İblis’in Trajik Hikayesi -Allah, Şeytan, İnsan ve Kötülüğe Dair
54
Abduh ve Reşid Rıza’nın da dikkat çektikleri gibi, melekler ile cinleri özsel olarak
birbirinden tefrik-temyiz etmemizi mümkün kılacak bir delile sahip değiliz.
31
Nitekim Yunan-Roma felsefesi, Yahudilik ve Hıristiyanlıkta olduğu gibi İslam’da
da çeşitli ruhlar ve ruhânî varlıklar arasındaki ilişkiler oldukça bulanıktır.
32
Buna mukabil, çoğunluk İslam uleması İblis’in melek tâifesinden olduğu
kanaatindedir.
33
İbn Abbas’a isnat edilen bir rivayete göre onun asıl adı Azâzîl’dir.
Başlangıçta dört kanatlı büyük bir melek iken Allah’ın emrine karşı çıktıktan sonra
bu konumunu kaybetmiş ve “Şeytan” diye adlandırılmıştır. Sahabe ve tâbiînden
gelen rivayetler arasında İblis’in asıl isminin Hâris olduğu, cennette bekçilik
yaptığı, dünya semasında görevli meleklerin reisi olduğu, yahut yeryüzünde meskun
bulunan cinlerden biri olduğu ve gençlik çağında Allah tarafından gönderilen azap
meleklerince esir alınarak göklere götürüldüğü, Allah tarafından cinlere hakem
veya yönetici olarak tayin edildiği ve bu görevini bin yıl sürdürdüğü, sonra gurura
kapılıp bin yıl boyunca cinler arasında fesat çıkardığı, Allah’ın cinleri yok eden bir
ateş göndermesinin ardından İblis’in göğe iltica ettiği ve Âdem’in yaratılışına kadar
çok sâdık bir kul olarak kaldığı, meleklerin en çalışkanı ve en bilgilisi olduğu, bu
nedenle gökyüzü ile yeryüzündeki tüm varlıkları sevk ve idare ettiği, nihayet bütün
bu üstün meziyetlerinden dolayı kibre kapılarak Allah’ın emrine itiraz ettiği ve
böylece rabbinin rahmetinden kovulmuş bir şeytan sıfatıyla mânevî-rûhânî âlemden
yeryüzüne sürüldüğü yolunda da bilgiler mevcuttur.
34
İblis’in bidayette yüksek rütbeli bir melek olduğuna inananlara göre, “İblis
cinlerdendi” bilgisini içeren 18/Kehf 50. ayet, onun asıl tabiatının bir melek oldu-
ğunu nakzetmez. Şöyle ki, İbn Abbas’a göre İblis aslında melek familyası içinde
yer alan bir kabileye mensuptur. Cin diye adlandırılan bu kabile zehirli ateşten,
31
Muhammed Reşid Rızâ, Tefsîru’l-Menâr, Beyrut 1999, I. 220.
32
Russel, Lucifer, s. 61-62.
33
Ebû Muhammed İbn Atıyye, el-Muharrerü’l-Vecîz, Beyrut 2001, I. 124.
34
Bkz. Taberî, Câmiu’l-Beyân, II. 262-264; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-‘Azîm,
Beyrut 1983, I. 75-77; a. mlf., el-Bidâye ve’n-Nihâye, Beyrut 1977, I. 61 vd.
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztürk
55
diğer melekler ise nurdan yaratılmıştır.
35
Dolayısıyla, melekler ve cinler, hısımlık
dereceleri tam olarak bilinmemekle birlikte, en azından soyut-ruhani varlıklar olma-
sı hasebiyle birbirine yakındırlar. Nitekim nâr ve nûr arasındaki benzerlik de bu ya-
kınlığa işaret etmekte, ayrıca “cin” kelimesinin en genel çerçevede “gözle görüle-
meyen gayri maddî varlık” anlamına gelmesi, melek ve cin arasındaki bir diğer
ortak yönü imlemekte ve muhtemelen bu sebeple İblis, 2/Bakara 34. ayette melek-
lere hitap bağlamında anılmaktadır.
36
Ne var ki, İslam alimleri, cinlerin son tahlilde meleklerden ayrı olduğuna
dikkat çekerek cin kelimesinin insan ve meleklerden ayrı bir varlık türünün, yani
duyularla idrak edilemeyen, insanlar gibi irade sahibi olan, ilâhî emirlere uymakla
mükellef kılınan bir varlık türünün adı olarak kullanılması gerektiğini belirt-
mişlerdir. Bilindiği gibi, muhtelif ayetlerde cinlerin dumansız ateşten (alev) yara-
tıldığı bildirilmiştir.
