KOZMİK VARUK OLARAK İNSAN
6
) Normal fizyolojik koşullar altında: Uyku ve rüya
görme hali (REM uykusu) normal koşullarda yaşan
abilecek FBH oluşturabilir.
7) Beyin ve vücut kimyasının değişimine bağlı
olarak: Uyancı maddeler, halüsinojen ve psikedelik
(psychedelic) maddeler, uyuşturucular, anestezi kler,
alkol, uyku ilaçlan FBH oluştururlar. Özellikle uyarıcı
maddeler ve halüsinojenlerle ulaşılan FBH beynin pek
çok ilginç özelliğini ortaya koymuştur."
Bilinç hallerinin hemen tüm çeşitlerinde konsantrasyon,
dikkat, hafıza, yaratıcılık, çağrışım, muhakeme, yargılama ve
sorun çözme yetenekleri değişir. Çoğunlukla çok farklı
/.imanlara ait anılar bilinç yüzeyine çıkarken, arkaik ve bil
inçaltı motifler günlük hayatın görülen, hatırlanan moti
flerinin ve öğelerinin yerini alırlar. Bazı FBH'nde çocukluk,
doğum anlanna kadar gidilip, o anlara ait, o zamanki arkaik
bilinçte kalan duygulanımlar tekrar yaşanabilir. Hangi faktör
lere bağlı olarak bilinçte ne tür değişimler olacağı ile ilgili
ayrıntılara ilerleyen sayfalarda, iç-dış yardım araçları
bölümünde değineceğiz.
Bilinç ile bilinçaltı ayrımı ve sınırlanna gelince; en genel
olarak, rüyasız bir uykudan uyanıldığmda, uyanık kalındığı
•aıre içerisinde bilinçli durumun devam ettiği söylenebilir,
liilinçli durum genel anestezi, uyku veya ölümle kesintiye
uğrar. Ancak uyku halindeyken sürekli olarak bilinçsiz
kalındığı söylenemez. Rüya görüldüğü sırada, yine bilinçli
duruma geçilir. Bilinçli durumlann farklı yoğunluk ve canlılık
•eviyeleri vardır, örneğin uyanıklık halindeki bilinç düzeyi,
uykudaki rüya görme durumuna göre daha yoğun ve canlıdır.
Yani bilincin derecesi, tam uyanıklılık ve uyarılmışlık duru
mundan uykulu ve uyuşuk veya bıkkın, dikkatsiz hallere göre
değişkenlik gösterir. Birtakım kimyasal madde, ilaç alımı,
zihinsel egzersiz, yoga, meditasyon gibi yöntemlerle bilerek.
53
PARANORMAL FENOMEN
isteyerek farklı bilinç durumlarının yaşanması mümkün hale
gelir.
Bilinç ve bilinçaltı, tek bir zihnin iki ayrı karakteristik
yapıya sahip özelliğidir. İkisini birbirinden ayıran keskin sınır,
işlevlerinde ortaya çıkmaktadır. Bilincin ve bilinçaltının bir
birinden tamamen farklı görev ve işlevleri bulunur. Bilinç akıl
yürütür, muhakeme eder, verileri toplayıp gruplandırır, anal
iz eder, seçim yapar ve sonuç üretir. Yani bilinç, somut veril
erle ilgilenir. Tartar, mantık yürüterek belli seçimler yapar,
örneğin bir kitap seçerken, onun yazarına, konusuna, fiyatına
bakarken, bilincimizle hareket ederiz. Analiz ve mantık
yürüterek alıp almamaya karar veririz. Bilinçaltımız ise daha
ziyade soyut kavramlarla ilgilenmektedir. Duygular ve
düşünceler ile ilgilidir. Verilerle değil, sezgilerle hareket eder.
Bilinçaltı
akıl
yürütmez,
tartışmaz,
sorgulamaz.
