44
Modernlik; seküler, liberal, sanayileşmiş, bilim ve akıl birlikteliğinde oluşan
toplumsal bir deneyim olarak ‘ileri’ye yönelen bir durumdur. Bu durumun, yirminci
yüzyılın ikinci yarısında sonlandığı kabul edilir. Modernliğin sonlanması ile ortaya
çıkan duruma, postmodernlik ya da postmodernite denmektedir. Modern toplumun
alışkanlıkları ve davranış biçimleri; aidiyet ve politik teorileri(sınıf gibi) insanlık için
umutlu görünmediği bir dönemdir postmodern dönemde.
1968 öğrenci hareketleri (68 Kuşağı) sınıfsal durumu söz konusu olsa da sosyalist
devrimi gerçekleştirememiş, bu yüzden 68 Kuşağının kültürel ve yaşam deneyimleri
alanındaki etkileri başka anlamaları/hareketleri ön plâna çıkarmıştır diyebiliriz:
Cinsellik(cinsel devrim), feminizm, eşcinsel kimlikler, pop art vs. gibi. Aslında bu
hareketin, modern reflekslerle ortaya çıkmasına rağmen, postmodernliğe geçişi sağlayan
bir duygu yarattığını ileri sürmek, aşırı bir çıkarım olmasa gerek. Nitekim
postmodernliğe dair ilk teorik ve bütünlükçü eser 1970’lerin ortasında bir Fransız olan
Lyotard’ın
Postmodern Durum
adlı eseridir. Postmodernite kavramının felsefe ve
sosyoloji dünyasına entelektüel olarak girişinin bu kitapla sağlandığı söylenebilir.
Bununla birlikte postmodernite için en önemli kavşak, Sovyetlerin dağıldığı 1989
tarihidir. Bu tarih soğuk savaşın galibi olarak kapitalizmin kürsüye çıktığı, iki kutuplu
dünyanın tek kutuplu veya kutupsuz bir hal aldığı ‘yeni dünya düzeni’nin başlangıcıdır.
Dünya ve toplum, eskisinden çok farklı bir yapıdadır.
Toplum artık postmodern bir görünümdedir. Tabi bu algılama daha çok Batı
dünyasına dair bir algılamadır, ancak bu algılama üçüncü dünyada da taraftar
bulmuştur. Postmodern olarak görünen bu resmin özellikleri ise şöyledir:
1.
Toplumsal yapı parçalanmıştır.
Cinsiyet, yaş, etnik özellik önemlidir. [millet,
sınıf, emek, politika gibi örgütlü yapıdaki hareketlerde kendine
üst kimlikler-
homojenleştirici- edinmekteydi modern insan]
2.
Kültürel öğeler önemlidir. Kimlik gelenekler yoluyla değil bireysel seçim ve
tercihler yoluyla kurulur.[tarihsel değerlerin oluşturduğu bir kimlikten,
bireyin tüketim nesneleri arasında yaptığı seçimlerinden oluşan seçme
özgürlüğünün yarattığı öznel kimlikler]
3.
Bilgisayarlaşmış bilgi, üretimin temel gücü olmuştur. Tarım işçisi değil,
üretim değil, asıl bilgisayarcıdır. Karar işçinin değildir, çok uluslu
şirketlerindir.[bilgi sanal bir mekânda ağ üzerinde dolaşır ve neredeyse
bilginin geçerliliği, bu ağda edindiği şöhrettir. Ticarî anlamda dünya küçük
bir AVM’dir. Her şey satılır ve ticarî olan her şey bu dünyada sınırlara
takılmadan, kolayca dolaşıma girer.]
4.
Siyasî ve günlük yaşam bakımından kişisel girişimi, CV’lerde kendini
anlatma, kendi adını bir yerlere yazma –ki bu ayıptır başka yaklaşımlarda-
45
erdemleri olur[birey kendini bu camdan dünyada göstermek için her yolu
kullanır, bu noktada birey kendi etiketini yaratır, piyasa koşullarına uyum
sağlayacak formda, esneklikte olmak mühimdir].
88
Postmodernlik Batı’nın, gelişmiş toplumların birçok bakımdan tıkanma noktasına
eriştiği bir dönemde, modern akıl ve bilime yaslanan ‘doğru’nun terk edildiği etnik,
cinsel, dinsel gibi farklı alanlardan bakılan bir kültürün ya da yaşam deneyiminin
verdiği görelilikte bulur anlamını. “Tüm grupların, kendi sesleriyle kendileri için
konuşma haklarının olduğu fikri ve o sesin gerçek ve meşru olarak kabul edilmesi
postmodernizmin çoğulculuk tutumu için gereklidir.”
89
Dünyanın postmoderniteyle
birlikte, merkezde modernitenin (Aydınlanmanın) yarattığı metafiziksel insan(lık)
fikrinin olduğu bir yer olmaktan çıkıp, tekil veya marjinal insanın/grubun merkezsizliği
-ya da çoklu merkez- fikrinin yerleştiği bir mekan olmaya başladığını söyleyebiliriz.
Bunun yanında, bu dağılmış merkez anlayışı, epistemeyi, kültürel deneyimi ve üst
kimlikleri de parçalamıştır. Postmodern durumda ‘katı’, değişmez değerler mevcut
değildir. Doğuştan gelen seksüel kimliğin dahi değişebildiği bir dünya söz konusudur.
Bununla beraber postmodern dünya için bir ütopyası olmayan ve dolayısıyla
geleceği da olmayan, aynı zamanda geçmişten de uzaklaşmış bir zamandan arta kalan
eksik bir ‘şimdi’lik durumudur. Postmodern durumda, insan için tek zaman dilimi
olarak içinde bulunduğu ‘an’ vardır ve bu ‘an’ tüketim ve eğlence ile geçirilerek ancak
anlam bulur. ‘An’ın kısır döngüselliğinde, günün sonunda yeterince tüketen ve eğlenen
yorgun bir insan kalır. Postmodernite, insana peşinden koşacak bir yarın vermeyen,
geçmişten gelen bir değere de eklenmeyen, günlük varoluşlarla harcanan bir süreçtir ve
bu süreçte mühim olan ‘hız’lı ve ‘çok’lu tüketimlerdir (bunun yanında Habermas
postmoderniteyi yeni muhafazakârlık olarak nitelendirir). Bu bağlamda Habermas,
“Postmodernite; ticarî prosedürlerin günlük hayatımıza girmesi ve kitle tüketim
kültürlerinin kültürel sistemler üzerindeki etkisinin artmasıyla, örneğin üst ve alt
kültürler arasındaki ayrımı, bulanık hale getirmesidir”, demiştir.
90
88
Recep Duran, “Postmodernizm Bir Düşünce Okulu mudur?, Modernizmden Postmodernizme”,
Dostları ilə paylaş: