikte kültür bazen ortak bir değer ve unsur olarak da karşımıza çıkar. Topluluklar; doğum, ölüm, düğün,
şenlik vb. pratiklerini yaşatarak, kültürlerini, kimliklerini koruma ve sürdürme çabasını gösterirler. Bazı
kültürel pratikler toplumlar arasında benzerlikler gösterebilir. Müzik ise ayrı ve önemli bir yer edinir.
Müzik; kimliğin oluşumunda, aktarımında, toplum içi olduğu kadar toplumlar arasında bağların
güçlenmesinde etken roller üstlenir. “İnsanların topluluk yaşamı içinde oluşturdukları dinsel ya da dindışı
törenler, müzik eserleri, danslar vb. ise anlamlı bir bütün ve birer gösterge sistemi olarak
değerlendirilmektedir” (Onatça, 2007: 11).
Emirdağ Karacalar Köyü Bacı Sultan vuslat yıldönümü etkinliklerinde gerçekleştirilen alan
araştırmasında Kadiri-Hüseyni topluluğunun kimliklerini koruma çabalarında müziğin etkin olarak
kullanıldığı görülmüştür. Köyde; kendilerine özgü yaşam biçimlerini sürdürmekte olan
iki farklı topluluk
yaşamaktadır. Kadiri Hüseyniler ile Sünni topluluk. Kendilerine ait kültürel kimlikleri vardır. “Kültürel
kimlik ölçeği ve niteliği ne olursa olsun “kültürel farklılık” temeline göre bir araya gelen grupların, ayırt
edilme, karşı olma ya da kendisi olma arzusu ile geliştirdikleri bir aidiyetlik bilincidir. Yani içeriği ve
popülasyonu ne olursa olsun, kültürel kimlik denilen şey, toplulukları birbirinden ayıran ögelerin
bileşimidir. Yani burada ‘kültürel farklılığa’ neden olan şey dil, din, etnik köken, sınıf, ulus, ideoloji, ortak
tarih ya da yaşam tarzı çerçevesinde biçimlenebilir (Erol, 2009: 75).
Kaplan; kimlik kavramının Aydınlanma çağından itibaren, psikoloji ve sosyal psikoloji alanında yer
aldığını, günümüzde ise toplumsal ve siyasal boyut kazandığını belirtir. Ona göre kimliğin iki tür bileşeni
vardır. 1) Tanımlama ve tanınma, 2) Aidiyet. (2008: 34-35)
Ersoy; kimlik ve coğrafya arasında bağ kurar ve önemini vurgular. “Kültürel kimliğin belirli bir
coğrafyayla ilişkilendirilmesi, toplumların çoğunda görülen bir davranıştır. Çünkü kültürel kimliğe ilişkin
olarak kökenin belirli bir coğrafyaya kadar genişletilmesi, ilgili toplumu meşru ve güçlü kılar” (2010: 1).
Günay’da müzikolojinin günümüz coğrafyasında müzik yaşamını bütün canlılığı ve renkleri ile incelediğini
söyler. Ona göre; müzik coğrafyaları ile müzik sosyolojisi çalışmaları iç içedir (2011: 56). Emirdağ Karacalar
köyü coğrafya ve müzik, müzik sosyolojisi çalışma alanı olarak uygun örneklerden biridir.
Bacı Sultan etkinlikleri ile kimlik; yaşatılmakta, korunmakta, canlı tutulmakta, gelecek kuşaklara
aktarılmakta, eğitim aracı olarak kullanılmakta, geçmiş ve bugünü birleştirerek kimliklerini fark edebilmede
yardımcı olmakta, yeni ve özgün olarak yeniden kurgulanmasına fırsatlar yaratılmaktadır. Kadiri-Hüseyni
topluluğu bu ve benzeri etkinlikler sayesinde kendisini daha iyi tanımakta, tanımlamakta, aidiyetlik
duygularını güçlendirmektedir.
