Erdoğan Altınkaynak
10
Kırk kızın kırkı ile,
mavi güvercini ile, altın kuzu ile papağan, kuşu ile, sönmez mumu ile, tükenmez yiyeceğ ile, tura Dağı’ndan
Tün Denizine, altın, gemiye salıp gönderdiler ve yine söylediler. bir
nasipliğe rastlayacak diyerek; ondan sonra birkaç gün geçti
ise o zamanda Turumtay Çeçen’in oğlu Tumâul Mergen denilen kişi, babasına öfkeli idi. Yabancı ülkeye çıkıp yatardı.
Hanesinde kırk kişisi vardı. İçinde bir bekçisi, nöbetçisi vardı. Şabâ Sokur denilen bir Türkmen idi. Alnında bir gözü vardı. Bir
gün söyledi. Ay Tumâul Mergen, uzaktan bir kara görüyor dedi. O zaman Şabâ Sokur söyledi: Bir altın
(5r) gemidir dedi. Bir
kara dağ misali gibi diktir. Gayet iyi görebiliyorum dedi(Sana bir önerim var)Senden birşey rica ediyorum. İçi senin olsun, dışı
benim olsun dedi. O gemi şafakta öyle Öğle vaktinde gelmiş olacak dedi. Ondan sonra Tumâul Mergen söyledi. Hoş öyle olsun
dedi. Şafakta öğle vakti arasında geldi. Gördüler ki bir altın gemidir. Hiç bozmaya yürüyecek yön bilmediler. O zamna Şabâ
Sokur Türkmen söylediAy Mergen, atarak boz dedi. Ondan sonra Tumâul Mergen söyledi. Düz mü atayım, çaprazlamasına mı
atayım dedi. Şabâ Sokur Türükmen söyledi.
Düz atsan, içinde canlı varlıklar, şeyler, nesneler varsa, onlara değecek.
Çaprazlamasına atarak boz dedi. Hoş öyle olsa; çaprazlamasına atayım diyerek, okunu yakasına gizleyip doldurarak öylece attı ki
geminin üç tahtasına fırlattı. Şimdi gemiyi çaprazlamasına atarak bozmuş olduğu için Kıyan Tumâul Mergen diye çağırırlar.
Şimdi Kıyat halkının aslı
(5v) kökü, temeli bunlardır. Yine ogemiyi bozduktan sonra ‘Ülemâlik Körkli çıktı. Kırk kızın kırkı ile
mavi güvercini ile altın kuzu ile papağan kuşu ile tamamını Tumâul Mergen aldı. Gemi dışını Şabâ Sokur Türkmen aldı. Ondan
sonra Tumâul Mergen o gece çadır kurarak kızı alıp yattı. ‘Ülemâlik Körkli söyledi: Ay Mergen bizi sana Tanrı vermiştir. Ne
vakitte olsa ben seninim. Meğer birkaç güne sabretsen olurdu Karnımda bir çocuk vardır dedi. Ama bu karnımdaki çocuk
insandan olmuş değildir.(ışıktan) Nurdan güneşten meydana gelmiştir. O zaman Tumâul Mergen söyledi. Ben o karnındaki
çocuğuna bakarım, alıp yatırırım dedi. O zaman ‘Ülemâlik Körkli söyledi. Haymergen her zaman gökte yürüyen beyaz şahin
idim. Şimdi sizin toygar gibi boynunuza kondum. Siz erkek kişisiniz. Size çok cevap söylemek olmazdı. Ama gönlümü geride
bırakmasan olurdu dedi.
(6r) Ondan sonra Tumâul Mergen söyledi. Hoş, senin gönlünü hiç geride bırakmam dedi. Ondan sonra o
gece çadır kurup yattılar. İsteklerini, arzularını buldular. Ondan sonra Tumâul Mergen söyledi. Ay ‘Ülemâlik Körkli bu
karnındaki çocuk güneşten, nurdan olduğu doğru imiş. İnsandan olmuş olsa kız olmazdın dedi. Sevgisi fazla oldu.
Ondan sonra
‘Ülemâlik Körkli söyledi. Ay Mergen sen bana inanmazsın, güvenmezsin. Benim ömrümde erkek yüzünü görmüşlüğüm yoktu.
Bu gün bu gece seni gördüm dedi. Ondan sonra Tumâul Mergen söyledi. Kendisi hamile olan kız talihli erkeğe rastlasın dedi…
Gayet …….. im……o…..idi…..dedi. Ondan sonra ‘Ülemâlik Körkli söyledi. Benim kadrimi, kıymetimi, değerimi iyi bil dedi.
Ondan sonra Tumâul Mergen söyledi. Ay ‘Ülemâlik Körklli benim sevgimin belirtisi, göstergesi odur ki, benim ağacım
toygar…., kuşum şahin saçın ipek, damgan kahkaha çiçeği olsun dedi. Bu sebepten dolayı kıyak, kahkaha çiçeği
(6v) damga
diyerek söylerler. Görüntüleri, halleri böyledir. Ondan sonra bir o kadar günden sonra karnındaki çocuk doğdu. Onun adına,
Tanrı vermiş. Yağıştır diyerek Duyın Bayan koydular. Bir o kadar günden sonra Tumâul Mergen’in babası Turumtay çeçen öldü.
Tumâul Mergen babasının yurduna varıp oturdu, han oldu. Hanlığa oturduktan sonra ‘Ülemâlik Körkli’den iki oğul doğdu.
