18
Nefisleriyle mücahede halinde olanlar ise bu karşılaşmada bazen mağlup bazen
de galip olabilirler. Ancak nefislerine karşı yenik duruma düşüp hata ve günah
işledikleri zaman, nefislerine pes etmeyerek hata ve günahlarına pişmanlık içerisinde
durumlarını düzeltmek niyetiyle Rablerine tevbe edip, O’ndan bağışlanma dilerler.
اَذِإ َﻦﻳِﺬﱠﻟاَو
ْاوُﺮَآَذ ْﻢُﻬَﺴُﻔْﻧَأ ْاﻮُﻤَﻠَﻇ ْوَأ ًﺔَﺸِﺣﺎَﻓ ْاﻮُﻠَﻌَﻓ
َﻪّﻠﻟا
ْاوُﺮَﻔْﻐَﺘْﺳﺎَﻓ
ﻦَﻣَو ْﻢِﻬِﺑﻮُﻧُﺬِﻟ
ﱡﺬﻟا ُﺮِﻔْﻐَﻳ
ﱠﻻِإ َبﻮُﻧ
ُﻪّﻠﻟا
ﻰَﻠَﻋ ْاوﱡﺮِﺼُﻳ ْﻢَﻟَو
َنﻮُﻤَﻠْﻌَﻳ ْﻢُهَو ْاﻮُﻠَﻌَﻓ ﺎَﻣ
{}
“(Takva sahipleri) Ve onlar bir kabahat yaptıkları veya nefislerine
zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlarlar da derhal günahlarından bağışlanma dilerler;
günahları da Allah’tan başka kim bağışlayabilir? Hem yaptıklarında da bile bile ısrar
etmezler.”
57
Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:
“İnsanoğlundan her biri hatalıdır ve hatalıların en iyileri de tevbe edenlerdir.”
58
Ayet-i kerimeler de ve hadis-i şeriflerde belirtildiği gibi mücahid kimse, aklıyla
iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan, helâli haramdan, şeytanın (nefsin) daveti ile
Hakkın davetini birbirinden ayırt edebilen kimsedir. Bütün bunlarla birlikte nefsiyle
tutuşmuş olduğu bu mücahedesinde yenilgiye uğrar, hata yaparsa pişmanlık
içerisinde yaptıklarından tevbe eder, Rabbinden bağışlanma diler ve mücahedesine
kaldığı yerden devam eder ancak hiçbir zaman nefsine karşı teslim bayrağını
çekmez. Mücahidin nefsiyle mücahedesi dünyasını değiştirene kadar bu şekilde
devam eder.
5. Cihad Toplum Düzenini İfsad Edenlere Karşı Yapılan
Mücahededir
Cihad kişinin nefsiyle olan mücahedesinden sonra en yakın çevresinden
başlayarak bütün topluma Allah’ı tanıtma ve insanları gerçek mutluluğa kavuşturma
57
Âl-i İmran Suresi, 3/135.
58
Tirmizi, a.g.e. , Kıyâme 49.
19
çabasıdır. Çünkü mücahede kişinin sadece kendi nefsiyle sınırlı kalırsa bir anlam
ifade etmez. Mutluluk ve güzellikler paylaşıldıkça değer kazanır ve bir anlam ifade
eder. Bu sebeple mücahid, insanlara ulaşma, onlara dünya ve ahiret mutluluğunun
vesilesi olan İslâm’ı taşıma çabası gütmelidir. Bunun için mevcut bütün imkânları
(gazete, dergi, kitap, konferans, seminer ve yayın araçları) kullanmalıdır. Buna bir
anlamda tebliğ süreci de denebilir.
Ayrıca iman eden her mü’min, İslâm’a aykırı olmayan bütün araçları
kullanarak; özelde Müslümanları, genelde ise bütün insanları, toplumu ve insanlığı
tehdit eden, onların mutluluğuna engel olan bütün kötülük odaklarına ve onların
kötülüklerine karşı uyarmalı ve bunlarla elinden geldiği kadar mücadele etme çabası
içerisinde olmalıdır. Bu mücadeleyi üç başlık altında inceleyebiliriz:
a. Ekonomik Anlamda Mücadele
Allah Teâlâ birçok ayet-i kerimede, inanan kimselerin kendilerine verilen
rızıktan O’nun yolunda infak etmelerini emrediyor.
59
َﻮْﻔَﻌْﻟا ِﻞُﻗ َنﻮُﻘِﻔﻨُﻳ اَذﺎَﻣ َﻚَﻧﻮُﻟَﺄْﺴَﻳَو
ُﻦﱢﻴﺒُﻳ َﻚِﻟَﺬَآ
ُﻪّﻠﻟا
َنوُﺮﱠﻜَﻔَﺘَﺗ ْﻢُﻜﱠﻠَﻌَﻟ ِتﺎَﻳﻵا ُﻢُﻜَﻟ
{}
"Sana hangi şeyi nafaka vereceklerini sorarlar. De ki: İhtiyacınızdan artanı
verin."