Ersoy ritüelleri şöyle anlatır. “Ritüeller kültürlemenin/kültürlenmenin yaşatıldığı, ‘süreklilik’ ve
‘değişiklik’ bağlamında toplumların sosyal ve kültürel kimliklerini barındıran, kalıplaşmış davranış
bütünlüğünün korunduğu ve sergilendiği kültürel alanlardır. Geçmişin imgelerinin ve geçmişi anımsatan
pratiklerin canlı tutulduğu ritüeller, hem her bir ayrıntının aynı kalması üzerine geliştirilen çabayı, yani:
sürekliliği, hem de eskiden kalan ya da yeni üretilmiş kimi davranışların seçilmesini (elenmesini) ve
modifiye edilmesini yani ‘değişimi’ içinde barındırır. Dolayısı ile süreklilik bağlamında ritüel, bir yandan
devamlı tekrarlanan davranışlar ve tutumlarla eskiye gönderme yapan bir ‘hatırlatma’ biçimi olarak
değerlendirilebilirken ve kültürel belleği canlı tutarken; öte yandan yeni üretilmiş ya da sembolik bir hal
alan davranış kalıplarını da “yeniden inşa” etmeye izin verir” (2010: 2).
Karacalar Köyü’nde yüz yıldan fazla süredir var olan, Yoksul Derviş’le beraber saz ile devam eden
semah dönme geleneği ‘yeniden inşa etmeye’ güzel bir örnektir.
Grup; ortak amaçları olan ya da belirli bir amacı gerçekleştirebilmek üzere bir araya gelmiş, yüz
yüze etkileşim içinde bulunan bireylerin oluşturduğu topluluk” (Hogg, 1997: 29) olarak tanımlanır. “Grup
üyeleri arasında yüz yüze ilişki, zihinsel ve kültürel ve hatta duygusal etkileşim ve temas vardır. Bazı
sosyologlara göre yüz yüze ilişki çok gerekli bir unsur değildir. Esas olan şey, üyelerin “biz” bilincine sahip
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 10 Sayı: 54
The Journal of International Social Research
Volume: 10 Issue: 54
- 572 -
özdeksel ve tinsel ögelerin bütünüdür (Güven, 1999: 172). Merton’a göre; belirli bir toplum ya da kümede
üyelerin ortak davranışlarını belirleyen örgütlenmiş normatif değerler, kültürel yapıyı oluşturmaktadır (Akt:
Güven, 1999: 172-173). “Bir toplumun kültür birikimi, o kültüre hayat veren birey veya toplulukların kökeni,
gelenekleri, inançları, yaşayışları, yerleştikleri coğrafyanın fiziksel ve tarihsel özellikleriyle etkileşimli bir
yapıdadır. Bu yapının dışavurumu olarak ortaya çıkan her türlü kültür ürünü ise toplumların zaman içinde
var olmasını sağlayan, kimliklerini belirleyen, kuşaktan kuşağa aktarımını gerçekleştiren, gelişen, değişen ve
zenginleşen bir materyaldir” (Onatça, 2007: 11)
Kültür bir toplumu farklılaştıran, düşün ve eylem modellerinin ve kendi özgül anlam çerçevesi
içinde yaratıp kullandığı araç ve gereçlerin soyut bir bütününü oluşturmaktadır (Güven, 1999: 173). Bununla
birlikte kültür bazen ortak bir değer ve unsur olarak da karşımıza çıkar. Topluluklar; doğum, ölüm, düğün,
şenlik vb. pratiklerini yaşatarak, kültürlerini, kimliklerini koruma ve sürdürme çabasını gösterirler. Bazı
kültürel pratikler toplumlar arasında benzerlikler gösterebilir. Müzik ise ayrı ve önemli bir yer edinir.
Müzik; kimliğin oluşumunda, aktarımında, toplum içi olduğu kadar toplumlar arasında bağların
güçlenmesinde etken roller üstlenir. “İnsanların topluluk yaşamı içinde oluşturdukları dinsel ya da dindışı
törenler, müzik eserleri, danslar vb. ise anlamlı bir bütün ve birer gösterge sistemi olarak
değerlendirilmektedir” (Onatça, 2007: 11).
