Nebevî YÖntem eğitim, Yapılanma, Hareket



Yüklə 4,15 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə65/217
tarix18.06.2018
ölçüsü4,15 Mb.
#49334
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   217

Nebevî Yöntem

236


ettiğin Ebu Bekir ile arkadaşlık ve onun hoşnut olması da şüp-

hesiz Yüce Allah’ın bana ihsan ettiği bir lütuftu. Benim gördü-

ğüm bu acıdan rahatsız olma hâlime gelince; bunun sebebi, 

sen  ve  senin  arkadaşlarındır.  Allah’a  yemin  ederim  ki,  eğer 

yeryüzü dolusu altınım olsaydı, Yüce Allah’ın azabından, onu 

görmeden önce kurtulmak için fidye olarak verecektim.”

133

Yine  Buhârî’nin  rivayet  ettiği  bir  hadise  göre,  Osman 



radıyallahu  anh  şöyle  demiştir:  “Şüphesiz  Allah,  Muham-

med  sallallahu  aleyhi  ve  sellem’i  hak  ile  gönderdi.  Allah’ın 

ve  Rasûlü’nün  çağrısını  kabul  edenlerden  oldum.  Onunla 

gönderdiklerine iman ettim. -Dediğim gibi- iki hicreti yaptım. 

Rasûlullah  sallallahu  aleyhi  ve  sellem  ile  arkadaşlık  yaptım, 

ona biat etim. Allah’a yemin ederim ki Allah, onun ruhunu 

kabzedinceye kadar ne ona isyan ettim ne de onu aldattım. 

Sonra Ebu Bekir’e karşı da aynen böyle oldum. Sonra Ömer 

karşısında da aynı tutumu sürdürdüm!”

134


Gördüğümüz  üzere  ashab,  Rasûlullah  sallallahu  aleyhi 

ve sellem’in halifesi ile güzel arkadaşlık yapmayı ve ona itaat 

etmeyi, bizzat Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in düze-

yinde görüyordu ve emirin razı oluşunun, Allah’ın rızasının bir 

parçası olduğu kanaatinde idi. Mü’minlerin emiri ile yönettiği 

kimseler arasındaki ilişki, yalnızca bir yetki ve otoriter ilişkisi 

değildi. Aksine, sevgi ve ihlâsın itaat ve emre uymaktan ayrı 

düşünülmediği külli bir ilişkiydi.

Bu  sebeple  emir,  bereketi  umulan  bir  arkadaş,  emrine 

uyulan  bir  başkandı.  Emir  sahiplerine  itaat  de  Allah’a  ve 

Rasûlü’ne itaat kapsamında ve ondan türeyen bir itaatti. Emi-

re sevgi de Allah’ı ve Rasûlü’nü sevmenin bir parçasıydı.

133  Buhârî, Fezâilu’s-Sahâbe 6.

134  Buhârî, Fezâilu’s-Sahâbe 7.



Imanın Şubeleri

237


Nübüvvet yöntemine uygun halifeliğin böyle olması ise, 

ancak Müslümanların emir sahiplerinin ve yöneticilerinin tak-

vaları  ve  Allah’tan  sahip  oldukları  hâl,  kendilerinin  İslâm’a 

katkı ve destekleriyle yürürlüğe koyma yetkinliklerinin bulun-

duğu yiğitler olmaları hâlinde söz konusu olur.

Cahilî ve fitnenin yaygın olduğu toplumlarda bütün dü-

zeylerde bir sulta ve otoriter ilişki bulunur. İslâm’da ise davet, 

devletten öncedir. Mü’minler cemaatinin elinde davet ve dev-

let bir arada bulunacak olursa, bu durumda emir, eğiten bir 

arkadaştır. Onun eğitim alanındaki görevi, kesinlikle yönetim 

ve otorite alanındaki görevlerinden ayrı değildir. Bizden olan 

emir sahiplerine itaat etmemiz, Allah’ın bize bunu emretmiş 

olmasından dolayıdır. Emirlik akdi kaçınılmaz bir şeydir. Çün-

kü bu, şer’î bir gerekliliktir. Fakat emire itaat etmek, onunla 

güzel arkadaşlık yapmak ve ona saygı ve tazimde kusur gös-

termemek ise bir ibadettir.