60
İnfak, kişinin kendisine verilen maldan Allah için fakirlere, kimsesizlere zekât
ve sadaka olarak dağıtmasıdır. İnfak ibadetinin başında İslâm'ın zenginlerle fakirler
arasında kurmuş olduğu zekat köprüsü vardır. Bu köprü sayesinde zenginler ile
fakirler arasında maddi ve manevi alışverişler olur. Zekat ibadeti de namaz ibadeti
gibi toplumsal bir ibadettir ve insanlar arasındaki sevgi ve muhabbet bağlarını
güçlendirir, toplumun birbirine daha güçlü bir şekilde perçinlenmesine vesile olur.
Kimsenin başkasının malında gözü olmadan huzur ve mutluluk içerisinde
yaşamlarını devam ettirmesi, gerçekten fakir ve kimsesiz olanların gözetilmesi ve
59
Bakara Suresi, 2/3, 177, 215. Âl-i İmran Suresi, 3/16-17.
60
Bakara Suresi, 2/219.
20
çalışabileceklerin çalıştırılması, zekât ve diğer sadakalarının yerlerine ulaştırılması,
bu vesileyle zenginlerle fakirler arasındaki uçurumu kapatarak bir sevgi bağının
kurulması ile mümkün olacaktır. Bütün insanlığın Mevlası (efendisi) Allah Teâlâ
olduğuna göre, bu infak ibadeti, kişinin Mevlâsıyla olan ilişkisini perçinleyeceği gibi
toplum içerisindeki insanların da birbirlerine karşı sevgi, saygı ve dostluğunu aynı
şekilde kuvvetlendirecektir. Toplumun bu şekilde birlik, beraberlik ve kardeşlik
içerisinde yaşamasına vesile olacak bu görevi üstlenmek ise mücahid kimseye
düşmektedir.
Bu görevin, bu niyetle yapılmasında müslüman artık yalnızlığından, beşerî
bayağılıktan silkinecek, Allah Teâlâ’nın bir halifesi olma rütbesini kazanacak ve
elindeki malın, Allah'ın malı olduğunu ve kendisinin, o malı muhtaç olan Allah'ın
kullarına ulaştırmaya görevli bulunduğunu anlayarak, kendisine verilen dünya
malının bir emanet olduğunun ve bu emanetle imtihan edildiğinin bilincinde olarak,
ihtiyaç sahiplerinin malındaki hakkını gözetecektir. Çünkü günümüzde toplumu ifsad
etme çabası güden kötülük odakları ekonomik güçlerini insanları saptırmak,
sömürmek ve onlar üzerinde hâkimiyet kurmak için kullanır. Hâlbuki insana verilen
mal, ona sadece bir emanet ve araçtır. Gerçek anlamda iman eden kimse ise hiçbir
zaman araç ile amacı karıştırmaz. O’nun için mal, sadece kendisini ve diğer insanları
mutluluğa ulaştırma noktasında bir araçtır. Bunun farkında olan mü’min (mücahid)
bu gücünü bir taraftan insanlara hizmet etmek için kullanırken diğer taraftan da
kötülük odaklarının kötülüklerini yaymalarına engel olma noktasında kullanır. Ayet-i
kerime ve hadis-i şeriflerde infak ibadeti ve infak etmenin zarureti şu şekilde ifade
edilmektedir:
َنﻮُﻘِﻔﻨُﻳ َﻦﻳِﺬﱠﻟا ُﻞَﺜﱠﻣ
ِﻞﻴِﺒَﺳ ﻲِﻓ ْﻢُﻬَﻟاَﻮْﻣَأ
ِﻪّﻠﻟا
ٍﺔﱠﺒَﺣ ِﻞَﺜَﻤَآ
ﱢﻞُآ ﻲِﻓ َﻞِﺑﺎَﻨَﺳ َﻊْﺒَﺳ ْﺖَﺘَﺒﻧَأ
َو ٍﺔﱠﺒَﺣ ُﺔَﺌﱢﻣ ٍﺔَﻠُﺒﻨُﺳ
ُﻪّﻠﻟا
ُﻒِﻋﺎَﻀُﻳ
َو ُءﺎَﺸَﻳ ﻦَﻤِﻟ
ُﻪّﻠﻟا
ٌﻢﻴِﻠَﻋ ٌﻊِﺳاَو
{}
"Mallarını Allah yolunda harcayanların hali, her başağı yüz daneli yedi başak
bitiren bir tohumun hali gibidir. Allah dilediği kimseye daha kat kat verir. Allah'ın
ihsanı çok geniştir. Her şeyi hakkıyla bilendir."
61
61
Bakara Suresi, 2/261.
Dostları ilə paylaş: |