Emirdağ Karacalar Köyü Bacı Sultan vuslat yıldönümü etkinliklerinde gerçekleştirilen alan
araştırmasında Kadiri-Hüseyni topluluğunun kimliklerini koruma çabalarında müziğin etkin olarak
kullanıldığı görülmüştür. Köyde; kendilerine özgü yaşam biçimlerini sürdürmekte olan
iki farklı topluluk
yaşamaktadır. Kadiri Hüseyniler ile Sünni topluluk. Kendilerine ait kültürel kimlikleri vardır. “Kültürel
kimlik ölçeği ve niteliği ne olursa olsun “kültürel farklılık” temeline göre bir araya gelen grupların, ayırt
edilme, karşı olma ya da kendisi olma arzusu ile geliştirdikleri bir aidiyetlik bilincidir. Yani içeriği ve
popülasyonu ne olursa olsun, kültürel kimlik denilen şey, toplulukları birbirinden ayıran ögelerin
bileşimidir. Yani burada ‘kültürel farklılığa’ neden olan şey dil, din, etnik köken, sınıf, ulus, ideoloji, ortak
tarih ya da yaşam tarzı çerçevesinde biçimlenebilir (Erol, 2009: 75).
Kaplan; kimlik kavramının Aydınlanma çağından itibaren, psikoloji ve sosyal psikoloji alanında yer
aldığını, günümüzde ise toplumsal ve siyasal boyut kazandığını belirtir. Ona göre kimliğin iki tür bileşeni
vardır. 1) Tanımlama ve tanınma, 2) Aidiyet. (2008: 34-35)
Ersoy; kimlik ve coğrafya arasında bağ kurar ve önemini vurgular. “Kültürel kimliğin belirli bir
coğrafyayla ilişkilendirilmesi, toplumların çoğunda görülen bir davranıştır. Çünkü kültürel kimliğe ilişkin
olarak kökenin belirli bir coğrafyaya kadar genişletilmesi, ilgili toplumu meşru ve güçlü kılar” (2010: 1).
Günay’da müzikolojinin günümüz coğrafyasında müzik yaşamını bütün canlılığı ve renkleri ile incelediğini
söyler. Ona göre; müzik coğrafyaları ile müzik sosyolojisi çalışmaları iç içedir (2011: 56). Emirdağ Karacalar
köyü coğrafya ve müzik, müzik sosyolojisi çalışma alanı olarak uygun örneklerden biridir.
Bacı Sultan etkinlikleri ile kimlik; yaşatılmakta, korunmakta, canlı tutulmakta, gelecek kuşaklara
aktarılmakta, eğitim aracı olarak kullanılmakta, geçmiş ve bugünü birleştirerek kimliklerini fark edebilmede
yardımcı olmakta, yeni ve özgün olarak yeniden kurgulanmasına fırsatlar yaratılmaktadır. Kadiri-Hüseyni
topluluğu bu ve benzeri etkinlikler sayesinde kendisini daha iyi tanımakta, tanımlamakta, aidiyetlik
duygularını güçlendirmektedir.
Ersoy ritüelleri şöyle anlatır. “Ritüeller kültürlemenin/kültürlenmenin yaşatıldığı, ‘süreklilik’ ve
‘değişiklik’ bağlamında toplumların sosyal ve kültürel kimliklerini barındıran, kalıplaşmış davranış
bütünlüğünün korunduğu ve sergilendiği kültürel alanlardır. Geçmişin imgelerinin ve geçmişi anımsatan
pratiklerin canlı tutulduğu ritüeller, hem her bir ayrıntının aynı kalması üzerine geliştirilen çabayı, yani:
sürekliliği, hem de eskiden kalan ya da yeni üretilmiş kimi davranışların seçilmesini (elenmesini) ve
modifiye edilmesini yani ‘değişimi’ içinde barındırır. Dolayısı ile süreklilik bağlamında ritüel, bir yandan
devamlı tekrarlanan davranışlar ve tutumlarla eskiye gönderme yapan bir ‘hatırlatma’ biçimi olarak
değerlendirilebilirken ve kültürel belleği canlı tutarken; öte yandan yeni üretilmiş ya da sembolik bir hal
alan davranış kalıplarını da “yeniden inşa” etmeye izin verir” (2010: 2).