Karşılaştırmalar ve çıkarımlarla uğraşmaz. Ona yanlış bilgi
verirseniz, doğru olarak kabul eder. İyi olanı kötü olanından
ayırmaz, ne gelse kabullenir. Onun için bilinçaltımıza pozitif
ve negatif ne ekersek, onu büyütür. Düşüncelerimizde son
derece dikkatli olmamız gereklidir. Bilinçaltına ekilen negatif
tohumlar zamanla yeşerir, büyür ve organizmada ruhsal ve
fiziksel hasarlara neden olabilir. Hastalıkların kökeninin
temelde psikolojik olduğunu artık herkes kabul ediyor. O
zaman ne yaptığımız kadar, ne düşündüğümüze de önem
verelim, dikkat edelim. Hz. İsa'nın dediği gibi, düşüncelerim
izden de sorumluyuz.
İnsan, kendini bildiği, tam olarak kendi farkmdalığına
vardığı, bireyselliğine büründüğü sürelerde, zihnin bilinçli
durumunda olduğundan, kendini bilinciyle özdeşleştirme
yanılgısına düşer. Oysa ki insanın bilinci, bilinçaltı varlığının,
hâzinesinin çok küçük bir kısmı kadardır. Zihinsel yaşamın
yüzde doksanından fazlası bilinçaltı faaliyetlerinden oluşur.
Bazı davranışlarımızın kökenini kendi kendimize bile izah
edemeyiz. Kişisel gelişim literatürünü kanştırırız, psikologlara
54
danışırız... İçimizde pasif halde bulunan bilinçaltı istek,
.1
üşünce, tepkiler aniden sürpriz yaparak bilince ulaştığında
ı-.ırıp kalırız. Unutuyoruz ki, bilincin her bir hareketi, daha
ünce bilinçaltında bir düşünce, fikir olarak şekillenir. Her
■ Iüşünce, bilinçaltının yarattığı bir neden, her koşul onun
ouııcudur. Sınırsız bilge olan bilinçaltı, bizimle önsezi, dürtü,
»uv.gi, tutku, his, fikir ve imgeler aracılığı ile bağlantı kurar. Bu
im duyusal sinyaller çok kıymetlidir. Bilinçaltı uyarıları son
derece dikkatli takip etmeli ve yorumlanmalıdır.
Daha anne kamında iken fizyolojik ve psikolojik gelişim
imizi yönlendiren, varlığımızı yaşatmaya çabalayan içgüdüsel
bilgelik bilinçaltımızdadır. Düşünün ki, bizim bilincimizin
bilmediğini bilinçaltımız biliyor, daha ilk var olduğumuz
.unlan itibaren de uyguluyor. Yaralandığımızda, hastaneye
j'ider ve pansuman yaptırırız. Ancak yaramızı iyileştiren
t elidimizden başkası değildir. Bu işi nasıl yapacağını bilen bil
inci kımızdır. Doktorlar ve tıbbi bilgiler ile sadece pansuman
yapabiliriz, yarayı mikroplardan koruyarak, bilinçaltının
yönettiği fizyolojik süreçlerin iyileştirmesi için yardım ederiz,
bilincimizle yapabileceğimiz o kadardır. Sadece bilinçaltımıza
\ .irdim etmektir.
Bilinçaltımızın neler bildiğini anlamamız şu an için
imkansızdır. Bu konuyu tam olarak açıklayamayız bunun yer
me sadece bedenimizle ilgili işlevlerinden çok küçük bir kıs
mını tahmin edebiliriz. En basit, fakat basit olduğu kadar
<,.ırpıcı bir örnek, bir bebeğin dünyaya gelişidir. Bilimin tüm
ı ıhmakları seferber olsa bile, bir insan embriyonundan bebek
yapamaz. Ancak kadın bedeni bunu ezelden beri bilir. Nasıl
bildiğini bilemez, ancak bilinçaltı bu bilgisini sezgi, dürtü, biy
olojik döngü olarak ortaya döker. Konumuz olan parapsikolo-
|i olgularından örnek verecek olursak, insan gelecekle ilgili bir
şekilde fikir sahibi olabilir. Rüya veya gündüz düşü, imaji-
ıı.ısyon, ses ve başka şekillerde olacak olan bir olayı önceden
C,örebilir. Bilinçaltında zaten var olan bu bilgi öngörü olarak
55
Dostları ilə paylaş: |