94
figürlerinde şeffaf giysiler, renkli başlıklar ve gülümseme ifadesi verecek şekilde
dudakların dişleri göstererek aralık yapılması da yine Polygnotos’a ait bir özelliktir.
164
Kaynaklardan adını öğrendiğimiz bir başka ressam, M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış Atinalı
Agatharkos’tur. Vitruvius, Aiskhylos’un tragedyaları için Agatharkos tarafından yapılan
sahne dekorunun derinliği yansıtabildiğini ve bu özelliği ile Anaksagoras ile
Demokritos’un da sanatını etkilediğini yazmaktadır.
165
M.Ö. 430-400 yıllarında
yaşadığı tahmin edilen Apollodoros, Plinius tarafından “nesnelere gerçeğin görünüşünü
katan ilk ressam” olarak nitelendirilmektedir.
166
Plutarkhos’a göre ise Apollodoros’un
başlıca buluşu, gölge ve derinlik kavramları ile arı renkler yerine, birbirleriyle
karıştırılmış renklerdir.
167
Apollodoros’un daha genç çağdaşları olan Herakleialı Zeuxis
ile Ephesoslu Parrhasios kendilerinden öncekilerin yarattığı sanat kavramlarını daha da
geliştirerek sürdürmüşlerdir. Quintilianus, Zeuxis’in ışık ve gölge kurallarını
bulduğunu, Parrhasios’un ise ince ve duygulu çizgi düzeni kurmaya çabaladığını
söylemektedir.
168
Strabon, Ephesos’un yetiştirdiği önemli kişiler arasında ressam
Parrhasios ve Apelles’i de saymaktadır.
169
Kos adasındaki Asklepios tapınağı için
Antigonos ve Aphrodite Anadyomene tabloları yaptığını yine Strabon’dan
170
öğrendiğimiz Apelles, Büyük skender’in de saray ressamı olan ve onun da birçok
resmini yapan dönemin en ünlü sanatçısıdır. Bu dönem ressamlarının gerçekçi
özelliklerinin hayranlık uyandırması da Plinius’un değindiği konular arasındadır,
örneğin Zeuxis’in yaptığı üzüm resmini kuşlar yemek istemiş
171
, Apelles’in at resmini
gören atlar ise kişnemeğe başlamıştır
172
.
M.Ö. 5. yüzyıl sonu ve 4. yüzyıl başlarında etkin olan sanatçılar Eupompos,
Makedonyalı Pamphilos ile enkaustik resmi geliştiren öğrencisi Sikyonlu Pausias,
Thebaili Aristeides ile Atinalı Nikias’tır. Plinius boyaların erimiş balmumu ile
164
Nat. Hist., XXXV, 58.
165
De Architectura, VII, praef. 11.
166
Nat. Hist. XXXV, 60-61.
167
De glor. Ath. 346a.
168
Instit. Orat., XII, 10, 4.
169
Geographika, XIV, I, 25.
170
Geographika XIV, II, 19.
171
Nat. Hist. XXXV, 66.
172
Nat. Hist. XXXV, 96.
95
karıştırılıp, yassı uçlu mala ya da sivri uçlu kalemle sürüldükleri mumlu boya yöntemi
olan enkaustik hakkında şu bilgileri vermektedir:
“ Balmumu üzerine ve enkaustik dizaynlarda resim yapmanın ilk kimin tarafından
uygulandığı konusunda fikir birliği yoktur. Bazıları bunun Aristides’in buluşu olduğunu
ve sonradan Praxiteles tarafından mükemmelleştirildiğini düşünür, ancak ondan
oldukça daha önceki tarihlere ait enkaustik resimlerin varlığı bilinmektedir, örneğin
Polygnotus ve Nicanor ve Paroslu Mnasilaus’unkiler. Ayrıca Aeginalı Elasippus, bir
resim hakkında enekaën (yakılmış) yazmıştır ki bunu enkaustik resim bulunmasaydı
yapması mümkün olmayacaktı.”
“Kaydedilmiştir ki Apelles’in hocası Pamhilus sadece enkaustik stilde resim yapmamış
ayrıca bunu, bu stilde meşhur olmuş ilk ressam olan Sikyon’lu Pausias’a da öğretmiştir.