Karacalar Köyü’nde yüz yıldan fazla süredir var olan, Yoksul Derviş’le beraber saz ile devam eden
semah dönme geleneği ‘yeniden inşa etmeye’ güzel bir örnektir.
Grup; ortak amaçları olan ya da belirli bir amacı gerçekleştirebilmek üzere bir araya gelmiş, yüz
yüze etkileşim içinde bulunan bireylerin oluşturduğu topluluk” (Hogg, 1997: 29) olarak tanımlanır. “Grup
üyeleri arasında yüz yüze ilişki, zihinsel ve kültürel ve hatta duygusal etkileşim ve temas vardır. Bazı
sosyologlara göre yüz yüze ilişki çok gerekli bir unsur değildir. Esas olan şey, üyelerin “biz” bilincine sahip
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
Cilt: 10 Sayı: 54
The Journal of International Social Research
Volume: 10 Issue: 54
- 572 -
özdeksel ve tinsel ögelerin bütünüdür (Güven, 1999: 172). Merton’a göre; belirli bir toplum ya da kümede
üyelerin ortak davranışlarını belirleyen örgütlenmiş normatif değerler, kültürel yapıyı oluşturmaktadır (Akt:
Güven, 1999: 172-173). “Bir toplumun kültür birikimi, o kültüre hayat veren birey veya toplulukların kökeni,
gelenekleri, inançları, yaşayışları, yerleştikleri coğrafyanın fiziksel ve tarihsel özellikleriyle etkileşimli bir
yapıdadır. Bu yapının dışavurumu olarak ortaya çıkan her türlü kültür ürünü ise toplumların zaman içinde
var olmasını sağlayan, kimliklerini belirleyen, kuşaktan kuşağa aktarımını gerçekleştiren, gelişen, değişen ve
zenginleşen bir materyaldir” (Onatça, 2007: 11)
Kültür bir toplumu farklılaştıran, düşün ve eylem modellerinin ve kendi özgül anlam çerçevesi
içinde yaratıp kullandığı araç ve gereçlerin soyut bir bütününü oluşturmaktadır (Güven, 1999: 173). Bununla
birlikte kültür bazen ortak bir değer ve unsur olarak da karşımıza çıkar. Topluluklar; doğum, ölüm, düğün,
şenlik vb. pratiklerini yaşatarak, kültürlerini, kimliklerini koruma ve sürdürme çabasını gösterirler. Bazı
kültürel pratikler toplumlar arasında benzerlikler gösterebilir. Müzik ise ayrı ve önemli bir yer edinir.
Müzik; kimliğin oluşumunda, aktarımında, toplum içi olduğu kadar toplumlar arasında bağların
güçlenmesinde etken roller üstlenir. “İnsanların topluluk yaşamı içinde oluşturdukları dinsel ya da dindışı
törenler, müzik eserleri, danslar vb. ise anlamlı bir bütün ve birer gösterge sistemi olarak
değerlendirilmektedir” (Onatça, 2007: 11).
Emirdağ Karacalar Köyü Bacı Sultan vuslat yıldönümü etkinliklerinde gerçekleştirilen alan
araştırmasında Kadiri-Hüseyni topluluğunun kimliklerini koruma çabalarında müziğin etkin olarak
kullanıldığı görülmüştür. Köyde; kendilerine özgü yaşam biçimlerini sürdürmekte olan
iki farklı topluluk
yaşamaktadır. Kadiri Hüseyniler ile Sünni topluluk. Kendilerine ait kültürel kimlikleri vardır. “Kültürel
kimlik ölçeği ve niteliği ne olursa olsun “kültürel farklılık” temeline göre bir araya gelen grupların, ayırt
edilme, karşı olma ya da kendisi olma arzusu ile geliştirdikleri bir aidiyetlik bilincidir. Yani içeriği ve
popülasyonu ne olursa olsun, kültürel kimlik denilen şey, toplulukları birbirinden ayıran ögelerin
bileşimidir. Yani burada ‘kültürel farklılığa’ neden olan şey dil, din, etnik köken, sınıf, ulus, ideoloji, ortak
tarih ya da yaşam tarzı çerçevesinde biçimlenebilir (Erol, 2009: 75).