Birisinin adına Bödenetay, ikincisinin adına Belgütay koydular. O iki oğuldan sonra ‘Ülemâlik Körkli’nin gönlü kötü oldu. O
zaman Tumâul Mergen söyledi. Ay ‘Ülemâlik Körkli,
millet oğula boyun eğerse, bunun için sevinirsen gönlün kötü olur dedi. O
zaman o ‘Ülemâlik Körkli söyledi. Ben ilk oğlum Duyın Bayan için kaygılanırım dedi. Yaban hayvanını takip ederken çiçeğe
avlanır. Donguzu takip ederken balçığa avlanır. Sen
(7r) han oğlu değilsin, yurda layık değilsin derler. Kendi halimi bilmezler.
Gözü mala doymazlar. Bödenetay, Belgütay yurda layık olmazlar. Ben arslan çocuğu idim. Sana gelip ne gördüm diyeceğim
dedi. Ondan sonra Tumâul Mergen Han söyledi. Hoş ne etmeye yatırırsın dedi. ‘Ülemâlik Körkli söyledi. Sen ölsen, yurdunu
oğlanların Bödenetay Belgütay beklerler. Benim nurdan, güneş ışığından olan oğlum Duyın Bayan için kaygılanırım dedi. Şimdi
bu
iki oğlum Bödenetay, Belgütay’ı kalmaya gönder dedi. Ondan sonra Tumâul Mergen Han iki oğlu Bödenetay, Belgütay’ı
kalmaya gönderdi. Ve dahi ikisine yedişer yoldaş, arkadaş verdi. Onları kalacakları yere varıp; yer, yurt tuttular, bir yerde
durdular. Kalmak törelerinin aslı temeli Bödenetay, Belgütay’dandır. Yine o ikisi gittikten sonra bu Duyın Bayan’a kız
(7v)
aldılar. Altun Han neslinden yeti Sultan vardı. Onun küçüğü Tönükli denilendi. Onun kızı Alango’yı Duyın Bayan’a aldılar. Yine
o, Duyın Bayan ile Alango’dan üç oğul doğdu. Birisinin adı Bodonçar, ikincisinin adı Kagın çar, üçüncüsünün adı Salçut idi.
Şimdi kıyat nesli Bodonçar’dandır. Ve dahi Hitay halkının nesli Kagınçar’dandır. Ve dahi Salçut halkının nesli Salçut’dandır.
Şimdi Tumâul Mergen yirmi yıl hanlık sürdü. Ondan sonra Duyın Bayan on dokuz yıl hanlık sürdü. Ondan sonra Duyın Bayan
kendi ölümünden üç gün önce halkını, beylerini toplayıp söyledi. Ah ay vah kötü, arsız halk oğlu bilsinler, ölümden hiç
kurtuluşumuz yokmuş. Ecel yetişip gelse, ilaç derman olmazmış. Ben almış olduğum hatunun
Alango ile birlikte ölürüm
demiştim. Şimdi
(8r) ecel erişti, ben ölüyorum. Sizler kalıyorsunuz. Şimdi sizlere, ay halk oğlu, vasiyetim. Sözüm sözüm olsun
dedi. Bu benden doğan üç oğul Bodançar Kağınçar, Salçut; bunlar yurt tutmaya layık iyi kişiler değiller dedi. Şimdi yine ay halk
oğlu ben öldükden sonra hatunum Alangoya döş döl olupinerim. Orada yurda layık iyi oğul meydana gelir dedi. Ay halk oğlu
elbette ona bakacaksınız dedi. Şimdi yine izim, işaretim o olur ki ben öldükden sonra gün olup inerim, kurt kurt olup çıkarım,
ondan biliniz dedi. Bu sözünü hizmetcilere vasiyet ettikten sonra Duyın Bayan dünyadan göçtu gitti. Ama Duyın Bayan
dünyadan göçtükten sonra kalan iki kiçük kardeşi Bödene tay, Belgütay Duyıp geldiler ki ağabeyimiz Duyın bayan öldü.
Yengemiz Alango dul kaldı diyerek öldürmeye
(8v) geldiler. Otuz üç bin yoldaşları ile başsağlığı dilediler. Yine Bödenetay,
Belğütay söylediler. Yengemiz Alangonın üzüle üzüle ağabeyimizin kederinden gönlü kötü olmuştur. Diyerek kuvvetli atlarına
binip av avlamaya çıktılar. Yayır Dağı’na vardılar. Geyik avladılar. Bir geyiği canlı tutarak alıp geri döndüler.
Onlar geri dönüp
geldiği zaman, ormandan bir ahali kişiler çıktılar. Varıp karşılaştılar, buluştular, sordular. Hay nereden gelirsiniz, nasıl
kişilersiniz? Onlar söylediler. Hay bizleri sorsanız Katay şehrinden kaçıp geliyoruz dediler. Onlar söylediler. Sizler hem
kimlersiniz, nasıl kişilersini? Bunlar söylediler. Biz kalmak halkının töreleri Bödene tay, Begültayız dediler. Onlar söylediler. Biz
üç aydan beri kaçıp geliyoruz. Azığımız, yiyeceğimiz tükendi, açız dediler. Bize merhamet edip bir şey verseniz yada işte bu
geyiği verseniz ne olurdu dediler. Bunlar söylediler.
(9r) hay törenizden ne için kaçtınız çok aç oldunuz dediler. Onlar söylediler.
Törelerimiz güçlük çıkardı, zulm etti. Dayanamadık kaçtık dediler. Bunlar söylediler. Hoş öyle olsa da bu canlı geyiği vermeyiz
dediler. Onun için bir dul kalmış yengemiz vardır. Ağabeyimiz öldüğünden beri üzüntü içindedir. Ona varalım, oyuna alalım.
Gönlü açılsın dediler. Onlar söylediler.
Ay arkadaşlar, dostlar yoksa bizim bir erkek çocuğumuzu alınız, bize bu geyiği veriniz,