Pausias, Bryetes’in oğluydu ve babasının öğrencisi olarak başladı. Kendisi
Thespiae’de, Polygnotus’un bazı resimleri restore edilirken, fırça ile bazı duvar
resimleri de yapmıştır ve orijinal sanatçıyla karşılaştırıldığında ikinci en iyi olduğu
düşünülmüştür, kaldı ki yaptığı kendi çizgisinde bir çalışma değildi.”
173
Plinius’a göre enkaustik resmetme, bir cestrum (hakkak kalemi) ile mum ve fildişine
uygulanmak üzere iki çeşittir.
174
Daha sonra savaş gemilerinin resimlenmesine
başlanmıştır, bununla üçüncü bir tür ortaya çıkar, mum boyalar ateşte eritilerek bir fırça
ile kullanılır, gemilerdeki resimler ne güneşten, ne tuzlu sudan ne de rüzgardan zarar
görür. Sözü edilen ve nemden etkilenmeyen bu üçüncü yöntem sadece gemilerde değil,
hamam duvarlarında da kullanılmıştır. Plinius, Agrippa’nın Roma’da inşa ettirdiği
hamamların sıcak odalarının enkaustik resimlerle bezeli toprak levhalarla, diğer odaların
ise beyaz stukolarla kaplatıldığını bildirmektedir.
175
Nikias, Praxiteles’in çağdaşı olup, onun bazı heykellerinin de resmini yapmıştır. Plinius,
Nikias’tan sözederken ışık ve gölge oyunlarına özel bir titizlik gösterdiğini ve figürleri
173
Nat. Hist, XXXV, 122-123.
174
Nat. Hist. XXXV, 149.
175
Nat. Hist. XXXVI, 149.
96
resim yüzeyinden dışarı taşar gibi yaptığını anlatarak övmektedir.
176
Hellen büyük
resimlerinin bazılarını -heykel sanatında olduğu gibi- Roma Dönem’i kopyalarından
tanımaktayız. Napoli Milli Müzesi’nde korunan Pompei buluntusu Andromeda ve
Perseus
resmi olasılıkla Nikias’tan kopya edilmiştir.
177
Yine Napoli Milli Müze’de
sergilenen ve Büyük skender ile Darius’un ssos savaşını tasvir geden skender
Mozaiği de, Eretreialı Philoxenos’a ait bir resmi örnek alarak yapılmıştır.
Doğa manzaralarının içeren resimler Hellenistik çağda yapılmağa başlanmıştır.
Vitruvius, eski ressamların gerçekçi bir üslupla limanlar, burunlar, deniz sahilleri,
nehirler, çeşmeler, boğazlar, tapınaklar, bahçeler, dağlar, sürüler ve çobanlar
resmettiklerini, görkemli bir şekilde tasarlanmış olan resimlerde arka plandaki
manzaralarla birlikte tanrı figürlerine ve Troia savaşları, Odysseus’un seyahatleri gibi
mitolojik konulara yer verdiklerini anlatmaktadır.
178
Vatikan Müzesi’nde korunan
Odysseus resimleri olasılıkla bu tür Hellen manzara resimlerinden birinin Roma devri
kopyasıdır. Kampania Bölgesi’ndeki Hellenistik Ve Roma devri evlerinde görülen
duvar resimleri, Vitruvius’un tarif ettiği duvar resimlerine uymaktadır. Bunları dört stile
ayırmak mümkündür:
I.
Stil: sert arkitektonik duvar bölümlendirmeleri içeren mermer kakma
taklitleri,
II.
Stil: Duvarda canlandırılan ve mekan etkisi yaratan fantastik mimari
canlandırmalar,
III.
Stil: Geç Rönesans ve Barok dönem resimlerini anımsatan serbest doğa
görünümleri ve mitolojik sahneler,
IV.
Stil: Flavius devri evlerinde görülen bu son stil mimari canlandırmalara geri
dönüşü temsil etmektedir.
Halikarnassoslu Dionysios, eski resimlerde renklerin sade olduğunu, ton
çeşitlemelerinin olmadığını, ancak çizgi düzeninin ustalıkla yapılması nedeniyle
176
Nat. Hist. XXXV, 133.
177
Nat. Hist. XXXV, 132.
178
De Architectura VII, V, 2-3.
Dostları ilə paylaş: |