37
15/Hicr 27. ayette ise cinlerin, insanın varlık âlemine çık-
masından önceki bir zamanda zehirli ateşten yaratıldığı belirtilmiştir. Bu beyanlar
son devirdeki bazı müslüman araştırmaları, cinlerin mahiyet itibariyle karbon
asidinden, ışınlardan, enerjiden, ufolardan yahut mikroplardan ibaret olduğuna
ilişkin birtakım teoriler geliştirmeye sevk etmiştir.
38
Haddizatında cin, farklı isimlendirmeler altında kadîm Sümer medeniye-
tinden bu yana varlığını sürdüren bir kavramdır. İslam öncesi muhtelif din ve kül-
türlerde edimmu, utukku, daimon-demon, genius, kuei, deva, kara neme-yek,
leviathan, dibbuk gibi çok farklı isimlerle anılan cinler, İslam öncesi Arap top-
lumunda da çok yaygın bir inanışa mevzu teşkil ediyordu. Bu inanca göre bazı taş-
lar ve ağaçlarda, kuyu, mağara ve benzeri yerlerde insan hayatına tesir eden
35
Taberî, Câmiu’l-Beyân, II. 261; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân, I. 75.
36
Benzer görüşler için bkz. Ebü’l-Kâsım Râğıb el-İsfahânî, el-Müfredât fî Ğarîbi’l-Kur’ân,
İstanbul 1986, s. 139; Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, II. 233-235, XXI. 137.
37
7/A‘râf 12; 38/Sâd 76; 55/Rahmân 15.
38
A. Saim Kılavuz, “Cin”, DİA, İstanbul 1993, VIII. 9.
İblis’in Trajik Hikayesi -Allah, Şeytan, İnsan ve Kötülüğe Dair
56
varlıklar mevcut idi. Ruhlar âleminin iyi ve faydalı olanlarını meleklerle cinlerin bir
kısmı, kötü ve zararlı olanlarını da şeytanlar ve cinlerin diğer kısmı teşkil ediyordu.
Câhiliye dönemi Arapları cinleri yeryüzünde oturan ilahlar olarak kabul ediyor,
birçok olayın onlar tarafından gerçekleştirildiğine inanıyorlardı. Ayrıca, Allah ile
cinler arasında nesep bağı kuruyor, cinleri Allah’a ortak koşuyorlardı. Yine cahilî
Arap kültüründe cinlerin de kabile ve gruplar hâlinde yaşadıklarına, birbirleriyle
savaştıklarına, fırtına gibi bazı tabiat olaylarının cinlerden kaynaklandığına ina-
nılıyordu. Ayrıca, cinlerin insanları öldürdükleri, bazı cinlerin ise insanlara yardım
ettikleri ve hatta cinlerle evlenen insanlar olduğu düşünülüyordu. Bütün bunların
yanında cinlerin yılan başta olmak üzere çeşitli hayvanların suretine bürün-
düklerine, genellikle karanlık ve izbe yerlerde yaşadıklarına, insanlar gibi yiyip
içtiklerine, hastalıkların onlardan kaynaklandığına ve nihayet delilerin cinlerin
istilasına uğramış kişiler olduklarına inanılıyordu.
39
Cinlerle ilgili bu inanışların hemen tamamıyla Anadolu Türk-İslam kültü-
ründe de mevcut olması çok dikkat çekicidir. Oysa Kur’an’da cin kavramı daha
ziyade dinî-ahlâkî bir çerçevede ele alınmış ve bu bağlamda cinlerin de insanlar gibi
Allah’a kulluk etmeleri için yaratıldıkları, kendilerine peygamber gönderildiği ve
fakat bir kısmının küfrü tercih ettiği bildirilmiştir.
40
Bunun yanında, ilk hitap çev-
resindeki insanlarca bilinen kimi efsaneleri hatırlatmak maksadıyla da cinlerden söz
edilmiş, ayrıca, gökten haber çalma meselesinde olduğu gibi, bazı ayetlerde de
câhilî Arap kültürünün cinler hakkındaki birtakım yanlış inançları tashih edilmiştir.
Buna mukabil, cinlerden söz eden hadislerde İslam öncesi Arap kültürüne ait birçok
inanışa yer verilmiştir. Zira her insanın yanında bir cin bulunduğu, cinlerin şekil
değiştirdiği, müminin namazını bozmaya çalışan cinlerin olduğu, hatta Hz. Pey-
gamber’in namaz bozmaya çalışan bir cini yakaladığı ve onu ashaba göstermek için
39
Geniş bilgi için bkz. Ali Osman Ateş, Kur’an ve Hadislere Göre Cinler ve Büyü, İstanbul
2003, s. 21-26; M. Süreyya Şahin, “Cin”, DİA, İstanbul 1993, VIII. 5-8.
40
Cinlerin özellikleriyle ilgili ayetlerin yorumu için bkz. Süleyman Ateş, İnsan ve İnsanüstü,
İstanbul 1985, s. 37-42.
Dostları ilə paylaş: |