 “Eğer Bana Uyarsan…”

Musa aleyhisselâm, Hızır aleyhisselâm ile buluşmak üzere 

gitti. Ondan, Allah’ın kendisine vahyettiği gibi bir ilim öğren-

mek istiyordu. Şanı Yüce Allah, bize, yanındaki genç delikanlı 

ile birlikte yaptığı yolculuğunda Musa aleyhisselâm’ın haberi-

ni anlatmıştır. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:



“Orada, kendisine tarafımızdan bir rahmet vermiş 

ve  nezdimizden  bir  ilim  öğretmiş  olduğumuz  bir  ku-

lumuzu buldular. Musa, ona ‘Sana öğretilen ilimden, 

bana, doğru ve hayırlı olanı öğretmen için sana uya-

yım  mı?’  dedi.  O  da  ‘Doğrusu  sen  benimle  beraber 

olmaya  asla  dayanamazsın.  Sen,  iç  yüzünü  kavraya-

madığın  bir  şeye  nasıl  dayanacaksın?’  dedi.  Musa 

‘İnşaallah sen, beni sabredici bulacaksın, sana hiçbir 

işte  karşı  gelmeyeceğim’  dedi.  O  da  ‘Bana  uyarsan, 


Nebevî Yöntem

238


sana o hususta açıklama yapıncaya kadar bana bir şey 

sorma’ dedi.”

135


 

Böylelikle bir öğrencilik akdi yapıldı. Bu akid gereğince 

ulu’l-azm  rasûllerden  biri  olan  Musa  aleyhisselâm,  öğrenci 

olarak üstadına uyup ona itaat edeceğini ve onun yapacakla-

rına sabredip katlanacağını taahhüt etti. Bu kıssa ile Kur’ân’ı 

okuyup tilavet eden bu ümmete bir öğüt teşri edilmektedir. 

Hızır aleyhisselâm gibi Musa aleyhisselâm da bu akidde 

bir kişiydi. O hâlde bu bireysel bir arkadaşlıktı.

Emirlik akdi ve halifelik biatında ise eğitimle alakalı bağ-

lılık ve taahhüt zımnidir. Çünkü biatta bulunan kimse, hoşu-

na  giden  ve  gitmeyen  hususlarda  ve  başkalarının  kendisine 

tercih edileceği hâllerde dahi dinleyip itaat etmek üzere biat 

edince, kendisi hakkındaki emir verme yetkisini, dünyası ve 

ahiretiyle bütün hususlarda emir ve halifeye teslim etmiş olur. 

Daha sonra emirler bozulup ümmetin üzerine kılıçla musallat 

olunca ve eğitme ehliyetini kaybedip onlarla arkadaşlığın fay-

dası  görülmeyince  iş  tamamen  bozuldu  ve  artık  bir  hüküm-

darlık (meliklik) hâlini aldı.

İslâm’ın yarını için mü’minler aralarından emir sahiplerini 

seçmekle, görüşü ve inşa etme gücü ile kendisinden yararla-

nılacağı gibi arkadaşlığı ile de Allah’ın yararlandıracağı kimse-

leri seçerler. Güçlü ve güvenilir olan ümmetin siyasî ve idarî 

bakımdan ve işlerinin yürütülmesi itibariyle bütün işlerini zap-

turapt altına alabilecek kadar güçlü, eğiticiliğiyle, koruyuculu-

ğuyla ve Yüce Allah’a giden yolu göstericiliği ile de ümmetin 

dini hususunda kendisine güvenilecek kadar emin bir kimse…

Daha  önce  de  gördüğümüz  üzere,  emirin  rızasının, 

Allah’ın  rızasının  bir  parçası  olması  itibariyle  akid  zımnen 

135  Kehf 18/65-70.



Yüklə 4,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   217




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə