|
Kur’an-ı Kerim Meali – Yaşar Nuri Öztürk alak suresi (96/1)
|
səhifə | 11/62 | tarix | 08.09.2018 | ölçüsü | 1,86 Mb. | | #67647 |
| CİN SURESİ (72/40)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
De ki: “Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: ‘Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur’an dinledik.’”
-
“Doğruya ve hayra kılavuzluyor. Biz de inandık ona. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.”
-
“Rabbimizin adı / kudreti / işi / gayreti çok yücedir. O, ne bir dişi dost edinmiştir ne de bir çocuk.”
-
“Doğrusu bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş.”
-
“Biz sanmıştık ki, ne insanlar ne de cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler.”
-
“Gerçek şu ki, insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onlar, onların şımarıklık ve azgınlığını artırırlardı.”
-
“Onlar, tıpkı sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi diriltmeyeceğini sanmışlardı.”
-
“Biz göğe gerçekten dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp giden ışınlarla / alevlerle doldurulmuş bulduk.”
-
“Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev / ışık bulur.”
-
“Doğrusu bilmiyoruz, yeryüzündeki şuurlulara şer mi istendi, yoksa Rableri onlar için doğru ve güzel olanı mı istemiştir.”
-
“Şu da bir gerçek ki, bizden hayra yönelenler / barışçılar vardır; ama bizden, başka türlü olanlar da vardır. Dilim dilim yollar olmuşuz biz.”
-
“Ve biz şunu sezdik: Biz yeryüzünde Allah’ı asla aciz bırakamayız; kaçarak da onu aciz bırakamayız.”
-
“Biz doğruya ve güzele kılavuzlayanı dinleyince, ona inandık. Rabbine inanan kişi ne hakkının eksik verilmesinden korkar ne de tecavüze uğramaktan.”
-
“Nihayet bizden Allah’a teslim olanlar da var, haksızlığa sapıp çizgiden çıkanlar da var. Allah’a teslim olanlar, işte onlar doğruyu ve hayrı aramışlardır.”
-
“Haksızlığa sapanlar ise cehenneme odun olmuşlardır.”
-
Eğer yolda kıvamında yürüselerdi, onları bol bir su ile suvarırdık,
-
Ki onları, onun içinde imtihan edelim. Kim Rabbinin Zikri’nden / Kur’an’dan yüz çevirirse Rabbi onu, gittikçe yükselen bir azaba sokar.
-
Hiç kuşkusuz, mescitler Allah içindir. O halde Allah ile birlikte bir başkasına yakarmayın.
-
Allah’ın kulu kalkmış O’na yakarırken, onlar onun üzerine keçeleşir gibi üşüşüyorlardı.
-
De ki: “Ben ancak Rabbime yakarırım. Ve hiç kimseyi O’na ortak koşmam.”
-
De ki: “Ben size ne zarar ne de ışık ve aydınlık verme gücüne sahip değilim.”
-
De ki: “Allah’tan beni hiç kimse kurtaramaz ve O’nun dışında bir sığınak da asla bulamam.”
-
“Ancak Allah’tan bir tebliğ ve O’nun mesajlarından birşeyler sunabilirim.” Allah’a ve O’nun resulüne isyan edenler için cehennem ateşi vardır. Sürekli içinde kalacaklardır.
-
Sonunda onlar kendilerine vaat edileni gördüklerinde, yardımcı bakımdan daha zayıf kim, sayı bakımından daha az kim, bileceklerdir.
-
De ki: “Bilmiyorum, size vaat edilen şey yakın mıdır yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyacakır?”
-
Gaybı bilendir O. Gaybı konusunda hiç kimseyi yardımcı yapmıyor.
-
Seçtiği bir elçi müstesna. Çünkü O, resulünün önünden ve arkasından gözetleyiciler yürütür.
-
Ki onların, Rablerinin elçilerini hedefine tam ulaştırdıklarını bilsin. Allah, onların katında bulunan şeyleri kuşatmış ve herşeyi inceden inceye sayıya bağlamıştır.
YASİN SURESİ (36/41)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Ya, Sin.
-
Andolsun o hikmetlerle dolu Kur’an’a ki,
-
Sen hiç kuşkusuz, gönderilen hak elçilerindensin;
-
Dosdoğru bir yol üzerindesin.
-
Aziz ve Rahim’in indirdiği üzeresin.
-
Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için gönderildin.
-
Yemin olsun ki, onların çoğuna söz hak olmuştur, artık onlar iman etmezler.
-
Biz onların boyunlarına bukağılar geçirdik. Bukağılar çenelere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır.
-
Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık; artık onlar görmezler.
-
Sen ha uyarmışsın onları ha uyarmamışsın, farketmez onlar için; inanmazlar.
-
Sen ancak o Zikir’e uyan ve görmediği halde Rahman’dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele.
-
Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz ve onların önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarız. Zaten biz herşeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişizdir.
-
Onlara o kent halkını örnek ver. Hani, elçiler gelmişti oraya.
-
Hani biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: “Biz, size gönderilen elçileriz.”
-
Kent halkı dedi ki: “Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
-
Dediler: “Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz.”
-
“Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.”
-
Dediler: “Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık / biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır.”
-
Dediler: “Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz.”
-
Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: “Ey topluluk, bu elçilere uyun.”
-
“Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar.”
-
“Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O’na döndürüleceksiniz.”
-
“O’ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk / zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar.”
-
“Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim.”
-
“Ben sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!”
-
“Gir cennete” denildi. Dedi: “Kavmim bir bilebilseydi!
-
Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı.”
-
Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
-
Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.
-
Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her resulle mutlaka alay ederlerdi.
-
Görmediler mi, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik. Onlar artık bir daha bunlara dönmeyecekler.
-
Ancak herkes toplandığında, onlar da huzurumuzda hazır bulundurulacaklar.
-
Ölü toprak onlar için bir mucizedir. Onu dirilttik, ondan dane çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.
-
Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;
-
Ki onun ürününden ve ellerinin yapıp ettiğinden yesinler. Hala şükretmiyorlar mı?
-
Şanı yücedir o Allah’ın ki toprağın bitirdiklerinden, onların öz benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmıştır.
-
Gece de onlar için bir mucizedir. Gündüzü ondan soyup alırız da onlar karanlığa gömülüverirler.
-
Güneş kendine özgü bir durak noktasına / bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Aziz, Alim olanın takdiridir bu.
-
Ay’a gelince, biz onun için de bir takım durak noktaları / bir takım evreler belirledik. Nihayet o, eski hurma sapının eğrilmişi gibi geri döner.
-
Güneş’in Ay’a ulaşıp çatması gerekmiyor. Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
-
Zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımamız da onlar için bir ayettir.
-
Onlar için gemiler benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.
-
Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri için feryat eden olur ne de kurtarılırlar.
-
Ancak bizden bir rahmet olarak bir süreye kadar daha nimetlensinler diye kurtarılırlar.
-
Onlara, “önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet edilebilsin” dendiğinde, hiç aldırmazlar.
-
Çünkü Rablerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet gelince, ondan mutlaka yüz çevirmişlerdir.
-
Onlara, “Allah’ın size lütfettiği rızıklardan dağıtın” dendiğinde, nankörlüğe sapanlar, iman edenlere şöyle derler: “Allah’ın, dilediği taktirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz açık bir sapıklık içindesiniz, hepsi bu.”
-
Bir de şöyle derler: “Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?”
-
Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar. Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini enseleyecektir.
-
O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.
-
Sura üfürülmüştür. Bak işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.
-
Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman’ın vaat ettiği işte bu. Peygamberler doğru söylemişler.”
-
Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses. Ve bakmışsın hepsi birden huzurumuzda divan durmaktadır.
-
O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak cezalandırılırsınız.
-
O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip ferahlamaktadır.
-
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır.
-
Orada kendileri için meyvalar var. İstedikleri herşey kendilerinin olacak.
-
Rahim Rab’den bir de sözlü selam…
-
Ey günahkarlar! Bugün, şöyle ayrılın.
-
Ey Ademoğulları! Ben size, “şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır” demedim mi?
-
“Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur” demedim mi?
-
Yemin olsun, şeytan, içinizden birçok nesli saptırmıştı. Aklınızı hiç işletmiyor musunuz?
-
Alın size tehdit edildiğiniz cehennem!
-
İnkar edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün.
-
O gün ağızlarını mühürleyeceğiz. Bize elleri konuşacak, ayakları da kazanmış olduklarına tanıklık edecek.
-
Dilesek, gözlerini siler, onları elbette kör ederiz. O zaman yola koyulmak isterler ama nasıl görecekler?
-
Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.
-
Kimi uzun ömürlü kılarsak, onu yaradılışta gerisin geri çeviririz. Hala akıllarını işletmiyorlar mı?
-
Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz / gerekmez de! Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur’an’dan başka şey değildir;
-
Diri olanı uyarsın ve inkarcılar üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir.
-
Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar.
-
O hayvanları bunlara boyun eğdirdik. Onlardan binekleri vardır ve onlardan bir kısmını da yiyorlar.
-
O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler var. Hala şükretmiyorlar mı?
-
Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah’tan başka ilahlar edindiler.
-
Oysa ki, o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam askine bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır.
-
Artık onların sözü seni üzmesin. Biz onların sır olarak tuttuklarını da açıkladıklarını da biliyoruz.
-
Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesilmiştir o.
-
Kendi yaradılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Bir de şöyle diyor: “Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?”
-
De ki: “Onlara hayat verecek olan, onları ilk kez yaratandır. O, bütün yaratılmışları / her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir.”
-
O size, o yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.
-
Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya güç yetiremez mi? Elbette güç yetirir. Herşeyi bilen Alim, sürekli yaratan Hallak O’dur.
-
O birşeyi istediğinde, sadece şunu söylemektedir: “Ol!” Artık o, oluverir.
-
Herşeyin kaynağı / egemenliği elinde olan o yaratıcının şanı çok yücedir. Sonunda O’na döndürüleceksiniz.
Dostları ilə paylaş: |
|
|