Kaplan; kimlik kavramının Aydınlanma çağından itibaren, psikoloji ve sosyal psikoloji alanında yer
aldığını, günümüzde ise toplumsal ve siyasal boyut kazandığını belirtir. Ona göre kimliğin iki tür bileşeni
vardır. 1) Tanımlama ve tanınma, 2) Aidiyet. (2008: 34-35)
Ersoy; kimlik ve coğrafya arasında bağ kurar ve önemini vurgular. “Kültürel kimliğin belirli bir
coğrafyayla ilişkilendirilmesi, toplumların çoğunda görülen bir davranıştır. Çünkü kültürel kimliğe ilişkin
olarak kökenin belirli bir coğrafyaya kadar genişletilmesi, ilgili toplumu meşru ve güçlü kılar” (2010: 1).
Günay’da müzikolojinin günümüz coğrafyasında müzik yaşamını bütün canlılığı ve renkleri ile incelediğini
söyler. Ona göre; müzik coğrafyaları ile müzik sosyolojisi çalışmaları iç içedir (2011: 56). Emirdağ Karacalar
köyü coğrafya ve müzik, müzik sosyolojisi çalışma alanı olarak uygun örneklerden biridir.
Bacı Sultan etkinlikleri ile kimlik; yaşatılmakta, korunmakta, canlı tutulmakta, gelecek kuşaklara
aktarılmakta, eğitim aracı olarak kullanılmakta, geçmiş ve bugünü birleştirerek kimliklerini fark edebilmede
yardımcı olmakta, yeni ve özgün olarak yeniden kurgulanmasına fırsatlar yaratılmaktadır. Kadiri-Hüseyni
topluluğu bu ve benzeri etkinlikler sayesinde kendisini daha iyi tanımakta, tanımlamakta, aidiyetlik
duygularını güçlendirmektedir.
Ersoy ritüelleri şöyle anlatır. “Ritüeller kültürlemenin/kültürlenmenin yaşatıldığı, ‘süreklilik’ ve
‘değişiklik’ bağlamında toplumların sosyal ve kültürel kimliklerini barındıran, kalıplaşmış davranış
bütünlüğünün korunduğu ve sergilendiği kültürel alanlardır. Geçmişin imgelerinin ve geçmişi anımsatan
pratiklerin canlı tutulduğu ritüeller, hem her bir ayrıntının aynı kalması üzerine geliştirilen çabayı, yani:
sürekliliği, hem de eskiden kalan ya da yeni üretilmiş kimi davranışların seçilmesini (elenmesini) ve
modifiye edilmesini yani ‘değişimi’ içinde barındırır. Dolayısı ile süreklilik bağlamında ritüel, bir yandan
devamlı tekrarlanan davranışlar ve tutumlarla eskiye gönderme yapan bir ‘hatırlatma’ biçimi olarak
değerlendirilebilirken ve kültürel belleği canlı tutarken; öte yandan yeni üretilmiş ya da sembolik bir hal
alan davranış kalıplarını da “yeniden inşa” etmeye izin verir” (2010: 2).
Karacalar Köyü’nde yüz yıldan fazla süredir var olan, Yoksul Derviş’le beraber saz ile devam eden
semah dönme geleneği ‘yeniden inşa etmeye’ güzel bir örnektir.
Grup; ortak amaçları olan ya da belirli bir amacı gerçekleştirebilmek üzere bir araya gelmiş, yüz
yüze etkileşim içinde bulunan bireylerin oluşturduğu topluluk” (Hogg, 1997: 29) olarak tanımlanır. “Grup
üyeleri arasında yüz yüze ilişki, zihinsel ve kültürel ve hatta duygusal etkileşim ve temas vardır. Bazı
sosyologlara göre yüz yüze ilişki çok gerekli bir unsur değildir. Esas olan şey, üyelerin “biz” bilincine sahip
Dostları ilə paylaş: |